Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
Repository logoRepository logo
  • Communities & Collections
  • All Contents
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Ahmet VAR"

Now showing 1 - 11 of 11
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Açlık-tokluk PSA değerleri: Ölçümler açlık kanında mı yapılmalı?
    (2005) Ahmet VAR; Yasin Ceylan; Coşkun BÜYÜKSU; TALHA MÜEZZINOGLU; Murat LEKİLİ
    Prostat kanserinin erken tanısında PSA yaygın olarak kullanılan bir tümör belirleyicisidir. Bununla birlikte serum PSA seviyesinin bir çok faktörden etkilenmesi ve prostatın kanser dışında diğer patolojilerinde de serum PSA seviyesinin değişmesi PSA'nın değerini sınırlamaktadır. Bu çalışmada serum PSA seviyesinin açlık-tokluk ile olan ilişkisi araştırıldı.Serum PSA seviyesine açlık ve tokluğun olası etkisini araştırmak amacıyla aynı öğünü alan sağlıklı 33 kişi çalışmaya alındı. Her kişiden yemekten bir saat önce, bir saat sonra ve ikinci saatte kan örnekleri alındı. Serum PSA değeri elektrokemiluminesens yöntemiyle bakıldı. İstatistiksel analizde Paired-t testi ve Pearson korelasyon katsayısı kullanıldı. Ortalama yaş 42±17.5 idi. Ortalama açlık, tokluk 1. saat ve tokluk 2. saat serum PSA değerleri sırasıyla 0.70±0.69, 0.74±0.75 ve 0.65±0.57 idi. Açlık ortalama serum PSA değeri ile yemekten sonraki gerek 1. saat ve gerek 2. saat ortalama serum PSA değerleri arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Ancak yemek sonrası 1. ve 2. saat kan örneklerinde serum PSA'daki değişim istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.029). Bu çalışmada yemek sonrası 1. saat PSA düzeylerinde yükselme ve 2. saat düzeylerinde de anlamlı bir düşüş olduğu gösterilmiştir. Bu değişikliklerin sınır PSA değeri olan olgularda invaziv bir girişime karar vermeyi etkileyebileceği düşünülerek kan örneği elde edilmesinde hastanın aç/tok oluşu göz önüne alınmalıdır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Travmatik beyin hasarında serebral korumada deksmedetomidin ve magnezyumun etkilerinin karşılaştırılması
    (2006) Melek SAKARYA; İsmet TOPÇU; Ahmet VAR; Seda VATANSEVER; zuhal çavuş
    Amaç: Sekonder serebral hasardan koruma, kafa travmalı hastaların yoğun bakım tedavilerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada, deksmedetomidin ve magnezyumun travmada beyin hasarını önlemeye yönelik etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: 30 erişkin Wistar albino erkek ratta 30 mg kg-1 intraperitoneal tiyopental ile anestezi uygulandıktan sonra Marmarou yöntemiyle diffüz kafa travması oluşturuldu. Ratlar randomize olarak 3 eşit gruba ayrıldı; Grup I = 2 mL serum fizyolojik, Grup II= 2 mL 100 µg kg-1 deksmedetomidine ve Grup III = 2 mL 750 µmol kg-1 magnezyum sülfat intraperitoneal yolla uygulandı. İlaç uygulamasından 120 dk. sonra ratlar servikal dislokasyonla sakrifiye edildi ve beyin dokuları travmatize edilmeden çıkarıldı. Beyin dokuları biyokimyasal ve histolojik incelemeler için interhemisferik kesi ile ikiye ayrıldı. % 10 formalin ile tespit edilip rutin parafin takibinden sonra hematoksilen-eosin ile boyandı ve morfolojik değişiklikleri incelendi. Apoptozis incelemesi için kesitler TUNEL yöntemi kullanılarak boyandı. Ayrıca beyin dokusunda malondialdehit (MDA), süperoksit dismutaz (SOD) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ölçümleri yapıldı.Bulgular: Hematoksilen-eozin ile boyanan beyin dokularının gruplar arasındaki karşılaştırması sonucunda deksmedetomidinin kafa travmasından sonra hücre hasarını magnezyumdan daha etkin olarak azalttığı saptandı. TUNEL tekniği ile yapılan incelemede ise, apoptozisi magnezyum kadar etkili engelleyemediği sonucu çıkarıldı. Biyokimyasal değerlendirmede MDA Grup I'de Grup II ve III'e göre anlamlı oranda düşük saptandı (p< 0.05). SOD düzeyinde azalma, Grup I'de Grup II ve Grup III'den daha fazlaydı. Gruplar arasında GSH-Px değerleri arasında fark saptanmadı.Sonuç: Deneysel diffüz kafa travmasında deksmedetomidin, sekonder serebral hasarı daha belirgin olarak azaltırken, magnezyum ise, apopitozisi daha fazla önleyebilmektedir. Biyokimyasal sonuçların histopatolojik bulgularla çelişkili olması ise magnezyum ve deksmedetomidinin serebral koruma üzerine etkilerinin enzimler üzerinden değil daha farklı mekanizmalarla ortaya çıkmış olabileceğini düşündürmektedir
  • No Thumbnail Available
    Item
    Karabaş otu (Lavandula stoechas) ekstresinin, kolesterolle beslenen sıçanlarda, lipid profili, bazı ateroskleroz belirteçleri ve kardiyak iskemi-reperfüzyon hasarı üzerine olan etkilerinin incelenmesi
    (2010) Şule GÖK; Ahmet VAR; Kamil VURAL; semin ayhan; Ercüment Ölmez; Hüsniye Kayalar
    -
  • No Thumbnail Available
    Item
    Behçet hastalarında leptin düzeyleri
    (2010) Işıl İnanır; Ahmet VAR; Nesrin ÖLÇER; ECE ONUR; KAMER GUNDUZ; Timur PIRILDAR
    Amaç: Leptin aynı zamanda inflamatuvar süreçlerde de yeralan bir nöroendokrin hormondur. Behçet hastalığının patogenezinde önemli bir uyarıcı olan proinflamatuvar sitokinler leptin düzeylerini düzenlerler. Bu çalışmada, Behçet hastalarında leptin düzeylerinin kontrollerle karşılaştırılması ve hastalık aktivitesi ile korelasyonu amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Elli üç Behçet hastası (28 aktif ve 25 inaktif) ve 22 kontrol çalışma grubunu oluşturmuştur. Leptin tayinleri ticari kitler kullanılarak ELİSA yöntemi ile çalışılmıştır. Eritrosit sedimentasyon hızı ve C-reaktif protein de saptanmıştır. Bulgular: Leptin düzeyleri Behçetli hastalarda kontrollere kıyasla artmıştı, ancak hastalık aktivitesi ile korele değildi. Sonuç: Leptinin Behçet hastalığı patogenezinde bir rolü olabilir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Behçet hastalığında IL-2R, IL-6 ve IL-8 levels
    (2010) ECE ONUR; Ahmet VAR; Işıl İnanır; KAMER GUNDUZ; Timur PIRILDAR
    Amaç: İmmunolojik faktörler Behçet hastalığının multifaktöryel etyopatogenezinde önemli rol oynamaktadırlar. Özellikle Th1 hücreleri proinflamatuvar sitokinler ve nötrofil çekici kemokinler açığa çıkararak işlev görürler. Bu çalışmada Behçet hastalarında IL-2R, IL-6 ve IL-8 düzeyleri araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Altmış-altı Behçetli hasta (36 inaktif ve 30 aktif) ve 22 sağlıklı kontrol çalışma grubunu oluşturmaktaydı. Sitokin analizleri ticari kitler kullanılarak ELISA yöntemi ile yapılmıştır. Ayrıca eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) ve C-reaktif protein (CRP) çalışılmıştır. Bulgular: Tüm hastaların ve inaktif olanların IL-2R, IL-6 ve IL-8 düzeyleri kontrollerden farklı değildi. Hastalarda CRP ve ESR değerleri kontrollerden yüksekti. İnaktiflerle karşılaştırıldığında aktif hasta grubunda, IL-8 ve CRP düzeyleri artmıştı (p<0.05). Sonuç: Çalışmamız aktif Behçetli hastalarda mononükleer ve nötrofilleri çeken bir kemokin olan IL-8 düzeylerinin arttığını göstermiştir. IL-8 Behçet hastalığında bir aktivite belirteci olarak kullanılabilir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Endothelial dysfunction in high fructose containing diet fed rats: Increased nitric oxide and decreased endothelin-1 levels in liver tissue
    (2010) Ahmet VAR; Mustafa ALTAŞ; Kemal Ozbilgin; Zeki ARI; Can KÖSE
    Amaç: Gelismis ülkelerdeki diyetlerde fruktozun tüketilme sıklığı son yıllarda giderek artmaktadır. Artan fruktoz tüketimi insülin rezistansı olusturarak endotel disfonksiyonuna yol açabilir. İnsülin rezistansı, sendrom X, polikistik over sendromu, tip 2 diabet gibi birçok metabolik bozukluğun patogenezinde altta yatan etkendir. Çalısmamızın amacı, artmıs fruktoz tüketiminin, glukoz, insülin düzeylerine ve ayrıca metabolizmada kritik öneme sahip olan karaciğer dokusundaki endotel fonksiyonlarına olan etkilerini, nitrik oksit (NO) ve endothelin–1 (ET–1) ölçerek değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalısmamızda 20 erkek sıçan iki gruba ayrıldı. Çalısma grubu (grup 1, n=10) fruktozdan zenginlestirilmis izokalorik diyet ile (içeriği: %18.3 protein, %60.3 fruktoz ve %5.2 yağ), kontrol grubu ise (grup 2, n=10) purifi ye normal besin ile 2 hafta süresince beslendi. Beslenme periyodu sonrası kan ve hepatik doku örnekleri alınarak glukoz, insulin, NO ve ET–1 düzeyleri analiz edildi. Bulgular: Fruktozdan zengin beslenen sıçanlarda artmıs açlık glukozu, insülin düzeyleri ve bozulmus glukoz toleransı izlendi. Grup 1 karaciğer dokularında ise yüksek NO ve düsük ET–1 düzeyleri saptandı. Sonuç: Artmıs fruktoz tüketimi glukoz toleransını bozmakta ve insülin rezistansı olusturmaktadır. İnsülin rezistansı karaciğer dokusunda endotel disfonksiyonuna yol açabilir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    The effects of low-dose methotrexate on endothelial dysfunction and programmed cell death (apoptosis) in 2,4,6 Trinitrobenzensulphonic acid (TNBSA) induced model of experimental colitis
    (2010) Ahmet VAR; Eray KARA; ASLAN SAKARYA; Hafize seda Vatansever
    AMAÇ: Günümüzde iltihabi barsak hastalıkları (İBH) için yürütülen farklı ilaç tedavileri üzerine yapılan çalışmalar giderek artmaktadır.Metotreksat (Mtx) antienflamatuar etkileri nedeniyle İBH’nın tedavisinde kullanılmakta olan bir ilaçtır. Bu çalışmada MTX’in deneysel kolit modelinde endothelial disfonksiyon ve kolon mukozası üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Bu çalışma, 2,4,6 trinitrobenzensulfonik asit (TNBS) ile indüklenmiş kolitli 36 sıçan üzerinde gerçekleştirildi. Denekler 3 gruba ayrıldı: Grup I: TNBS+Mtx, Grup II: TNBS ve Grup III: Serum fizyolojik lavman. Grup I’e tek doz Mtx uygulanırken, Grup II’de sadece kolit oluşturuldu. III.gruba ise 1 ml/kg/gün serum fizyolojik lavman uygulandı.Deneyin yedinci günü denekler feda edilerek distal kolon kısımları immunohistokimyasal ve biyokimyasal analizler için çıkartıldı. BULGULAR: Bu deneysel akut kolit modelinde Mtx, yangılı kolon mukozasındaki MPO aktivitesi, TNF-α, NO, iNOS ve eNOS salınımını azaltmış ve mukozal hasarı iyileştirmiştir. Bunun yanında Mtx uygulanımı ile apoptotik ve proliferatif süreç baskılanmıştır. SONUÇ: Mtx özellikle iltihabi barsak hastalığının akut alevlenme dönemlerinde alternatif bir ilaç olarak düşünülebilir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kronik obstrüktif akciğer hastalığında fonksiyonel paramatrelerle sistemik antiinflamatuar belirteçlerin ilişkisi
    (2011) Ahmet VAR; Arzu YORGANCIOĞLU; Ayşın COŞKUN ŞAKAR; Seher Satar; Aylin ÖZGEN ALPAYDIN; PINAR ÇELİK
    Amaç: Kronik obstrüktif akciğer hastalığında (KOAH) hava yolu inflamatuar ve oksidatif stres belirteçlerinin arttığı ve bunun akciğer fonksiyonlarında daha hızlı düşme ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Oksidatif stresin sistemik belirteçleri arasında nitrik oksit (NO) ve malonil dealdehit (MDA), antioksidan belirteçler arasında da eritrosit superoksit dismutaz (SOD) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) yer almaktadır. Çalışmamızda KOAH’lı hastalardaki sistemik oksidan ve antioksidan belirteç düzeylerinin fonksiyonel parametrelerle ilişkisini araştırdık. Gereç ve Yöntem: KOAH tanılı ve bilinen sistemik inflamatuar ek hastalığı olmayan 51 hasta çalışmaya alındı. Tüm olguların solunum fonksiyon testleri değerlendirildi, 6 dakika yürüme testi (6DYT) ve dispne derecelendirilmesi (VAS) yapıldı. Çalışmaya 12 sağlıklı kontrol da dahil edildi. Hasta ve kontrol grubunda, venöz kanda eritrositlerde SOD, GSH-Px ve serumda NO, MDA düzeyleri bakıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 62.94±10.56 yıl olarak bulundu. Kontrol ve hasta grubu arasında MDA (p<0.001), NO (p=0.012) ve GSH-Px (p=0.012) açısından anlamlı fark mevcuttu; her üç belirteç de kontrol grubunda KOAH grubuna göre yüksekti ancak yaş faktörüne göre düzeltme yapıldığında sadece MDA (p=0.017) kontrol grubunda daha yüksek saptandı. 1. saniyede zorlu ekspiratuvar volüm (FEV1) düştükçe NO, SOD, MDA ve GSH-Px istatistiksel anlamlı olmasa da artmaktaydı. FEV1 gibi 6DYT ve VAS ile de araştırılan parametrelerin hiçbirisi ile istatistiksel anlamlı ilişkisi yoktu. Sonuç: Çalışmamızda KOAH’ta oksidan ve antioksidan denge bozukluğunun fonksiyonel parametrelere yansımasını saptayamadık. Bu durum, lokal bulguların sistemik olarak tam yansımaması yanında KOAH’ta antioksidanların sağlıklı kişilerdekine benzer bir denge oluşturmaya çalışmasına bağlı olabilir. (Tur Toraks Der 2011; 12: 88-93)
  • No Thumbnail Available
    Item
    Effects of nitric oxide-vascular endothelial growth factor systems in chick embryo cerebral vasculogenesis and angiogenesis
    (2012) Ahmet VAR; Seda VATANSEVER; Gülşen GİRAY; Mehmet Arslan; Murat Sayin; cüneyt temiz
    Amaç: Çalışmalar göstermiştir ki, vaskülogenezis ve angiogenezisin gelişme-sinde nitric oksit ve vasküler endotelyal growth factor önemli biyolojik etkile-re sahiptir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada spesifik beyaz fertilize olmuş leg-horin tipi yumurtalar kullanıldı. Üç başlıca alt grub dizayn edildi (kuluçkanın 48, 72 ve 80 saatlik zaman aralıklarında). Bulgular: 48 saatlik embriyoda, an-jioblastlar göründü, ama olgunlaşmış endotelyal yapı mevcut değildi. 72 sa-atlik embriyoda, endotelyal olgunlaşma başlamıştı. 80 saatlik embriyoda, ol-dukça yüksek seviyede endotelyal olgunlaşma mevcuttu. 48 saatlik grupta, doku nitrit-nitrat konsantrasyonları yüksekti; ama 72 saatlik grupta bu de-ğerler bir önceki gruptan daha yüksekti. 80 saatlik grupta, nitrit-nitrat kon-santrasyonları düşüktü ve 48 ve 72 saatlik gruplarla karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak önemli idi. Sonuç: Nitrik oksidin vaskülogenezis ve angioge-nezisin erken döneminde etkili olduğu göründü, ama bu etki zamanla azaldı.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Circulating manganese superoxide dismutase (Mn-SOD, SOD2) levels and its Ala16Val polymorphism in patients with Alzheimer’s disease
    (2012) Esat KILINÇ; Ahmet VAR; Hatice MAVİOĞLU; Gönül DİNÇ HORASAN; Melek KARAÇAM; YEŞİM GÜVENÇ DEMİRAĞCI
    Giriş: Alzheimer hastalığının patogenezinde amiloid beta protein, DNA hasarı, serbest oksijen radikalleri ve mitokondrial fonsiyon bozukluğu gibi mekanizmaların sorumlu olduğu ileri sürülmektedir. Bu çalışma mitokondrideki en önemli radikal temizleyici olan mangan süperoksit dismutaz (MnSOD, SOD-2) üzerinde odaklanmıştır. Nörodejeneratif hastalıkların patogenezinde SOD-2 geninin en sık görülen varyasyonu olan Ala16Val gen polimorfizmi suçlanmaktadır. Bu nedenle SOD-2 enzim düzeylerinin ve Ala16Val gen polimorfizminin Alzheimer hastalığı ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Alzheimer tanısı almış 55 hasta ile yaş ve cinsiyet uyumlu 62 kontrol dahil edilmiştir. Örneklerdeki protein SOD-2 enzim düzeyleri ve Ala16Val polimorfizmleri spektrofotometrik yöntemle ve real time pcr ile tayin edilmiştir. Bulgular: MnSOD düzeyleri Alzheimer hastalarında kontrol grubuna gore istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur (sırasıyla, 144±67 U/gHb, 76±51 U/gHb , p=0.001). Ancak her iki grup arasında Ala16Val polimorfizmi açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır. Sonuç: Alzheimer hastalarında MnSOD’un mitokondri fonksiyonları açısından kritik bir antioksidan enzim olduğu ancak polimorfik yapısının hastalığın patofizyolojisine katkıda bulunmadığı düşüncesindeyiz.
  • No Thumbnail Available
    Item
    The Effects of lornoxicam on Neuroprotection Following Diffuse traumatic Brain Injury in Rats
    (2013) Eda BAYRAM; İsmet TOPÇU; Ahmet VAR; Hafize seda Vatansever; İsmail ÇETİN; Melek CIVI
    AMAÇ: Bu çalışmada, lornoksikamın sekonder beyin hasarını önlemede, kafa travmalı bir rat modelinde apoptotik yollar aracılı etkileri araştırıldı.YÖNTEM ve GEREÇLER: Otuz erişkin Wistar albino rata anestezi uygulaması sonrası kafatası üzerine konan bir metal disk üzerine 2 metreden450 g ağırlık düşürülerek deneysel kapalı kafa travması oluşturuldu. Travma sonrası ratlar randomize olarak 2 gruba ayrıldı; Grup Ie (n=15)intraperitoneal yolla 2 mL salin, Grup II (n=15) intraperitoneal yolla 2 mL 1.3 mg kg-1 lornoksikam verildi. Beyin dokuları biyokimyasal vehistolojik incelemeler için interhemisferik kesi ile ikiye ayrıldı.BULGULAR: TUNEL pozitifliği her iki grupta beyin korteks nöroglia hücrelerinde görüldü. Her iki grupta kaspaz 8, 9 ve Fas/Fas ligandimmünoreaktivitesi normalken, kaspaz 3 immünoreaktivitesi Grup Ide Grup IIden daha yüksekti. MDA Grup IIde Grup Iden daha düşüktü.SOD düzeyindeki azalma Grup Ide, Grup IIden daha fazlaydı. SONUÇ: Lornoksikam bu beyin travması rat modelimizde apoptozisi önlememiş ancak bir azalma sağlamıştır.

Manisa Celal Bayar University copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback