Browsing by Author "Canan Vergin"
Now showing 1 - 5 of 5
Results Per Page
Sort Options
Item Maliyniteli çocuk hastalarda hastane enfeksiyonları: Risk faktörleri, etkenler, antibiyotik duyarlılıkları(2005) Elif Güler kazancı; Hüseyin GÜLEN; Nimet GEMALMAZ; Ayşe ERBAY; Canan Vergin; Yüce AYHAN; Gamze GÜLFİDANHastane infeksiyonları, yatan tüm hastalar için sorun olmakla birlikte maliyn hastalarda çok ağır seyretmekte ve tedavi başarısını, prognozu etkileyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Burada maliyniteli çocuklarda gelişen hastane infeksiyonları, risk faktörleri, etken mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlandı. Bu çalışmada 01.01.2003-31.12.2003 tarihleri arasında hastanemiz Onkoloji servisinde yatan 0-17 yaş çocuk hastaların hastane infeksiyon atakları incelendi. Kliniğimizde bir yıllık takip süresi içerisinde toplam 92 hastane enfeksiyon atağı görüldü, net hastane enfeksiyonu hızımız % 3.3 olarak hesaplandı. İnfeksiyon ataklarının, 411 (% 44.6) Akut Lenfoblastik Lösemi, 16'sı (%17.4) Akut Myelositer Lösemi, 15'i (%16.3) Non Hodgkin Lenfoma, 20'si ise (% 21,8) solid tümörlü hastalarda idi. 58 infeksiyon atağında (%63) nötropeni mevcuttu. Fizik incelemede 66 atakta (% 71.7) infeksiyon odağı saptanırken, 26'sında (%28.3) odak saptanamadı ve bakteriyemi olarak değerlendirildi. Ataklar sırasında alınan kültürlerde (kan, idrar, deri sürüntüsü, sekresyon) 28 atakta (%33.2) etken mikroorganizma izolasyonu yapılabildi. Mikrobiyolojik olarak dökümante edilebilen 14 atakta gr (-) barsak patojenleri, 10 atakta gr (+) etkenler ve 4 atakta mantar türleri saptanmıştır. Hastane infeksiyonu olarak izlediğimiz 92 ataktan 16'sında (%17.4) olgular kaybedildi. Kaybedilen hastaların tamamı relaps gelişen veya terminal dönemdeki hastalardı. Hastane infeksiyonlarının çoğunun dirençli ve tedavisi zor olan mikroorganizmalarla meydana geldiği, mortalitelerinin yüksek olduğu bilinmelidir. Ayrıca her hastane kendi mikroorganizma profillerini çıkararak tedavilerinde ampirik uygulamaların yerine duyarlı antibiyotiklerin optimal doz ve sürede kullanımını sağlamalıdır.Item Lösemili çocuklarda QT dispersiyonu ve önemi(2005) Elif Güler kazancı; Hüseyin GÜLEN; Demet UZUNKAYA; Timur MEŞE; Vedide TAVLI; Ayşe ERBAY; Canan VerginAmaç: Çocukluk çağı lösemi tedavi protokolleri çoklu ve yüksek dozlarda kemoterapik ajanları kapsar. Bunlar, kalp ve diğer birçok doku ve organ üzerinde önemli toksisite nedeni olduğundan hastalar tedavi sırasında ve sonrasında yan etkiler açısından izlenmektedir. QT dispersiyonundaki artısın kardiyak ölümler açısından artmış risk ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, halen kemoterapi alan ve tedavilerini tamamlamış remisyondaki lösemili çocuklarda olası kardiyak yan etkilerin \"düzeltilmiş QT dispersiyonu (QTcD)\" kullanılarak araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Akut lenfoblastik lösemili 24 (%43.6)'ü kız, 31 (%56.4)'i erkek toplam 55 çocukta (ortalama yaş: 8.8 ± 4.2 yıl) QT dispersiyonları değerlendirildi. Hastaların ortalama izlem süresi 34.1 ± 21.0 (aralık 1-80) ay idi. Tüm hastaların kümülatif antrasiklin dozları (mg/m2) belirlendi. EKG çekimlerinin yapıldığı gün eşzamanlı olarak serum elektrolit ve protein düzeyleri, tiroid fonksiyon testleri kontrol edildi. QT ve QTc intervalleri için dispersiyon, her EKG'deki 12 deriuasyonda maksimum ve minimum QT ve QTc intervalleri arasındaki farklılık olarak hesaplandı. Veriler SPSS 10.0 for Windows programı kullanılarak analiz edildi. Bulgular: Tedavisi süren (n:21) ve tedavisi tamamlanmış olan (n:34) olgular arasında QTc, QTD, QTcD, tiroid fonksiyonları, elektrolitler, globulin düzeyi ve tiriod fonksiyon testleri ve kümülatif antrasiklin dozları açısından farklılık saptanmazken, sadece QT süresi ve albümin düzeyi açısından farklılık saptanmıştır (sırasıyla 0.31 ± 0.04'e karşı 0.34 ± 0.04, p-. 0.009 ve 3.7 ± 0.6'ya karşı 4.2 ±0.5, p-.O.Ol). Kümülatif antrasiklin dozu <250 mg/m2 (n:44) ve >250 mg/m2 olan olgularda (n-.ll) ise elektrokardiyografik ölçümlerde farklılık saptanmazken sadece globulin seviyesi farklı bulunmuştur (2.7 ± 0.5'e karşı 3.2 ± 0.9 p.- 0.02). Sonuç: Hastalarımızda kullanılan kemoterapi protokollerinin (ALL BFM 95 ve TRALL 2000) tedavi sırasında ve tedavi sonu ortalama üç yıl içinde belirgin kardiyotoksisiteye yol açmadığı görülmüş, hastaların daha uzun süreli izlemlerinin gerekli olduğu kanısına varılmıştır.Item İdiopatik trombositopenik purpura tedavisinde anti-D(2005) Ayşe ERBAY; Canan Vergin; Hüseyin GÜLEN; Demet UZUNKAYA; Elif Güler kazancıAmaç: Idiopatik trombositopenik purpura (ITP); trombositopeni, trombosit ömründe kısalma, plazmada anti-trombosit antikorların varlığı ve kemik iliğinde megakaryoşit sayısında artma ile karakterize otoimmun bir hastalıktır. ITP'nin tedavisi bireysel temellere ve trombositopeninin derecesine bağlıdır. Anti-D, büyük oranda eritrositlerin Rho (D) antijenine karşı gelişmiş antikorları içeren bir gama globulindir. Klinik çalışmalar, splenektomi yapılmamış, Rh (+) ITP'H hastalarda intravenöz anti-D'nin güvenli ve etkili bir tedavi olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada akut ve kronik ITP'H çocuk hastalarda anti-D tedavisinin etkinliği ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Hematoloji bölümünde 4-78 aydır izlenen, 2-15 yaş arasındaki, 15 ITP'H hastaya 50 \\xg/kg dozunda anti-D (WinRhoSDFTM) intravenöz olarak uygulandı. Tedavi öncesi bazal, tedavi sonrası 1., 3. ve 7. gün trombosit sayıları ve hemoglobin değerleri tespit edildi. 7. gündeki trombosit sayısı >150xl09/L tam yanıtlı; 20-150xl09/L kısmi yanıtlı; <20xl09/L tedaviye yanıtsız kabul edildi. Tedavi sonrası 1-53 hafta izlendi. İstatistiksel analizde Fisher-exact test kullanıldı., Bulgular: Dokuz hastada parsiyel, üç hastada tam yanıt alındı. Tüm olgularda 7. gün trombosit sayısı 79xlO9/L olup, median 20xl09/L'nin üzerinde seyretti. Klinik olarak akut veya kronik seyirli olgularda tedaviye yanıt yönünden istatistiksel fark bulunmadı. Tüm olgularda Hb değerlerinde ortalama 1.2 ± 1.0 gr/dl düşme oldu. Anaflaksi gibi ciddi bir yan etki gözlenmedi. Bir olgu eşlik eden gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle transfüze edildi. Sonuç: Akut ve kronik ITP'H çocuklarda Anti-D, güvenli, kolay ulaşılabilir, ucuz ve etkili bir tedavi yöntemidir.Item Treatment of intrathecal methotrexate overdose with folinic acid rescue and lumbar cerebrospinal fluid exchange: A report of two cases(2011) Ayşe ERBAY; Canan Vergin; Hüseyin GÜLEN; Elif Güler kazancıİntratekal (IT) metotreksat uygulaması, merkezi sinir sistemi lösemisinin önlenmesi ve tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Metotreksatın yüksek dozda veya uzun süreli uygulamaları ciddi nör- otoksisiteye yol açabilir. Burada, hatalı olarak yüksek dozda intratekal metotreksat verilen iki olgu sunulmaktadır. Akut lenfoblastik lösemi tanısıyla izlenen 4 ve 5 yaşlarındaki iki erkek olguya, reçete edilen 12 mg yerine yanlışlıkla 120 mg dozunda intratekal metotreksat uygulandı. Uygulama sonrası başlangıç beyin omurilik sıvısı metotreksat düzeyleri sırasıyla 2.24x10-2M ve 1.32x10-2M idi. Olgular beyin omurilik sıvısı değişimi ve intravenöz folinik asit desteği ile başarılı bir şekilde tedavi edildiler. Takiplerinde klinik gidişin iyi olması, 120 mg’a kadar yüksek doz intratekal metotreksat uygulanmış hastalarda, beyin omurilik sıvısı değişimi ve folinik asit kurtarma tedavisinin sekelleri önleme açısından yeterli olabileceğini göstermektedir. Bu hatalı uygulamaya asistanların ilaç dozlarını kontrol etmedeki hatalarının ve farklı dozlardaki metotreksat preparatlarının benzer kutularda üretilmesinin yol açtığı düşünülmüştür.Item Akut Lenfoblastik Lösemide İzole Optik Sinir Relapsı: İki Olgu Sunumu(2014) AYŞEN TÜREDİ YILDIRIM; Osman SAATÇİ; Yeşim Oymak Yöntem YAMAN; yöntem yaman; Serra Kamer; Rana MALATYALI; Canan Vergin; hüseyin hüdaver alperLösemili hastalarda yoğun kemoterapi, intratekal metotrexate tedavileri ve proflaktik santral sinir sistemi radyoterapisine rağmen ekstramedüller relapslar görülebilmektedir.Akut lenfoblastik lösemili hastalarda izole optik sinir relapsı nadir görülür ve kemik iliği tutulumu gelişmeden önce ani görme kaybı ile belirti verebilir.Erken tanı ve hızlı tedavi ile görüş kaybı tamamen düzeltilebilir. Burada izole optik sinir tutulumu ile relaps olan ve ani görme kaybı ile başvuran 10 ve 12 yaşlarında, pre-T akut lenfoblastik lösemili, iki erkek hasta literatür bilgileri eşliğinde tartışıldı.