Browsing by Author "HATICE NUR GERMIR"
Now showing 1 - 2 of 2
Results Per Page
Sort Options
Item ANALYSIS OF THE FACTORS AFFECTING THE SALES IN THE AUTOMOTIVE INDUSTRY(2015) HATICE NUR GERMIR; Erdal Sen; Murat Yorulmaz; MURAT KORKMAZ; ALİ SERDAR YÜCEL; Ercan ŞAHBUDAK; Ayhan AYTAÇGelişmiş ya da gelişmekte olan tüm dünya ülkelerinde üretimde kullanılan girdileri, sektörler arası bağlantılar ile istihdama sağladığı katkı boyutunda otomotiv sektörü stratejik öneme sahip lokomotif bir sektör olarak kabul edilmektedir. Demir-çelikten lastiğe, camdan elektronik sanayiine, satış sonrası hizmetlerin sunulmasından ulaştırma ve bankacılık-sigorta sektörlerine kadar birçok sektör ile karşılıklı etkileşim halinde olarak talep eden konumunda olan otomotiv sektörü, savunma sanayinin önemli girdilerini üretmesinin yanı sıra hizmetler ile taşımacılık ve ulaştırma sektörlerinin de önemli girdilerini üretmektedir. ABDde üretimi gerçekleştirilen yassı çelik, cam, kauçuk, kurşun ve yarı iletken maddelerin yüzde 25i otomotiv sektörü tarafından talep edilmektedir. Makine ve alet endüstrisinin sürdürülebilir olması için hayati öneme sahip olan otomotiv sektörü, oldukça geniş bir ürün gamına sahiptir. Otobüs, kamyon, kamyonet, midibüs, minibüs, traktör, çekici, otomobil şeklinde başlıca ürünler olarak ifade edilen karayolu taşıt araçlarını üreten otomotiv sektörü, sahip olduğu önem itibariyle dünyada teknolojik gelişmelerin öncelikle uygulanarak üretim tekniklerinin hızla adaptasyon sürecine girdiği ve rekabetin en yoğun yaşandığı sanayilerden birisidir. Uluslararası rekabetin giderek yoğunluk kazanması ile otomotiv sektöründeki firmalar üretimlerinin bir bölümünü ana karalarının dışındaki coğrafyalarda gerçekleştirmektedirler. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının hazırladığı 2013 Yılı Otomotiv Sektör Raporuna göre; yaklaşık 2 Trilyon Euro cirosu, Ar-Ge ve üretim kapsamı olarak 85 milyar Euroluk yatırım harcaması, yatırım yapılan ülkelerde 433 milyar Eurodan daha fazla vergi geliri sağlanması ile otomotiv sektörü dünyanın en büyük yatırımlarını bünyesinde barındırmaktadır. Otomotiv sektörünün ABde doğrudan istihdama katkısı 2.2 milyon kişi ve dolaylı istihdamla birlikte 9.8 milyon kişidir. Bu verilere sahip bir ülke ekonomisi olarak konuya bakıldığında dünyanın altıncı büyük ekonomisine sahip bir ülke görüntüsü vermektedir. Sektörün ileriye yönelik bağlantı etkisinin kuvvetli olması, yerli ve yabancı araçlar arası ikame esnekliğinin yüksek olması, sektörün ilgi alanına giren her parametrenin cari işlemler dengesini direk etkileyen boyutta olması nedenleri başta olmak üzere sanayileşme gayretinde olan bir ekonomi için kilit sektörlerden birisi otomotiv sektörü olarak de- ğerlendirilmektedir. Karayolu taşıt araçları ile bu araçların üretiminde kullanılan parçaları imal eden sektör, iç pazarda meydana gelen talep daralmasından en çok etkilenen sektör olarak kriz ve durgunluk dönemlerinde ilk darbeyi alan sektör olarak büyüme oranlarına karşı son derece duyarlıdır. 1960lı yıllardan itibaren Türkiyede önemli mesafeler kaydedilen sektörde özellikle 1990lı yıllardan sonra dünyanın marka otomotiv firmalarıyla yapılan ortak çalışmalarla Türkiye yabancı markaların adeta üretim ve ihracat üssü konumuna getirilmiştir. 1990lı yıllardan başlayarak her yıl düzenli bir şekilde yüzde 25 düzeyinde otomotiv sektörünün ana ve yan sanayi başlıklarında gerçekleştirilen yatırımlar yanısıra teknolojik yenileme, yeni model çalışmaları ve Ar-Ge çalışmalarının hız kazandığı bu bağlamda 2002 yılında 1.021.000 adet olan motorlu taşıt yıllık üretim kapasitesi, 2007 yılında 1.317.000e, 2012 yılında ise 1.638.000 adede ulaşmıştır. Otomobilden çeşitli amaçlarla fayda sağlamaya çalışan bireyler, aracı kullanmanın yanısıra statü kazanmak, gösteriş, prestij, yenilik, özgürlük, yaşamın kolaylaşması amaçlarıyla da otomobil satın almaktadırlar. Bireyin satın alma davranışlarını en fazla hangi parametrenin neyin etkilediği veya etkilemediği dikkate alındığında marka tercihinde aile unsurunun öncelikli etken olduğu gelir, meslek, eğitim gibi sosyal sınıflarında otomobil alımında marka tercihini belirleyen diğer unsurlar olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Otomobil kullanmanın getirdi- ği fayda dolayısıyla bu anlamda duyulan ihtiyaç satın alma davranışını tetikleyen ilk aşamadır. Otomobilin fiyatı kısa vadede satın alma kararını etkileyen en önemli parametredir. Yakıt ve tamir gibi değişken olmakla birlikte kullanım masraflarının tek başına çok da etkili olmadığı, orta vadeli perspektifte yakıt kullanımı tasarruflu olan araçlara yönelimin olduğu, değişken masraflardan daha ziyade araç üzerindeki vergi, sigorta şeklindeki sabit masrafların talep üzerindeki etkisinin daha yoğun olduğu dikkat çekmektedir. Yeni otomobillerin nispeten daha pahalı olması eski modellere ilgi duyulmasını beraberinde getirmekte bu durum da eski modellerin kullanımını arttırmakta ve hurdaya çıkma yaşını büyütmektedir. Bütün bu unsurların yanı sıra Türkiyede karar mekanizmalarının ithalat politikaları, ücret artışları, yatırımlara uygulanan teşvik tedbirleri, kredi faiz oranlarındaki değişim şeklindeki makro ekonomik kararlar otomobil sektöründeki arz talep dengesinde ani değişimler yaşanmasına sebep olabilmektedir. Belirtilen parametreler dikkate alındığında uzun vadeli satış tahminleri yapılması zorlaşmakta ve talebe dair perspektiflerde revizyona gidilme ihtiyacı doğabilmektedir. TUIK-Haber Bulteni / Motorlu Kara Taşıtları verileri baz alınarak 2002-2015 arasındaki dönem için belirlenen değişkenler incelenmiş ve araştırmadan elde edilen veriler E-Views 8.0 programı ile analiz edilerek regresyon ve korelasyon analizleri sonucunda işgücünü en çok etkileyen faktörler belirlenmiştir. Buna göre her yıl toplam araç satışında bir önceki yıla göre 2.1 milyonluk bir artış gerçekleşirken bunun otomobil satışlarında 1.1 milyon, otobüs satışlarında 27bin, minibüs satışında 52bin dü- zeyinde artışla gerçekleşeceği, benzinli otomobil satışlarının toplam otomobil satışlarını 2,17 birim etkilediği, LPGli otomobil satışlarının toplam otomobil satışlarını 2,63 birim etkilediği, dizel otomobil satışlarının toplam otomobil satışlarını 4,15 birim arttırdığı bildirilmektedir.Item WOMEN AND DISABLED ENTREPRENEURS AWARENESS REGARDING ESTABLISHING FOR THE SUPPORT OF EMPLOYMENT POLICIES(2015) HATICE NUR GERMIRDünyada son yıllarda çalışanların demografik yapısında görülen değişiklikler kadınları etkileyerek onları iş yaşamının vazgeçilmez unsurları haline getirmiştir. Özellikle 1980li yıllardan itibaren hızlı bir gelişme kaydeden girişimcilik anlayışının, erkekler kadar kadınların da ilgi alanı içerisine girdiği inkar edilemez bir gerçektir. Kadınların ekonomik hayatta erkeklerin yanında yer almalarını sağlayacak politika ve projelere öncelik verilmesi ile onları ekonomik ve sosyal gelişmeye önemli katkılar sağlayan dinamik, bağımsız, özgüvenli, rekabetçi ve amaç yönelimli karakteristik özellikleriyle dikkat çeken kadın girişimcilerin topluma kazandırılması yönünde Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu ve KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) kadın girişimcilerin desteklenmesine yönelik projelere ağırlık veren kamu kurumlarının başında gelmektedir. Türkiyede engelli bireylerin istihdamında yardım odaklı hizmet anlayışından ziyade eğitim ve istihdamı destekleyen bir modele doğru hızlı bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bu kapsamda engelli istihdamı için kamuda istihdam, özel sektörde istihdam, engelli bireylerin kendi islerini kurabilmeleri yani girişimcilik programı ve korumalı iş yerleri şeklinde dört ana hedef belirlenmiştir. Türkiyede kamuda ve özel sektörde istihdam olarak ele alınan engelli istihdamına yeni bir boyut kazandırılarak, son yıllarda engelli bireylerin, özellikle de yaratıcılık gerektiren alanlarda son derece başarılı oldukları gözlemlendiğinden girişimcilik programıyla, kendi islerini kurabilmeleri yönünde teşvik çalışmalarına başlanılmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB, engelli bireylerin kendi işlerini kurabilmelerine yönelik olarak ortak projelerinde engelli vatandaşlarımızın iş kurma aşamasında koçluk desteği almaları ve başlangıç sermayesi niteliğindeki KOSGEB Yeni Girişimci Desteğinden yararlanmaları hedeflenmektedir. Bu çalışmada, Türkiye perspektifinde kadınların ve engellilerin sosyal sorumluluk anlayışı içerisinde girişimcilik faaliyetlerine dair farkındalık oluşturularak devletin izlediği destekleyici politikalar ele alınıp de- ğerlendirmeye çalışılmaktadır. Ekonomik büyümenin sağlanması ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliği teknoloji ve sermaye artışı yanısıra kıt olan üretim faktörlerinin de verimli bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Yoksulluğun azaltılarak ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliği üretim faktörlerinden olan emek veya işgücünden etkin ve verimli bir şekilde yararlanılması yönünde politikalar geliştirilmesi, böylece 15-64 yaş grubundaki aktif nüfusun kadın, genç ve engelli olarak ayrımlanan dezavantajlı gruplarıyla beraber işgücü piyasasına katılmalarının sağ- lanması ile gerçekleştirilebilecektir. Lizbon Stratejisi dahilinde üye ülkelere istihdam oranını % 70, kadın istihdam oranını % 60 olarak hedefleyen Avrupa Birliği (AB)ne üye olma gayreti içindeki Türkiyenin Ekim 2009 itibariyle 52 milyona yaklaşan aktif nüfusunun İşgücüne Katı- lım Oranı (İKO) % 47, istihdam oranı ise % 42 seviyesi ile oldukça düşük seviyededir. TÜİK 2015/Şubat verilerine göre 57 milyon 475 olan aktif nüfusun İKO %51, istihdam oranı ise % 44,4 seviyesindedir. Dezavantajlı grup olarak nitelendirilen kadın, genç, uzun süreli işsiz, iş bulma ümidi taşımayan ve engelli olan bireyler, kanunlar karşısında eşit görülmelerine rağmenkötü işler olarak sınıflandırılan düşük ücretli, sosyal güvencesi olmayan, kayıt dışı, ağır çalış- ma koşulları olan işlerde çalıştırılmakta veya bu tür işlerde çalışmaya mecbur bırakılmakta, aksi takdirde sosyo ekonomik hayatın dışında yoksulluk riski artarak yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Ekonomik kalkınma ile verimi yüksek istihdam artışı arasındaki pozitif ilişkinin elde edilmesi ve sürdürülebilmesi dezavantajlı gruplarda dahil toplumun tüm katmanlarının insan hayatına yakışır işlerde işgücüne katılımlarının arttırılmasıyla mümkün olabilecektir. TÜİK 2014 yılı verilerine göre Türkiye nüfusunun % 49,82si kadınlardan oluşmaktadır (Toplam kadın nüfus içinde 15-64 yaş aralığındaki aktif nüfus ise toplam kadın nüfusunun % 67,1ini kapsamaktadır) Ortopedik, görme, işitme, dil, konuşma ve zihinsel özürlü olarak ifade edilen bedensel engelli ile süreğen hastalığı olan engelli kişiler ise genel nüfusun % 12.29unu oluş- turmaktadır. (TÜİK tarafından 2002 yılında gerçekleştirilen Türkiye Özürlülük Araştırmasına göre, elde edilen bu sonucun detaylarına inildiğinde; özürlü toplam nüfusunun % 20sini oluş- turan kesim görme, işitme, ortopedik, zihinsel, dil ve konuşma olmak üzere bedensel engelli, kalan % 80 ise kan, solunum-sindirim yolu, üreme organı ve kalp-damar hastalığı şeklinde sü- reğen hastalık sahibi engelli şeklinde dağılıma sahiptir. 15-64 yaş aralığındaki engelli bireyler, engelli nüfus toplamının yaklaşık % 70ini oluşturmaktadır). Çalışma hayatına katılım, resmi istatistiklerde İKO ile ölçülmektedir. Gerek kadın gerekse engelli gruplar değerlendirildiğinde toplam işgücü içinde bu denli önemli bir rezerv kaynağın İKO ise oldukça düşük düzeydedir. 2014 yılı Ekim dönemi TÜİK verilerine göre İKO; erkeklerde % 71,5, kadınlarda ise % 30,9dur. Kadınların İKO, OECD ülkelerinde ortalama % 62 düzeyindedir. Türkiye hızla büyüyen ve iş- sizlik rakamlarında da ciddi olumlu gelişmeler kaydetmiş olmasına rağmen, kadınların ekonomik açıdan güçsüz olduğu görünümündeki bir ülke olarak İnsani Gelişmişlik Endeksine göre 187 ülke arasında 92nci sırada yer almaktadır. Dünya Ekonomik Forumu 2012 yılında hazırladığı Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre; Türkiye 2006 yılında 135 ülke arasında 105nci sırada yer alıyorken, 2012 yılında 124ncü sıraya gerilemiştir. Kadınların işgücüne katılım dü- zeyleri, ücret eşitliğinin sağlanması, gelir eş