Browsing by Author "Hasan CANKURT"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item MAHTUMKULU FİRÂKÎ’NİN ŞİİRLERİNDE MUHTEVÂ(2013) Hasan CANKURTMeşhur Türkmen şair Mahtumkulu'nun şiirlerindeki muhtevaya bakıldığında samimi bir mutasavvıf; Dede Korkut gibi, halkının sorunlarını çözmeye aday âkil bir ozan; halkının dil bayrağını kaldırmayı şiar edinmiş bir önder; İslâm'ın ruhuna uymayan davranışların karşısında, İslâmî refleksleriyle hareket eden ve halkını aydınlatmaya çalışan hakikî bir dindar olduğu görülecektir. Ayetler ve hadisler nakletmekte, bu iki kaynaktan yaptığı alıntıları, manzum tercüme şeklinde verme noktasında başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Mutasavvıf kimliğinin; bade içip âşık olması şekliyle, bulunduğu coğrafyadaki gelenekten, inanıştan etkilendiği ve sözlü geleneği güçlü Türkmen halkının beklentileri yönünde olduğu düşünülebilir. Deyimleri ve atasözleri çok kullanması; devamlı halkın içinde oluşundan, halkın düzeyine inip kendisini ifade etmek isteyişinden, halkın içinden çıkmış büyükleri derinlemesine incelemesinden kaynaklanır. Birçok şiirinde dünyanın faniliğini işlemiştir. Şaire göre; dünyada yüz binlerce insan ölmekte, bir o kadar insan da doğmaktadır. Aşk acısı çeken, riyazetle günlerini geçiren dervişler ve âşıklar olduğu gibi, gam ve üzüntü nedir bilmeyen insanlar da bulunmaktadır. Niceleri temiz bir yol üzere yaşarken, niceleri de yolunu kaybetmiş, günahlar irtikap etmektedir. Bazı şiirlerinde de tabiat varlıklarına seslenir. Aslında istiare yoluyla insanı kast eder. Dağlar, yüceliğine güvenip büyüklenmemeli; denizler, dalgalarına aldanmamalılar, bir gün gelir kuruyabilirler. Bu dünyada verilmeyen hesaplar, unutulmamalıdır ki kıyamette verilecektir.Item Afganistan’da türkoloji ve türkçe çalışmaları hakkında bir araştırma(2013) Hasan CANKURT; Firuz FEVZİTürkiye ile Afganistan dostluğunun en canlı olduğu dönem, Mustafa Kemal Atatürk dönemi olarak bilinmektedir. Atatürk, Afganistan’ın modern eğitim sistemine ulaşması için askerî ve mülkî erkândan müteşekkil birtakım uzman kadroyu, o zamanlar bağımsız olan Afganistan’a göndermiştir. Kabil Üniversitesi’nde ilk tıp, hukuk ve siyasal bilgiler fakültelerini kuranlar arasında, Türkiye’den gönüllü olarak giden bahis konusu Türk subaylar ve mülkî erkân da bulunmaktadır. Bu fakültelerde eğitim ve öğretim yıllarca Türk akademisyenlerinin de içerisinde bulunduğu uzman kadrolar tarafından verilmiştir. Türkiye’nin Afganistan’da eğitim ve sağlık alanındaki çalışmaları 1960’lı yıllara kadar devam etmiş; fakat bu yıllardan sonra Afganistan’daki rejimin Sovyetler Birliği’ne yönelişi akabinde Türk akademisyenleri, Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalmışlardır. Çalışmamızda, Türkçe’nin ve Türkolojinin Afganistan’daki tarihî seyrine temas edilmiş, Kabil Üniversitesi Türkoloji bölümünün ve Afgan-Türk okullarının Afgan halkına yönelik Türkçe eğitimi ve öğretimi noktasında yapmış oldukları çalışmalar hakkında bilgiler verilmiş, ayrıca Nato’ya bağlı Türk birliklerindeki bazı komutanların düzenlediği Türkçe kurslarına ve Afgan Ordusu’na bağlı askerî liselerde verilen Türkçe derslerine değinilmiştir.Item Ahmed Şemseddîn-i marmaravî‟ye derli toplu bir bakış ve eserlerinde tasavvufî içerik (ahvâlü‟l-ebrâr ve‟l- mukarrebîn ekseninde)(2013) Hasan CANKURT1435‟te Manisa‟nın Gölmarmara ilçesinde doğan Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, hayatının büyük bir bölümünü yine doğduğu coğrafyada –Manisa‟da- geçirmiştir. II. Murad, Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid‟in saltanat yıllarında yaşadığı anlaşılan Şemseddîn-i Marmaravî, “Orta Kol” olarak tabir edilen Halvetiyye‟nin Ahmediyye kolunun kurucusudur. Devrinde birtakım sosyal ve dinî problemlerin çözüme kavuşturulmasında etkin bir rol oynamış, devlet-i âliyye tarafından taltif edilmiştir. Yunus Emre tarzında sade Türkçe‟yle yazdığı eserleri, Türk dili ve edebiyatının zengin malzemeleri arasında değerlendirilmektedir. Eserlerinin tamamı tasavvufî içerikte olup didaktik bir üslupla kaleme alınmıştır. Marmaravî‟nin hayatı hakkında bir kısım makalelerin yazılmasına, eserleri üzerine birtakım tezler yapılmasına rağmen yeterince tanınmadığı kanaatindeyiz. Bu çalışmamızda Marmaravî‟nin hayatına ve eserlerine kısaca değinerek, “Ahvâlü‟l-Ebrâr ve‟l-Mukarrebîn” adlı eseri bağlamında bilhassa “ricâlullâh” konusundaki tasavvufî yorumlarına yer vermeye çalıştık. Bu alanda eser vermiş araştırmacılarımızın –özellikle Ahmet Ögke- eserlerinden alıntılar yaparak mezkûr kaynaklara okuyucuların dikkatini çekmeye özen gösterdik.