Browsing by Author "Huseyin Mayali"
Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
Item Ardıl ekzotropya ve dissosiye vertikal deviasyonlu bir olguda alt oblik kası anterior transpozisyonu(2006) Huseyin Mayali; Bilge DEMİRAY; Ahmet Barış TOPRAK; CENAP GULERİnfantil ezotropya cerrahisinden sonra erken/geç ardıl ekzotropya, oluşabilecek komplikasyonlar arasında sayılmaktadır. Bu yazıda amaç, dissosiye vertikal deviasyonu ve infantil ezotropya cerrahisi sonrasında açığa çıkan ardıl ekzotropyası olan bir olguya yapılan alt oblik anterior transpozisyonu dış rektus geriletmesi ve iç rektus ilerletmesinin 6 ay sonraki sonuçları ile birlikte sunmaktır.Item Miyelinli sinir lifleri nedeniyle geç tanınan yırtıklı retina dekolmanı(2007) Huseyin Mayali; ozcan kayikciogluMiyelinli sinir lifleri nedeniyle geç tanınan yırtıklı retina dekolmanı olgusunun bildirilmesi amaçlandı. Bir yıldır sağ gözde bulanık görme yakınması olan, olası glokom ve miyelinli sinir lifleri tanısıyla izlenen 35 yaşında erkek hasta görme alanı testi için kliniğimize gönderilmişti. Hastanın görme keskinliği bilateral tamdı, biomikroskopik muayenesi doğal, göziçi basıncı sağda 14, solda 15 mmHg idi. Hastanın görme alanında sağ gözde alt ve üst nasal ve üst temporal bölge periferine uyan görme alanı defektleri vardı. Gözdibi muayenesinde sağ optik sinir çevresinde miyelinizasyon izlendi. Miyelinli liflerin tanımlanan klinikle uyumlu görme alanı defekti yaratmayacağı düşünülerek sağ gözdibi dikkatlice değerlendirildi. Üst temporal periferal bölgede retina sığ dekole idi, saat 11 hizasında küçük bir yırtık saptandı. Hastanın sağ gözüne pnömatik retinopeksi uygulandı. Retina dekolmanı yatıştı. Takipte görme alanı defektlerinin ortadan kalktığı görüldü. Klinik tablo ile uyumlu olmayan görme alanı defektlerinde tüm retinanın dikkatlice değerlendirilmesinin önemi unutulmamalıdır.Item Trabekülektomi sonrası korneal kırıcılık değişiklikleri ve vektöriyel analiz(2009) Huseyin Mayali; Göktuğ SEYMENOĞLU; Sait Egrilmez; Esin Fatma BAŞERAmaç: Trabekülektomi sonrası korneada meydana gelen kırıcılık değişimlerinin boyutunun ve zamana göre değişiminin keratometre ve korneal topografi cihazlarıyla değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Trabekülektomi ameliyatı uygulanan 18 hastanın 21 gözü prospektif olarak incelendi. Tüm olgulara ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1. hafta,1. ay, 3.ay, 6. ay da olmak üzere göz içi basınç (GİB) ölçümü yanısıra keratometre ve korneal topografi cihazlarıyla korneal kırıcılık ölçümleri yapıldı. Bu dönemlerdeki mutlak astigmatizma değerleri, indüklenmiş astigmatizma değerleri ve astigmatizmanın yaraya uygun bileşenleri Eğrilmez’in “Vektöryel Analiz Programı” ile belirlenerek kayıt edildi. Bulgular: Ortalama GİB ameliyat öncesi dönemde 30.8±8.9 mmHg, ameliyat sonrası 1. hafta, 1., 3.ve 6. aylarda sırasıyla 9.7±4.4, 11.8±6.1, 14.1±6.9 ve 14.3±6.1 mmHg olarak bulundu (p<0.001). Vektöriyel analiz erken postoperatif dönemde, en belirgin olarak 1. haftada olmak üzere, topografik olarak %56, keratometrik olarak %75 oranda yaraya uygun türden indüklenmiş astigmatizmaya geliştiğini ortaya koydu.. Yaraya uygun indüklenmiş astigmatizma muhtemelen 1. haftadan sonra sütürlerin gevşemesiyle giderek azaldı, ve 6. ayda ameliyat öncesi astigmatizmaya benzemeye başladı. İndüklenen astigmatizma topografik olarak 3. aydan itibaren stabil görünmektedir. Sonuç: Trabekülektomi sonrası özellikle erken dönemde astigmatizmada değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Ancak bu değişiklikler keratometrik ölçüm ve topografi cihazıyla ölçülen Sim K değerlerine yansımamaktadır. Trabekülektomi sonrası indüklenen astigmatizma Vektöriyel analiz yöntemiyle değerlendirilmelidir. Erken dönemde saptanan indüklenen astigmatizmanın en muhtemel sebebi flebin sıkı sütüre edilmesine bağlı kornea eğrilik yarıçapında azalma olmasıdır.Item Trabekülektomi ve derin sklerektomi+trabekülektomi cerrahilerinde indüklenmiş astigmatizmanın vektöriyel analiz programı ile karşılaştırılması(2010) Huseyin Mayali; Özcan R. KAYIKÇIOĞLU; Esin F. BAŞER; Sinan EmreAmaç: Bu çalışmanın amacı trabekülektomi ile trabekülektomi + derin sklerektomi tekniğinin meydana getirdikleri astigmatizmanın zaman içindeki değişimlerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya glokom nedeniyle, klasik trabekülektomi (grup 1) veya derin sklerektomi+trabekülektomi (grup 2) cerrahilerinden biri uygulanan gözler dahil edildi. Her iki çalışma grubunda da 12 hastanın 13 gözü değerlendirildi. Tüm olgulara ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1. hafta,1 ay, 3 ay ve 6. ayda göz içi basınç (GİB) ölçümünün yanı sıra keratometri ve korneal topografi cihazlarıyla korneal kırıcılık ölçümleri yapıldı. Bu dönemlerdeki mutlak astigmatizma değerleri ve indüklenmiş astigmatizma değerleri vektöriyel analiz programı ile incelenerek istatistiksel olarak karşılaştırıldı.Sonuçlar: Hastaların ortalama (±SS) yaşları Grup 1 ve 2’de sırasıyla 56,2±24,0 ve 52,5±24,3 yıl idi. Ameliyat öncesi grup 1 ve 2’de 30,77±10,3 ve 27,54±11,328 mmHg olan GİB değerleri 6 ayda sırasıyla 12,38±4,13 ve 12,08±5,73 mmHg idi ve ameliyat sonrası tüm muayenelerde ameliyat öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşmüştü (p<0,05). Vektöriyel analiz indüklenmiş astigmatizmanın keratometrik ve topografik olarak trabekülektomi grubunda ameliyat sonrasında 1.haftada sırasıyla 1,50±2,16 ve 2,60±2,65 D olduğunu, derin sklerektomi+trabekülektomi grubunda ise 1,66±1,32 ve 2,01±1,95 D olduğunu ortaya koymuştur. Ancak gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). Takip eden muayenelerde indüklenmiş astigmatizmanın her iki grupta da her iki muayene yöntemi ile azaldığı ve hiçbir takipte gruplar arasında anlamlı bir fark oluşmadığı izlenmiştir. Tartışma: Glokom cerrahileri erken dönemde kornea kırıcılığında değişikliklere sebep olmaktadır. Trabekülektomiye derin sklerektominin ilave edilmesinin indüklenmiş astigmatizmada anlamlı bir artışa sebep olmadığı gösterilmiştir.Item Göz ameliyat hastalarında hepatit b hepatit c ve HIV serolojisinin araştırılması(2013) Huseyin Mayali; İbrahim TÜRKER; Süleyman Sami İLKER; Bilge ŞAHİN ÖZTÜRK; Mahmut Oğuz ULUSOYAmaç: Bu çalışmanın amacı kliniğimizde çeşitli tanılar sonucu ameliyat olan hastaların Hepatit B, Hepatit C ve AIDS açısından bağışıklık ve bulaştırıcılık durumlarını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada retrospektif olarak, kliniğimizde Nisan 2009 ve Şubat 2011 tarihleri arasında ameliyat edilen 1008 hastanın ameliyat öncesi Hepatit B, Hepatit C ve HIV için tarama amaçlı marker olarak bakılan HbsAg, anti Hbs, anti HCV, anti HIV sonuçları ta- ranmıştır. Bulgular: Toplam 1008 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların 19’unda HbsAg (+), 9’unda AntiHCV (+), 209’unda AntiHbs (+) ve diğerlerinde ise seroloji menfi bulunmuştur. Tüm hastalar içinde HIV (+) hasta mevcut değildi. Bulaşıcılar toplam 28 vaka (%2,7), bula- şıcı vakaların yalnız biri (%3,5) önceden hastalığını biliyordu. Kalan 8 antiHCV ile 19 HbsAg müspet vaka hastalıklarını bilmemekte ve taşıyıcı olma özelliğini de taşımaktaydılar (%96,5). Sonuç: Göz hekimlerinin aynı gün üst üste birden fazla ameliyat yaptıkları malumdur. Her vaka için yeni bir set açmak hukuken gerekli olduğu halde, pratikte her zaman mümkün gö- rünmemektedir. Konunun önemi ve tehlikeleri dikkate alındığında, ameliyat öncesi serolojik testlerin yapılması, ameliyat arasında cerrahi aletlerin kısa süreli sterilizasyonu yapılması, se- ropozitif hastalar son vaka olarak ameliyata alınması ve seropozitif hastaların ameliyatında özel çift kat eldiven giyilmesi hem hasta, hem de hekim ve sağlık çalışanları açısından son de- rece kıymet ifade etmektedir.Item İki taraflı ektopik pupil ve tek taraflı lens kolobomlu olguda geç tanınan retina dekolmanı(2014) Huseyin Mayali; Şaban KILIÇ; Emin KURT; Süleyman Sami İLKER; Mahmut Oğuz ULUSOYYirmi dokuz yaşında bayan hasta son 9 aydır sol gözde az görme yakınması ile başvurdu. Görme keskinliği sağ gözde 0.4, sol gözde el hareketleri seviyesindeydi. Biyomikroskopik muayenesinde bilateral pupil ektopisi ve sol göz lensinde kolobom olduğu görüldü, sağ göz lensi normaldi. Fundus muayenesinde sol gözde total retina dekolmanı vardı. Sağ göz fundus muayenesinde optik disk, makula ve periferik retina normaldi. Olgumuzun sol gözündeki görme azlığı çeşitli merkezlerde pupil ektopisine bağlanmış ve bu durum tanıda gecikmeye neden olmuştur. Bu nedenle, klinik tablo ile uyumlu olmayan görme azlığında tüm retinanın dikkatlice değerlendirilmesinin önemi unutulmamalıdır. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 75-7)Item Genç hastada kornea bulanıklığı ve periferik kornea arkusu: Lesitin kolestrol açiltransferaz eksikliği(2014) Huseyin Mayali; Esin Fatma BAŞER; Şaban KILIÇ; Mehmet Şirin TÜRKOĞLU; Çağdaş CANSIZOlgumuz 23 yaşında bayan hasta, her iki göz kornealarında renk değişikliği şikayeti ile başvurdu. Olgumuzun her iki gözde görme keskinliği 20/20, göz içi basınçları sağda 14 mmHg, solda 12 mmHg saptandı. Fundus muayenesinde optik disk, makula ve periferik etina doğaldı ve göz hareketleri normal olarak saptandı. Biyomikroskopik muayenede konjonktivalar doğaldı ancak her iki korneada yaygın bulanıklık ve limbusu tamamen çevreleyen kornea arkusu mevcuttu. Biyokimyasal parametrelerden yüksek dansiteli lipoprotein değeri 5 mg/dLnin altında ölçüldü ve tekrar eden ölçümlerde değişiklik olmadığı görüldü. Biz bu olguda göz bulguları ve yüksek dansiteli lipoprotein değerinin düşüklüğü ile lesitin kolestrol açiltransferaz eksikliği düşündük. Bu yazıda görmeyi azaltmayan kornea bulanıklığı ve genç yaşta periferik kornea arkusu olan yüksek dansiteli lipoprotein seviyelerinde düşüklük saptanan olgu sunulmuştur. Turk J Ophthalmol 2014; 44: 319-21)Item Konjenital horner sendromlu olguda nöroblastom(2014) Aykan ÖZGÜVEN; Huseyin Mayali; Şaban KILIÇ; Birol SÜRÜCÜ; Süleyman Sami İLKERHorner sendromunda klasik olarak miyozis, pitozis ve ipsilateral fasyal anhidrozis mevcuttur. Etiyolojisinde sempatik zincirde santral, preganglionik ve postganglionik yerleşim gösteren patolojiler yer alır. Üç aylık kız bebek sol göz kapağında düşüklük yakınması ile kliniğimize getirildi. Yapılan muayenesinde, heterokromi, sol gözde pitozis, miyozis ve ipsilateral anhidrozis bulguları mevcuttu. Bu bulgularla konjenital Horner sendromu olabileceği düşünüldü. Konjenital Horner sendromu etiyolojisinde doğum travmasına bağlı brakiyal pleksus hasarı büyük rol oynamaktadır. Olgumuzun anamnezinde doğum travması hikayesi mevcut değildi. Etiyolojiye yönelik testler neticesinde nöroblastom saptandı. Sonuç olarak, Horner sendromu çocukluk çağı nöroblastomunun bir belirtisi olabilir. Bu yüzden, altta yatan ciddi bir hastalığı dışlamak için okulosempatik sistemin detaylı incelenmesinde yarar vardır. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 325-6)Item İzole Phtiriasis Palpebrarumlu Bir Olgu(2015) Duygu AKBULUT; Huseyin Mayali5 yaşında kız hasta 4 aydır devam eden batma ve kızarıklık şikayetleri ile başvurdu. Bu yakınmaları için antibiyotik tedavisi a ldığı fakat şi- kayetlerinin geçmediği öğrenildi. Biyomikroskopik muayene blefarokonjunktiviti göstermekteydi. Ancak dikkatli araştırma ile has tanın kirpikle- rinde bit ve yumurtaları tespit edildi. Hastanın tedavisinde kirpiklerindeki bit ve yumurtaları mekanik olarak temizlenerek, hastaya %4 pilokar- pin hidroklorid damla başlandı. Birinci haftanın sonunda bit ve yumurtalarının ortadan kalktığı görüldü. Phtiriasis palpebrarum blefarokon- junktivitin nadir bir sebebidir. Çocuklarda, phthiriasis palpebrarum tedaviye dirençli olan blefarokonjunktivit ayırıcı tanısında düşünülmelidir.Item Pediyatrik Hastalarda Optik Koherens Tomografi Kullanılarak Sistemik Hipertansiyon ile Subfoveal Koroid Kalınlığı Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi(2022) Huseyin Mayali; SEMRA SEN; Senol Coskun; Fatoş Alkan; Ercüment ÇavdarAmaç: Hipertansiyon vasküler ve mikrovasküler değişikliklere neden olabilir. Sistemik kan ile oküler bölge\rarasında bir bariyer olmayıp hipertansiyona bağlı koroid perfüzyon basıncındaki değişiklikler retina fonksiyonunu\rve oksijenasyonu bozabilir ve subfoveal koroid kalınlığı bu değişikliklerden etkilenebilir. Bu çalışmanın amacı\rçocuklarda arteriyel hipertansiyonun subfoveal koroid kalınlığı üzerine etkisini değerlendirmektir.\rYöntem: Çalışma prospektif olarak 102 olgu (51 hasta ve 51 kontrol) üzerinde gerçekleştirildi. Subfoveal koroid\rkalınlığının ölçümü için optik koherens tomografi kullanıldı ve 3 ardışık ölçümün ortalama değerleri değerlendirildi.\rTüm olgulara ambulatuvar kan basıncı takibi ile gün boyu kan basıncı ölçümleri yapıldı. Ayrıca, her iki grup da\rhedef organ hasarı açısından değerlendirildi.\rBulgular: Hasta grubunda yaş ortalaması 14,4±2,8 yıl olan 51 olgu bulunurken, 51 kontrol olgusunun geri kalanı\rortalama 14,5±2,8 yaş idi (p=0,980). Subfoveal koroid kalınlığı hedef organ hasarı olan hastalarda hedef organ hasarı\rolmayanlara göre daha ince ölçüldü (p=0,027). Hasta ve kontrol olgularının subfoveal koroid kalınlığı ölçümleri\ristatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermedi (p=0,569). Subfoveal koroid kalınlığı özellikle sol ventrikül kitlesi,\rsol ventrikül kitle indeksi artmış ve hipertansif nefropatinin olduğu olgularda istatistiksel olarak anlamlı derecede\rdaha inceydi (sırasıyla; p=0,02, p=0,00, p=0,039).\rSonuç: Hedef organ hasarı gelişen hipertansiyonlu hastalarda koroid kalınlığı azalmaktadır. Bu nedenle, hedef\rorgan hasarı gelişmeden önce hipertansif hastaların uygun yaşam değişiklikleri ve tıbbi tedavilerle yakın takibi\rönemlidir.