Browsing by Author "Mehmet Murat DEMET"
Now showing 1 - 4 of 4
Results Per Page
Sort Options
Item Obsesif-kompulsif bozuklukta genetik çalışmalar(2005) Mehmet Murat DEMETObsesif-kompulsif bozukluk (OKB) zorla gelen yineleyici fikir, hayal ve dürtüler yani obsesyonlar ve katı, törensel ve zaman kaybına yol açan davranışlar, yani kompulsiyonlardan oluşan bir psikiyatrik bozukluktur. OKB'nin kalıtım özelliğine ilişkin ilk bulgular aile ve ikiz çalışmalarından elde edilmiştir. Segregasyon analizleri ise OKB kalıtımında majör bir gen bölgesinin sorumlu olabileceğine ilişkin bilgiler sağlamıştır. Yayımlanmış bulunan tek bağlantı çalışmasında 9p kromozom üzerinde çok noktalı bir bağlantı bulunduğu bildirilmiştir. Son dönemde ise genetik çalışmalar OKB etiyolojisinde rolü olduğu düşünülen bazı aday genler üzerinde yoğunlaşmış, özellikle serotonerjik ve dopaminerjik sisteme ilişkin genler üzerinde yapılan çalışmalar bu sistemlere ilişkin önceki klinik bulguları destekleyen sonuçlar sağlamıştır. Ayrıca, opioid, glutamaterjik ve immun sistemlere ilişkin genler ile nörogelişimsel genlere ilişkin ilk çalışma sonuçları gelecekteki çalışmalar açı¬sından araştırmacılara umut veren genler olarak belirlenmiştir. Bu yazıda OKB'ye ilişkin aile, ikiz, segregasyon, bağlantı ve aday gen çalışmaları gözden geçirilmektedir.Item Manisa ili kent merkezinde görevli hemşirelerin sigara kullanma düzeyleri ve ilişkili risk etmenleri(2007) Sevgi NEHİR; Mehmet Murat DEMET; Gönül DinçAmaç: Bu araştırmada hemşireler arasında sigara içme oranının ve sigara içme davranışına ilişkin risk etmenlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Manisa ili kent merkezindeki hastane ve sağlık ocaklarında görev yapan tüm hemşirelerden (n=615) çalışmayı kabul eden 433 (%70.4) hemşire araştırma grubunu oluşturmuştur. Araştırmaya katılan kişilere Demografik Bilgi Formu ve Fagerstrom Nikotin Bağımlığı Testi uygulanmıştır. Verilerin analizi SPSS for Windows version 10.0 programında yapılmış, istatistiksel analizlerde tahmini rölatif (göreceli) risk ve % 95 güven aralıkları (OR ve % 95 GA) hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan 433 hemşirenin %42,3'ünün (n=183) halen, %12,7'sinin ise (n=55) daha önce sigara kullandığı belirlenmiştir. Sigara içme davranışına ilişkin özelliklere bakıldığında %20.8'inin (n=90) günde 10 yada daha az, %17.6'sının (n=76) 11-20 adet, %4'ünün (n=17) 21 ve daha fazla sayıda sigara kullandığı belirlenmiştir. Dul ve boşanmış olmak, 40-44 yaş grubunda olmak, hemşire olmak için en düşük eğitim düzeyi olan lise düzeyinde eğitim düzeyine sahip olmak, tedaviyi gerektiren bir ruhsal hastalık öyküsünün bulunması, erken çocukluk döneminde ebeveynlerin çocukların yanında sigara içmesi, akraba ve arkadaşta sigara içme öyküsü olması, değerlendirme öncesi son altı ayda alkol kullanım öyküsü olması sigara kullanımı için risk faktörleri olarak belirlenmiştir. Sonuç: Sonuç olarak hemşirelerde sigara kullanımının yaygın olduğu saptanmıştır. Anne babalar, kendi sergiledikleri davranış modelleri, mantıklı uyarılarından çok daha etkin olmaktadır. Bu yüzden erken çocukluk döneminde ebeveynlerin çocuklarına uygun rol modeli olmaları, eğitim düzeyi düşük olanlara, ruhsal hastalık öyküsü olanlara, yaşanmış stres olaylarına karşı bireylere eğitim çalışmaları ve danışmanlık hizmeti verilmesi mevcut durumun hafifletilmesi için önemlidir.Item Türkiye’de mezuniyet öncesi psikiyatri eğitiminin bugünü(2010) Mehmet Murat DEMET; Bülent COŞKUN; BAHAR TAŞDELEN; Aylin Ulusahin; MEHMET RAŞİT TÜKEL; Tunç Alkın; Numan KONUK; Çıngı Ayşe Devrim BAŞTERZİGiriş: Günümüzde tıp eğitimi, deneyime dayalı geleneksel modelden uzaklaşarak yeterliğe dayalı modeli (YDE) benimsemektedir. YDE sağlanması için temel ilke; standartların oluşturulmasıdır. Standartların oluşturulmasının ilk basamağı; öğrencilerin ne bilmeleri, neleri becermeleri, hangi tutumları sergilemeleri gerektiğinin yani öğrenim hedeflerinin belirlenmesidir. Türkiye Psikiyatri Derneği Psikiyatri Eğitimi Bilimsel Çalışma Birimi'nin amaçlarından biri Türkiye'de mezuniyet öncesi psikiyatri eğitimi veren kurumlarda standardizasyonun sağlanmasıdır. Bu araştırma Türkiye'deki tıp fakültelerinde mezuniyet öncesi psikiyatri eğitiminin mevcut durumunun saptanması için tasarlanmıştır.Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırma öğretime devam eden tıp fakültelerinde yürütülmüştür. Psikiyatri anabilim dalı bulunan 41 tıp fakültesindeki psikiyatri anabilim dalı başkanlarına anket formları postalanmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemler kullanılmıştır.Bulgular: 41 kurumun 29'undan (%70) anket formları geri dönmüştür. Fakültelerin 16'sında (%66.7) amaç-öğrenim hedefleri mevcuttur. Çekirdek Eğitim Programını %70 ve üzerinde kullanan fakülte sayısı 9'dur (%37.5). Psikiyatriye klinik öncesi ve klinikte ayrılan süre üniversiteler arasında değişkenlik göstermektedir. Üç üniversitede intörnlük döneminde psikiyatri stajı yer almamaktadır. Pratisyen hekimler tarafından en sık tedavi edilmesi öngörülen iki bozukluk duygudurum bozuklukları (%49.9) ve anksiyete bozukluklarıdır (%40). Kullanılan öğrenim yöntemlerine bakıldığında bilgisayarlı teknoloji sunumlarda kullanıma girse de, etkileşimli öğrenim yöntemlerinin, beceri öğrenim yöntemlerinin kullanımları sınırlıdır. Fakültelerde en sık kullanılan değerlendirme yöntemleri, klinik öncesinde yazılı sınavlar (%87,5), klinik dönemde ise sözlü sınavlardır (%91,6).Sonuç: Türkiye'de mezuniyet öncesi psikiyatri eğitiminin mevcut durumunu saptamayı amaçlayan ilk geniş ölçekli çalışmanın temel bulgusu; müfredatla ilgili hiçbir alanda Türkiye genelinde standardizasyonun sağlanamamış olduğudur. Türkiyede psikiyatri eğitiminin standartlarının oluşturulması gerekmektedir.Item The child who pulls his little brothers' hair: a different trichotillomania case(2012) Mehmet Murat DEMET; Erkan Melih ŞAHİN; Demet ÖYEKÇİN GÜLEÇTrikotillomani, çocukluk çağı alopesi nedenlerinden biridir. Sunmuş olduğumuz olgu, 8 yaşında olup, yaklaşık 4 yıldır süren saç yolma, tırnak yeme, burun karıştırma, tırnak yolma ve saç derisini koparma yakınmaları ile getirilmiştir. Saç bölgesinin özellikle frontal ve verteks kısmının etkilendiği gözlenmiştir. Olgunun saçlarını infantil dönemde yolmaya başladığı ve kronik, düzelmeyen bir gidişinin olduğu öğrenilmiştir. Son 2 yıldır, kendisinden küçük iki kardeşinin saçını yolmaya başladığı ve sıklıkla birlikte oyun oynarken veya kardeşleri uyurken saçlarını yolduğu belirtilmiştir. Her iki erkek kardeşinin saçlı derisinde alopesi gözlenmiştir. Evde sıklıkla kavga, şiddet ve olumsuz davranışların olduğu öğrenilmiştir. Literatürde kardeşlerinin saçını yolan vaka sayısı oldukça seyrektir. Çocukluk çağında yaşanan travma, fiziksel ve duygusal ihmalin ve olumsuz etkilenmiş olan anne-çocuk ilişkisinin bu vakada ortaya çıkan trikotillomani için önemli etmenler olduğu düşünülmüştür. Çocukluk çağı trikotillomani olgularında kardeşler üzerinde herhangi bir belirtinin olup olmadığının araştırılması önemlidir.