Browsing by Author "SEBNEM SENOL AKAR"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item İmmünsüpresif hastalarda HBV reaktivasyonunun önlenmesi için tenofovir alafenamid profilaksisi: çok merkezli bir çalışma(2022) Hüsnü Pullukçu; Tansu Yamazhan; MUSTAFA CELEN; Deniz Akyol; Pinar Sen; ÇİĞDEM MERMUTLUOĞLU; Sabri Atalay; deniz özer; SEBNEM SENOL AKAR; UFUK SÖNMEZ; Tuna DemirdalAmaç: İmmünsupresif tedavi altındaki yüksek riskli hastalarda hepatit B reaktivasyonu antiviral profilaksi ile önlenebilir. Antiviral seçiminde entekavir (ETC) veya tenofovir disoproksil fumarat (TDF) uzun zamandır kullanılabilmekteyken yakın zamanda kullanıma giren tenofovir alafenamid (TAF) güvenli yan etki profili ile iyi bir alternatif olmuştur. Bu çok merkezli geniş hasta sayılı çalışmada immünsüpresif hasta grubunda tenofovir alafenamidin (TAF) etkinliği ve güvenliği araştırılmıştır. \rGereç ve Yöntem: Altı eğitim ve araştırma hastanesinin 1 Ocak 2019- 30 Eylül 2021 arasındaki kayıtları retrospektif olarak incelenerek immünsüpresif tedavi altında iken hepatit B için antiviral profilaksi başlanan ve en az 6 ay süre ile takip edilen hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Aldıkları immünsüpresif tedavi veya kemoterapiye ayrıca hepatit B serolojilerine göre risk grupları belirlenmiş, hepatit B reaktivasyon varlığı ve yan etkileri yönünden incelenmiştir. \rBulgular: Yaş ortalaması 62.5±29 yıl olan 148 hastanın 85’i (%57.4) TAF, 63’ü (%42.6) tenofovir disoproksil fumarate (TDF) veya entekavir (ETC) ile profilaksi almaktaydı. %83.1’i HBsAg (-) antiHBc (+) %16.9’u HBsAg (+) olarak bulundu; kronik HBV’li hastaların %36 sının HBV DNA’sı saptanabilir düzeyin üzerindeydi. Çoğu (%69.6) hematolojik bir malinite nedeni ile immünsüpresif alırken %89.2’sinin aldığı tedavi yüksek riskli ilaç grubunda idi. Riskler açısından TAF ve diğer tedavileri alanlar arasında farklılık yoktu. Tedavi gruplarının hiçbirinde reaktivasyon ya da yan etkiye rastlanmadı.\rSonuç: Kronik HBV tedavisinde olduğu gibi immünsüpresif tedavi alan bireylerde HBV reaktivasyonunun önlenmesinde de TAF en az TDF ve ETC kadar etkindir. TDF nin böbrek ve kemik yan etkilerinin TAF da görülmemesinin etkin ve güvenli bu tedavi seçeneğini immünsüpresif hastalarda öne çıkaracağını düşünmekteyiz.Item Sağlık Çalışanları SARS-CoV-2 Hasta Kohordunda \rAntikor Sürdürülebilirliği(2022) Pınar Erbay Dundar; KUBRA CICEK; Damla Akman; Ecem Tüzün; gülsüm şanlı erkekoğlu; Zeynep Ceyda Buran; ZEYNEP OYKU OZTURK ARIKAN; Sinem Akcali; Talat Ecemis; SEBNEM SENOL AKAR; ferya karadag yalcın; ERHAN ESERBu çalışmada, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinde Mart 2020-Aralık 2020 döneminde koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pozitif olgu kohordunda (n= 413), virüsün reseptör bağlanma bölgesine karşı oluşan şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs-2 (SARS-CoV-2) özgül antikorlarının, \rTemmuz 2021 tarihine kadar olan bir yıllık izlem sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Antikorlar \rkemilüminesan enzim immünoassay (CLIA) yöntemiyle saptanmıştır. Antikor düzeyi 1.0 ve üzeri olan \rdeğerler pozitif olarak kabul edilmiştir. İstatistiksel analiz; parçalı/kırık hat (joinpoint) regresyon analizi \r(sürüm 4.7.0) ve ki-kare testi kullanılarak yapılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 34.9 ± 9.3 ve %60.2’si \rkadın olarak saptanmıştır. COVID-19 tanısı aldıktan 21-30 gün sonra katılımcıların %72.2 (n= 126)’sinde \rtotal antikor düzeyi eşik değerin üzerindeyken, bu oran 31-60 gün aralığında artarak %79.1 (n= 240) \rolmuştur. Daha sonraki dönemlerde bu oran düşerek, 211-240 arası günlerde %38.8 (n= 108) olmuştur. \rBaşlangıçta izleme alınan 367 çalışanın 76 (%20.7)’sında antikor yanıtı saptanamamıştır. Tanı aldıktan \rsonra, total antikor pozitifliği tespit edilen 291 çalışanın takibinde, tanıdan sonraki 31-210 gün aralığında \rantikor pozitiflik prevalansı %98.9-%96.1 aralığında seyretmiştir. Joinpoint regresyon analizi sonuçlarına \rgöre, COVID-19 tanısı aldıktan sonra, antikor pozitiflik yüzdesini gösteren eğri, iki noktada kırılmıştır: Birinci nokta 181-210. günlerde (6-7 ay) (p= 0.069), ikinci nokta da 271-300. günlerde (9-10 ay) (p< \r0.001). Sonuç olarak; en yüksek antikor pozitiflik oranları 30. günden sonra saptanmış; antikor pozitifliği, \rtanı aldıktan sonraki ilk yedi ayda sürdürülebilmiştir. Antikor pozitiflik oranı birinci yılın sonunda %25’e \rdüşmüştür.Item İki Farklı Ticari SARS-CoV-2 PCR Tanı Kitinin \rKarşılaştırması(2022) EMİNE KÜBRA DİNDAR DEMİRAY; SEBNEM SENOL AKARGiriş: Dünya tarihinin en önemli salgınının etkeni olan SARS-CoV-2 nedeni ile oluşan COVID-19 infeksiyonu tanısında RT-PCR ülkemizde \rtanıda tek geçerli metod olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada bu süreç içinde laboratuvarımızda en sık kullanılan ticari kitlerden birisi \rile farklı bir firmaya ait bir tanı kitinin sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. \rMateryal ve Metod: Araştırmada, pandemi sürecinde laboratuvarımıza gönderilen ve PCR pozitif ve negatif olduğunu Coronex®\rCOVID-19 (Ver.2.0) Multipleks RT-qPCR Diagnosis Kit (DS Bio and Nano Technology, Ankara, Turkey) ile belirlediğimiz ve -20°C’de \rsakladığımız 100 nazofaringeal sürüntü örneği (50 pozitif, 50 negatif) farklı bir ticari PCR kiti olan RealStar® SARS-CoV-2 RT-PCR Kit \r1.0 (Altona Diagnostic, Hamburg, Almanya) ile çalışılmıştır. Örneklerin ekstraksiyonu QIAsymphony (Qiagen, Hollanda) platformunda \rgerçekleştirilmiştir. Sonuçlar Kappa analizi ve bağımlı gruplarda t testi ile değerlendirilmiştir.\rBulgular: Çalışmaya dahil edilen 50 pozitif örneğin tümü her iki testle de pozitif iken Coronex® ile negatif bulunmuş olan 50 örneğin \rikisi Real Star® kiti ile pozitif bulunmuştur. İki kit arasındaki uyum yüksektir (Kappa= 0.96). Real Star® ve Coronex® ile pozitif bulunan örneklerin ortalama Ct değerleri sırasıyla 24.1 ± 4.9 ve 19.6 ± 4.2 dir. Real Star® ile pozitif bulunan 52 örneğin %51.9’unun Ct \rdeğerleri 20’nin altındadır. \rSonuç: Çalışmada kullanılan iki ticari kitin arasındaki uyum son derece yüksek olarak bulunmuştur. Her iki kitin de semptomu olan \rhastalarda COVID-19 tanısında güvenle kullanılabileceği düşünülmektedir.Item Bir Üniversite Hastanesindeki Achromobacter \rxylosoxidans subsp. denitrificans İnfeksiyonlarının \rDeğerlendirilmesi(2022) SEBNEM SENOL AKAR; SEMRA KURUTEPE; EMİNE KÜBRA DİNDAR DEMİRAY; Sevil ALKAN; deniz özerGiriş: Achromobacter xylosoxidans (AX) cinsi bakterilere bağlı gelişen infeksiyonlar nadirdir. Ülkemizden de çeşitli vaka bildirimleri \rbulunan bu infeksiyonların tedavisine yaklaşım konusunda pratik bilgi eksikliği mevcuttur. Bu çalışmada hastanemizde tespit edilen AX \rdenitrificans infeksiyonlarını ve klinik yaklaşımımızın sunulması amaçlanmıştır. \rMateryal ve Metod: Çalışmamıza 01.01.2016-31.12.2019 tarihleri arasında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan \rHastanesi’nde yatarak tedavi gördüğü sürede bir örneğinde hastanemiz Mikrobiyoloji Laboratuvar’ında AX. denitrificans üremesi \rolan ve etken kabul edilen 18 yaş üstü hastalar alındı. Hastane kayıtlarından bu hastalara ait bilgilere retrospektif olarak ulaşıldı. \rDemografik, klinik ve bakteriyolojik veriler uygun yöntemle analiz edildi. \rBulgular: Çalışma döneminde 10 hastanın 16 örneğinde AX. denitrificans üremesi tespit edildi. Örneklerin 11’i (%68.7) yara dokusu \rbiyopsi kültürüydü. Toplam 10 olgunun 9’u erkek, yaş ortalaması 51.3 ± 17 idi. Altı hasta bir yıl içinde aynı serviste farklı zaman dilimlerinde takip edilirken 4’ünün yatış birimlerinde spesifik bir kümelenme veya o birimle ilişkili öyküsü yoktu. Hastaların AX. denitrificans \r‘a bağlı olarak en sık cerrahi alan infeksiyonu tanısı aldığı saptandı. İnfeksiyonların tamamı sağlık hizmeti ilişkili infeksiyondu (SHİE). \rRisk faktörlerine bakıldığında, sıklık sırasıyla, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Servisi’nde yatma, bu birimde operasyon geçirme, son bir \rayda antibiyotik kullanma ve kollajen doku hastalığı öyküsü gözlendi. AX. denitrificans infeksiyonu tanısı aldığı sırada 10 hasta çeşitli \rnedenler ile ampirik antibiyotik tedavisi almaktaydı. Bir hasta kültürdeki üreme öncesinde kaybedilmişti. Ampirik tedavide en sık 3. \rkuşak sefalosporinler kullanılmaktaydı. Kültür sonucu çıktığında hastaların %30’u uygun antibiyoterapi alıyordu. Üretilen 16 kökenin \rtümünün piperasilin/tazobaktama duyarlı olduğu saptandı.\rSonuç: Sağlık hizmetiyle ilişkili infeksiyon etkenleri arasında AX. denitrificans nadir bir infeksiyon olarak akla gelse de özellikle etkenin \rkümelenme gösterdiği kliniklerde kaynağın saptanarak kontrol altına alınması ve ampirik tedavilerde etkeni kapsayan uygun tedavi \rseçeneklerinin tercih edilmesi gerekliliği unutulmamalıdır.Item Antifungal Kullanımının Değerlendirilmesi: Türkiyenin Batısına Ait Çok Merkezli Nokta Prevelans Çalışması(2022) Ozge Turhan; SEBNEM SENOL AKAR; Çiğdem Banu Çetin; Oya Ozlem EREN-KUTSOYLU; Hüsnü Pullukçu; Dilek Yeşim Metin; Selda SAYIN KUTLU; Murat Kutlu; Vildan Avkan-Oguz; meltem Tasbakan; Betil ÖZHAK; Onur Kaya; Barcin Ozturk; Nur Yapar; Gulsen Mermut; Sema Alp Çavuş; Bulent Ertugrul; Çağrı ErginGiriş ve Amaç: Son yıllarda yeni ajanların da kullanıma girmesiyle birlikte antifungal tüketimi giderek artmıştır. Bu durum, direnç gelişimi konusunda endişelere neden olmaktadır. Ülkemizde antifungal tüketimine ait veriler oldukça sınırlıdır. Bu çalışmada, Türkiye’nin batısındaki yedi üniversite hastanesinde yatan hastalarda antifungal kullanımının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.\rGereç ve Yöntemler: Çalışma ekibi tarafından hazırlanan antifungal kullanım formu, tüm merkezler tarafından, aynı gün içinde, antifungal kullanan tüm hastalar için, nokta prevalans yöntemi ile dolduruldu, elde edilen verilerSPSS programı ile değerlendirildi.\rBulgular: Toplam hasta sayısı 4969 idi. Hastaların 112(%2.2) ’si antifungal tedavi almaktaydı. Bu 112 hastanın verileri değerlendirildiğinde; antifungal kullanan hastaların 56 (%50)’sı hematoloji-onkoloji, 20 (%17,8)’si yoğun bakım (YB), 23 (%20,5)’ü dahili bilimler ve 13 (%11,6)’ü cerrahi bilimlerde izlenmekteydi. En sık kullanılan antifungal flukonazol [44(%39,3)] olup %34.1’i profilaksi amacı ile kullanılmaktaydı. Tedavilerin %38’i hedefe yönelik, %26.8’i ampirik ve %18,8’i preemptif olarak tanımlanmıştı. Yattığı kliniğe göre tedavi endikasyonları değerlendirildiğinde en çok pre-emptif antifungal kullanımı hemato-onkoloji kliniğinde %71.4 (15/21) görülürken ampirik tedavi en çok yoğun bakımlarda %50 olmuştur.\rSonuç: Çalışmamızda antifungal tüketim oranı %2.2 olup, antifungal ajanlar daha çok hematoloji ve dahili birimlerde kullanılmıştır. Antifungal tedaviye başlama nedeni en fazla 'kanıtlanmış mantar infeksiyonu' olarak gözlenmiştir. En sık izole edilen patojenler Candida türleri olmasına rağmen, antifungal ajan seçimi hastanın yattığı kliniğe bağlıdır. Antifungal tüketim açısından yedi merkez arasında anlamlı fark gözlenmemiştir. Bu durum ülkemizdeki antifungal kullanımı politikası ile açıklanabilir. Bu sonuçlara bağlı olarak her hastane kendi verilerini izlemelidir ve izole edilen fungal patojenlere göre antifungal tedavi politikası geliştirilmelidir.Item Nahoş Hatıra: Türkiye’de Yurtdışı Kaynaklı Plasmodium falciparum Sıtması(2023) Ahmet Ozbilgin; VAROL TUNALI; SEBNEM SENOL AKAR; ibrahim çavuş; Orçun Zorbozan; AHMET YILDIRIM; NEVIN TURGAYAmaç: Her yıl yaklaşık 125 milyon kişi sıtmanın endemik olduğu ülkeleri ziyaret etmektedir. Bu çalışmada Türkiye’ye dışarıdan gelen Plasmodium falciparum sıtma enfeksiyonlarının klinik özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmaya 1996-2022 yılları arasında P. falciparum sıtması tanısı konan hastalar dahil edildi. Tam kan örnekleri ve/ veya kan yaymaları, ayrıntılı tıbbi öyküler, klinik belirtiler ve laboratuvar bulguları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya toplam 131 dışarıdan gelen P. falciparum olgusu dahil edildi. Bulgular: Hastaların 121'i erkekti. Bunlardan 101’i Afrika’yı, 30’u Asya’yı ziyaret etmişti. Hastalar arasında 109’u turist/ziyaretçi ve 22’si mülteci/göçmendi. Tüm hastalarda erken dönem trofozoitler gözlenirken, 30 hastada gametositler tespit edildi. On beş hastada serebral sıtma gelişti ve iki kişinin ölümüyle sonuçlandı. Ayrıca 10 hastaya koruyucu kemoprofilaksi uygulandı. Sonuç: Türkiye, küresel sıtma yükünün %95’inden fazlasının bulunduğu iki kıtayı Avrupa’ya bağlayan göç yolları üzerinde yer almaktadır. Uygun vektörlerin varlığı, iklim koşulları ve çevresel faktörler göz önüne alındığında, sıtmanın geri dönen yolcular aracılığıyla ithal edilmesi, ülkemizde sıtmanın yeniden ortaya çıkması riski oluşturmaktadır. Daha da önemlisi, 30 hastanın (%22,9) P. falciparum’un Anopheles türlerini enfekte etme potansiyeline sahip gametosit formlarına sahip olması, yerli sıtma bulaşı açısından önemli bir risk faktörü olarak değerlendirilmiştir.Item Homolog ve Heterolog Aşı Uygulamalarının SARS-CoV-2 Omicron Varyantı Üzerindeki Etkililiği: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Çalışanları Kohordu(2023) Yunus Özkaya; Zeynep Ceyda Buran; ZEYNEP OYKU OZTURK ARIKAN; Pınar Erbay Dundar; Beyhan Cengiz; ERHAN ESER; KUBRA CICEK; Sinem Akcali; SEBNEM SENOL AKAR; deniz özer; ferya karadag yalcınBu çalışmada, Türkiye’de şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüs-2 [severe acute respira- tory syndrome coronavirus-2 (SARS-CoV-2)] Omicron varyantının baskın olduğu dönemde, homolog (sadece CoronaVac veya sadece Pfizer-BioNTech) ve heterolog (CoronaVac ve Pfizer-BioNTech) aşı uy- gulamalarının etkililiğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Hastanesi Sağlık Çalışanları SARS-CoV-2 Aşı Kohordunda izlenen 1854 çalışanın, SARS-CoV-2 Omicron varyantı- nın baskın olduğu 15 Ocak 2022-1 Mayıs 2022 döneminde Koronavirüs hastalığı-2019 [Coronavirus disease-2019 (COVID-19)] enfeksiyonuna yakalanma durumu revers transkriptaz polimeraz zincir reak- siyonu (reverse transcriptase PCR) ile doğrulanarak COVID-19’a karşı aşılanma durumları ile ilgili ve- rileri değerlendirilmiştir. Aşı etkililiği, iki ayrı referans grup; i) hiç aşılanmamış olanlar ii) sadece iki doz CoronaVac (Sinovac, Çin Halk Cumhuriyeti) uygulananlar olarak değerlendirilmiştir. Homolog ve hete- rolog aşı modellerinin etkililiği, rölatif riskler ve korunabilirlik hızları ile analiz edilmiştir. İstatistiksel ana- lizde MS Excel, SPSS 23.0 ve STATA 14.1 paket programları kullanılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 36.6 ± 10.0’dır. 15 Ocak-1 Mayıs 2022 arası dönemde 372 hastane çalışanı COVID-19’a yakalanmıştır. Hiç aşılanmamış olanlar referans grup olarak alındığında, en etkili modelin sadece üç veya daha fazla doz primer Pfizer-BioNTech aşı modeli (%85.8, %95 GA= 40.7-96.6) olduğu bulunmuştur. İki doz primer CoronaVac aşılaması sonrası uygulanan tek doz CoronaVac (%6.5, %95 GA= -56.3-44.2) veya tek doz Pfi- zer-BioNTech (%17.7, %95 GA= -30.2-48.0) hatırlatma dozundan oluşan modeller SARS-CoV-2 Omicron varyantına karşı etkili bulunmamıştır. Sadece iki doz primer CoronaVac uygulananlar referans grup olarak alındığında, iki doz CoronaVac aşısını takiben iki doz Pfizer-BioNTech hatırlatma aşısı olmak %38.4 (%95 GA= 15.4-55.3), üç doz Pfizer-BioNTech hatırlatma aşısı olmak ise %56.4 (%95 GA= 33.9-71.3) etkili olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, aşısız olanlarla karşılaştırıldığında, en az üç doz Pfizer-BioNTech aşısını içeren homolog ya da heterolog aşı modelleri dışındaki hiçbir modelin etkili olmadığı belirlenmiştir. Sade- ce iki doz primer CoronaVac ile aşılananlarla karşılaştırıldığında, en az üç doz Pfizer-BioNTech hatırlatma dozu içeren modeller, Omicron varyantına karşı diğer modellerden daha etkili bulunmuştur.