Browsing by Author "Seda VATANSEVER"
Now showing 1 - 9 of 9
Results Per Page
Sort Options
Item Computer assisted image analysis of peroxidase stained endometrial tissue(2006) Ahmet Barış TOPRAK; Seda VATANSEVER; Kemal OzbilginAmaç: İmmunohistokimyasal incelemede parafinde bloklanmış veya donmuş kesitlerde, hücre yapılarındaki antijenleri saptamak ve yerlerini belirlemek için antikorlar kullanılır. Günümüzde immünohistokimyasal olarak boyanmış dokuları incelemek için bilgisayar destekli görüntü analiz teknikleri bir hayli yaygındır, ancak bu amaçla kullanılan programlar oldukça pahalıdır. Bu çalışmada, yaygın olarak bulunabilen iki bilgisayar programı kullanarak bilgisayar destekli görüntü analizi (BDGA) yapmanın mümkün olduğunu göstermeyi hedefledik. Yöntemler: İnsan endometrial dokusunda NOS antikoru ile boyanmış ve peroksidaz ile işaretlenmiş alanları ayırt etmek için yaygın olarak bulunan Adobe Photoshop CS ve ImageJ bilgisayar programları kullanıldı. İlgili doku resimlerinde bu iki program kullanılarak BDGA teknikleri uygulandı. Bulgular: Boyanma yoğunluğuna göre resim grupları arasında her bir boyanma şiddeti düzeyinde anlamlı bir fark vardı (P < 0.001, P < 0.05 ve P < 0.001). Resimlerin öznel değerlendirilmesi, nesnel olarak yapılan BDGA ile uyum içerisindeydi. Bir (+) pozitif boyanan alanlar 1. grupta en fazla, grup 2 ve 3'de ise daha azdı (P < 0.001 ve P < 0.001). Gözlemci tarafından en yoğun boyanmış olarak değerlendirilen grup 3 ise ++ boyanmanın en fazla saptandığı gruptu. Sonuç: BDGA, immünohistokimyasal teknikler kullanılarak boyanan dokuları incelemek için güvenilir ve etkin bir yoldur.Item Travmatik beyin hasarında serebral korumada deksmedetomidin ve magnezyumun etkilerinin karşılaştırılması(2006) Melek SAKARYA; İsmet TOPÇU; Ahmet VAR; Seda VATANSEVER; zuhal çavuşAmaç: Sekonder serebral hasardan koruma, kafa travmalı hastaların yoğun bakım tedavilerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu çalışmada, deksmedetomidin ve magnezyumun travmada beyin hasarını önlemeye yönelik etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntem: 30 erişkin Wistar albino erkek ratta 30 mg kg-1 intraperitoneal tiyopental ile anestezi uygulandıktan sonra Marmarou yöntemiyle diffüz kafa travması oluşturuldu. Ratlar randomize olarak 3 eşit gruba ayrıldı; Grup I = 2 mL serum fizyolojik, Grup II= 2 mL 100 µg kg-1 deksmedetomidine ve Grup III = 2 mL 750 µmol kg-1 magnezyum sülfat intraperitoneal yolla uygulandı. İlaç uygulamasından 120 dk. sonra ratlar servikal dislokasyonla sakrifiye edildi ve beyin dokuları travmatize edilmeden çıkarıldı. Beyin dokuları biyokimyasal ve histolojik incelemeler için interhemisferik kesi ile ikiye ayrıldı. % 10 formalin ile tespit edilip rutin parafin takibinden sonra hematoksilen-eosin ile boyandı ve morfolojik değişiklikleri incelendi. Apoptozis incelemesi için kesitler TUNEL yöntemi kullanılarak boyandı. Ayrıca beyin dokusunda malondialdehit (MDA), süperoksit dismutaz (SOD) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ölçümleri yapıldı.Bulgular: Hematoksilen-eozin ile boyanan beyin dokularının gruplar arasındaki karşılaştırması sonucunda deksmedetomidinin kafa travmasından sonra hücre hasarını magnezyumdan daha etkin olarak azalttığı saptandı. TUNEL tekniği ile yapılan incelemede ise, apoptozisi magnezyum kadar etkili engelleyemediği sonucu çıkarıldı. Biyokimyasal değerlendirmede MDA Grup I'de Grup II ve III'e göre anlamlı oranda düşük saptandı (p< 0.05). SOD düzeyinde azalma, Grup I'de Grup II ve Grup III'den daha fazlaydı. Gruplar arasında GSH-Px değerleri arasında fark saptanmadı.Sonuç: Deneysel diffüz kafa travmasında deksmedetomidin, sekonder serebral hasarı daha belirgin olarak azaltırken, magnezyum ise, apopitozisi daha fazla önleyebilmektedir. Biyokimyasal sonuçların histopatolojik bulgularla çelişkili olması ise magnezyum ve deksmedetomidinin serebral koruma üzerine etkilerinin enzimler üzerinden değil daha farklı mekanizmalarla ortaya çıkmış olabileceğini düşündürmektedirItem Topikal 5-Florourasil ve mitomisin-C'nin yenidoğan fare gözlerine etkileri(2007) ozcan kayikcioglu; Eray ESER; Seda VATANSEVER; Sevinc InanAmaç: Mitomisin C (MMC) ve 5-Florourasilin (5-FU) topikal uygulama sonrasında yenidoğan fare gözlerinin gelişimine etkisinin değerlendirilmesi hedeflendi. Materyal ve Metodlar: On günlük yenidoğan 12 farenin sağ gözlerine 0,2 mg /mi MMC veya 50 mg/ml 5-FU günde üç kez bir hafta boyunca damlatıldı. Sol gözler her grupta kontrol amaçlı kullanıldı ve herhangi bir ilaç uygulanmadı. Her grupta yer alan 6 fareden birinci, ikinci ve altıncı haftada ikişer fare sakrifiye edildikten sonra sağ ve sol gözler alındı. Histolojik analiz için, gözler %10 formalin solüsyonu ile 48 saat tespit edildi. Daha sonra rutin göz takibi protokolü uygulandıktan sonra parafine gömüldü. Alınan 5 mikronluk kesitler hematoksilen-eozin, periodik asit shift (PAS) ve Masson Trikrom ile boyandı. Sonuçlar: Tedavi alan bütün gözler makroskobik olarak diğer gözlerle karşılaştırıldığında daha az gelişmişti, tedavi alan gözler kontrol grubuna kıyasla daha küçüktü. Konjonktiva, kornea epiteli özellikle stromanın tedavi alan gözlerde atrofik olduğu gözlendi. PAS veya Masson Trikromla boyanma sonucunda ise ekstraseluler komponentlerin arttığı saptandı. Hem MMC hem 5-FU ile tedavi edilen gözlerde ön segmentlerde atrofik değişiklikler ikinci haftada daha belirgin olduğu tespit edildi. Tartışma: MMC ve 5-FU'nun topikal uygulanması yenidoğan fare gözlerinin ön segment-lerinin gelişiminde gecikmeye neden olduğu gözlenmiştir.Item Lomber disk hernisi bulguları ile görülen erişkin gergin omurilik sendromu: İki olgu sunumu(2007) Seda VATANSEVER; Deniz SELÇUKİ; Mehmet SELÇUKİ; Ahmet Şükrü UMUR; cüneyt temiz; Murat SayinGergin omurilik sendromu; genellikle çocukluk çağında görülen konjenital bir hastalık olması yanında erişkin dönemde de karşımıza çıkabilmektedir Çalışmamızda lomber disk semptomatolojisini taklit eden ancak gergin omurilik sendromu saptanan iki olgu sunulmuştur. Her iki olguya filum terminale kesisini içeren operasyon uygulandı. Olguların şikayetlerinin postoperatif dönemde geçtiği izlendi.Gergin omurilik sendromunun geniş bir klinik semptomatolojisi mevcuttur. Lomber disk hastalığının da bu sendromun yakınma ve bulgularını oluşturabileceği bu nedenle de ayırıcı tanıda unutulmaması gerektiği vurgulandı.Item Genetical and histological investigation of Turkish siblings with spina bifida occulta who had neurosurgical intervention(2009) Seda VATANSEVER; Deniz SELÇUKİ; cüneyt temiz; SEDA ÖRENAY BOYACIOĞLU; NURAY ALTINTAS; Mehmet SELÇUKİ; Şükrü UMUR; Elvan ARSLANSpina bifida en yaygın doğum defektlerinden bir tanesidir. Pekçok çocukta müsküler distrofi, multipl skleroz ve kistik fibrozdan daha yüksek oranda spina bifida görülür. Occulta tipi spina bifida'nın ağır seyretmeyen yaygın formudur. Spina bifida occulta'nın bildirilen meydana gelme sıklığı geniş yaş grubunu içeren belirli çalışmalara bağlı olarak çeşitlilik göstermektedir. İncelenen omurgalarda en doğru oran tahmini %17'dir. Bu çalışmada ameliyat geçirmiş spina bifida occulta tanısı konmuş iki Türk kardeşi inceledik ve karşılaştırdık. Spina bifida occulta tanısı almış iki kardeşe (kız ve erkek kardeş) ve annelerine klinik, histopatolojik ve sitogenetik inceleme yapıldı. Her iki kardeşin de sırtında hipertrikoz teşhis edildi. Manyetik rezonans görüntüleme çalışmaları her iki kardeşte düşük conus medullaris ve kalın filum terminale olduğunu ortaya koydu. Erkek kardeşin somatosensor harekete geçirme potansiyeli (SEP) sonuçları erkek kardeşte lumbar geçiş blokajı olduğunu, kız kardeşte ise olmadığını gösterdi. Erkek kardeşte kalın ve yağlı filum terminale olmasına rağmen kız kardeşinki normal görünmekteydi. İki kardeşin filum terminale bölümleri normal görünüme sahipti fakat artmış konnektif doku ve hiyalinizasyon alanlarında artışa bağlı atipik yapılar gözlenmekteydi. Dokuz yaşındaki erkek kardeşteki bölmelerinde ayrıca glial hücreler göze çarpmaktaydı. Genetik analizler sonucunda 13 yaşındaki kız kardeşte normal karyotip (46,XX), 9 yaşındaki erkek kardeşte 17. kromozomda delesyon [46,XY/46,XY,del(17)(q25)/47,+mar] ve annelerinde [46,XX/46,XX,del(17)(q25)] karyotipi saptanmıştır. Sonuçlarımız SBO'lu her iki çocuktaki genetik ve histolojik bulgularla kromozom 17(q25)delesyonu arasında kuvvetli bir korelasyon olduğunu göstermektedir. Bu araştırma kromozom 17(q25) delesyonunun SBO ile ilişkisini ve onun nöral tüp defektleri ile genetik bağlantısını gösteren ilk çalışmadır.Item The Role of proteins in apoptosis of somatic and germ cells in the mouse Ovary(2010) Kemal Ozbilgin; Seda VATANSEVER; Serap Cllaker MICILIBu çalışmada gelişen foliküllerde hücre ölüm mekanizmasını belirlemek için büyüyen fare foliküllerinde Bcl-2, p53 ve Bax antikorlarının eskprese edilip edilmediğini araştırmayı amaçladık. Ovaryum dokuları ve oositler 30 adet Mus Musculus tip fareden elde edildi. Ovaryum doku kesitleri ve oositler immunhistokimyasal olarak anti-Bcl-2, anti-Bax ve anti-p53 antikorları ve DNA fragmentasyonunu belirlemek için terminal deoxynucleotidyl transferase (TdT) (TUNEL) yöntemi ile incelendi. Ovaryum kesitlerinin incelenmesinde sekonder follikülerinin antrumunda ve Graaf follikülerinin granuloza hücrelerinde TUNEL pozitif hücreler gözlendi. Bcl-2 immunreaktivitesi primer ve sekonder folliküllerinde orta şiddetteydi. p53 immunboyanması Graaf follikülerinin granuloza hücrelerinde orta şiddetteyken, Bax immunreaktivitesi sekonder foliküllerde orta, Graff follikülerinde ise şiddetli olarak gözlendi. Zona pellusidadan ayrılan granuloza hücreleri ise TUNEL pozitif boyanma gösterdi. Fertilize olmamış oositlerin değerlendirilmesinde, zona pellusidadan ayrılan granuloza hücrelerinde TUNEL pozitif hücreler gözlendi. Zonaya yapışık hücreler TUNEL negatif özellikteydi. Bcl-2 immunreaktivitesi oosit ve granuloza hücrelerinin her ikisinde de zona pellusidaya yapışık granuloza hücrelerinde gözlenirken, p53 immunboyanması sadece zona pelusidadan ayrılan granuloza hücrelerinde gözlendi. Sonuç olarak, granuloza hücrelerinde apoptozisin düzenlenmesinde zona pellusidadan ayrılan granuloza hücrelerinin apoptotik kaskada uğrayabileceği ve bunun Bax ekspresyonu ile kontrol edilebileceği düşünülmüştür. Bu nedenle, granuloza hücre ölümünün Graaf folikülünde intrinsic pathway, ovulasyondan sonra ise extrinsic pathway ile düzenlendiğini düşünmekteyiz. Bu sonuçlara ek olarak daha ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.Item Chlamydia trachomatis tanısında kullanılan hücre kültürü, hibridizasyon ve direkt flöresan antikor testlerinin karşılaştırılması(2011) Seda VATANSEVER; Beril ÖZBAKKALOĞLU; Candan Cicek; Talat ECEMİŞ; Sermet Sağol; Elçin AKDUMANAMAÇ: Bu çalışmanın amacı genital Chlamydia trachomatis enfeksiyonlarının tanısında hibridizasyon ve direkt flöresan antikor testlerinin güvenilirliğini araştırmaktır. YÖNTEMLER: Yüz infertil kadından alınan servikal sürüntü örneği hibridizasyon, direkt flöresan antikor testi ve standart tanı yöntemi olan hücre kültür yöntemi ile incelenerek testlerin duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif prediktif değerleri karşılaştırılmıştır. BULGULAR: Örneklerin 11’inde hücre kültürü ile C. trachomatis saptanmıştır. Direkt flöresan antikor testi ile yedi, hibridizasyon testi ile 19 örnek pozitif bulunmuştur. Direkt flöresan antikor ve hibridizasyon testleri için duyarlılık sırasıyla %54,5, %81,8; özgüllük %98,9, %88,8; pozitif prediktif değer %85,7, %47,4; negatif prediktif değer %94,6, %97,5 olarak hesaplanmıştır. SONUÇ: Sonuç olarak C. trachomatis tanısında tek bir yöntemin yeterli duyarlılık ve özgüllüğe sahip olmadığı, alınan sonuçların ikinci bir yöntem ile doğrulanması gerektiği ve hibridizasyon yönteminin diğer yöntemlere oranla hızlı ve etkin olduğu sonucuna varılmıştır.Item Effects of nitric oxide-vascular endothelial growth factor systems in chick embryo cerebral vasculogenesis and angiogenesis(2012) Ahmet VAR; Seda VATANSEVER; Gülşen GİRAY; Mehmet Arslan; Murat Sayin; cüneyt temizAmaç: Çalışmalar göstermiştir ki, vaskülogenezis ve angiogenezisin gelişme-sinde nitric oksit ve vasküler endotelyal growth factor önemli biyolojik etkile-re sahiptir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada spesifik beyaz fertilize olmuş leg-horin tipi yumurtalar kullanıldı. Üç başlıca alt grub dizayn edildi (kuluçkanın 48, 72 ve 80 saatlik zaman aralıklarında). Bulgular: 48 saatlik embriyoda, an-jioblastlar göründü, ama olgunlaşmış endotelyal yapı mevcut değildi. 72 sa-atlik embriyoda, endotelyal olgunlaşma başlamıştı. 80 saatlik embriyoda, ol-dukça yüksek seviyede endotelyal olgunlaşma mevcuttu. 48 saatlik grupta, doku nitrit-nitrat konsantrasyonları yüksekti; ama 72 saatlik grupta bu de-ğerler bir önceki gruptan daha yüksekti. 80 saatlik grupta, nitrit-nitrat kon-santrasyonları düşüktü ve 48 ve 72 saatlik gruplarla karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak önemli idi. Sonuç: Nitrik oksidin vaskülogenezis ve angioge-nezisin erken döneminde etkili olduğu göründü, ama bu etki zamanla azaldı.Item The effect of ıntravitreal bevacizumab on apoptosis of rat retina cells(2013) ozcan kayikcioglu; Seda VATANSEVER; İsmet TOPÇU; Tuğçe BİLECENOĞLU; IŞIL AYDEMİRAmaç: Sıçan retina hücrelerinde intravitreal bevacizumabın apoptotik etkilerinin incelenmesi. Gereç ve Yöntem: Otuz altı erişkin erkek İsviçre-Albino sıçan randomize olarak iki gruba bölündü. İlk gruba 0,01ml salin içinde 0,25mg bevacizumab , ikinci gruba aynı miktar salin intravitreal olarak uygulandı. Her grup üç alt gruba ayrıldı. Hayvanlar deneyin 3, 24 ve 72inci saatlerinde feda edildi ve göz küreleri enüklee edildi. Enüklee gözler histolojik analiz, kaspaz-3, kaspaz-8, kaspaz-9, Fas/Fas L, VEGF ve VEGF reseptörleri (Flt-1, Flk-1) ve TUNEL boyama için hazırlandı. Sonuçlar: Histolojik değerlendirme her iki grupta da retinal toksisite işaretleri göstermedi. TUNEL boyamada, TUNEL (+) hücreler tüm alt gruplarda izlendi, ancak pozitif hücre sayısı bevacizumab tedavi grubunda tedavinin 24 ve 72 inci saatlerinde istatistiksel anlamlı düzeye erişecek derecede göreceli olarak daha düşüktü (p<0,001). İmmünhistokimyasal analizler sonucunda salin ile tedavi gören alt gruplarda apoptoz indükleyen proteinlerin immünreaktivitesinin bevacizumab uygulanan gruba göre daha belirgin olduğu ortaya çıktı. VEGF immünreaktivitesi de salin uygulanan grupta belirgindi. VEGF reseptörleri için boyanma sadece Flt-1 için kontrol grubunda üçüncü saatte pozitifti. Tart flma: Bevacizumab kontrol grubu ile karşılaştırıldığında TUNEL ve immünohistokimyasal boyamalarda kısa dönemde apoptotik indüksiyon potansiyeline sahip değildir. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 39-44)