Browsing by Author "Seda Vatansever"
Now showing 1 - 13 of 13
Results Per Page
Sort Options
Item Cerebral morphology in adult mice following long-term gravity increase(2007) TUNCAY VAROL; Enis CEZAYİRLİ; Seda Vatansever; E.Oğuzhan OĞUZGravitenin akselerasyonu ve rotasyonunda yada parabolik uçuş sırasında artması organizma içerisinde strese neden olur. Bununla beraber, organizma içerisindeki bazı biyolojik değişiklikler artmış graviteye karşı cevap olarak gelişir. Uzun süreli gravite değişikliklerin ve rotasyonun etkilerini belirlemek amacı için, C57BL6 F1 fare beyin dokusunda hipergravite ortamındaki yapısal değişiklikler incelendi. Farelere bir veya iki gravite ortamında uzun-süreli sentrifüj uygulandı ve tedavi edilmeyen grup kontrol grubu olarak kabul edildi. Sentrifüjden 4 hafta sonra, fareler sakrifiye edildi ve beyinleri ascending aortadan %10 formalin solüsyonu ile perfüze edildi. Beyinler çıkarıldıktan sonra, parafine gömüldüler ve seri koronal kesitler ve sistemik üniform rastgele beyin kesitleri analiz edildi. Buna ilaveten, farklı gravite şartlarının nörodejeneratif etkilerini incelemek amacı için glial fibrillary asidik proteinin (GFAP) beyindeki immunohistokimyasal dağılımı incelendi. Sonuçlarımız göstermiştir ki, uzun süreli hipergravite beyin volumünde değişiklik yapmamaktadır ve tüm gruplarda beyinin hücresel morfolojisi normaldir ve dejeneratif değişiklikler gözlenmemiştir. Farelerin beyin morfolojilerinin uygulanan bu şartlarda hipergravite ile etkilenmediği gözlenmiştir.Item Inhibitory effects of Propolis on human osteogenic sarcoma cell proliferation mediated by caspase patway(2010) Seda Vatansever; KADRİYE SORKUN; Bekir Salih; S. Ismet Delıloğlu GURHAN; Feyzan KURT; Ömür GENÇAY; Elgin Turkoz UluerDoğal bir ürün olarak propolis belli ağaç ve bitkilerin kabuki ve tomurcuklarından arılar aracılığı ile elde edilen bir reçine materyalidir. Propolis antimutajenik, antioksidan, antibakteriyel, antiviral etkileride içeren biyolojik aktiviteleri olan çeşitli kimyasal bileşikleri içerir. Bu nedenle bu çalışmada insan osteojenik sarcoma hücre dizini SAOS-2 kültüründe kaspaz yolağı kullanılarak propolis ekstraktlarının (PE) antiapoptotik etkisi araştırılması amaçlandı. Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüs alanında ekolojik çevrede üretilen ekstraktlar kullanıldı. 0.5, 0.25, 0.125 ve 0.063 mg/ml konsantrasyonlarda 7 farklı PE SAOS-2 hücre dizinine eklenerek 2 gün boyunca inkübe edildi. Hücre çoğalması ve toksisitesi için MTT testi ile apoptotic hücre ölümünün belirlenmesi için TUNEL metodu ve kaspaz dağılımı için kaspaz 6, 8 ve 9 immunohistokimyası analizi kullanıldı. Hücreler MTT analizi sonrasında en büyük etki PE 7 için 0.125 mg/ml dilüsyonunda görüldü. TUNEL pozitif hücre sayısı en fazla olan PE 4 ve 5 için 0.125 mg/ml dilüsyonu oldu. Kaspaz 6 immünoreaktivitesi kaspaz 8 ve 9’dan daha güçlü idi. Daha da önemlisi kaspaz 6 boyaması PE 7 için 0.125 mg/ml dilüsyonunda çok daha iyi idi. Sonuç olarak, PE ile indüklenen apoptosis mekanizmasının antikansorejenik etkisinden dolayı kaspaz yolağı ile oluşabilir. PE kullanımı kanser tedavi protokolünde yararlı olabilir.Item Sebebi açıklanamaya infertil olgularda Wnt/ß-katenin yolağının yeri ve önemi(2011) M. Kemal ÖZBİLGİN; Yeşim BAYTUR; Seda Vatansever; Yıldız Uyar-Item Apoptotik ve otofajik ölümlerde hücre içi organizasyon?(2014) fatma şimşek; Seda VatanseverProgramlı hücre ölümü hem embriyonik, hem normal,hem de patolojik durumlarda ortaya çıktığından, embriyonik gelişim ve hastalıklarda önemli rol oynar. Hücreölüm tiplerinden apoptoz, çok hücreli organizmalardahücre ölümünün düzenlenmesinin başlıca formudur.Özellikle iki temel yolak tarafından kontrol edilenapoptoz (intrinsik ve ekstrinsik yolaklar aracılığı ile),hücre içi veya dışından gelen uyarılara cevaben uygunyolağın tetiklenmesi ile gerçekleşir. Otofaji ile ölümdeise, farklı mekanizmalar kullanılması yanısıra, esasfonksiyon ölen hücrenin bir membranla sarılı olarakortamdan uzaklaştırılmasıdır. Apoptoz ve otofaji sırasında, en önemli değişiklik hücreiçi organizasyon ve organallerin gösterdiği değişikliklerdir. Özellikle memeli hücrelerin organel yapısıdramatik bir şekilde değişime uğrar ve hücre ölüm tipinintanımlanmasını organize eder. Apoptotik süreç içerisindekontrol mekanizmalarından kaspazlar ile düzenlenenproteaz mekanizması ve rolleri anlaşılmasına rağmen,hücre ölümü sırasında meydana gelen sitoplazmik veorganel değişikliklerinin kontrol mekanizmaları ve amacıtam olarak açıklanamamıştır. Yapılan son çalışmalarkaspazların, organel proteinlerini etkilemesi sonucundaapoptotik süreçte gözlenen organel hasarlarına nedenolduğunu göstermektedir. Bu da hücre ölümünde organelhasarına bağlı yolakların varlığını desteklemektedir. Bu derlemede; apoptotik ve otofajik hücre ölümü sırasında meydana gelen hücre içi organizasyonun kontrolüve endomembran sisteminde ve organellerde olan değişiklikler açıklanmaya çalışılmıtır. Bununla beraber, hemapoptoz hem de otofajide endomembran trafiğinin moleküler kontrolündeki değişiklikler tartışılmıştır.Item Fare embriyonik kök hücrelerden nöronal hücrelerin farklılaşması(2014) Ahmet Şükrü UMUR; Seda Vatansever; Kemal Ozbilgin; Elgin Turkoz Uluer; Nurcan UmurGünümüzde gelişen yeni teknolojiler sayesinde sinir sistemi hastalıklarının hücresel tedavisinde kök hücrelerinin önemi sonyıllardaki çalışmalar ile desteklenmektedir. O nedenle kök hücrelerden nöronal hücrelerin farklılaştırılması protokollerinin oluşturulmasıbüyük önem taşımaktadır. Çalışmamızda, fare embriyonik kök (EK) hücre hattından, nöron ve nöroglial hücrelerin farklılaştırılması venöronal hücre belirteçleri ile analizi amaçlanmıştır. Fare EK hücreler, fibronektin kaplı petrilerde kültür ortamına N2 ve bFGF ilavesiile nörojenik seri hücrelerine farklılaştırıldı. Farklılaşmış hücrelerin tanımlanması için hücreler, immünohistokimya tekniği kullanılarakışık mikroskobu ile ve elektron mikroskobu ile değerlendirildi. İndirek immünohistokimyasal boyama yöntemi SSEA-1 (fare ES hücrebelirteci), Nestin (nöron öncülü hücre belirteci), βIII-Tubulin (nöron hücre belirteci), MAP-2 (nöron hücre belirteci), GFAP (astrosit belirteci)ve O4 (oligodendrosit belirteci) için uygulandı. Hücrelerin farklılaşmasının 1. haftasından sonra SSEA-1 ve Nestin immünoreaktivitesisırasıyla negatif ve orta saptandı. Kültürün 2. haftasından sonra farklılaşmanın hala devam etmesi ve özellikle β-III Tubulin ve MAP-2immünoreaktivitesinin güçlü pozitif ve O4 ve GFAP immünoreaktivitesinin zayıf olması nöronal farklılaşmayı desteklemiştir. Sonuçolarak, bizim sonuçlarımız göstermiştir ki fare EK hücrelerinden kaynaklanmış nöronal hücreler, N2+bFGF+fibronektin kullanılan kültürkoşullarında özellikle nörona farklılaşmıştırlar. Bu nedenle, farklılaştırılmış bu hücreler dejeneratif sinir sistemi hastalıklarının hücreseltedavisinde kullanılabilir.Item İnsan Endometriyum Epitel Hücrelerinde Farklı Kontrollü Ovaryan Hipersitümulasyonu Protokollerinin Eksozom Belirteci CD63 Üzerine Etkisi(2022) Yıldız Uyar; Melike Ozgul Onal; Seda Vatansever; Ulviye Cansu ÖztürkGiriş ve Amaç: Eksozomlar; protein, mRNA ve miRNA’ları taşıyan ve hedefledikleri hücrelerde/dokularda\rfonksiyonel değişikliklere neden olan kargo sistemleridir. CD63, eksozomların tanımlanması ve izolasyonu için\ranahtar proteindir. Kontrollü ovaryan hiperstimülasyonu (KOH) protokollerinde kullanılan farmakolojik ajanların\roosit sayısını ve kalitesini arttırarak ovulasyonu indüklediği bilinmekte fakat endometriyum hücreleri üzerindeki\retkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada; CRL-1671 insan endometriyum hücrelerinde, KOH\rprotokollerinde kullanılan ilaçlarının eksozom belirteci olan CD63 üzerine etkilerinin değerlendirilmesi\ramaçlanmıştır.\rGereç ve Yöntemler: CRL-1671 hücreleri; kontrol grubu, büyüme hormonu (GH) uygulanan grup, Gonadotropin\r(GnTR) uygulanan grup, GH+GnTR uygulanan grup, Letrozol (L)+GnTR uygulanan grup ve üçlü kombine\r(L+GnTR+GH) grubu olacak şekilde 8 gün boyunca kültüre edildi. İnkübasyon sonunda hücrelerde CD63 dağılımı\rindirekt-immunositokimya tekniği ile incelendi.\rBulgular: CD63 immunoreaktivitesinin kontrol grubunda orta (++), GnTR ve L+GnTR gruplarında kuvvetli (+++)\rve diğer ilaç uygulanan gruplarda orta (++) şiddette olduğu gözlendi. H-score değerleri sırası ile 298 ± 6,71; 300 ± 5;\r397 ± 12,55; 303 ± 2,74; 302 ± 5,70 ve 391 ± 4,18 olarak hesaplandı. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında GnTR ve\rL+GnTR uygulanan gruplarda istatistiksel anlamlı farklılık belirlendi (p<0.001).\rSonuç: GnTR ve L+GnTR uygulanan gruplarda CD63 immunoreaktivitesinin arttığı görüldü ve bu artışın\rendometriyum epitel hücrelerinde eksozom biyogenezinin artması sonucunda ortaya çıktığı düşünülmüştür. GH\ruygulanan gruplarda kontrol grubuna göre anlamlı bir farklılık saptanmaması GH uygulamalarının eksozom\rbiyogenezini etkilemediği sonucuna varılmıştır. Aynı şekilde letrozol kullanımının eksozom biyogenezini\retkilemediği de belirlenmiştir. Sonuç olarak KOH protokollerinde kullanılan ilaçların endometriyum hücrelerindeki\reksozomların regülasyonunu nasıl etkilediklerinin aydınlatılmasıyla; bu regülasyonların endometriyal değişikliklerin\rtanısında ve IVF çalışmalarının başarılı infertilite oranlarının değerlendirilmesinde kullanılabileceği öngörülmüştür.Item Spermdeki odorant reseptörlerin rolü ve infertilite\rile ilişkisi(2022) Gulsen Z. Karaman; Seda VatanseverFertilizasyon sürecinde memeli spermlerinin oositin yerini tespit etme-\rsi, flagellar hareketi düzenleyen, hem fiziksel hem de kimyasal ipuçla-\rrına bağlıdır. Bu işaretlerin nasıl tespit edildiği ve hareketin yönünü\rnasıl belirlediği büyük oranda bilinmemektedir. Odorant reseptörler\r(OR) hücre zarında bulunan ve koku moleküllerinin tespitinden so-\rrumlu reseptörlerdir ve insan kemoreseptörlerinin en büyük grubunu\roluştururlar. Olfaktör duyu sistemi dışında testis ve sperm gibi çeşitli\rektopik dokularda da OR’ler bulunmaktadır. Spermlerin kadın üreme\rsisteminde oositi bulabilmesi için sperm yüzeyinde belirli kemoresep-\rtörlerin eksprese edilmesi gereklidir. Bu ektopik OR’lerin fertilizasyon\rsırasında kemotaksiste rolü olabileceği öne sürülmüştür. Spermin oosite\ryolculuğu sırasında kemotaksiste probleme yol açabilecek olası bir kusur\rinfertiliteye neden olabilir. Erkek infertilite nedenlerinin yaklaşık ola-\rrak %50’si idiyopatik olup olası nedenlerden bir kısmını OR kusurları\roluşturabilir. Bu derlemede, spermde bulunan OR’ler ve hastalıklar ile\rilişkisi ele alınmıştır.Item Oosit Matürasyonuna Yeni Bir Bakış: N6-metiladenosin Metilasyonu(2022) Seda Vatansever; Damla AKOĞULLARIOosit matürasyonu prenatal dönemden puberteye kadar süren birçok proteinin karşılıklı etkileşimiyle kontrol edilen bir süreçtir. Matür oositin kalitesi ileri fertilizasyon ve implantasyon başarısını doğrudan etkileyerek kaliteli embriyo oluşumuna temel oluşturmaktadır. Oositin matürasyon süreci in vivo ve in vitro ortamlarda araştırma konularından biri olup günümüzde hem sürecin anlaşılması hem de kültür ortamındaki koşulların belirlenmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. N6-metiladenosin (m6A) en yaygın RNA modifikasyonlarından biridir. m6A metilasyonunda metil gruplarının eklenmesinden sorumlu metiltransferazlar (yazıcılar), metil gruplarının kaldırılmasından sorumlu dimetilazlar (siliciler) ve metil grubunu bağlayıcı proteinler (okuyucular) olmak üzere üç grup protein görev almaktadır. Son yıllarda kanser, metabolik hastalıklar gibi süreçlerde önemli rolleri olduğu kanıtlanan m6A metilasyonunun oogenez ve spermatogenez süreçlerindeki yeri ve önemi de yapılan çalışmalarla ortaya çıkarılmaktadır. Bu derlemede oosit matürasyonu ve m6A metilasyonunu tanımlanması, aralarındaki ilişkinin araştırılması ve sonuçta oosit matürasyonuna m6A metilasyonu ve/veya proteinlerinin direkt/indirekt etkilerinin tartışılması amaçlanmıştır.Item İmplantasyon Döneminde JAK/STAT Sinyal Yoluyla İlişkili Protein İfadelerinin Değerlendirilmesi: Sıçanlarda İmmünohistokimyasal Bir Çalışma(2022) Gökçe Ceren KUŞÇU; Kemal Ozbilgin; Seda Vatansever; Çevik Gürel; Can Köse; Sevinc Inan; Cengiz Kirmaz; Derya ErışıkAmaç: Gebeliğin implantasyon periyodu, çok sayıda moleküler yolağın rol oynadığı karmaşık bir süreçtir. Janus kinaz/sinyal transdüserleri ve transkripsiyon\raktivatörleri (JAK/STAT) yolağı, implantasyon ve uterus alıcılığı gibi çeşitli biyolojik olaylar için çok sayıda sinyali iletmek için kullanılan evrimsel olarak\rkorunan kaskadlardan biridir. Önceki çalışmalar, implantasyon sürecinin, bu yolakta yer alan proteinlerin eksikliği nedeniyle bozulduğunu göstermiştir.\rAncak literatür bilgimiz, implantasyon periyodu sırasında JAK/STAT sinyal yolu ile ilişkili proteinlerin ekspresyonunu değerlendiren bir çalışma olmadığını\rgöstermiştir. Bu çalışma, sıçanlarda JAK/STAT sinyal yolu ile ilişkili proteinlerin ekspresyon paternlerini gebelik günlerine göre immünohistokimyasal (IHC)\rboyama ile araştırmayı amaçlamıştır.\rYöntem: Bu çalışmada, menstrual sikluslarında herhangi bir problem bulunmayan, ağırlıkları 250-300 gr arası otuz adet Wistar Albino sıçan kullanılmıştır.\rGebe bırakılan hayvanlar 4. gün, 5. gün ve 6. günde sakrifiye edilmiştir ve bu hayvanlardan alınan uterus dokularında histokimyasal ve IHC analizler\rgerçekleştirilmiştir.\rBulgular: Bu çalışmada implantasyon süreciyle ilişkili yapılar olan uterus yüzey epiteli, bez yapıları, antimezometrial bölge, immün sisteme ait hücreler,\rmiyometriyum, mezometriyal bölge ve desidual hücrelerde JAK/STAT yolağına ait JAK1, JAK2, JAK3, STAT2, STAT3, STAT4, STAT5 ve STAT6 protein ekspresyonları\rdeğerlendirilmiştir. Bu değerlendirmenin sonucu JAK/STAT yolağında görevli bu proteinlerin implantasyon döneminin farklı günlerinde implantasyonla\rilişkili yapılardaki ekspresyon düzeylerinin değişiklik gösterdiğini ortaya koymaktadır.\rSonuç: Bu çalışma, JAK/STAT sinyal yolu ile ilişkili proteinlerin, sıçanlarda implantasyon periyodu sırasında uterusun immünolojik tepkisinin ve embriyouterus etkileşiminin düzenlenmesinde aktif olarak işlev görebileceğini göstermektedir. Öte yandan, JAK/STAT yolu ile ilgili ileri araştırmalardan elde edilen\rbulgular, tekrarlayan gebelik başarısızlıklarının tedavisinde ve yardımcı üreme teknolojisinin geliştirilmesinde kullanılabilir.Item Protective Effects of Citrus Flavonoid Hesperidin in Enterocytes After Induction with TNF-α and IFN-ɣ Which Mimic the COVID-19 Disease(2023) Uğur Özgürbüz; Seda Vatansever; Eda Becer; HILAL KABADAYI; Damla Akoğulları ÇelikBACKGROUND/AIMS: Coronavirus disease (COVID-19) is caused by a virus and exhibits various symptoms such as cough, fever, and chills. Flavonoids have a potential inhibitory effect on coronaviruses. In this study, we determined the effects of hesperidin on enterocyte cells (IEC) after tumor necrosis factor (TNF)-α and interferon (IFN)-γ induction which mimics the severe acute respiratory therapy-coronavirus-2 (SARS- CoV-2) infection. MATERIALS AND METHODS: The IEC-6 were treated with 50 ng/mL of TNF-α and 100 ng/mL of IFN-ɣ for 48 h to mimic inflammatory shock similar to COVID-19 disease. IEC-6 cells were cultured as control, COVID-19 disease mimic, hesperidin prophylactic, or treated groups. The cytotoxicity effect of hesperidin was analyzed using an MTT assay. Serum levels of TNF-α and interleukin (IL)8 were evaluated using ELISA. The distributions of TNF-α, IFN-ɣ, IL-1ß, Insulin-like growth factor-I, and caspase-3 were analyzed by indirect immunoperoxidase staining. RESULTS: Both TNF- α and IL8 levels were higher in TNF- α and IFN- ɣ induction of enterocyte culture medium than in the control. Lesser immunoreactivity of TNF-α was detected in the treatment group which hesperidin applicate after TNF- α and IFN-ɣ combination. While IL-1 immunoreactivity was similar in both the hesperidin prophylactic and treatment groups, lesser immunoreactivity of TNF-α was observed in the hesperidin treatment group. Both IFN-ɣ and vascular endothelial growth factor A immunoreactivities were also decreased in the hesperidin treatment group. CONCLUSION: We found that hesperidin had anti-inflammatory and cell protection effects in IEC after TNF-α and IFN-γ induction which mimics the model of SARS-CoV-2 infection. Therefore, hesperidin could be used to reduce gastrointestinal system symptoms in COVID-19 disease.Item ORTA KULAĞA TOPİKAL OLARAK UYGULANAN ANTİFUNGAL İLAÇLARIN OTOTOKSİK ETKİLERİNİN HİSTOPATOLOJİK İNCELENMESİ(2023) Gulay Guclu Aslan; ASIM ASLAN; Seda VatanseverAmaç: Otomikozis tedavisinde kullanılan topikal antifungal ajanların ototoksik yan etkilerinin olup olmadığı hakkında yeterli veri mevcut değildir. Bu çalışmada tolnaftat, sulkonazol, bifonazol, nistatinin ototoksik etkileri histopatolojik olarak incelendi. Yöntem ve Gereçler: 35 adet guinea pig 5 gruba ayrılarak sağ kulaklarına Tolnaftat, Sulkonazol, Bifonazol, Nistatin ve Neomisin (pozitif kontrol) uygulandı. İlaçlar hayvanların sağ timpanik kavitelerine topikal olarak bir haftada üç kez uygulandı. Sol kulakları negatif kontrol grubu olarak değerlendirildi. Tedaviden 2 hafta sonra hayvanlar sakrifiye edilerek kohleaları ışın mikroskopisinde incelendi. TUNEL boyaması yapılarak spiral limbus ve spiral gangliyondaki apopitotik hücre oranları belirlendi. Bulgular: Tolnaftat ve bifonazol uygulanan kulaklarda sulkonazol ve nistatin uygulananlara göre çok daha fazla sayıda apopitotik hücre tespit edildi. Ayrıca bu etkiler sadece spiral limbusda değil spiral gangliyonda da gözlenmiştir. Sonuç: Antifungal ajanlar ototoksisiteye neden olabilirler. Timpan membran perforasyonu olan vakalarda topikal antifungal tedavi için bu etkilerin daha az olduğu sulkonazol ve nistatinin kullanılması daha emniyetli olur.Item KAPSÜLLÜ JEL BAZLI GENTAMİSİNİN İNTRATİMPANİK UYGULAMASINA AİT İÇ KULAK HİSTOLOJİK BULGULARI(2024) Gulay Guclu Aslan; Ilker Burak Arslan; Ozlem Yesil-Celiktas; Seda Vatansever; İbrahim Çukurova; ASIM ASLAN; Aslihan Kazan; Sevtap GokalpGiriş: Bu çalışmada, kapsüllü jel formülasyonunda hazırlanan gentamisinin intratimpanik uygulanması sonrası iç kulakta meydana gelen histopatolojik değişiklikler araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Enkapsüle formada 10 mg gentamisin içeren 200 μl Poloxamer 407 çözeltisi hazırlandı. Çalışma için 14 yetişkin guinea pig kullanıldı. Grup A'ya kapsüllü jel formülasyonunda gentamisin, grup B'ye 200 μl Poloxamer 407 solüsyonu, Grup C'ye tek başına gentamisin sağ kulağa haftada 3 kez 0,3 cc (6mg) intratimpanik olarak uygulandı. Bir hafta sonra intratimpanik uygulamaları takiben hayvanlar sakrifiye edildi ve histolojik değerlendirme için iç kulakları disseke edildi. 4 hayvanın sol kulakları negatif kontrol grubu (Grup D) olarak kullanıldı. Tüm numuneler TUNEL yöntemiyle boyandı. Apoptotik hücreler koklea ve lateral semisirküler kanal ampullasında sayıldı. Bulgular: TUNEL pozitif hücre yüzdesi Korti Organı’nda Grup B ve C’de, Grup A’ya göre; spiral ganglionda ise Grup B ve C'de, Grup A'ya göre daha yüksekti. Lateral semisirküler kanalın ampullasında ise pozitif hücre yüzdesi Grup C'de, Grup A ve B'ye göre daha yüksekti. Sonuç: Lateral semisirküler kanal ampullasında gentamisinin neden olmuş olduğu hasarın kapsüllenmiş gentamisin formu uygulamasında tek başına gentamisin uygulamasına göre daha az olduğu görülmüştür. Korti organı ve spiral ganglion hücrelerinde hasar oranının da benzer şekilde kapsüllenmiş gentamisin grubunda tek başına gentamisin kullanımına göre daha az olduğu tesbit edilmiştir.Item Resveratrol modulates miRNA machinery proteins in different types of colon cancer cells(2024) Eda Becer; servet madencioglu; HILAL KABADAYI; Seda Vatansever; Seda VatanseverObjectives: Resveratrol (RSV) is a stilbenoid compound that shows anticancer activity in many cancer cells. Exosomes might affect carcinogenesis and the development of colo- rectal cancer by affecting communication between tumor cells in the tumor microenvironment via their cargo content miRNA. The aim of this study is to determine the effect of RSV on the expression of Dicer, Ago2, eIf2α, CD-9, CD-63, and exosomal miRNA levels in COLO320 and COLO741 colon cancer cell lines. Methods: The MTT method was used for cell growth and cytotoxicity in both COLO320 and COLO741 cell lines. Dicer, Ago2, eIF2α, CD-9, and CD-63 antibodies were used for the immunocytochemical evaluation. Total miRNA analysis was performed using a miRCURY Exosome Isolation Kit. Results: As a result of immunocytochemical staining, increased CD-63 immunoreactivity was observed in RSV-treated COLO320 cells vs. RSV-treated COLO-741 cells. Dicer immunoreactivity increased after the RSV treatment in COLO320 cells. Higher eIF2α immunoreactivity was observed in RSV-treated COLO741 cells compared to both COLO741 control cells and RSV-treated COLO320 cells. Non- significant decreases were observed in miRNA concentra- tion in RSV-treated COLO320 and COLO741 cells compared to control group cells. Conclusions: RSV could increase miRNA biogenesis in COLO320 cancer cells and decrease it in COLO741 cancer cells.