Browsing by Author "ozcan kayikcioglu"
Now showing 1 - 12 of 12
Results Per Page
Sort Options
Item Miyelinli sinir lifleri nedeniyle geç tanınan yırtıklı retina dekolmanı(2007) Huseyin Mayali; ozcan kayikciogluMiyelinli sinir lifleri nedeniyle geç tanınan yırtıklı retina dekolmanı olgusunun bildirilmesi amaçlandı. Bir yıldır sağ gözde bulanık görme yakınması olan, olası glokom ve miyelinli sinir lifleri tanısıyla izlenen 35 yaşında erkek hasta görme alanı testi için kliniğimize gönderilmişti. Hastanın görme keskinliği bilateral tamdı, biomikroskopik muayenesi doğal, göziçi basıncı sağda 14, solda 15 mmHg idi. Hastanın görme alanında sağ gözde alt ve üst nasal ve üst temporal bölge periferine uyan görme alanı defektleri vardı. Gözdibi muayenesinde sağ optik sinir çevresinde miyelinizasyon izlendi. Miyelinli liflerin tanımlanan klinikle uyumlu görme alanı defekti yaratmayacağı düşünülerek sağ gözdibi dikkatlice değerlendirildi. Üst temporal periferal bölgede retina sığ dekole idi, saat 11 hizasında küçük bir yırtık saptandı. Hastanın sağ gözüne pnömatik retinopeksi uygulandı. Retina dekolmanı yatıştı. Takipte görme alanı defektlerinin ortadan kalktığı görüldü. Klinik tablo ile uyumlu olmayan görme alanı defektlerinde tüm retinanın dikkatlice değerlendirilmesinin önemi unutulmamalıdır.Item Topikal 5-Florourasil ve mitomisin-C'nin yenidoğan fare gözlerine etkileri(2007) ozcan kayikcioglu; Eray ESER; Seda VATANSEVER; Sevinc InanAmaç: Mitomisin C (MMC) ve 5-Florourasilin (5-FU) topikal uygulama sonrasında yenidoğan fare gözlerinin gelişimine etkisinin değerlendirilmesi hedeflendi. Materyal ve Metodlar: On günlük yenidoğan 12 farenin sağ gözlerine 0,2 mg /mi MMC veya 50 mg/ml 5-FU günde üç kez bir hafta boyunca damlatıldı. Sol gözler her grupta kontrol amaçlı kullanıldı ve herhangi bir ilaç uygulanmadı. Her grupta yer alan 6 fareden birinci, ikinci ve altıncı haftada ikişer fare sakrifiye edildikten sonra sağ ve sol gözler alındı. Histolojik analiz için, gözler %10 formalin solüsyonu ile 48 saat tespit edildi. Daha sonra rutin göz takibi protokolü uygulandıktan sonra parafine gömüldü. Alınan 5 mikronluk kesitler hematoksilen-eozin, periodik asit shift (PAS) ve Masson Trikrom ile boyandı. Sonuçlar: Tedavi alan bütün gözler makroskobik olarak diğer gözlerle karşılaştırıldığında daha az gelişmişti, tedavi alan gözler kontrol grubuna kıyasla daha küçüktü. Konjonktiva, kornea epiteli özellikle stromanın tedavi alan gözlerde atrofik olduğu gözlendi. PAS veya Masson Trikromla boyanma sonucunda ise ekstraseluler komponentlerin arttığı saptandı. Hem MMC hem 5-FU ile tedavi edilen gözlerde ön segmentlerde atrofik değişiklikler ikinci haftada daha belirgin olduğu tespit edildi. Tartışma: MMC ve 5-FU'nun topikal uygulanması yenidoğan fare gözlerinin ön segment-lerinin gelişiminde gecikmeye neden olduğu gözlenmiştir.Item Diyabetik maküla ödeminde pascal grid lazer fotokoagülasyonu ile ilk tecrübelerimiz(2011) Nehir ZERDECİ; Göktuğ SEYMENOĞLU; ozcan kayikciogluAmaç: Patern taramalı lazer fotokoagulatör (Pascal); önceden belirlenmiş bir paterne göre atış yapabilen ve 10-30 ms gibi kısa atış süreleri kullanan yeni nesil bir fotokoagulatördür. Çalışmamızda diffüz maküler ödemi olan tip 2 diyabet hastalarında Pascal fotokoagülatör kullanılarak uygulanan grid lazer tedavisinin etkinliğinin ve güvenilirliğinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya kliniğimiz retina birimine başvuran, daha önce hiç tedavi almamış, diffüz maküler ödemli 25 hastanın 30 gözü dahil edildi. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası 1., 3. ve 6. aylarda tam göz muayeneleri yapıldı. Muayenelerde Snellen eşeli ile en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri alındı ve istatistiksel analiz için logMAR’a çevrildi. Maküla kalınlıkları spektral optik koherens tomografi (OKT) ile tedavi öncesi ve tedavi sonrası her vizite ölçüldü. Topikal anesteziden sonra Pascal fotokoagulatör ile cihaza spesifik grid paterni kullanılarak tedavi uygulandı. Lazer parametreleri ve komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların yaş dağılımı 47-72 arasında ve yaş ortalaması 57.8±5.6 idi. Lazer uygulaması öncesi ortalama en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri (logMAR ile) 0.63±0.38 iken, lazer sonrası 1. ayda 0.68±0.47, 3. ayda 0.64±0.47, 6. ayda 0.66±0.47 olarak ölçüldü. Hastaların ortalama görme keskinlikleri arasında istatistiksel anlamlı fark izlenmedi. OKT ile ölçülen maküla kalınlıkları (MK) tedavi öncesi 370±164 μm iken, 1. ayda 383±180 μm, 3. ayda 374±191 μm, 6. ayda 356±196 μm olarak ölçüldü. Ortalama MK arasında istatiksel anlamlı fark izlenmedi. Lazer uygulamasına bağlı komplikasyon izlenmedi. Sonuç: Kısa dönem takiplerde, diffüz diyabetik maküla ödeminde Pascal lazer grid fotokoagülasyonu güvenilir olarak değerlendirildi. Hastaların görme keskinlikleri ve MK ele alındığında mevcut durumun korunabildiği görüldü. Tedavi etkinliğinin metabolik kontrolle yakından ilintili olduğu düşünüldü.Item Başarılı regmatojen retina dekolmanı ameliyatlarından sonra görme rehabilitasyonunun sağlanamadığı olgularda makulanın optik koherens tomografi ile değerlendirilmesi(2012) Bilge ŞAHİN ÖZTÜRK; Göktuğ SEYMENOĞLU; ozcan kayikcioglu; Esin BAŞER; Ceren TOP GÜLHANAmaç: Anatomik olarak başarılı regmatojen retina dekolmanı (RRD) ameliyatından sonra görme rehabilitasyonunun sağlanamadığı olgularda, spektral domain optik koherens tomografi (OKT) yardımıyla retinadaki mikrostrüktürel değişiklikleri değerlendirmek ve bu değişikliklerin postoperatif görme keskinliği ile korelasyonunu saptamak. Gereç ve Yöntem: Makulaları tutulmuş RRD nedeniyle kliniğe başvuran 43 hastanın 44 gözü çalışmaya alındı. Hastalar ameliyat sonrası 1, 3 ve 6 aylarda kontrole çağrıldı. Bütün postoperatif kontrollerde tam oftalmolojik muayenenin yanı sıra spektral domain OKT görüntüleri alındı. Ameliyat sonrası OKTdeki bulgular 4 grupta incelendi; Grup 1: düzgün bir fotoreseptor iç segment/dış segment (IS/OS) bileşkesi, Grup 2: devamlılığı bozulmuş fotoreseptor IS/OS bileşkesi, Grup 3: epiretinal membran (ERM), Grup 4: residüel foveal dekolman. Sonuçlar: Ameliyat sonrası OKT bulguları incelendiğinde; grup 1in 19 (%43,2) gözden, grup 2nin 15 (%34,1) gözden, grup 3ün 7 (%15,9) gözden, grup 4ün 3 (%6,8) gözden oluştuğu gözlendi. Ortalama ameliyat sonrası düzeltilmiş en iyi görme keskinliği (DEGK) düzgün bir IS/OS hattı olan hastalarda diğer gruplara göre istatistiksel olarak belirgin (p<0,0001) yüksek saptandı. Gruplar arasında ameliyat sonrası ortalama DEGK karşılaştırıldığında; düzgün IS/OS hattı olan grupta, bozuk IS/OS hattı olan ve ERMsi olan gruba göre DEGK istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek saptandı (sırasıyla p=0,0001 ve p=0,001). Ameliyat sonrası DEGK ile ilişkili istatistiksel olarak en önemli OKT bulgusu foveal fotoreseptör tabakasının bütünlüğü idi (r=0,656; p<0,001). Tart flma: Spektral domain OKT foveal mikrostrüktürel değişikliklerin anlaşılmasını kolaylaştıran ve anatomik olarak başarılı RRD ameliyatlarından sonra görme keskinliğindeki değişikliklerin muhtemel sebeplerini açıklayan değerli bilgiler sağlar. (Turk JItem Tek taraflı idiopatik maküla deliği olan olguların asemptomatik diğer gözlerinde vitreoretinal arayüzey özellikleri(2013) ozcan kayikcioglu; Emin KURT; Göktuğ SEYMENOĞLU; Esin BAŞER; Mahmut Oğuz ULUSOY; Süleyman Sami İLKERAmaç: Tek taraflı idiopatik maküla deliği (İMD) olan hastaların asemptomatik diğer gözlerindeki vitreoretinal ara yüzey özelliklerini, yine tek taraflı idiopatik epiretinal membranı (ERM) olan hastaların diğer gözleri ve sağlıklı bireylerin gözleri ile karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 33 tek taraflı İMD hastası (1. grup), 33 tek taraflı ERM hastası (2. grup) ve 33 sağlıklı bireyin (3. grup) gözleri dahil edildi. Hastalara ayrıntılı oftalmolojik muayene ve spektral domain optik koherens tomografi (OKT) incelemeleri yapıldı. ERM ve İMD olan hastaların asemptomatik sağlam gözleri ve kırma kusuru dışında oftalmolojik problemi olmayan sağlıklı bireylerin rastgele seçilmiş birer gözlerinde OKT ile elde edilen vitreoretinal arayüz özellikleri ve foveal mikro-yapısal değişiklikler karşılaştırıl- dı. Total arka vitreus dekolmanı (AVD) tanısı ya biyomikroskop ile fundus muayenesinde Weiss halkasının görülmesi ya da OKT’de fovea üzerinde arka hyaloid membrana ait hiperreflektif bandın görülmesi sonucu konuldu. Bulgular: Perifoveal AVD gelişimi 1. grupta %45.5, 2. grupta %21.2 ve 3. grupta %24.2 saptandı. Total AVD olmayan ve vitreofoveal yapışıklığı olan gözlerde OKT kesitleri; farklı foveal deformasyon tipleri ortaya çıkardı. Vitreofoveal yapışıklıkla ilişkili foveal de- formasyon oranı tek taraflı İMD olan hastaların diğer gözlerinde (%27), diğer gruplara göre (%0) istatistiksel olarak belirgin yüksek saptandı (p=0.039). OKT kesitleri, benzer şekilde total AVD olan gözlerde de rezidüel foveal deformasyonlar ortaya koydu. Total AVD olan gözlerde rezidüel foveal deformasyon oranı İMD ve ERM gruplarında birbirine benzer (%33-%27, p=0.75), ancak sağlıklı bireyle- rin gözlerinden (%19, p<0.01 ve p<0.01) istatistiksel olarak anlamlı yüksek saptandı. Sonuç: Tek taraflı İMD olan hastaların asemptomatik diğer gözlerindeki vitreofoveal yapışıklıkla ilişkili foveal deformasyon oranının yüksek olması ilerde maküla deliği gelişebilecek hastalarda bu yapışıklıkların foveal deformasyona ve buna sekonder delik gelişimine neden olabilecek kadar kuvvetli olduklarını düşündürmektedir.Item Proliferatif diyabetik retinopati nedeniyle panretinal fotokoagulasyon yapılan hastalarda ağrı cevabının karşılaştırılması: 532 nm standart lazer vs multispot patern taramalı lazer(2013) ozcan kayikcioglu; Göktuğ SEYMENOĞLU; Süleyman Sami İLKER; Esin BAŞERAmaç: Proliferatif diyabetik retinopatide (PDR), konvansiyonel lazer ve Pascal sistemi kullanılarak yapılan panretinal fotokoagulasyon (PRP) tedavisinde hastaların ifade ettikleri ağrı düzeyinin karşılaştırılması ve ifade edilen ağrı düzeyi ile hasta özellikleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Otuz beş hastaya Pascal sistemi ile tek seansta, diğer 35 hastaya ise konvansiyonel lazer ile 2 seansta PRP yapıldı. Konvansiyonel lazer grubunda parametreler; 200 μm spot çapı, 0,2 sn atım süresi, lazer gücü 200 mWtan başlayarak retinada gri-beyaz bir lezyon elde edilinceye kadar arttırıldı. Pascal ile tedavide ise retinada benzer düzeyde bir lezyon elde etmek için aynı spot çapında, 20-30 ms atım süresi ve daha yüksek lazer gücü kullanıldı. Pascal ile PRP uygulamasından 5 dk sonra ve konvansiyonel lazer ile tedavinin ilk seansından 5 dk sonra hastaların hissettikleri ağrıyı görsel analog skalada (GAS) ve sözel olarak değerlendirmesi istendi. İfade edilen ağrının hasta özellikleri ile ilişkisi araştırıldı. Sonuçlar: Her iki lazer grubu arasında cinsiyet, yaş, diyabet süresi, HbA1c düzeyi, tedavi şekli ve lazer tecrübesi açısından anlamlı fark yoktu (p>0,05). Pascal grubundaki hastaların ağrı skorları sözel olarak 0,55±0,70 ve 1,54±1,22 idi. Konvansiyonel lazer grubundaki hastalarda ise bu değerler sırasıyla 2,17±1,18, GAS ile 5,54±3,28 olarak hesaplandı. İfade edilen ağrı miktarları gruplar arasında her iki skalada da istatistiksel olarak anlamlı farklıydı (p<0,05). Tart flma: Çalışmamız; lazer atım süresini azaltıp, gücünü arttırarak, tedavinin uzun dönem sonuçlarını etkilemeden yeni nesil patern taramalı fotokoagulatörlerin ağrıyı tatminkar düzeyde azalttığını göstermektedir. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 221-4)Item The effect of ıntravitreal bevacizumab on apoptosis of rat retina cells(2013) ozcan kayikcioglu; Seda VATANSEVER; İsmet TOPÇU; Tuğçe BİLECENOĞLU; IŞIL AYDEMİRAmaç: Sıçan retina hücrelerinde intravitreal bevacizumabın apoptotik etkilerinin incelenmesi. Gereç ve Yöntem: Otuz altı erişkin erkek İsviçre-Albino sıçan randomize olarak iki gruba bölündü. İlk gruba 0,01ml salin içinde 0,25mg bevacizumab , ikinci gruba aynı miktar salin intravitreal olarak uygulandı. Her grup üç alt gruba ayrıldı. Hayvanlar deneyin 3, 24 ve 72inci saatlerinde feda edildi ve göz küreleri enüklee edildi. Enüklee gözler histolojik analiz, kaspaz-3, kaspaz-8, kaspaz-9, Fas/Fas L, VEGF ve VEGF reseptörleri (Flt-1, Flk-1) ve TUNEL boyama için hazırlandı. Sonuçlar: Histolojik değerlendirme her iki grupta da retinal toksisite işaretleri göstermedi. TUNEL boyamada, TUNEL (+) hücreler tüm alt gruplarda izlendi, ancak pozitif hücre sayısı bevacizumab tedavi grubunda tedavinin 24 ve 72 inci saatlerinde istatistiksel anlamlı düzeye erişecek derecede göreceli olarak daha düşüktü (p<0,001). İmmünhistokimyasal analizler sonucunda salin ile tedavi gören alt gruplarda apoptoz indükleyen proteinlerin immünreaktivitesinin bevacizumab uygulanan gruba göre daha belirgin olduğu ortaya çıktı. VEGF immünreaktivitesi de salin uygulanan grupta belirgindi. VEGF reseptörleri için boyanma sadece Flt-1 için kontrol grubunda üçüncü saatte pozitifti. Tart flma: Bevacizumab kontrol grubu ile karşılaştırıldığında TUNEL ve immünohistokimyasal boyamalarda kısa dönemde apoptotik indüksiyon potansiyeline sahip değildir. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 39-44)Item COVID-19 Pandemisi Kapanma Döneminde Kliniğimizde Yapılan Ameliyat ve Girişimler: Geriye Dönük ve Gözlemsel Çalışma(2023) Suzan Doğruya; MEHMET YAVUZ TASCI; ozcan kayikciogluAmaç: COVID-19 pandemisi döneminde kliniğimize başvuran, girişim ve ameliyat gereken hastaların klinik ve demografik profilini ta- nımlamak. Gereç ve Yöntem: Çalışma geriye dönük gözlemsel vaka çalışmasıdır. Mart 2020-Haziran 2020 tarihleri arası göz hastalıkları polikli- niğine başvuran, girişim ya da cerrahi planlanan 118 hastanın 118 gözüne ait dosyalar geriye dönük olarak incelendi. Ameliyat ve göz içi enjeksiyon yapılma sebepleri, uygulanan tedaviler incelendi. Enjeksiyon gereken hastaların pandemi öncesi ve pandemi sonrası kont- rollerde en iyi düzeltilmiş görme düzeyi, santral maküla kalınlığı değerleri analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya 118 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 60,8±14,8 (7-91) yıl, 69 erkek 49 kadın, 37 sağ göz, 31 sol göz ve 50 bilateral göze ameliyat ya da girişim yapıldı. COVID-19 pandemi kısıtlamalarının 10 haftasında 19 hastaya pars plana vitr ekto- mi, yedi hastaya kornea/sklera perforasyon sütürasyonu, üç hastaya glokom (fakomorfik, neovasküler) cerrahisi, bir hastaya ön k ama- ra lavajı, bir hastaya korneal debridman, bir hastaya optik sinir kılıf fenestrasyonu, seksen altı hastaya intravitreal enjeksiyon uygulan- dı. Düzenli intravitreal enjeksiyon uygulanamayan 86 gözde santral maküla kalınlığı, en iyi düzeltilmiş görme keskinliği karant ina dö- neminde COVID öncesine göre anlamlı olarak düşük bulundu (p=0,00). Vitreoretinal cerrahi için en sık endikasyon akut retina dekol- manı (%56,2) ve kornea/sklera perforasyonu (%21,8) idi. Sonuç: Pandemi dönemi görme düzeyi üzerinde anlamlı düşmeye neden oldu.Item Diyabetik İntravitreal Hemoraji(2023) Suzan Doğruya; ozcan kayikciogluProliferatif diyabetik retinopatiye sekonder gelişen vitreus kanamaları diyabetik hastalarda ağır görme kaybının önemli nedenlerindendir. Lazer fotokoagulasyon tedavisi proliferatif diyabetik retinopati için halen altın standart tedavi olarak uygulanmakta olsa da anti-VEGF enjeksiyonlar da yardımcı tedavi olarak ve ameliyata hazırlık aşamalarında kullanılabilmektedir. Kendiliğinden çekilmeyen vitreus kanamaları ve fibröz doku proliferasyonu için pars plana vitrektomi ve endolaser uygulanması gerekmektedir. Gelişen cerrahi teknik ve hızlı iyileşme zamanı ile günümüzde uzun süre beklenmeden cerrahi girişim önerilmesi mümkün olabilmektedir. Bu derlemede proliferatif diyabetik retinopatiye bağlı gelişen vitreus kanamalarının tedavisi ele alınmıştır.Item Pars Plana Vitrektomi Cerrahisi Ameliyathanede Ertelenen Hastaların Değerlendirmesi: Retrospektif Çalışma(2023) Suzan Doğruya; ozcan kayikcioglu; ismail diri; Muhammed Altinisik; Omer Can KayikciogluAmaç: Pars plana vitrektomi (PPV) için ameliyathaneye alınan ancak ameliyatı ertelenen hastaların ameliyatlarının ertelenme sebepleri ve bunlara yönelik alınabilecek önlemleri tespit etmek. Gereç ve Yön- temler: Ocak 2018-Haziran 2019 tarihleri arasında farklı retina hasta- lıkları nedeniyle ameliyat edilmesi planlanan ancak t ıbbi nedenlerle ameliyatları iptal edilen 25 hasta bu çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik bilgileri ve ameliyat olma endikasyonları ve ameliyatları- nın ertelenme sebepler i analiz edildi. Bulgular: Hasta grubunda 11’ i (%44) kadın ve 14’ü (%56) erkek ve 15’ inin (%60,2) sa ğ gözünde, 10’unun (%39,8) sol gözünde vitreoretinal cerrahi ihtiyacı vardı. Ame- liyat endikasyonu 8 (%32) hastada d iyabetik intravitreal hemoroji, 7 (%28) hastada retina dekolmanı, 5 (%20) hastada katarakt ve epiretinal membran, 4 (%16) hastada göz içi lens dislokasyonu ve 1 (%4) has- tada retina dekolmanlı prefitizik göz idi. Öz geçm işlerinde 16 (%64) hastada h ipertansiyon (HT), 11 (%44) hastada d iabetes mell itus, 7 (%28) hastada koroner kalp hastal ığı (KKH), 2 (%8) hastada obez ite, 2 (%8) hastada kron ik böbrek yeters izliği ve 1 (%4) hastada ep ilepsi vardı. En çok karşılaşılan ameliyat erteleme sebebi HT ve KKH (%64) idi. Sonuç: Ameliyat erteleme sebepler ini dikkatli şekilde değerlen- dirmek ve daha fazla önlem almak hem hasta hem de sağlık sisteminin zaman ve diğer kayıplarını azaltacaktır.Item Pars Plana Vitrectomy for Central Retinal Artery Occlusion Without Emboli(2023) Muhammed Altinisik; Emin Kurt; Beyza Tekin Altinbay; ozcan kayikcioglu; Suzan DoğruyaPurpose: The results of patients who had 23-G pars plana vitrectomy (PPV) unresponsive to medical therapy for central retinal artery occlusion without visible embolization are presented. Materials and Methods: We operated on eight patients who were treated for acute central retinal artery occlusion without visible emboli in our clinic. We started emergency medical treatment following diagnosis which was unsuccessfull. Afterwards, the patient had PPV in six cases and PPV- trabeculectomy in two cases. During the operation we applied intraoperative hypotonia for ten minutes and we tried to restore retinal circulation with fluid turbulance on optic nerve head. While visual acuity remained at the basal level in five patients (hand movement positive), slight increase was observed in three patients (preop P (-), 20 cmFC, 2 mFC, ; postop 30 cmFC, 30 cmFC, 0.1 respectively). Discussion and Conclusion: Primary pars plana vitrectomy and surgical hypotonia may be an early treatment option for central retinal artery occlusion without visible emboli, which should be evaluated in large scale studies.Item Uveal Melanomlarda Episkleral Plak Brakiterapisi(2024) Serdar Özler; ALP ALALUF; ozcan kayikciogluUveal melanomların primer tedavi şekli 100 yıldan uzun bir süredir enükleasyon cerrahisiydi. Kollaboratif Oküler Melanom Çalışması (COMS) 2001’de göz küresini koruyan episkleral plak brakiterapisinin emniyetli ve etkin bir yöntem olduğunu ayrıca enükleasyon tedavisi ile aralarında sağkalım oranları açısından bir fark olmadığını ortaya koydu. Episkleral plak brakiterapisi günümüzde uveal melanomlarda gözü ve görmeyi korumak için en sık kullanılan yöntem haline gelmiştir. Bu derlemede görmenin korunmasını, lokal tümör destrüksiyonunu ve metastazsız sağkalımı maksimize eden yöntemler incelenecektir. Bu yöntemler sonuçları geliştirecek ve riskleri en aza indirecek tıbbi fizik ve radyasyon tedavisi tekniklerini kapsamaktadır. Özellikle intraoküler radyasyon dağılımına, tümör büyüklüğü ve intraoküler yerleşimine göre plak seçimleri değerlendirilecektir. Tedavi öncesi dozimetreye bağlı plak seçimlerinin görmeyi en iyi düzeyde tutmasının ve lokal tümör kontrolünün geliştirmesi için etkili yöntemler incelenecektir. Plak yönetimi, stratejileri ve bunlarla ilişkili risklerin daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacak temel tanımlar ve kavramlar anlatılmıştır.