Araştırma Çıktıları | TR - Dizin
Permanent URI for this community
Browse
Browsing by Subject "Acil Tıp"
Now showing 1 - 20 of 24
Results Per Page
Sort Options
Item Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi acil birimine başvuran kafa travmalı olguların epidemiyolojik ve klinik özellikleri(2005) Neslim YAĞLI; Hasan MİRZAİ; İdil TekinAMAÇ Acil servise başvuran olguların önemli bir bölümünü kafa travmalı olgular oluşturmaktadır. Çalışmamızda acil servisimize başvuran kafa travmalı olguları retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM 1 Ocak 2001 - 30 Haziran 2003 tarihleri arasında acil servisimize kafa travması nedeniyle başvuran 177 olgu incelendi. Olguların yaş, cinsiyet, başvuru süresi, travma şekli, bilinç değerlendirmesi ve travma şiddeti, ek sistemlerde travma varlığı, nöroradyolojik değerlendirme, acil serviste müdahale, operasyon gereksinimleri ve sonuçlar kaydedildi. BULGULAR Olguların %73,44'ü erkek ve %26,55'i kadındı. Olguların %59,88'i trafik kazası (ortalama yaş 32±19), % 40,11'i başka nedenlerle (ortalama yaş 21±17) başvurmuştu. Glasgow koma skalasma (GKS) göre olguların %79,Finde minimal ve hafif (GKS: 13-15), %3,95'inde orta şiddette (GKS:9-12) ve % 16,95'inde ağır kafa travması (GKS:3-8) mevcuttu. Kraniyografide %25,99 oranında fraktür, kranyal BT'de %25,99 oranında lezyon mevcuttu. Olguların %18,64'ü ilk inceleme ve müdahale sonucu, %14,12'si ise acilde kısa süreli gözlem sonrası eksterne edildi. Olguların %24,29'u nöroşirurji kliniğine, %4,52'si anestezi yoğun bakıma yatırılırken, %4,52'si ise acil serviste eks oldu. Nöroşirurji operasyonu geçiren hastaların oranı %9,04 idi. SONUÇLAR Erişkin yaş grubundaki kafa travmalarının Biyolojisinde birinci neden trafik kazaları iken çocukluk çağında ilk sırayı yüksekten düşmeler almaktadır. Kafa travması çoğunlukla minimal veya hafif şiddette görülmektedir. Hasta nakil ve ilk yardım birimlerinin acil servisler ile koordine çalışmaları kafa travmalarının prognozunda önemli faktörlerdir.Item Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği'ne başvuran trafik kazalarına bağlı yaralanmalar(2006) Ahmet ZİVER; Yıldıray ZEYFEOĞLU; Mahmut AŞIRDİZERBu çalışmada 01.01.2003 tarihinden, 31.12.2004 tarihine kadar olan 24 aylık dönemde Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği’ ne müracaat etmiş olgulara ait adli raporlar incelenerek, bunların içersindeki trafik kazalarının oranının belirlenmesi, trafik kazalarının tipinin, meydana geldiği ayların ve trafik kazası mağdurlarının özelliklerinin sunulması amaçlanmıştır. Yaralanmalar 158 kaza sonucu meydana gelmiş olup, büyük bölümü yaz aylarında meydana gelen kazalarda olmuştu Kazaların çoğunluğu bir aracın başka araç(lar) ile çarpışması (%30.8) şeklinde gerçekleşmişti ve en sık kazaya karışan taşıt cinsi otomobillerdi (%59.1). Kazalar sonucu meydana gelen yaralanmaların yarısından fazlası multipl travmalar şeklindeydi (%54.8). Sonuç olarak, her gün onlarca insanın öldüğü ya da ağır şekilde yaralandığı trafik kazalarının en aza indirilebilmesi için, taşımacılık tercihlerinin değişti-rilmesi, trafik eğitimine hız verilmesi, karayollarında yapısal değişiklikler yapılması, araç güvenliğinin artırılması ve yasal düzenlemelerdeki boşlukların giderilmesi önlemlerinin bir arada ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.Item Nadir görülen bir yabancı cisim aspirasyonu(2006) Ece KAYA; Arzu YORGANCIOĞLU; PINAR ÇELİK; Ayşın ŞAKARTrakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonları erişkinlerde çocuklara göre daha nadir görülür. Bu olgu sunumunda, trakeotomi kanülünün vidasını aspire eden ve yabancı cismin fiberoptik bronkoskopi (FOB) ile çıkarıldığı 76 yaşındaki bir kadın hasta sunulmuştur. Bu olgu bize, trakeotomili hastaların stoma bakımı konusunda iyi eğitilmelerinin gerektiğini göstermiştir. Distal hava yollarına aspire edilen yabancı cisimlerin çıkarılmasında FOB güvenle uygulanabilir.Item Travmalı çocuk hastalara çocuk cerrahisi kliniğinden bakış: Geriye yönelik 10 yıllık çalışma(2006) M. Sunay YAVUZ; S. Ender ÇUBUKÇU; M. Çağrı SAVAŞ; İ. Faruk ÖZGÜNER; B. İlker BÜYÜKYAVUZBüyük,çoğunluğu önlenebilir nitelik taşıyan travmalar, çocukluk döneminde önemli mortalite nedenlerindendir. Çocukluk çağında meydana gelen travmalar, çocukların kendilerine özgü anatomik, fizyolojik ve gelişimsel özellikleri nedeni ile erişkin travmalı olgulardan ayrılırlar. Çocuk olgular, yalnız erişkinlerden değil kendi içlerinde; cinsiyet ve yaş gurupları olarak da farklı travmalara maruz kalmaktadırlar. Mevsimsel olarak travma ve kız-erkek çocukların oranları da değişmektedir. Bu çalışmada, çocukluk çağı travma olguların farklı açıdan özelliklerini değerlendirerek literatüre katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Travma sonucu kliniğimizde tedavisi yapılan 339 çocuk olgu retröspektif olarak değerlendirilmiş ve olgular; yaş, cinsiyet, travma şekli, travmanın meydana geldiği mevsim, taburculuk süreleri gibi parametrelere göre incelenmiştir. Travmanın türlerinin yaş, cinsiyet ve mevsimlerle ilişkisi araştırılmıştır. Olguların % 33'ü (n=112) kız, % 67'si (n=227) erkek olup kız/erkek oranı 0.49, yaş ortalamaları ise 7.04 ± 4.72 yıl olarak bulunmuştur. Olguların % 44.2'lik oran ile en yoğun olarak 2-7 yaş arasında yer aldığı görülmüştür. Travma türlerine bakıldığında, 113 (% 33.3) olgu ile araç içi trafik kazalarının ilk sırada yer aldığı, bunu 91 (% 26.8) olgu ile yüksekten düşme olgularının izlediği saptanmıştır. Mevsimsel dağılımda, travmanın en fazla yaz aylarında (% 44.8), en az ise kış aylarında (% 7.7) meydana geldiği görülmüştür. Dört olgu (% 1.2) eksitus olmuştur. Travmaların önlenmesi ve travmalı çocuk olguların sevk ve idaresinin en uygun şekilde yapılabilmesi için, özellikle erişkinlerden oldukça farklı özellikler gösteren çocukluk dönemi travmalarının özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir.Item Late diagnosis of a lateral abdominal wall hematoma presenting with nonspecific findings: report of a case(2007) hasan aydede; Yücel ÖZSOY; Özer İLKGÜL; Sema ÖZDEN; Levent YOLERİ; Yamac ERHANBu yazıda travma sonrası geç dönemde ortaya çıkan lateral abdominal duvar hematomu olgusu sunuldu. Hasta, künt vücut travması sonrası 30. günde dev hematom, plevral efüzyon ve kilo kaybı bulguları ile hastaneye yatırıldı. Bilgisayarlı tomografi incelemesinde hematomun aksilladan gluteus düzeyine kadar ulaştığı görüldü. İnce iğne aspirasyon biyopsisinde eksüda niteliğinde sıvı kolleksiyonu saptandı ve yaklaşık olarak beş litre sıvı drene edildi. Bu olguda gösterildiği gibi lateral abdominal duvar hematomları nonspesifik bulgularla karşımıza çıkmakta ve bu nedenle geç tanı almaktadırlar.Item Toraks travmalı hastalarda intravenöz hasta kontrollü analjezi ile torakal epidural hasta kontrollü analjezinin klinik etkinliğinin karşılaştırılması(2007) Melek SAKARYA; Zeynep EKİCİ; İsmet TOPÇUAMAÇ Toraks travmalı hastalarda torasik epidural ve sistemik hasta kontrollü analjezi uygulamalarının yoğun bakım tedavi sürecine etkileri geriye dönük olarak araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmamızda 1997 ve 2003 yılları arasında yoğun bakım ünitesine (YBÜ) alınan toraks travması sonrası kot kırığı oluşan ve yoğun bakım tedavisi uygulanan olgular değerlendirildi. Üç veya daha çok kot kırığı olan, fentanil ile intravenöz hasta kontrollü analjezi veya bupivakain ve fentanil ile torasik epidural analjezi uygulanan 49 olgu çalışmaya alındı. BULGULAR Gruplar arasındaki yaralanma ağırlık skorunda fark saptanmadı. APACHE II skor değerleri (8,1±1,6 ve 9,2±1,7) ve kırık kot sayısı ortalama değerleri (4±1,1 ve 6,8±2,7) torasik epidural uygulanan gruptaki hastalarda daha yüksekti (p<0,05). Torasik epidural analjezi uygulanan hastalarda tedavi süresince 6. saatten itibaren anlamlı düzeyde düşük ağrı skorları gözlendi (p<0,05). Grupların YBÜ’de kalma süresi (15,6±5,9 ve 12,1±4,4 gün) torasik epidural analjezi grubunda daha kısa olarak saptandı (p<0,05). Gruplar arasında mekanik ventilasyon gereksinimi, pulmoner ve kardiyak komplikasyonlar açısından fark saptanmadı. SONUÇ Üçten fazla kot kırığı olan toraks travmalı olguların yoğun bakım tedavisinde, analjezi amacıyla lokal anestezik ve opioid infüzyonu ile torasik epidural analjezi kullanımının daha etkili analjezi sağlaması ve YBÜ yatış süresini kısaltması nedeniyle daha uygun olacağı kanısındayızItem Case report: The evaluation of a complex medico-legal case with syncope, diffuse subcutaneous emphsema, bilateral pneumothorax, and eustachian valve(2007) Mahmut AŞIRDİZER; M. Sunay YAVUZ; Ertuğrul TATLISUMAK; Yıldıray ZEYFEOĞLUBir yaralanma meydana geldiğinde onun nedeninin tanımlamak medikal araştırıcıların en önemli görevlerinden biridir. Bir yaralanma çocuk istismarı gibi bir şiddet, ev kazaları gibi bir kaza, yüksekten atlamalar gibi bir intihar teşebbüsüne bağlı olabileceği gibi bir hastalığı da izleyebilir. Keza iatrojenik olarak da meydana gelebilir. Mediko legal tanı gelişimi her zaman kolay değildir, özellikle çocuk bir kurbansa. Ananez ve çocuk ve ailesinin davranışlarının gözlenmesi çok önemli olsa da teşhis için daima yeterli değildir. Bu makalede sunulan olgu 9 yaşında bir erkek çocuktur. O evinin banyosunda bayıldıktan sonra Manisa Devlet Hastanesi1 nde yatırılmıştır. Hastane girişinde, bilinçsiz, TA: 180/110 mmHg, nabız 180/dakika, solunumu yüzeyel olarak saptanmış ve kafada, sağ frontal bölgede 2 cm çaplı dairevi sıyrık tanımlanmıştı. Olgu endotrakeal entübasyon sonrasında Celal Bayar üniversitesi Hastanesi1 ne sevkedilmişti. Üniversite hastanesi'nde senkop, boynunda, göğsünde ve karnında yaygın cilt altı amfizemi, bilateral pnömotoraks teşhis edilmişti. Ekokardiografide Östakian Valf saptandı. Hasta taburcu edildikten sonra adli rapor düzenlenmek üzere Adli Tıp Anabilim dalı'na gönderildi.Sunulan makalede östakian valfı,yaygın cilt altı amfizemi ve bilateral pnömotorakslı bir olgunun mediko legal değerlendirilmesini ve tarvam,hastalık,medical malpraktis veya komplikasyon arasındaki klinik görüşler arasında esas sebebin medikol legal tanısındaki zorlukları sunmaktayız.Item Effects of adenosine A1 receptor agonist CCPA and antagonist DPCPX on ischemia/reperfusion-induced arrhythmias in rats(2010) Ersöz GONCA; Ömer Bozdoğan; NURAN EKERBİÇERAmaç: Adenozin supraventriküler taşikardili hastaların tedavisinde kullanılan etkili bir ilaçtır. Ancak, adenozinin iskemi ve reperfüzyon aritmileri üzerine adsenozin etkisi ile ilgili sadece bir kaç çalışma vardır ve bunlarında sonuçları tartışmalıdır. Bu çalışmada adenozinin iskemi-reperfüzyon aritmileri üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.Yöntem ve gereç: Sol koroner arter bağlanarak 6 dakika iskemi ve bağ gevşetilerek 15 dakika reperfüzyon yapılmıştır. Bir A1 adenozin reseptor agonisti olan CCPA (2 Chloro - N6 – Cyclopentyl-adenosine) ve anatgonisti, DPCPX (8- Cyclopentyl-1,3-dipropylxanthine), 5 μg/kg dozunda tek ve birlikte iskemiden önce, iskeminin ikinci dakikasında ve reperfüzyonu hemen takiben intravenöz olarak verilmiştir.Bulgular: Sadece ligasyonun ikinci dakikasında verilen CCPA, 15 dakikalık reperfüzyon boyunca oluşan aritmi süresini azaltmıştır. Bu dönemde verilen adenozin antagonisti, DPCPX, adenozinin bu antiaritmik etkisini ortadan kaldırmıştır. Reperfüzyon sırasında ve ligasyondan önce verilen adenozinin reperfüzyonu takiben oluşan aritmiler üzerine bir etkisi olmamıştır.Sonuç: İskemi ve reperfüzyon sırasında veriliş zamanı, adenozinin etkisinde önemlidir. Bu çalışma adenozin ile oluşturulan antiaritminin, A1 adenozin reseptorlarının aktivasyonu ile ilgili olduğunu göstermiştir.Item Asit inhalasyonu nedeniyle acil servise başvuran 22 olgunun özellikleri(2011) YAVUZ HAVLUCU; Gökhan PERİNCEK; Ardanur KARADAL; Levent ÖZDEMİR; Ufuk GEZEN; Burcu ÖzdemirHatay/Dörtyol bölgesi 100'e yakın haddehanenin ve çelikhanenin bulunduğu, yurtdışı ve yurtiçinden hurda şeklinde gelen çelik ve demirlerin işlendiği bölgedir.Çelikhanede asit tankı kesimi sırasında kesilen tank içinden ortama yayılan asite maruz kalan hastaların maruziyete bağlı solunumsal ve /veya sistemik etkilenmelerini araştırdık.Dörtyol Devlet Hastanesi acil servisine asit inhalasyonu nedeni ile gelen 22 hastanın şikayetleri, fizik muayene bulguları, kan gazı ve akciğer grafileri değerlendirildi.Acil servise, yaş ortalaması 33.3 ± 8.7 olan 22 erkek hasta getirildi. Olguların 20'si acil serviste tedavi ve takip edilirken 2 hasta yoğun bakımda takip edildi. Başvuru sırasında tüm olgularda öksürük ve boğazda ağrı, %72'sinde nefes darlığı ve hırıltı, %41'inde göğüs ağrısı, %9'unda da baş- ağrısı şikayeti mevcuttu. Hastaların %72'sinde dinleme bulgusu mevcuttu.Olguların ortalama sistolik tansiyon değeri 118.1± 14.6, diastolik tansiyon değeri ise 76.8±7.712.3 mmHg idi. Ortalama nabız 91.6±16 olarak bulundu. Dakika solunum sayısı 21.8± 4.1. Arteryel kan gazı değerleri PH: 7.39, PO2: 115.7±41.7, PCO2: 33±6.5, HCO3: 20.4±3, Sat%O2: 96.8±3.9, A-a gradient: 39.2±16 idi. Tüm hastaların akciğer grafileri normal olarak saptandı.Toksik maddelerle karşılaşan kişilerin hızlı bir şekilde tanı ve tedavisi gerekir. Dörtyol gibi sanayinin yoğun olduğu bölgelerde meydana gelebilecek toksik madde inhalasyon maruziyetlerinden sonra RADS gelişebileceği akılda tutulmalıdır.Item Life-threatening abdominal injury during a soccer game: a rare clinical case(2011) Eray KARA; Muhtar Sinan Ersin; Ahmet Coker; Recep Gökhan İÇÖZFutbol dünyada yaygın bir spordur ve ciddi karın yaralanmalarına yol açabilir. Bununla birlikte, cerrahi girişim gerektirecek karın organı yaralanmaları nadiren bildirilmiştir. Futbol maçı esnasında yaralanan ve karın cerrahisi uygulanan bir olgu sunuldu. Hastaya distal pankreatektomi, splenektomi, kolesistektomi, kolodoktomi ve T tüp drenaj uygulandı. Hasta ameliyat sonrası yedinci gün komplikasyonsuz olarak taburcu edildi.Item The effects of lornoxicam on brain edema and blood brain barrier following diffuse traumatic brain injury in rats(2013) Eda BAYRAM; Feray ARAS; cüneyt temiz; İsmet TOPÇU; FİKRİYE GÜL GÜMÜŞER; İsmail ÇETİN; Melek ÇiviAMAÇ Bu çalışmada diffüz travmatik beyin hasarı (TBH) sonrası, lornoksikamın kan beyin bariyeri (KBB) ve beyin ödemi üzerine etkileri araştırıldı.GEREÇ VE YÖNTEMYirmi erişkin erkek Wistar albino sıçana anestezi uygulaması sonrası Marmarou yöntemi ile deneysel kapalı kafa travması oluşturuldu. Kafa travması sonrası sıçanlar randomize olarak iki gruba ayrıldı: Grup I intraperitoneal yolla 2 mL salin uygulanan kontrol grubu ve Grup II intraperitoneal yolla 2 mL 1.3 mg kg-1 lornoksikam verilen lornoksikam grubu. Kafa travmasından 24 saat sonra 99 mTc pentetate (DTPA) 37 MBq dozda verildi ve her bir sıçanın posterior planar görüntüsü bir Infinia gama kamera kullanılarak elde edildi. KBB permebilitesinin görüntülenmesi sonrası beyin dokuları kranyumdan disseke edildi. Tüm örneklerin beyin su içeriği (BSI) ıslak-kuru metodu ile hesaplandı.BULGULARGrup I lesion/background (L/b) oranları erken dönem (5. dk) 3,76±0,46 ve geç dönem (60. dk) 3,02±0,66 idi. Grup II L/b oranları erken dönem 3,52±0,96, geç dönem 2,63±0,63 olarak saptandı (p>0,05). BSC Grup Ide %79,6±2,5 ve Grup IIde %77,5±1,1 idi (p<0,05).SONUÇBu TBH sıçan modelinde lornoksikamın beyin ödemini azalttığı ancak KBB geçirgenliğini etkilemediği görülmüştür.Item Göçük Altında Kalanların Tespiti için Biyonik Yılan Robot Tasarımı(2022) Esra Aksakal; SEZAI TASKIN; Gökhan ÇETİNBu çalışma, depremde çöken bir bina veya yanan bir bina gibi bir afet bölgesinde ulaşılması zor alanlara erişmek ve enkaz altında hayatta kalanları aramak için bir biyonik yılan robot tasarımı geliştirilmesi ve uygulama sonuçlarının analizi üzerinedir. Arama-kurtarma ekipleri, enkaz olaylarında yaygın olarak ortam dinleme ile birlikte eğitimli köpeklerle ses ve koku gibi ikazların tespitinde bulunarak enkaz altındaki canlıların konumlarını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Ancak, çöken yapıların karmaşıklığı, molozda dar boşlukların bulunması, enkazda yeni çökmelerin meydana gelme olasılığı ve arama-kurtarma personelinin bu esnada maruz kaldığı stres vb. durumlar operasyonların başarılı şekilde gerçekleştirilmesini kısıtlayan önemli faktörler arasındadır. Kurtarma çalışmaları sırasında insan gücüne her daim ihtiyaç olmasına karşın enkazdaki canlıları tespit etmede canlıların duyuları algı duyarlılığı açısından yetersiz kalabilmekte ve dar alanlarda hareket kabiliyeti de sınırlı olmaktadır. İnsanlar tarafından girilmesi teknik olarak pek mümkün olmayan ya da daha tehlikeli olan enkazlar da otonom veya manuel olarak kontrol edilebilen sinüsoidal manevra kabiliyetine sahip, termal görüntü işleme ve gaz algılama özellikleriyle donatılmış 70 x 1170 x 80 mm boyutlarında bir biyonik yılan robot tasarımı ve prototip imalatı bu çalışmada sunulmuştur.Item COVİD-19 Dönemine ait Mavi Kod Uygulama Sonuçlarının Değerlendirilmesi(2022) Alper Tunga DEMİRARSLAN; TARIK KAÇARGiriş ve Amaç: Mavi Kod, hastanelerde yaşanabilecek ani dolaşım ve solunum durmasında, hastanın en kısa sürede resüsite edilmesini sağlamaya yönelik kullanılan acil durum hastane kodudur. Mavi kod ekibi hastanede kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR) konusunda deneyimli ve eğitimli uzman hekim ve hemşirelerden oluşan kalbi yeniden canlandırma müdahale ekibidir. \rGereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Mart 2020- Eylül 2021 tarihleri arasında mavi kod çağrısı verilen hastaların verileri retrospektif olarak analiz edildi. Bu süreçte 58 olgu için mavi kod çağrısı verildi, yaş ortalaması 54.78±21.7 yıl olarak bulunmuştur. Pandemi servisleri mavi kod çağrısı verilen birimler arasında üst sıralarda yer almaktadır. Bulgular: Mavi kodlarda uygulanan KPR sonucu 7 hasta (%53) eksitus kabul edilirken, 6 hastada (%47) ritm sağlandıktan sonra yoğun bakım ünitesine nakli sağlanmıştır. \rSonuç: Sonuç olarak; en kısa sürede ve eğitimli ve tecrübeli bir ekiple uygulanan KPR, insan hayatına gösterilen önem ve saygı, yasal sorumluluk ve kaliteli sağlık hizmeti sunumu açısından isabetli ve vazgeçilmez bir standarttır.Item Saturasyon – Tırnak Cilası ve İki Farklı Cihaz(2022) CUMHUR MURAT TULAY; Ekim Saglam GurmenGiriş ve Amaç: Non-invaziv yöntemle parmaktan oksijen saturasyonu takibi, acil servis ve peroperatif dönemde yapılması gereken önemli bir hasta takip yöntemidir. Tırnak cilasının mevcut olması genellikle istenmeyen bir durumdur. Bu çalışma, tırnak cilasının periferik oksijen saturasyonuve perfüzyon indeksi üzerindeki etkisi değerlendirmek üzere planlandı.\rGereç ve Yöntemler: Bu çalışma 3. Basamak Üniversite Hastanesi Acil servisinde sigara içmeyen, 18 yaş ve üzeri olan 80 sağlıklı gönüllü üzerinde prospektif olarak yapıldı. Oksijen saturasyonunu en çok etkileyen, spektrofotometre absorbansı en büyük farkı gösteren koyu mavi tırnak cilası sürülerekparmak probe ve perfüzyon indeks cihazındaki oksijen saturasyon değeri ve perfüzyon indeks değeri ölçülüp kaydedildi.\rBulgular: Probe ile bakılan ojesiz grubun ortalama SPO2 düzeyi, ojeli gruptan ortalama 1,48 birim yüksekti. PI ile bakılan SPO2 düzeyi 1,18 birim daha yüksek saptandı. Ojesiz grubun ortalama PI düzeyi, ojeli gruptan ortalama 0,51 birim daha düşük olarak saptandı (pItem Platelet Variability İndex’in Serebrovasküler Olaylardaki Tanısal Değerinin Değerlendirilmesi Ve Önemi(2022) BORA CAN ŞİMŞEK; Ekim Saglam GurmenGiriş ve Amaç: Akut inmeye bağlı mortalite ve morbidite oranları yüksek olduğundan bu hastaların erken prognoz\röngörüsünü yapmak önemlidir. Acil serviste iskemik ya da hemorajik inme tanısı alan hastaların Ortalama trombosit\rhacmi (MPV), Platelet (PLT) ve MPV/PLT değerleri ile hastaların demografik özellikleri, triaj kodu, sonlanımı,\rhastaların vital parametreleri ve Glaskow Koma Skalası (GKS) arasındaki ilişki değerlendirilmeye çalışılmıştır.\rGereç ve Yöntemler: Bu çalışma 3. Basamak Üniversite Hastanesi Acil servisine başvuran 18 yaş üstü, yapılan\rtetkikler neticesinde iskemik veya hemorajik inme tanısı alan 200 hasta üzerinde retrospektif olarak yapılmıştır.\rBulgular: Çalışmamıza 116 (%58)’sı erkek olmak üzere toplam 200 hasta dahil edilmiştir. Hastaların yaş ortalaması\r68 yıl olarak tespit edilmiştir. Hastaların 178 (%89)’inin iskemik, 22 (%11)’sinin hemorajik inme tanısı aldığı görüldü.\rHastaların yaşı ve MPV/PLT oranları arasında korelasyon bulunmuştur (p<0.05). Hastaların sistolik ve diyastolik kan\rbasınçları değerlendirildiğinde; MPV/PLT ile sistolik kan basıncı değerleri arasında korelasyon bulunmuştur (p<\r0.05).\rSonuç: Çalışmamızda iskemik ya da hemorajik inme ile acil servise başvuran hastaların MPV, PLT ve MPV/PLT\rdeğerleri ile hastaların demografik özellikleri, triaj kodu, sonlanımı, hastaların vital parametreleri ve GKS skorları\rarasındaki ilişki değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda hastaların sistolik kan basıncı, yaşı ile MPV/PLT\roranları arasında korelasyon bulunmuştur. Hastaların başvuru anındaki triaj kodu ve GKS skorları, sonlanımı ile\rMPV/PLT oranları arasında istatiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. İskemik ve Hemorajik inme\rgruplarında, MPV/PLT oranları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.Item Depremlerin Ardından Sıtma, Leishmaniasis ve Uyuz Riskinin İncelenmesi ve Korunma Önerileri(2023) VAROL TUNALI; MEHMET HARMAN; Ahmet OzbilginBu çalışma, Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleşen depremlerin ardından bölgede ve ülkemizdeki sıtma, leishmaniasis ve uyuz riskini incelemektedir. Çalışmanın odağında, yerel nüfus ve Suriyeli göçmenler bulunmaktadır. Önleme önerileri arasında iç mekan ilaçlama ve insektisit ağların dağıtılması gibi vektör kontrol önlemleri sayılabilir. Hızlı tanı testleri ve aktif olgu bulma amacıyla sürveyans ve erken teşhis önem taşımaktadır. Halkı bilinçlendirme kampanyaları ve toplum katılımı, koruyucu önlemlerin teşvik edilmesi için çok önemlidir. Sağlık altyapısının güçlendirilmesi, gerekli tıbbi malzemelerin sağlanması ve kapasite geliştirme esastır. Leishmaniasis için erken teşhis ve tedavi, vektör kontrolü, halk eğitimi ve toplum katılımı hayati önem taşımaktadır. Uyuz salgınları, sosyoekonomik olarak yoksun durumdaki yerel nüfusu ve Suriyeli göçmenleri etkilemektedir. Erken teşhis, tedavi, temas takibi, halk eğitimi, hijyen teşviki ve iyileştirilmiş yaşam koşullarının sağlanması esastır. Bu müdahaleleri ve stratejileri uygulamak, bu hastalıklarn etkili bir şekilde önlenmesi, kontrol edilmesi ve yönetilmesini sağlayabilecektir. Bu yaklaşımların etkilenen toplulukların öznel bağlamına ve ihtiyaçlarına göre uyarlanması çok önemlidir. Bu zorlukları ele alarak, etkilenen nüfusun sağlığını ve esenliğini korumak mümkün olabilecektir.Item Hemoptizi ile Başvuran Hasta, Hughes-Stovin Sendromlu Bir Olgu(2023) kezban ARMAGAN; Ozgur AkgulHughes-Stovin sendromu (HSS), pulmoner ve/veya bronşiyal arterlerde tromboflebit ve çoklu anevrizma varlığı olarak tanımlanan, çok nadir görülen bir otoimmün klinik bozukluktur. Patogenezi hala bilinmemektedir, ancak bu sendrom sıklıkla Behçet hastalığının bir varyantı olarak düşünülmektedir. Burada masif hemoptizi nedeniyle başvuran 59 yaşında bir erkek hastayı sunduk. HSS, görüntülemede pulmoner arter anevrizmaları görülmesi ve alt ekstremite tromboz öyküsü temelinde konuldu. İleri yaş bir olguda bu nadir sendromun görülmesi açısından farklılık göstermektedir. Yüksek mortalitesi olan bu sendromda tedavisi hemen başlandığında sonuçlar yüz güldürücü olmaktadır.Item Prognostic Value of Serum Neuron Specific Enolase and Pentraxin-3 In Acute Pulmonary Embolism(2023) Muhammed İkbal Şaşmaz; CUMHUR MURAT TULAY; Ekim Saglam Gurmen; AHMET ANGIN; Cevval UlmanThe aim of this study is to investigate whether serum neuron -specific enolase (NSE) and pentraxin-3 (PTX-3) values are effective in the diagnosis and prognosis of acute pulmonary embolism. In addition, in the light of significant results, we aimed to determine a cut-off value for NSE and PTX-3 in acute pulmonary embolism and to try to determine the sensitivity - specificity in the diagnosis of pulmonary embolism according to these values. In this prospective study, patients who applied to the Emergency Department of Manisa Celal Bayar University School of Medicine between September 2019 and January 2021 and were diagnosed with acute pulmonary embolism constituted the study group and healthy volunteers without any chronic disease or drug use constituted the control group. Serum NSE and PTX-3 values of the patient and control groups were compared. In addition, demographic data, vital signs, laboratory findings, PESI (pulmonary embolism severity index) scores and prognoses of the patients were investigated. In this study 70 patients diagnosed with pulmonary embolism were included to the patient group. 36 (51.4%) of them were women and the mean age was 67.01 ± 14. 74 healthy volunteers were included to the control group; 45 of them (60.8%) were women and the mean age was 44.99 ± 12.85. In patient group the mean PTX -3 value of the was 1.753±1.91 ng/ml, the mean NSE value was 182.13±14.99 ng/ml. In control group, the mean PTX -3 value was 0.429±0.035 ng/ml, the mean NSE value was 166.51±5.14 ng/ml. While there was a statistical difference between two groups in terms of pentraxin -3 value, there was no difference in terms of NSE value. When the cut-off value of 1.115 ng/ml for serum pentraxin-3 in the ROC analysis in order to distunguish the patients with pulmonary embolism from the control group, sensitivity was found to be 58.6% and specificity to be 96%. In our study, we found that serum PTX-3 level is a powerful biomarker with high specificity in the diagnosis of acute pulmonary embolism and is positively associated with the severity and prognosis of the disease. Therefore, we believe that serum PTX-3 may be a guiding biomarker in the diagnosis and prognosis of acute pulmonary embolism in clinical practice.Item COVID-19 Pandemisinde Acil Servis Hemşiresi Olmak Üzerine Nitel Bir Çalışma: “Yaşam-Ölüm Çizgisi Üzerinde Dengede Kalmaya Çalışmak”(2023) Tuğba Cengiz; Duygu HELVACI; Aynur Çetinkaya; Emel YilmazAmaç: Bu çalışmada amaç acil servis hemşirelerinin COVID-19 pandemisi sırasındaki algı ve dene- yimlerini betimlemektir. Yöntemler: Araştırma, nitel yaklaşıma dayalı içerik analizi ile yürütülmüştür. Çalışma Türkiye'nin batısındaki bir eğitim araştırma hastanesinin acil servisinde Temmuz-Aralık 2021 tarihleri ara- sında yapılmıştır. Amaçlı örnekleme yönteminden birisi olan ölçüt örnekleme yöntemi ile belir - lenmiş 49 hemşire ile görüşülmüştür. Çalışma grubuna acil serviste çalışan, COVID-19'lu hasta bakımı yapan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan hemşireler dahil edilmiştir. Veriler hemşirele- rin sosyo demografik özelliklerini sorgulayan sekiz soruluk tanıtıcı özellikleri içeren bilgi formu ve alanyazın doğrultusunda oluşturulan yarı yapılandırılmış açık uçlu 10 sorudan oluşan veri toplama formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde NVIVO 12 Pro programı kullanılmıştır. Veriler tematik ana- liz ile değerlendirilmiştir. Bulgular: COVİD-19 pandemisinde acil hemşiresi olarak çalışmış hemşireler ile yürütülmüş nitel soru çözümlemesine dayalı bu araştırmada beş kategoriye ulaşılmıştır. En çok atıf alandan en aza doğru kategori etiketleri ve atıf sayıları şöyledir: negatif duygulanım yansıması (f:275), zorlu çalışma koşulları (f:273), mücadelede yorgunluk (f:205), mesleğe verilmiş söz (f:112), baş etme çabaları (f:103). Sonuç: Araştırma sonucunda COVID-19 sürecinde acil hemşirelerinin fiziksel ve psikolojik olarak olumsuz yönde etkilendikleri, çeşitli kişisel ve mesleki sorunlar yaşadıkları ve tüm bu olumsuz - luklar ile başa çıkmada etkin yöntemler kullandıkları saptanmıştır. Hemşirelerin fiziksel ve ruhsal sağlığını geliştirmek ve sürdürmek için destek ihtiyaçları yakından izlenmeli ve destek sistemleri oluşturulmalıdır.Item Acil serviste değerlendirilen endokrinoloji konsültasyonları: tek merkez deneyimi(2023) CAN AKÇURA; Samet ALKAN; Sedat Can Güney; Nilufer Ozdemir; Zeliha HekimsoyAmaç: Metabolik hastalıkların yıllar içinde artış eğiliminde olması acil servislerde gün geçtikçe daha sık endokrinolojik acillerle karşılaşılmasına neden olmakta; bu da acil servislerden istenen endokrinoloji konsültasyonlarının öneminin artmasını beraberinde getirmektedir. Bu konsültasyonların özelliklerinin incelenmesi, sürecin daha hızlı ve etkili şekilde sonuçlanabilmesine olanak sağlayacaktır. Gereç ve Yöntem: 1 Mart 2017 – 1 Mart 2022 tarihleri arasında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi Acil Servis kliniğine başvurup Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları bölümü ile konsülte edilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaşı, cinsiyeti, konsültasyon günü, mevsimi, konsültasyon sonucu aldıkları tanı, konsültasyon gerçekleşme süresi ve konsültasyon sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 326 hastanın ortalama yaşı 51,56 ± 19,4 yıl saptandı. %53,4’ü (n=174) kadın, %46,6’sı (n=152) erkek idi. Hastaların %29,8’i (n=97) diyabetik ketoasidoz, %23,8’i (n=78) hiperglisemi, %15,3’ü (n=50) diyabetik ketoz tanısı almıştı. Ortalama konsültasyon sonuçlandırma süresi 65,21 ± 46,23 dakika saptandı. Hastaların en sık olarak acil servisten taburcu oldukları (%32,2; n=105), bunu endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları servisi yatışının (%23,9; n=78) ve yoğun bakım servisi yatışının (%17,8; n=58) izlediği görüldü. Sonuç: Cinsiyet ve yaş dağılımı homojen olan örneklem grubunda hastaların çoğunluğunun diyabete bağlı acil durumlar ile acil servise başvurmuş olduğu görüldü. En sık olarak acil servisten taburcu edilen hastaların tanı spektrumu oldukça geniş olup ortalama yaklaşık bir saat içinde konsültasyon sürecinin sonuçlandığı görüldü. Acil servis endokrinoloji konsültasyon sürecinin detaylı bir şekilde irdelenmesi, süreçteki aksaklıkların saptanması ve sürecin iyileştirilmesine katkıda bulunacaktır