Araştırma Çıktıları | TR - Dizin
Permanent URI for this community
Browse
Browsing by Subject "Adli Tıp"
Now showing 1 - 20 of 25
Results Per Page
Sort Options
Item Penetrating injury of cranium: a case report(2005) Cumhur TOSUN; cüneyt temiz; Mehmet SELÇUKİ; CELAL BAĞDATOĞLU; Ahmet Şükrü UMURBeş yıldır paranoit şizofreni tanısıyla tedavi altında olan 38 yaşında erkek hasta, işyerinde motorlu testere tablası üzerinde bulunmuş. Fizik muayenede sol oksipilal bölgeden orbita mediyal duvarına kadar ilerleyen büyük , doğrusal tarzda bir parasagittal aktif kanamalı yara gözlendi. Nörolojik muayenede; bilinci kapalı olan hastanın ( Glascow koma skoru yaklaşık 1-3-1; toplanı 5 puan) direkt grafilerinde sol oksipilal bölgeden, orbita mediyal duvarına uzanan lineer bir kemik defekti gözleniyordu. Bilgisayarlı tomografi incelemesinde ayrıca lateral ventrikülü de içine alacak şekilde, sol frontoparietal bölgede büyük bir doku yitimi alanı ve intraserebral hematom vardı. Flaşta acil şartlarda ameliyata alınarak sol frontoparietal kraniyotomi uygulandı. Orta hattın dört santimetre lateralinde, parasagittal yerleşimli doku yıkımı alanı görüldü. Tüm drenaj venleri de yıkıma uğramıştı. Öncelikle hemostaz yapıldı ve daha sonra intraserebral hematom boşaltıldı. Erken posloperatif dönemde, nörolojik tablosunda belirgin değişiklik olmayan hasta , postoperatif birinci haftada sözel uyanlara gözlerini açarak yanıt vermeye başlamıştı. Postoperatif yedinci ayda hastanın gözleri sponlane olarak açıktı ve göz hareketleri ve yazı ile koopere olmaya çalışıyordu. Hasta sağ hemiplejik, afazik ve sağ tarafta derin tendon refleksleri hiperaktifti. Karnofsky performans ölçütüne göre neredeyse 40 puanlık değere ulaşmıştı. Motorlu testereye bağlı kraniyal yaralanma nadir görülen bir olaydır. Dekompresyon gibi cerrahi işlemlerin erken dönemde uygulanması sağkalımı iyileştirmektedir.. Bu dönemde başlanacak uygun antibiyotik tedavisi ve kraniyal infeksiyonlara karşı savaşım önemli noktalardandır. Uygun cerrahi ve medikal tedaviye karşın bu hastalarda mortalile ve morbidile oldukça yüksektir.Item 20.Basım yılında Adli Tıp Dergisi'nin kalitatif ve kantitatif değerlendirilmesi(2006) MEHMET SUNAY YAVUZ; Mahmut AŞIRDİZER; Yıldıray ZEYFEOĞLUAdli Tıp Dergisi, 1985 yılında yayım yaşantısına başlamış, 1998 ve 1999 yıllarında kesintiye uğramış ise de, 2006 yılı itibariyle 20. basım yılına erişmiş ve halen Türkiye'deki adli tıp camiasının en köklü bilimsel yayın organıdır. Adli tıp alanında pek çok bilim insanının bilgilerini ve çalışmalarının ürünlerini paylaşmasına aracı olmuş, yine pek çok yabancı bilim insanının da ülkemiz bilim alanına katkılarına öncülük etmiştir. Bu çalışmanın amacı, Adli Tıp Dergisi' nin bugüne kadar olan yayım profilini inceleyerek, ulusal ve uluslararası bilim dünyasında daha tanınır hale gelmesi için gerekenleri ortaya koymak; derginin ulusal ve uluslararası atıf indekslerinde yer alması için öneriler sunmaktır. Bu amaç ile, Adli Tıp Dergisi' nde 20 yıl boyunca yayınlanmış olan tüm makaleler incelenerek ve atıf indekslerinde yapılan sitasyonlar taranarak, makalelerin türleri, yurtdışı adresli makalelerin sayıları ve nitelikleri, makalelerin yıllara göre dağılımı, Adli Tıp Dergisi' nde yayınlanmış makalelere ulusal ve uluslararası dergilerde yapılmış atıfların sayı ve oranları ile makalelerin diğer özellikleri kalitatif ve kantitatif olarak değerlendirilmiştir. 2001 ve 2002 yıllarında 4 cilt şeklinde ayrı sayı olarak yayımlandıktan sonra, Adli Tıp Dergisi ile birleştiği deklare edilen, Klinik Adli Tıp dergisi de belirtilen kıstaslar doğrultusunda irdelenmiş,Adli Tıp Dergisi' nin yukarda sınırlarını çizdiğimiz amaca yönelik olarak gelecekte daha iyi bir konuma sahip olabilmesi için, bugün sürdürülmekte olan çalışmalara ve gelecekte yapılması gerekenlere ait önerilere yer verilmiştir.Item Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği'ne başvuran trafik kazalarına bağlı yaralanmalar(2006) Ahmet ZİVER; Yıldıray ZEYFEOĞLU; Mahmut AŞIRDİZERBu çalışmada 01.01.2003 tarihinden, 31.12.2004 tarihine kadar olan 24 aylık dönemde Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği’ ne müracaat etmiş olgulara ait adli raporlar incelenerek, bunların içersindeki trafik kazalarının oranının belirlenmesi, trafik kazalarının tipinin, meydana geldiği ayların ve trafik kazası mağdurlarının özelliklerinin sunulması amaçlanmıştır. Yaralanmalar 158 kaza sonucu meydana gelmiş olup, büyük bölümü yaz aylarında meydana gelen kazalarda olmuştu Kazaların çoğunluğu bir aracın başka araç(lar) ile çarpışması (%30.8) şeklinde gerçekleşmişti ve en sık kazaya karışan taşıt cinsi otomobillerdi (%59.1). Kazalar sonucu meydana gelen yaralanmaların yarısından fazlası multipl travmalar şeklindeydi (%54.8). Sonuç olarak, her gün onlarca insanın öldüğü ya da ağır şekilde yaralandığı trafik kazalarının en aza indirilebilmesi için, taşımacılık tercihlerinin değişti-rilmesi, trafik eğitimine hız verilmesi, karayollarında yapısal değişiklikler yapılması, araç güvenliğinin artırılması ve yasal düzenlemelerdeki boşlukların giderilmesi önlemlerinin bir arada ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.Item Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği'ne başvuran olguların değerlendirilmesi(2006) Ahmet ZİVER; Tarık ULUÇAY; Yıldıray ZEYFEOĞLU; Mahmut AŞIRDİZER; M. Sunay YAVUZBu çalışmada, Manisa ve çevresinde meydana gelen adli olguların profilinin tanımlanması amaçlanmış olup; çalışmamızda Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği' ne 01.01.2003 tarihinden, 31.06.2006 tarihine kadar olan 42 aylık dönemde müracaat etmiş 723 kişiye ait adli raporlar retrospektif olarak incelenmiş ve bu olgular olay türü, yaş, cinsiyet, anabilim dalı polikliniğine müracaat zamanları, gönderen adli makamlar ve adli raporlarda verilen kararlar yönünden değerlendirilmiştir. Olguların 558 (% 77.2)' i erkek, 165 (% 22.8)' i ise kadındı. Olgular 21-30 yaş grubunda yoğunlaşmıştı. 2006 yılının ilk 6 aylık bölümünde yer alan 118 olgu kapsam dışı bırakılarak ve 2003-2004-2005 tam yılları esas alınarak yapılan değerlendirmede; olguların büyük bölümünün polikliniğimize yaz aylarında (n=185; % 30.6), en fazla ise temmuz (n=74; %12.3) ayında gönderildiği görülmektedir. Olguların büyük bölümünü, yaralama eylemine bağlı başvuruların (% 42.4 ; n=307) ve trafik kazaları sonucu yaralanmaların (% 38.4; n=278) oluşturduğu saptanmıştır. Adli olaylarda bölgesel profillerin belirlenmesi, bu tür olayları en aza indirme çabalarına yönelik düzenlemelerde çıkış noktası olarak kullanılabileceği gibi bu veriler ışığında eğitim çalışmalarına da yön verecektir.Item Akrep sokması ve immun serum-tetanus aşısı uygulaması sonrasında gelişen bir akut sensori-motor polinöropati olgusu(2007) Nurşen KÖMÜRCÜLÜ; Ebru Ergin Bakar BAKAR; Hatice MAVİOĞLUHayvan sokmalarında uygulanan serum ve toksinler immunojenik ajanlardır. Akut enflamatuar polinöropatiyi de içeren bir dizi immun nörolojik hastalığa neden olabilirler. 43 yaşında erkek olgu, akrep tarafından sokulma ve akrep serumu ile tetanus aşısı uygulamasından 10 gün sonra ortaya çıkan ekstremitelerde parestezi ve güçsüzlük yakınması ile başvurdu. Olguya klinik ve laboratuvar bulguları ile akut sensorimotor polinöropati tanısı konuldu. IVIG tedavisi uygulandı ve klinik bulgular geriledi. Akut sensorimotor polinöropati'nin olaydan 10 gün sonra ortaya çıkması nedeni ile bu tablonun toksine değil, akrep serumu ya da tetanus aşısının oluşturduğu immun yanıta bağlı olduğu düşünüldü. Akrep serumu uygulaması sonrası bildirilen hiçbir polinöropati olgusunun olmaması ve tetanus aşısından sonra da çok nadir görülmesi nedeni ile olgu sunulmaya değer bulundu.Item Case report: The evaluation of a complex medico-legal case with syncope, diffuse subcutaneous emphsema, bilateral pneumothorax, and eustachian valve(2007) Mahmut AŞIRDİZER; M. Sunay YAVUZ; Ertuğrul TATLISUMAK; Yıldıray ZEYFEOĞLUBir yaralanma meydana geldiğinde onun nedeninin tanımlamak medikal araştırıcıların en önemli görevlerinden biridir. Bir yaralanma çocuk istismarı gibi bir şiddet, ev kazaları gibi bir kaza, yüksekten atlamalar gibi bir intihar teşebbüsüne bağlı olabileceği gibi bir hastalığı da izleyebilir. Keza iatrojenik olarak da meydana gelebilir. Mediko legal tanı gelişimi her zaman kolay değildir, özellikle çocuk bir kurbansa. Ananez ve çocuk ve ailesinin davranışlarının gözlenmesi çok önemli olsa da teşhis için daima yeterli değildir. Bu makalede sunulan olgu 9 yaşında bir erkek çocuktur. O evinin banyosunda bayıldıktan sonra Manisa Devlet Hastanesi1 nde yatırılmıştır. Hastane girişinde, bilinçsiz, TA: 180/110 mmHg, nabız 180/dakika, solunumu yüzeyel olarak saptanmış ve kafada, sağ frontal bölgede 2 cm çaplı dairevi sıyrık tanımlanmıştı. Olgu endotrakeal entübasyon sonrasında Celal Bayar üniversitesi Hastanesi1 ne sevkedilmişti. Üniversite hastanesi'nde senkop, boynunda, göğsünde ve karnında yaygın cilt altı amfizemi, bilateral pnömotoraks teşhis edilmişti. Ekokardiografide Östakian Valf saptandı. Hasta taburcu edildikten sonra adli rapor düzenlenmek üzere Adli Tıp Anabilim dalı'na gönderildi.Sunulan makalede östakian valfı,yaygın cilt altı amfizemi ve bilateral pnömotorakslı bir olgunun mediko legal değerlendirilmesini ve tarvam,hastalık,medical malpraktis veya komplikasyon arasındaki klinik görüşler arasında esas sebebin medikol legal tanısındaki zorlukları sunmaktayız.Item Robbery-related homicides of taxi drivers in three big cities of Turkey between 1996 and 2006(2010) Şenal Berna ERASLAN; Nergis Canturk; Zafer Karadeniz; Mahmut AŞIRDİZER; Mehmet Sunay YAVUZAmaç: Taksi şoförü cinayetleri, meslekle ilişkili cinayetler arasında en yüksek yaygınlığa sahiptir ve bu cinayetlerin çoğunun altında yatan sebep gasptır. Sunulan çalışmanın amacı, gasp amaçlı taksi şoförü cinayetlerini, bu cinayetlerde yer alan kurban ve saldırganların özelliklerini araştırmak ve bu cinayetleri azaltabilecek güvenlik önlemlerini tanımlamaktır.Hastalar ve Yöntemler: 1996-2006 yılları arasında İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinde gasp amacıyla öldürülmüş taksi şoförlerine ait otopsi, olay yeri inceleme, güvenlik ve ölüm raporları incelendi.Bulgular: Toplam 109 taksi şoförü (tümü erkek; ort. yaş 41.6±12) gasp amacıyla öldürülmüştü. Kurbanların çoğu gece ve akşam saatlerinde (n=80; %90.9) (p<0.01) ve kenar mahallelerde (n=53, %52.48), (p<0.01) öldürülmüştü. Ateşli silahlar en sık kullanılan silahlardı (n=60, %55.05; p<0.01) ve öldürücü yaraların çoğu baş bölgesindeydi (n=61, %41.78; p<0.01). Taksilerde bulunan güvenlik önlemleri, taksi şoförü cinayetlerinin önlenmesinde yeterli olmamıştı.Sonuç: Teknolojik güvenlik cihazlarının kullanımı taksi şoförlerinin güvenliğinin sağlanmasında önemli bir yer tutmakla birlikte, bu problemin kesin çözümünün silahlanmanın önlenmesi ile mümkün olabileceğini düşünmekteyiz.Item Incorrect identification in forensic medicine (wrong conclusion): A case report(2010) Yıldıray ZEYFEOĞLU; Tarık ULUÇAY; MEHMET SUNAY YAVUZ; Mahmut AŞIRDİZERMuayene edilen hastalarda bulunan lezyonların doğru tanımlanması, adli tıp uygulamaları kadar hekimlik mesleğinde de son derece önemlidir. Ancak, pratisyen ve klinisyen hekimler çoğu zaman kendilerine başvuran hastalardaki lezyon ve bulguları tanımlama ve bunları kayıt altına alma konusunda gereken önemi göstermemekte, lezyonları eksik ya da hatalı olarak tanımlamakta, bu da özellikle adli olgu niteliği taşıyan travmatik olayların yorumlanmasında ve yargılanma aşamasında doğru kararların oluşmasına engel teşkil etmektedir. Bu yazıda, trafik kazası sonucu müracaat ettiği hastanede yapılan ilk muayene sırasında göğüs üzerinde saptanan lezyon ?ray şeklinde ekimoz? olarak tanımlanmış, dolayısıyla adli makamlar tarafından ?şiddet veya istismara maruz kalmış olabileceği? düşüncesi ile şüpheli olarak değerlendirilmiş ve çözümlenmesi amacıyla anabilim dalımıza gönderilmiş dokuz yaşında bir erkek çocuk olgusu, adli tıbbi çözümleme yönünden irdelenmiştir. Hasta ile ilk karşılaşan hekimlerin adli olguların değerlendirmesinde yeterince dikkat, özen veya önem göstermemeleri ya da gerekli bilgi donanımına sahip olmamaları sonucunda neden olabilecekleri adli yorum ve yargı hatalarına bir örnek teşkil eden olgu, konunun önemi nedeniyle ilginç bulunarak sunulmuştur.Item Medico-legal importance of nonsexually transmitted condyloma acuminatum in two children(2011) Tarık ULUÇAY; Yeşim TUYJİ; Mehmet Gökhan DİZDAR; Yıldıray ZEYFEOĞLU; MEHMET SUNAY YAVUZ; Mahmut AŞIRDİZERGiriş: Kondiloma aküminatanın etkeni insan papillomavirüsü (HPV) dür. Kondiloma aküminata erişkinlerde yaygın olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biridir. Çocuklarda görülmesi nadir olup, cinsel istismara eşlik edebilmektedir. Olgular: Bu makalede, cinsel istismarı kurbanı olarak adli muayene için gönderilmiş, kondiloma aküminatalı iki çocuk olgu sunulmuştur. Biz bu olguların her ikisinde cinsel istismarın adli-tıbbi kanıtlarının bulunmadığı sonucuna ulaştık. Olgularda cinsel yol dışındaki olası bulaşma yolları araştırıldı. Tartışma: Türk Ceza Kanunu’nun 280. maddesine göre, klinisyenler kondiloma aküminatalı tüm çocukları, şüpheli cinsel istismar olguları olarak yasal mercilere bildirmekle yükümlüdür. Bu genellikle bir sosyal probleme yol açmakta; çocukların babaları veya erkek kardeşleri yasal merciler ve aile bireyleri önünde şüpheli olarak istenmeyen davranışlara maruz kalmaktadırlar. Sonuç olarak, benzer olgularla karşılaşan doktorların, öncelikle olguları adli tıp bölümlerine danıştıktan sonra adli tıp uzmanının olayın çocuğun cinsel istismarı kararını takiben adli makamlara bildirmesi gerektiğini düşünmekteyiz.Item HORMESİS: TOKSİK AJANLARIN DÜŞÜK DOZLARINA UYUM SAĞLAMADA ÖNCÜL FENOMEN(2012) Selim UZUNOĞLU; Aslı KISIMHormesis, toksik maddelerin düşük konsantrasyonlarında yaşamı devam ettirebilmeyi ve bu maddelere karşı geliştirilen adaptif olguları açıklamak için öne sürülen bir kavramdır. Bu kavram, toksik molekül ve ortam şartlarının hem yaşamı destekleyici hem de yok edici iki zıt etkiye (bifazik etki) sahip olduğunu ifade eder. Toksik ajanların düşük dozları ile aktifleşen hormesis mekanizması, canlılara adaptif cevap kazandı- rır. Hücrelerdeki adaptif cevabın özel bir şekli olan hormesiste, koruyucu proteinler, antioksidan enzimler ve şaperon proteinleri rol alır. Hormetik uyaranlara bağlı olarak artış gösteren bu moleküller, hücrenin ayakta kalmasını destekler. Hormetik uyaranlar, cevaplar ve bunların düzenlenmesi, hormetik sistemin bileşenlerini oluşturur. Organizmalardaki hormetik olayların moleküler ve hücresel seviyede anlaşılması; yeni ilaçların geliştirilmesinde, hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde yeni ufuklar açacaktır. Ayrıca son yıllarda toksik ajanların hormetik davranışları, mahkemeye delil olarak sunulmaya başlanmış, büyük ceza indirimleri sağlanmış veya davalar dü- şürülmüştür. Dolayısıyla maruz kalınan toksik maddenin doz cevap ilişkisinin yorumlanmasında bilirkişiler ve yargıçlar, hormesis olgusunu dikkate almalı ve toplanan deliller bu olgu ışığında değerlendirilmelidir.Item Kimliklendirme için kulak kepçesi morfolojisinin kullanılabilirlik sınırlarının tanımlanması(2012) MEHMET SUNAY YAVUZ; Ertuğrul TATLISUMAK; Beyhan ÖZYURT; Mahmut AŞIRDİZERAmaç: Bu çalışmada, pozitif ve negatif kimliklendirme için kulağın morfolojik görünümünün kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi ve deneyimli gönüllüler tarafından çıplak gözle tespit kullanılarak kulak kimliklendirmesinde doğruluk oranlarının belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Bu çalışma üç aşamada uygulandı: 30 erkek ve 30 kadın gönüllünün (18-26 yaş arasında) 120 kulak görüntüsünün (60 sağ ve 60 sol) toplanması, kimliklendirme deneyimi olan 20 gönüllünün yorumları ve SPSS-11 İstatistik Programı ile istatistiksel analiz. Bulgular: Doğru cevap oranları orantısal hesaplama ile % 86,5 ve olasılık hesaplamasıyla %99,73 olarak bulundu. Yanlış cevapların toplam oranı erkek gönüllülerde orantısal hesaplama ile % 12,5, olasılık hesaplamasıyla % 0,25 iken, kadın gönüllülerde sırasıyla orantısal hesaplama ile % 14,5, olasılık hesaplamasıyla % 0,29 idi (p>0,05). Yanlış cevapların toplam oranı sol kulakta, sağ kulaktan iki kattan daha fazlaydı. Sonuç: Çıplak gözle kulak görüntülerinin bire bir karşılaştırması, şüpheli kişiler arasında suçun fail(ler)inin ayırt edilmesi için, polis memurları tarafından uygulanan ilk elemenin bir bölümü olarak kullanılabilir.Item Double acute appendicitis in appendical duplication(2013) hasan aydede; Yamac ERHAN; Semra ŞAHİN TUTCUAppendiks vemiformis duplikasyonu nadir bir doğumsal anomalidir ve genellikle laparotomi esnasında tesadüfensaptanır. Apendikslerin birinin diğerine ve çekuma göre lokalizasyonunu tanımlamada ve aynı zamanda duplikas-yonun boyutunu göstermede modifiye Cave ve Wallbridgesınıflaması kullanılır. Bu yazıda akut karın ağrısı nedeniylelaparotomi uygulanan 45 yaşında bir hasta sunuldu. Ope- rasyon bulguları, apendiks duplikasyonu ile birlikte çift akut apandisit şeklinde idi. Tip B duplikasyon olması nede-niyle apendiksler ayrı ayrı alındı. Apendektomi en sık uy-gulanan abdominal cerrahi olması nedeniyle tüm cerrahlarbu nadir klinik antiteyi akılda tutmalıdırlar.Item KULAK KEPÇESİ MORFOLOJİSİNDEN KİMLİKLENDİRMEDE GÖZLEMCİ CİNSİYETİNİN ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI(2013) MEHMET SUNAY YAVUZ; Beyhan ÖZYURT; Mahmut AŞIRDİZER; Ertuğrul TATLISUMAKAmaç:Yüz görüntü tanımlaması adlikimliklendirmenin önemli birparçasıdır. Adli tıp uygulamalarında,bu metot, olay yerindekişüphelilerin yüzünün tanımlanması,yüz tanımlamasındanözelliklerin tespiti ve şüphelilerinyüz görüntülerini bir kriminalveri tabanı ile karşılaş-tırmak için kullanılmaktadır.Görsel algı ve idrak etmedesıklıkla cinsiyet farklılıklarınınbelirgin etkileri bildirilmiştir.Bu çalışmanın amaçları, deneyimsizgönüllüler tarafındançıplak göz ile kulak kepçesişekillerinin morfolojik görünü-münün kullanımı ile kulaktankimliklendirmeninin doğrulukoranlarını tespit etmek ve erkek-kadıngözlemcilerin doğrulukoranlarını karşılaştırmaktır.Yöntemler:Bu çalışma üç aşamada uygulandı:30 erkek ve 30 kadın gö-nüllünün (18-26 yaş arasında)120 kulak görüntüsünün (60 sağve 60 sol) toplanması, kimliklendirmedeneyimi olmayan 100 gö-nüllünün (50 erkek ve 50 kadın)gözlemleri ve SPSS-11 İstatistikProgramı ile istatistiksel analiz.Bulgular:Doğru cevap oranları orantısalhesaplama yöntemi iletüm gözlemciler için %84,9(SD:13,43), erkek gözlemcileriçin %84,1 (SD:11,68), kadıngözlemciler için %85,7(SD:15,05) olarak hesaplandı.Erkek gözlemciler ve kadıngözlemciler arasında doğrulukoranları farkı istatistiksel olarakanlamlı değildi (p>0,05).Sonuç:İdrak etmeye yönelik görevlerde,kadın ve erkeklerin farklılıklarıiyi bilinmekte ise de,cinsler arasında kulak kepçesiimajlarından kimliklendirme yeteneğindebir fark bu çalışmadatespit edilememiştir. Her ikicinsiyetten adli bilimciler, aynıgüvenilirlik ile kulak kepçesindenkimliklendirmede hizmetverebilirler.Item ULUSLARARASI VE TÜRKİYE HENTBOL FEDERASYONLARI OYUN KURALLARINDAN, MADDE 4:9'UN TIBBİ VE ADLİ YÖNDEN TARTIŞILMASI(2013) Hikmet VURGUN; Aytaç KOÇAK; Ekin Özgür AKTAŞ; Serkan ÇınarlıHer spor dalında yaralanma ve sakatlanma riski vardır. Ancak bu risklerin tamamen yok edilmesi veya azaltılmasına yönelik kuralların konulması ve önlem alınması o spor dalıyla ilgili federasyonların görevidir. Bu riskler futbol, hentbol, buz hokeyi, basketbol, vb. birbiriyle yakın temas halinde bulunan spor dallarında daha belirgindir. Bu nedenle bu tür spor dallarında yaralanma ve sakatlanmaları azaltmak için önlemler alınmaktadır. Örneğin, futbolda tekmelik ve tozluk takma zorunluluğu, buz hokeyinde kalecinin kask ve tam yüz koruması kaskı, diğer oyuncuların da yüz koruma kaskı giyme zorunluluğu, ayrıca boksörlerin dişlik takma zorunluluğu vardır. Daha birçok spor dalında buna benzer koruma tedbirleri bulunmaktadır. Bu derlemenin konusu; hentbol sporunda Uluslararası ve Türk Hentbol Federasyonu tarafından konulan oyun kuralları madde 4:9da belirtilen kask ve yüz koruyucu takma yasağı dır. Maske ve yüz koruyucusunun yasaklanması- nın hukuka aykırı olup olmadığı ve tıbbi sakıncaları tartışılmış, en azından kaleciler için yüz ve kafa travmalarını engelleyecek, oyun düzenini bozmayacak ve rakip için tehlike oluşturmayacak yeni bir düzenleme yapılmasının gerekliliği ve Hentbol Federasyonunun bu konuya dikkatinin çekilmesi amaçlanmıştır.Item The analysis of medico-legal deaths in adolescents and teenagers in Izmir (Turkey)(2014) M. DALGIÇ; M. ASIRDİZER; M.S. YAVUZ; Y. ZEYFEOĞLU; T. ULUCAY; G. TATAR; M. KÖKERAmaç: Bu çalışmada, İzmir (Türkiye)de meydana gelmiş 10-19 yaş arası mediko-legal ölümlerin ölüm sebeplerine göre analizini yapmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, Adli Tıp Kurumu İzmir Morg İhtisas Dairesinde, 1 Ocak 2010-31 Aralık 2012 arasındaki üç yıllık dönemde otopsisi yapılmış 10-19 yaş arasındaki 232 mediko-legal ölüme ait otopsi raporları retrospektif olarak gözden geçirildi. Olgular, yaş, cinsiyet, ölüm sebepleri, ölümün orijinleri ve toksikolojik analiz bulguları yönünden değerlendirildi. Elde edilen veriler sınıflandırıldı ve istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Olguların %75.4ü erkekti. Ölümlerin büyük çoğunluğu (%91.8) dış nedenler, özellikle trafik kazaları ve ev kazaları ile ilişkili olup; bunu intiharlar (%24.6) ve cinayetler (%13.4) izlemekteydi. İntiharların çoğu (%59.6) ası şeklinde uygulanmış; cinayetlerin çoğu (%51.6) ateşli silahlar ile gerçekleşmişti. Doğal ölümler, tüm ölümlerin yalnızca %7.3ü olup, onların %41.2si akut myokard enfarktüsüne bağlı idi. Sonuç: Ölümlerin büyük çoğunluğu dış nedenler ve özellikle taksirli (kaza kaynaklı) ölümler ile ilişkili bulundu. Kazi ölümler içersinde trafik kazaları ve ev kazalarının rolü değerlendirildiğinde, trafik kazaları ve ev kazalarının önlenmesi için çalışmaların önemli ölçüde bu yaş grubundaki ölümleri azaltacağı söylenebilir. Ayrıca, ergenler ve gençler için psikolojik destek sağlamak için kurulmuş ücretsiz gençlik danışma merkezlerinin sayısının arttırılmasının bu yaş grubunda ölümleri azaltacağını düşünüyoruz.Item Zmir'de yapılmış mediko-legal otopsilerde büyük damar yaralanmaları saptanan olguların değerlendirilmesi(2014) Yıldıray ZEYFEOĞLU; MEHMET SUNAY YAVUZ; Mehmet Tunahan ALTUNDAĞ; Mahmut AŞIRDİZER; Tarık ULUÇAY; Mustafa DALGIÇ; Murat KÖKERAMAÇ: Bu çalışmada İzmirde yapılan mediko-legal otopsilerde büyük damar yaralanması saptanan olguların özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: 1 Ocak 2010 - 31 Aralık 2012 tarihleri arasındaki 3 yıllık sürede, İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığında otopsisi yapılan tüm olguların raporları retrospektif olarak gözden geçirilmiştir. Büyük damar yaralanması saptanan olgularda, yaş, cinsiyet, yaralanmanın lokalizasyonu, yaralanmanın tipi, olay yerinde ölüm oranı, olayların aylara ve mevsimlere göre dağılımı, orijin, yaralanan büyük damarlar ve eşlik eden organ lezyonları değerlendirilmiştir. İstatistiksel hesaplamalar için SPSS 15.0 programı kullanılmıştır. BULGULAR: Toplam 6174 mediko-legal otopsinin 365inde (%5.9) büyük damar yaralanmaları saptanmıştı. Bu olguların %83.8i (n=306) erkek, %16.2si (n=59) kadındı. Olgular 11-88 yaş arasında dağılmakta olup, yaş ortalaması 41.2±15.9 olarak saptandı. 202 olguda büyük arterlerde, 46 olguda büyük venlerde ve 117 olguda ise hem büyük arter hem de büyük venlerde yaralanma tespit edilmişti. 39 olguda büyük damar yaralanmalarına kardiyak yaralanma da eşlik etmekteydi. 365 olgunun 120si (%32.9) ateşli silah, 107si (%29.3) kesici-delici alet, 99u (%27.1) trafik kazası, 39u (%10.7) ise diğer künt travma yaralanmalarına maruz kalmışlardı. Olguların büyük çoğunluğu (n=253; %69.3) olay yerinde ölmüştü. SONUÇ: Literatürde klinik olarak büyük damar yaralanmalarını tanımlayan pek çok çalışma olmasına karşın, büyük damar yaralanmaları ile ilişkili ölümleri ele alan sınırlı sayıda kaynak bulunmaktadır. Çalışmamızın sınırlı sayıdaki literatür bilgisine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Item Künt veya penetran kardiyak yaralanma sonucu ölümlerin retrospektif değerlendirilmesi(2015) Mustafa DALGIÇ; Murat KÖKER; Tarık ULUÇAY; MEHMET SUNAY YAVUZ; Mehmet Tunahan ALTUNDAĞ; Yıkdıray ZEYFEOĞLU; Mahmut AŞIRDİZERAMAÇ: Bu çalışmada İzmirde yapılan otopsilerde künt veya penetran kardiyak yaralanma sonucu ölümlerin özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: 1 Ocak 2010 - 31 Aralık 2012 tarihleri arasındaki 3 yıllık sürede, İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığında otopsisi yapılan tüm olguların raporları retrospektif olarak gözden geçirilmiştir. Künt veya penetran kardiyak yaralanma sonucu öldüğü saptanan olgularda, yaş, cinsiyet, yaralanmanın lokalizasyonu, yaralanmanın tipi, olay yerinde ölüm oranı, olayların aylara ve mevsimlere göre dağılımı, eşlik eden organ lezyonları, iç kanama miktarları ve toksikolojik analiz sonuçları değerlendirilmiştir. İstatistiksel hesaplamalar için SPSS 15.0 programı kullanılmıştır. BULGULAR: Toplam 6174 otopsinin 209unda (%3,4) ölüm künt veya penetran kardiyak yaralanma sonucu meydana gelmişti. Bu olguların %81,3ü (n=170) erkek, %18,7si (n=39) kadındı. Olguların yaş ortalamaları 37±15,5 (erkek olgularda: 37,3±15,3, kadın olgularda: 35,5±16,5) olarak saptandı. Kardiyak yaralanmalar olguların 150sinde (%71,8) tek bir odacığı ilgilendirirken, 59unda (%28,2) birden fazla odacık yaralanması bulunmaktaydı. 133 olguda sol ventrikül, 112 olguda sağ ventrikül, 58 olguda sağ atrium, 44 olguda sol atrium yaralanması tanımlanmış; hiçbir olguda aurikula yaralanması tanımlanmamıştı. 209 olgunun 91i (%43,5) kesici-delici alet, 80i (%38,3) ateşli silah, 19u (%9,1) trafik kazası, 19u (%9,1) ise diğer künt travma yaralanmalarına maruz kalmışlardı. Olguların yaklaşık ¾ü (n=159; %76,1) olay yerinde ölmüştü. SONUÇ: Çalışmada kalp yaralanmalarının mortalite oranlarının hala yüksek olduğu tespit edilmiştir. Hastane öncesi bakım hizmetlerinin daha iyi ve daha hızlı hale getirilmesi konusunda yapılacak çalışmaların mortalite oranlarını düşürebileceğini düşünmekteyiItem Türkiye’den Adli Tıp Alanında Yapılmış Yayınların Bibliyometrik Analizi(2022) MEHMET SUNAY YAVUZ; Volkan Zeybek; Gökmen KARABAĞAmaç: Bu bibliyometrik çalışmanın amacı, Türkiye’den 40 yıllık bir dönemde, adli tıp alanında yayınlanmış uluslararası makalelerin konu başlıklarının, yayın sayısındaki değişimin, yapılan atıfların ve yayınlandıkları dergilerin analiz edilmesidir. Yöntem: Web of Science (WoS) veri tabanlarına dahil edilen 1980-2020 yılları arasındaki yayınlar değerlendirildi. WoS veri tabanında, Web of Science Category alanına “legal medicine” ve ülke alanına “Turkey” yazılarak WoS içindeki tüm indeksler dahil edilerek 1980-2020 yılları seçilerek yapılan aramada sunulan çalışmaların içinde sadece “document type: article” olanlar çalışmamıza dahil edilmiştir. Bulgular: Türkiye’den adli tıp alanında yapılmış 613 makale olduğu, en fazla yayının (%10) 2016 yılında olduğu ve en çok makalenin yayınlandığı derginin “Forensic Science International” olduğu anlaşılmıştır. Makalelerin toplam 6202 atıf aldığı, en çok atıfın 760 (%12,2) atıf ile 2020 yılında yapıldığı anlaşılmıştır. En sık kullanılan anahtar kelimelerin “forensic science” (%21,8), “autopsy” (%10,9) ve “Turkey” (%8,4) olduğu gözlenmiştir. Yazarların bağlı olduğu kurumlara bakıldığında; 879’unun (%57,1) Türkiye’deki üniversiteler, 194’ünün (%12,6) Adalet Bakanlığı, 134’ünün (%8,8) Sağlık Bakanlığı olduğu görülmüştür. Sonuç: Bu çalışma, adli tıpla ilgili 40 yıllık süreçte Türkiye’den araştırmacıların yaptığı makalelerin bütüncül bir değerlendirmesini yapan ilk çalışmadır. Yıllar içinde adli tıp alanında yaşanan zorluklara rağmen, bu alanda yapılan çalışmaların sayısının arttığı ve bu çalışmalara yapılan atıfların da arttığı ortaya konmuştur.Item Adli Olguların Kadına Yönelik Şiddet Hakkındaki Tutumları ve Etkileyen Faktörler(2022) Volkan Zeybek; Kemalettin Acar; AYŞE SEYDAOĞULLARI BALTACIAmaç: Bu çalışma, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na başvuran adli olguların kadına yönelik şiddete yönelik tutumlarını belirlemeyi ve şiddete yönelik tutumlarını etkileyen değişkenleri araştırmayı amaçlamaktadır. Metod: Araştırmaya katılan 152 gönüllü adli olgu tarafından, toplam 45 sorudan oluşan, olguların sosyodemografik özellikleri, şiddet görme durumu, kim tarafından şiddet gördüğü ve şiddetin türü ile İSKEBE Kadına Yönelik Şiddet Tutum Ölçeği doldurulmuştur. Bulgular: Katılımcıların cinsiyete göre İSKEBE ölçeği toplam puan ve kimliğe yönelik tutumlarıyla ilgili alt grup ortalamaları kadınlarda istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek bulunmuştur. Bekar olanların, öğrenim durumu hem kendisi için hem de eşi için lise ve üzeri olanların ve il merkezinde yaşayanların toplam puan ve her iki alt grup ortalaması istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek bulunmuştur. Çocuk sahibi olmayanların toplam puan ve bedene yönelik tutumlarıyla ilgili alt grup puan ortalaması istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Travmatik bir süreç yaşamış olan adli olguların kadına yönelik şiddet ile ilişkili tutumlarının ve bu tutumları etkileyen faktörlerin değerlendirildiği çalışmamızda, toplumdaki başka grupların değerlendirildiği çalışmalarla genel olarak benzer bulgular ortaya çıkmıştır. Kadına yönelik şiddetle ilişkili tutumları değiştirmek için, öncelikle toplumsal cinsiyet rollerine yönelik, özellikle erkeklerin kadınlara yönelik cinsiyetçi ve ataerkil tutumları göz önüne alınarak, toplumun her kesimini kapsayan eğitim politikalarının önemli olacağını düşünülmüştür.Item Tedavi Sürecindeki Bağımlıların Sentetik Kannabinoid \rKullanım Özellikleri ve Algıları(2022) Yasemin SANAL ÖZCANAmaç: Bir maddenin kim tarafından, hangi formda tüketildiğinin, bu maddenin hangi maddeler ile birlikte kullanıldığının, kullanım sıklığının, \rkullanıcıda yarattığı etkilerin ve kullanımdan beklentilerin bilinmesi bu maddeler ile mücadeledeki etkinliği önemli derecede etkilemektedir. \rBu bağlamda bu sosyal betimleyici çalışma ile sentetik kannabinoid (SK) kullanıcılarının sosyodemografik özelliklerinin, uyum sorunlarının, \rintihar girişimi ve kendine zarar verme davranışlarının, SK kullanım geçmişleri, paternleri ve etki beklentilerinin yanı sıra bu maddelere ilişkin \ryaklaşım ve algılarının ortaya konması amaçlanmıştır.\rYöntem: Çalışma, araştırmacı tarafından oluşturulan yapılandırılmış ve yarı-yapılandırılmış soruları içeren formun, madde kullanım tedavisi \rgörmekte olan 70 erkek hastaya birebir görüşme yoluyla uygulanması ile gerçekleştirilmiştir.\rBulgular: Katılımcıların %41’inin (n=29) herhangi bir işte çalışmadığı, %60’ının (n=42) okul terki olduğu, askerlik sürecinde çürüğe ayrılma \r(%7,1) ve disiplin (%17,1) gibi sorunlarla karşılaştıkları ve katılımcılardan 51’inin ilişkilendirildiği 71 suç olduğu görülmüştür. Katılımcıların \r%12,5’inin (n=9) kullandığı ilk uyuşturucu madde SK’dir. %24’ü (n=17) SK kullanımına bağlı yaşadıkları olumsuz yan etkiler yüzünden acile \rbaşvuru gerçekleştirmişlerdir. Katılımcıların %5,7’sinin SK kullanımını bırakabileceklerine dair ümitleri çok düşük ya da yoktur.\rSonuç: Çalışma sonucunda katılımcıların geçmiş eğitim ve askerlik süreçlerinde sorunlarının olması, yoğun adli sorunlar yaşamaları, madde \retkisine bağlı sağlık sorunlarının bulunması gibi çeşitli durumlar görülmüştür. Hem önleyici/tedavi edici çalışmaların iyileştirilmesi hem de \rsağlık ve adli personelin SK’lerin kullanıcıları ve etkileri hakkında bilgilendirilmesi gerekliliğinin öne çıktığı düşünülmektedir.