Araştırma Çıktıları | TR - Dizin
Permanent URI for this community
Browse
Browsing by Subject "Analitik"
Now showing 1 - 20 of 31
Results Per Page
Sort Options
Item Batı Anadolu'da yayılış gösteren Crocus L. (Iridaceae) taksonlarının RAPD ve ISSR DNA markırları yardımıyla ve içerdikleri uçucu bileşikler bakımından incelenerek sınıflandırılması(2006) Levent Şık; Canan KARAMENDERES; Teoman Kesercioğlu; Muhammed Bahattin TANYOLAÇ; Feyza CandanBu çalışmada Czocus L. cinsine ait Batı Anadolu'da doğal yayılış gösteren 19 takson ele alınmıştır. 19 taksona ait 56 örnek arazi çalışmaları ile toplanmıştır. Bitkiler Flora of Turkey' e göre tayin edilmiş, morfolojik ölçüm ve gözlemleri yapılmıştır. 56 örneğin genç yapraklarından DNA izolasyonu yapılmış ve izole edilen DNA'larm RAPD ve ISSR primerleri ile PCR amplifıkasyonlan gerçekleştirilmiştir. Bireylerin DNA polimorfizminden yararlanarak genetik uzaklıklar hesaplanmış ve akrabalık ilişkileri dendrogram aracılığı ile belirlenmiştir. Buna göre genetik olarak en yakın iki takson C. pulchellus (Çanakkale-Yenice'den toplanan örnek) ve C. chrysanthus (Manisa-Spil Dağı, Turgutalp Köyü yakınından toplanan örnek) iken genetik olarak en uzak iki takson ise C. antalyensis (Kütahya-Domaniç'ten toplanan örnek) ile C. fleischeri (Manisa-Kırkağaç'tan toplanan örnek) olduğu saptanmıştır. Toplanan örneklerde, Crocus cinsinin yüksek varyasyon gösterdiği, elde edilen DNA polimorfîzmi ile saptanmıştır. Yapılan DNA analizleri, cinsin Flora of Turkey' deki sınıflandırmasını tam olarak desteklemediği görülmüştür. GC/MS (gaz kromatografisi) analizleri sonucunda kantitatif olarak izoforon (18 taksonun 6'smda), 4-ketoizoforon (18 taksonun 12'sinde) ve 2,2,6-trimetil,-1.4-siklohekzandion (18 taksonun 7'sinde) içerikleri saptanmıştır. Taksonlar içerisinde sadece C. pallasii subsp. pallasii alttürünün stigmalarmda safranal belirlenmiştir. Ayrıca C. candidus türünde diğerlerinden farklı olarak öjenol saptanmıştır. Sonuçta morfolojik olarak incelenen taksonlar arasında ve içinde bazı farklılıklar belirlenmiştir. Diğer taraftan DNA analizleri ile elde edilen bulgular cins içinde büyük bir genetik varyasyonun varlığına işaret etmiştir. Bu durum da Crocus cinsinin gen merkezlerinden en önemlisinin Türkiye olabileceği görüşünü desteklemiştir. Uçucu bileşiklerin analizinden sağlanan bilgilere göre Batı Anadolu'da yayılış gösteren bitkilerin safranal açısından önemsiz olduğu ve uçucu bileşiklerin cinsin sınıflandırmasında katkıda bulunmasının pek mümkün olmadığı görülmüştür.Item Synthesis and spectroscopic characterization of new $[Cu(^{tBu} salpphen)]_2,[MoCl_2(salpphen)]_2$ complexes and $Sn_2Cl_8(^{tBu}salpphen).2HNEt_3$ adduct(2007) Pelin SÖZEN; FUNDA DEMİRHAN; Yurdanur AkgülTetradentate Schiff base ligands, which were derived from the condensation of phenylenediamine with salicylaldehyde [salpphenH2: N,N'-p-phenylene-bis(salicyclideneimine)] or 3,5-di-tert-butyl-2-hydroxybenzaldehyde $[^{tBu} salpphenH_2$: N,N'-p-phenylene-bis(3,5-di-tert-butylsalicylidene)] and their complexes of Cu(II), Mo(IV) and adduct of Sn(IV) were synthesized and characterized by $^1H-NMR$, $^{13}C-NMR$, and IR spectroscopic methods, mp, elemental analysis, and magnetic susceptibility. According to these data probable structures were assigned to these complexes and adduct. These are of the formula $[Cu(^{tBu} salpphen)]_2$ and $[MoCl_2(salpphen)]_2$ , and $Sn_2Cl_8(^{tBu}salpphen).2HNEt_3$. [Cu(tBusalpphen)]2 was prepared by the reaction of the metal salt with the tJ5usalpphenH2 Schiff base ligand in EtOH. $[MoCl_2(salpphen)]_2$ was synthesized by reactions of $[MoCl_4(CH_3CN)_2]$ with the salpphen$H_2$ Schiff base ligand in THF. The Schiff base adduct $Sn_2Cl_8(^{tBu}salpphen).2HNEt_3$ was synthesized by the reaction of $SnCl_4$ with the $^{tBu}SalpphenH_2$ Schiff base ligand in the presence of $NEt_3$ in toluene.Item İnsan saçında bulunan (Manisa İlinin üç farklı yerleşim bölgesinde) bazı ağır metallerin ICP-OES yöntemi ile tayini(2009) İlkay Nur Can; Selim UZUNOĞLU; V. Nüket TİRTOM; Gökhan EDGÜNLÜ; YÜKSEL ABALIBu çalışmada, Manisa ilinin sanayi bölgesi, şehir merkezi ve kırsal kesimde çalışan ve/veya yaşayan insanlar arasından seçilen gönüllü grupların ense bölgelerinden alınan saç örneklerinde As, Cd, Cr, Fe, Pb, Hg, Zn, Mn, Se element düzeylerinin saptanması ve bu bölgelerde periyodik karşılaştırmalı ağır metal izlemesi yapabilmek için ön verilerin oluşturulması hedeflenmiştir. Ağır metal ölçümleri ICP-OES yöntemi ile yapılmıştır. Saç örneklerinde ölçülen eser elementlerin miktarları, literatürde verilen referans değerler ile uyumlu bulunmuş olup, As, Hg, Cr, Cd, Se ve Pb sonuçları analiz yönteminin belirtme sınırının altında bulunmuştur. Zn, Fe ve Mn elementlerinin ölçüm değerleri istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Sanayi bölgesinden toplanan saç örneklerindeki Fe ve Mn değerleri hem şehir merkezi hem de kırsal kesime ait ölçüm değerleriyle karşılaştırıldığında (ANOVA), farklar anlamlı ve önemli bulunmuştur, fakat bu farklılıklar şehir merkezine ve kırsal kesimdeki verilerle karşılaştırıldığında (ANOVA), farkların önemsiz olduğu görülmüştür. Sanayi, şehir merkezi ve kırsal kesimden seçilen bireylerden toplanan örneklerdeki Zn değerlerinin ortalamaları arasındaki farklar da önemsiz bulunmuştur.Item A study of trace element contents in plants growing at Honaz Dagi-Denizli, Turkey(2009) Ibrahim KULA; DILEK YILDIZ; Süleyman BAŞLAR; GÜNGÖR AY; Yunus DOĞANDenizli, Batı Anadolu'nun en hızlı gelişen kentlerinden biridir. Bu gelişimin çevreye etkilerinin araştırılması amacıyla Pb, Cd, Ni, Zn, Fe ve Mn (μg g-1, kuru ağırlık) gibi iz elementlerin çevrede birikme oranının saptanabilmesi için 30 farklı bitki biyomonitör olarak kullanılmıştır. Örnekler, Honaz Dağı'nın Denizli şehrine bakan yakasından ve iki farklı yükseklikten toplanmıştır. Bitki örneklerinin alev atomik absorbsiyon spektrometresinde (FAAS) gerçekleştirilen ölçümleri sonucunda, belirtilen iz element konsantrasyonları saptanmıştır. Buna göre, 1000 m yükseklikten toplanan bitki örneklerindeki konsantrasyon değerleri; Pb için 0,273 ile 0,488 arasında; Ni için 0.099 ile 0.488 arasında; Zn için 0.306 ile 0.682 arasında; Fe için 1.017 ile 3.744 arasında ve Mn için 0.148 ile 0.674 (μg g-1, kuru ağırlık) arasında saptanmıştır. 1600 m yükseklikten toplanan bitki örneklerindeki konsantrasyonlar ise Pb, Ni, Zn, Fe, Pb ve Mn için sırasıyla, 0.225 ile 0.534, 0.150 ile 0.842, 0.234 ile 0.905, 1.082 ile 3.864 ve 0.023 ile 0.982 (μg g-1, kuru ağırlık) değerleri arasındadır. Her iki yükseklikten toplanan bitki örneklerinde de Cd'a rastlanmamıştır.Item Students’ views on Laboratory Applications: Izmir sample(2011) Burak Feyzioğlu; İlker ÇOBANOĞLU; Barış DEMIRDAĞ; Alev Ateş Çobanoğlu; Eralp ALTUN; MURAT AKYILDIZBu çalışmanın amacı, yapılandırmacı kurama göre hazırlanan kimya ders programının uygulanmaya başlandığı ortaöğretim kurumlarında laboratuvarın ne kadar etkili kullanıldığını, yenilenen ders programına laboratuvar öğrenme ortamının ve öğretmenlerin ne kadar hazırlıklı olduklarını öğrencilerin görüşleriyle belirlemektir. Tarama modelinin kullanıldığı bu çalışmada, 2008-2009 eğitim-öğretim yılında İzmir ilinde kimya dersi alan, farklı okul türleri ve sınıf düzeylerinde yer alan 2289 ortaöğretim öğrencisine “Kişisel Bilgi Formu” ve “Laboratuvar Uygulamalarına Yönelik Görüş Anketi” (LUYA) uygulanmıştır. Öğrenciler, genelde haftalık ders programında deney için özel ders saati ayrılmadığını, deney ile ilgili önceden bilgilendirilmediklerini, öğretmenin deney adımlarının tümünü denetlediğini ancak değerlendirmede laboratuvar uygulamalarına yer verilmediğini belirtmişlerdir. Buna karşın yapılan deneylerin ders süresince işlenen konuya uygun olduğunu, deneyi bilerek yaptıklarını, güvenlik önlemlerinin alındığı ortamda uygulamaların yapıldığını ve deney sonucunun öğretmenle beraber değerlendirildiğini belirtmişlerdir. Veriler okul türü, sınıf türü ve cinsiyete göre analiz edilmiş ve sonuçlar tartışılmıştır.Item Arsenic and antimony determination in refined and unrefined table salts by means of hydride generation atomic absorption spectrometry–comparison of sample decomposition and determination methods(2011) VEDİA NÜKET TİRTOM; NUR AKSUNER; Emür HENDENAn evaluation was made of different digestion methods for the determination of arsenic and antimony in table salt samples prior to hydride generation atomic absorption spectrometric analysis. Microwave acid digestion, classical wet digestion, dry ashing, and fusion were applied to the decomposition of salt samples and optimum conditions were investigated. Samples were decomposed by changing heating time, digestion techniques, and the amount and composition of acid, and then the concentrations of arsenic and antimony in an unrefined salt sample were measured. It is concluded that microwave acid digestion decomposes salt samples with a very short heating time and with small amounts of reagents compared with the classical wet digestion methods, which require several hours for the heating step and several milliliters of reagents. The accuracy of the procedure was checked using pond sediment certified reference material. The proposed procedure was applied for the determination of arsenic and antimony in several table salt samples collected in İzmir, Turkey, and the arsenic contents in the samples were found to be below the maximum permissible limits. Microwave digestion in combination with hydride generation atomic absorption spectrometry could be used routinely to monitor these metals in table salt samples.Item Farklı hasat zamanlarının Gemlik zeytin (Olea europea L.) çeşidinde meyve ve zeytinyağı kalitesine etkileri(2011) Fatih ŞEN; ESEN KUTLU KUŞAKSIZIu çalışma, farklı hasat zamanlarının meyve ve zeytinyağı kalitesine etkisini 'araştırmak amacıyla 2006 ve 2007 yıllarında, Manisa-AIaşehir bölgesinde, Gemlik zeytin çeşidi üzerinde yürütülmüştür. Meyve örnekleri ilk yıl 2 Ekim, ikinci yıl 19 Eylül tarihinden itibaren, belirli aralıklarla olmak üzere dört farklı zamanda hasat edilmiştir. Hasat edilen meyve örneklerinde; olgunluk indeksi, renk (CIE L*, a*, b*), meyve ağırlığı, et/çekirdek oranı, nem miktarı ve yağ oranı belirlenmiştir. Elde edilen yağ örneklerinde ise, serbest yağ asidi ve yağ asidi komposizyonu saptanmıştır. Zeytin meyvelerinde aranan bir kalite kriteri olan meyve iriliği ve sofralık değerlendirme açısından önemli olan et/çekirdek oranı, üçüncü ve dördüncü hasat zamanında daha yüksek değerlere ulaşmıştır. Hasat zamanı ilerledikçe, meyvenin olgunluk indeksi ve yağ miktarında bir artış, nem miktarında azalış ve rengin yeşilden siyaha döndüğü gözlenmiştir. Serbest yağ asidi olgunluk ilerledikçe hafif bir artış göstermiş, % 1'in çok altında değerler vermiştir. Zeytinin en önemli yağ asidi olan oleik asit olgunlaşma ile değişmemiştir. Hasat zamanın ilerlemesiyle palmitoleik ve linoleik asit artarken, palmitik ve linolenik asit azalmıştır. Bu bölgede Gemlik zeytin çeşidinin sofralık değerlendirme için Kasım ayı sonunda, yağlık değerlendirme içinse Aralık ayında hasat edilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır.Item Phytotoxicity of water and sediment from nif brook (İzmir, Turkey) on green algae desmodesmus (=scenedesmus) subspicatus(2012) Muhammet Savaş KAFKASYALI; özlem çakal arslan; Selma KATALAY; Hatice Parlak; Meltem BOYACIOĞLUNif Çayı Suyu endüstriyel, evsel ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan atıklarla kirletilmektedir. Aşırı kirlenme nedeni ile çay suyunun sulama ve kullanma suyu olarak kullanılması bile kısıtlı hale gelmiştir. Bu nedenle çay suyunun doğal populasyonlar için potansiyel toksisitesinin bilinmesi büyük bir önem arz etmektedir. Bir yeşil alg türü olan Desmodesmus (= Scenedesmus) subspicatus kullanılarak kısa süreli fitotoksik etkinin belirlenmesi amacı ile standart test protokolü (OECD 201 Algal Büyüme İnhibisyonu) kullanılmıştır. Kirlilik kaynaklarının tipine bağlı olarak Nif Çay’ından 5 istasyondan su ve sediment örnekleri alınmıştır. Su örnekleri, test ortamında % 10, 20, 40, 60, 80, 100’lük seyrelmeler ile sediment ekstraktları ise 3 farklı konsantrasyonda (20, 40, 100 mg/mL) test edilmiştir. Dere suları ve sediment örneklerinin D. subspicatus’un büyümesi üzerine etkisi ışık mikroskobunda Neabauer sayma kamarası ile hücre sayısının hesaplanması ile belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, su örneklerinin algal büyümeyi (istasyon 1 hariç) teşvik etmesine rağmen sediment örneklerinin tüm istasyonlarda ve konsantrasyonlarda büyümeyi kısıtladığı gözlenmiştir.Item Gıda Kalite Sağlama ve Gıda Bileşenlerinin Tanımlanmalarında Enstrümantal Analizlerin Yeri ve Önemi(2013) NECLA ÇAĞLARIRMAKGünümüzde spekstroskopi ve kromatografi gibi teknikler ve yöntemlerin geliştirilmesi, ilerlemesi sayesinde gıda kalite sağlama, gıda bileşenlerinin saptanması, tanımlanmasında büyük gelişmeler ve ilerlemeler kaydedilmiştir. Gıda kimyası ve biyokimyasındaki ilerlemeler; fonksiyonel bileşikler, fitokimyasallar, tıbbi bileşikler gibi insan sağlığında önemi olan beslenmede, hastalıkların önlenmesi ve korunmasında etkili besin maddelerinin keşfi, gıda güvenliğini tehdit eden unsurların belirlenmesi, gıda proseslerinin gıda bileşenlerine dolayısı ile insan sağlığına etkileri spektroskopi tekniklerini temel alan analizler ile belirlenmektedir. Kritik kontrol noktalarında tehlike analizleri temeline dayanan gıda standartlarının uygulanmasında enstrümantal gıda analizlerinin rolü önemlidir ve bu yöntemleri kullanmak elzemdir. Bu derleme makalede sözü edilen konular açıklanacaktırItem Estimating Solubility of Parathion in Organic Solvents(2015) İLKER POLATOĞLU; Suat Bahar BAŞTÜRK; yilmaz yurekliOrganofosfatlı pestisitlerin (OP) sudaki çözünürlükleri sınırlı olduğundan, pestisit kalıntı analizi için ortama organik solvent ilavesi gerekmektedir. Çözünürlük organik çözeltilerin seçiminde önemli bir parametredir. Bu aşamada paratiyon'un (model bir OP olarak) çözünürlüğü, su ve organik çözücü (etanol, metanol, izopropil alkol, aseton ve asetonitril) karışımlarında hesaplanmıştır. Termodinamik katı sıvı denge modeli çözünürlüğün ifade edilmesi için önerilmiştir. Model güvenilir sonuçlar vermiştir ve diğer OP'ın çözünürlüklerinin hesaplanması için kullanılabilir.Item Buji ile Ateşlemeli Bir Motorda Sentetik Mangan Katkısı ile Fuzel Yağı-Benzin Karışımlarının Performans ve Emisyonlara Etkilerinin İncelenmesi(2022) Suleyman Ustun; Metin Gürüİklim değişikliği, fosil yakıtların azaltılmasını ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer taraftan, COVID-19 süreci dezenfektan ihtiyacını artırmış olup, alkolün yakıt olarak kullanımı yasaklanmıştır. Dezenfektan olarak kullanılamayan fuzel yağı, şeker fabrikalarında pancar melasından etil alkol üretimi sonrası geriye kalan çok kötü kokulu atık alkol karışımıdır. Bu çalışmada benzin içerisine farklı volumetrik oranlarda fuzel yağı ve sentetik mangan katkısı ilave edilerek motor performansı, özgül yakıt tüketimi ve emisyonlar üzerindeki etkileri incelenmiştir. Volumetrik yakıt karışımları olarak %5, %10, %15 ve %20 oranları belirlenmiştir. Karışımların viskozite, donma noktaları, parlama noktaları baz alınarak yapılan testlerde laboratuvar şartlarında benzin içerisine %15 fuzel yağı eklenmesi en uygun ideal karışım (F15B85) olarak belirlenmiştir. F15B85 test yakıtı içerisine sırasıyla 4-8-12 ve 16 ppm organik reçine esaslı mangan katkı maddesi ilave edilerek 4ppmF15B85, 8ppmF15B85, 12ppmF15B85, 16ppmF15B85 deneysel yakıtları oluşturulmuştur. Elde edilen deneysel yakıtlar atmosferik şarjlı benzinli bir motorda ölçüm testleri yapılarak motor performansı ve emisyon değerleri incelenmiştir. Deneysel sonuçlara göre 12ppmF15B85 yakıtı motor performans ve emisyonlar açısından diğer yakıt karışımlarına göre olumlu sonuçlar vermiştir. Motor performanslarında ortalama olarak torkta %4,18, güçte %5,04, BSFC (Fren özgül yakıt tüketimi)’de %3,12 artış, EGT (Egzoz gaz sıcaklığı)’de %2,48 azalma tespit edilmiştir. Egzoz emisyonları açısından bakıldığında CO (Karbonmonoksit) ve HC (Hidrokarbon)’de sırasıyla ortalama olarak %20,69, %10,51 azalma, CO2 (Karbondioksit) ve NOx (Azotoksit) de ise %3,65, %5,10 artış tespit edilmiştir.Item Cyclamen hederifolium Aiton ve C. persicum Mill. (Primulaceae) Türlerinin Morfolojik, Anatomik, Palinolojik ve Toprak Özellikleri Bakımından İncelenmesi(2023) yeliz uçkun; Kemal YıldızBu çalışmada, İzmir ve çevresinde yetişen Cyclamen hederifolium ve C. persicum türleri morfolojik, anatomik, palinolojik ve türlerin yetiştiği toprak özellikleri incelenmiştir. İncelenen türlerin betimleri genişletilmiştir. Mikromorfolojik incelemeler, stereo ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile yapılmıştır. Tohum şekillerinin C. hederifolium türünün dikdörtgensi-yamuk, C. persicum türünün ise, elips şeklinde olduğu tespit edilmiştir. Türlere ait gövde ve yaprak enine kesitleri alınmış ve anatomik özellikleri ışık mikroskobunda incelenmiştir. Polen özellikleri, ışık mikroskobu ve taramalı elekron mikroskobu (SEM) incelenmiştir. Palinolojik incelemelerle, polen şekillerinin her iki türde de sferoidalden oblata kadar, izopolar, yüzey ornemantasyonlarının psilat, skabrat, apertür durumlarının ise, trikolpat olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, incelediğimiz türlerin ayrımınında polen yapılarının kullanılamayacağı sonucuna varılmıştır. Toprak özelliklerini belirlemek için, türlerin yetişme alanından alınan toprak örneklerinin analizleri yapılarak, element istekleri belirlenmiştir. Toprak özellikleri bakımdan, türlerin pH değerleri hafif alkali, tuzsuz, killi tınlı, C. hederifolium türünün orta ve çok kireçli, organik madde bakımından fakir, orta, yüksek, C. persicum türünün ise az kireçli, organik madde bakımından yüksek yüzdeli toprakları tercih ettiği tespit edilmiştir. Çalışmanın sonunda, türlerin morfolojik bakımından birbirinden kolaylıkla ayırt edilebildiği ve yetişme alanlarının genellikle benzer olduğu belirlenmiştir.Item Synthesis and Characterization of New Anderson-Type Polyoxometalates: [M((1,10-phen)(OH)x]3[Cr(OH)6Mo6O18]·16H2O (M=Cr, Mn, Co, Ni, Cu; x=1,2)(2023) Hülya Avcı ÖzbekFive new Anderson-type polyoxometalate compounds [M((1,10-phen)(OH)x]3[Cr(OH)6Mo6O18]∙16H2O (M=Cr(1), Mn(2), Co(3), Ni(4), Cu(5); x=1,2) were obtained from Na2MoO4∙2H2O and CrCl3∙6H2O within acidic aqueous medium (pH=2-3). The compounds are characterized by means of FT-IR, TGA, ICP-MS, and elemental analysis techniques. The structural analysis show that compounds (1-5) consist of a Anderson-type polyanion [Cr(OH)6Mo6O18]3-.Item Treatment Options in Low-risk Prostate Cancer Patients: A Retrospective Database Report(2023) Levent Türkeri; Oguzcan Erbatu; Bülent Akdoğan; TALHA MÜEZZINOGLU; Tevfik Sinan Sozen; Sümer Baltacı; Evren SÜER; Guven Aslan; Volkan Izol; Oktay Üçer; Suleyman Ataus; Ilker TinayObjective: This report examined the approaches to low-risk patients using the data from the Urologic Cancer Database - Prostate, Urooncology Association. Materials and Methods: In this study, there were 920 patients with low-risk prostate cancer according to the current guidelines of the European Urology Association. Patient data were obtained from the Urological Cancer Database - Prostate, the Turkish Urooncology Association (UroCaD-P) from records of the years 1995-2021. Ethics committee approval was obtained for this study to publish in the form of a database report. Results: Our study was conducted with 920 patients with low-risk prostate cancer. Therefore, at the time of diagnosis, all patients in the study were ISUP 1, had a prostate specific antigen (PSA) level lower than 10 ng/mL, and clinically T1-T2a. Surgical treatment was used in 750 (81.5%) of the patients. At the time patients were retrieved from the database for the study, 140 patients (15.2%) were in the active surveillance (AS) process. Thirty patients (3.2%) in the study received their local treatment as radiotherapy (RT). The mean age value at cancer detection in the study was 61.9. The mean ages of the patients who were under AS and who underwent radical prostatectomy (RP) were 61.3 and 61.7 years, respectively. In the RT group, the mean age was 66.7 years. The mean PSA value of the whole group was 5.81 ng/mL. While it was 5.94 in AS patients, it was calculated as 5.89 in patients who underwent radical surgery. The mean PSA value of the RT group was 5.40. The pathological upgrade was detected in 225 patients (30%) after surgery. Surgical margin positivity was in 160 of the patients (21.3%) who underwent surgery. In addition, 100 patients (13.3%) had extracapsular disease. The seminal vesicle invasion was detected in 25 patients (3.3%) after surgery. Conclusion: We predict that the incidence of low-risk prostate cancer will increase over time due to the aging of the population, the use of PSA, advances in imaging modalities, and increasing biopsy success rates. Therefore, the importance of the existence of multicentric databases containing this patient group is undeniable. More studies are needed with these databases, including both patient demographics and treatment outcomes. Hopefully, this database report will be an important step in this direction.Item Comparison of Microwave, Ultrasonic Bath and Homogenizer Extraction Methods on the Bioactive Molecules Content of Green Tea (Camellia Sinensis) Plant.(2023) hafize dilek tepe; Fatma DoyukIn this study, the effects of three different extraction methods on the antioxidant capacity, phenolic component, volatile organic molecule and amino acid contents of green tea (Camellia sinensis) leaves were compared. Microwave digestion assisted extraction (MDAE), ultrasonic bath assisted extraction (UBAE) and homogenizer assisted extraction (HAE) methods were used as extraction methods. When the MDAE, UBAE and HAE extraction methods were compared according to the ferric reducing antioxidant power (FRAP) antioxidant activity results, 51.95, 50.9 and 13.8 TE/g dry weight (DW) results were obtained in green tea plant, respectively. DPPH activity in green tea was found to be 94.65, 69.7 and 36.35 TE/g dry weight in microwave extraction, ultrasonic bath and homogenizer extractions, respectively. Analysis in green tea leaves as a result of gas chromatography-mass spectrometry (GC-MS), caffeine, phytol, palmitic acid, beta.-monoglyceride, 13-docosenamide, (z)- and phytol were identified in all three extractions. Fourteen amino acid types were determined in green tea leaves by liquid chromatography-diode array detection (HPLC-DAD). Especially aspargine, glutamine, alanine, serine and L-theanine were determined in very high amounts. When the analysis data were compared, it was determined that the best results were in MDAE>UBAE>HAE, respectivelyItem Chemical Composition and Antibacterial Activities of Corylus avellana L. Bioproducts Grown in Giresun-Türkiye(2023) Mehmet Emin SEKER; Ayşegül Erdoğan; Emriye Ay; Derya EFE; RENA HÜSEYINOGLUHazelnut has become an important commercial product in recent years due to its worldwide applications in the pharmaceutical industry as well as in the confectionery and food industry. In addition, hazelnut shell is a waste material obtained after hazelnut harvest and mainly used as heating sources. However, its bioproducts are essentially a very important phytochemical source. In this study, the composition of phenolic compounds, carotenoids, tocopherols and fatty acids of different bioproducts of hazelnut plant were investigated. The highest phenolic compound content (2630.84 µg/g), and lutein amount (73.05 µg/g) were determined in green leafy cover. The major fatty acids were found to be as oleic acid (81.493%), linoleic acid (7.778%) and palmitic acid (6.408%), respectively. Total tocopherol concentration of hazelnut kernel was determined as 364.1 µg/g. The antimicrobial activities of hazelnut components were tested against eight different pathogenic bacteria. The compounds showed strong antimicrobial activity against both Gram (+) and Gram (-) bacteria which might be attributed to the rich phytochemical composition of hazelnut bioproducts. This work comprehensively summarized the chemical composition of hazelnut bioproducts and their antibacterial activity potential grown in Giresun-Türkiye region which had an important place in the global market.Item Experimental and DFT-Based Investigation of Structural, Spectroscopic, and Electronic Features of 6-Chloroquinoline(2023) Etem Kose; FEHMI BARDAKThis study, spectroscopic, molecular structure, and electronic features of 6-chloroquinoline were studied via experimental techniques of FT-IR, UV-Vis, 1H and 13C NMR and electronic structure with DFT/B3LYP method and 6-311++G(d,p) basis set combination. The modes of vibrational were assigned according to the potential energy distributions through the VEDA program. The gauge-invariant atomic orbital method was utilized to obtain nuclear magnetic resonance properties and chemical shifts and provided in comparison to the experimental data. Frontier molecular orbital properties and electronic absorption spectral properties, hence UV-Vis spectrum, were obtained by TD-DFT modeling. The compound of chemical reactivity was explored according to frontier molecular orbital properties, electrostatic potential surface characteristics, and analysis of atomic charge. It has been achieved that the chlorine substitution significantly alters the reactive nature of quinoline moiety.Item KURUTULMUŞ ET İLE ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ TAM BUĞDAY UNLU GALETALARDA IN VITRO DEMİR BİYOERİŞİLEBİLİRLİĞİNİN SAPTANMASI(2023) emine erdağ akca; Özlem Çağındı; Ergün KÖSEDemir eksikliği ve demir eksikliği anemisi global ölçekte birçok insanı etkileyen besinsel bir problemdir. Bu çalışma kapsamında tüketimi yaygın, kolay erişilebilir tam buğday unlu galetalar yüksek demir ve protein kaynağı olan kırmızı et tozu ile %30 oranında zenginleştirilmiştir. Kimyasal analiz sonuçları; zenginleştirilen grubun kontrole göre yüksek oranda kül (%4.26±0.49) ve protein (%35.94±1.65) içeriğine sahip olduğunu göstermiştir. Ürünlerin nem miktarları kontrol ve et tozu içeren örneklerde sırasıyla %2.43 ve %16.03 olarak bulunmuştur. INFOGEST protokolü uygulanarak in vitro sindirim öncesi ve sindirim sonrası demir miktarı tespit edilerek biyoerişilebilir demir miktarı %56.84±0.42 olarak hesaplanmış ve zenginleştirilen grup kontrole göre (%10.20±0.15) önemli ölçüde artış göstermiştir. Kırmızı etin kendine has rengi örneklerin L*, a*, b* değerlerini etkilemiş ve toplam renk değişimi 11.46 olarak tespit edilmiştir. Kullanılan yüksek orandaki et tozunun örneklerin kırılganlığını azaltarak elastikiyeti arttırdığı, buna bağlı olarak kırılma için gerekli mesafenin azalmasına sebep olduğu görülmüştür. Panelistler tarafından örnekler görünüş, renk, lezzet, doku, genel beğeni açısından değerlendirildiği duyusal panelde, kontrol grubu tüm özellikler bakımından et tozu içeren gruba göre üstün bulunmuştur. Bu çalışmada günlük beslenmenin temelini oluşturan tahıl ürünleri ile demir ve protein içeriği yüksek kırmızı et bir araya getirilerek kolay ulaşılabilir, tüketimi yaygın tahıl bazlı atıştırmalık formuna dönüştürülmüştür. Bu yönü ile çalışma kapsamında demir ile zenginleştirilmiş ve demir biyoerişilebilirliği artırılmış, protein içeriği yüksek tam buğday unlu galeta eldesi sağlanmıştır. Ancak tüketici tercihini etkileyen fiziksel ve duyusal özelliklerde iyileştirmelerin faydalı olacağı düşünülmektedir.Item Adsorption of Uranium (VI) on organic cation-moded kula volcanite and optimization with surface response method (RSM)(2023) SERMİN ÇAM KAYNAR; Umit H. KaynarFirst of all, the structural characteristics of the prepared HDTMA-volcanite. such as XRF, SEM and BET surface area were examined, then uranium U(VI) adsorption from aqueous solutions was optimized by surface response method (RSM), which is widely used in industrial research. . Effective experimental conditions on adsorption efficiency: pH (3-8), time (30-150 minutes), uranium concentration (20-80 mg/L) and temperature (20-60 °C) were selected. The best possible combinations of these parameters were obtained by the surface response method (RSM). The central composite design (CCD) was chosen for the design of the experimental conditions. According to the RSM results, it was determined that the experimental design fit the quadratic model, and the R2 and R2adj values, which are the parameters showing the model fit, were 0.98 and 0.95, respectively. HDTMA-Volk at optimum conditions. Adsorption capacity was obtained as 4.41 mg/g for the HDTMA-Volcanics at optimum conditions. The compatibility of the obtained data with adsorption isotherms was investigated, and thermodynamic parameters were calculated.Item Fotopolimerizasyon Yöntemi ile Terpolimer Adsorbentlerin Sentezi ve Karakterizasyonu: Ağır Metal Adsorpsiyon Kapasitelerinin İncelenmesi(2023) Gözde MURAT SALTANBu çalışmada, 1-vinil imidazol, metil metakrilat ve 2-allilfenol monomerleri ile fotopolimerizasyon yöntemi kullanılarak poli(allilfenol-ko-metilmetakrilat-ko-vinil imidazol) (PAMV) terpolimer adsorbanlar sentezlenmiştir. Benzofenon fotobaşlatıcı ile oda sıcaklığında ve solventsiz ortamda gerçekleştirilen çalışmada ortalama 400 nm uzunluğunda UV-A lambaları kullanıldı. Farklı mol oranları kullanılarak elde edilen PAMV polimerlerinin yapısal ve yüzey analizleri 1H-Nükleer Manyetik Rezonans (1H-NMR), Fourier-Transform Infrared Spektroskopisi (FT-IR), X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi (XPS), Taramalı Elektron Mikroskopisi- Enerji Dağılımlı X-Işını (SEM-EDX) ve termal karakterizasyonu termogravimetrik (TG) yöntemleri kullanılarak gerçekleştirildi. Adsorpsiyon çalışmaları için İndüktif Eşleşmiş Plazma Kütle Spektrometresi (ICP- MS) kullanılmıştır. Optimizasyon koşulları pH 2, 4, 6, 8 ve 10 olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre adsorbanların maksimum verimde çalıştığı pH aralığı 6-10 arasındadır. Birçok farklı metal üzerinde çalışılmış olmasına rağmen elde edilen polimerik adsorbanın kadmiyum, krom ve civa metal iyonları üzerindeki tutma kapasitesi oldukça dikkat çekicidir.