Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
Repository logoRepository logo
  • Communities & Collections
  • All Contents
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Subject

Browsing by Subject "Din Bilimi"

Now showing 1 - 20 of 37
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kırkağaçlı Remzi'nin Bektaşîliğe bağlanışına dair bir rüyası ve Bektaşîlikle ilgili şiirleri
    (2009) Kenan ERDOĞAN
    Mecmuasına yazdığı bir nottan 6 Mayısta gördüğü bir rüya sonucunda, 16 Mayıs 1320'de (29 Mayıs 1904) yaklaşık 33-34 yaşlarında Bektaşîliğe bağlandığı anlaşılan Âşık Mustafa Remzî, bu yolda birçok şiir de söylemiştir. Metinlerini yayınladığımız bu şiirler, onun yaşadığı duyguları ve bunların hangi psikoloji altında yazıldığını göstermesi bakımından önemli olduğu kadar, şaire göre tarikatın özelliklerini ve onda aradıkları ile beklentilerinin neler olduğunu anlatması bakımından da önemlidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Mahtumkulu Divanlarında Hz. Peygamber
    (2011) Kenan ERDOĞAN
    Bu çalısmada daha çok Marifet-nâmesi ile tanınan XVIII. Yüzyılın ünlü bilim adamı ve sairi Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1772) Divanı ile yine XVIII. yüzyılda yasamıs ünlü Türkmen sairi Mahdumkulu (1733?-1783?) Divanı’nda Hz. Muhammed sevgisi ele alınmıstır. Aynı yüzyılda yasayan ve aynı dilin lehçeleriyle yazan bu iki büyük sufi sair, birbirine hayli uzak coğrafyalarda yasamıslardır. Ancak uzak coğrafyalarda olmaları, aralarında bazı sekil ve söyleyis farklarının bulunması, inanç ve sevgi birliği dolayısıyla, aynı duygu ve düsünceleri dillendirmelerine engel olmamıstır. Bu inanç ve sevgi birliği içinde Hz. Peygamber’e olan sevgi çok önemli bir yer tutmaktadır. Çalısmada, iki sairin divanı göz önünde bulundurularak taranmıs ve konunun nasıl islendiği ve anlatıldığı örnekleriyle verilmeye çalısılmıstır
  • No Thumbnail Available
    Item
    Bizans devleti'nde kilisedevlet çatıimasının toplumsalnedenleri ve tarafları
    (2012) Töre SİVRİOĞLU
    Bizans İmparatorluğu‟nda Kil ise ve Devlet il işkilerinin tarihi, merkezi bir devletin dinüzerinde denetim kurma çabası ve Kilisenin de kendi bağımsızlığını koruma mücadelesiüzerine kuruludur. Bu nedenle de Bizans‟ta Kilise - Devlet çatışması evrensel ölçüde derslerçıkarılabilecek bir inceleme sahasıdır. Bizans Devleti‟nin idarî yetkilerini Kil ise ilepaylaşm aktan sakınması ve yerel patriklikleri merkezî İstanbul Patrikliğine bağlama çabası,buna karşı da yerel patrikliklerin bağımsı har eket etme arzusu merkez ile merkez kaçkuvvetlerin çatışmasına doğrudan bir örnek oluşturmaktadır. Bizans‟ ta bahsi geçen çatışmalardini semboller üzerinden gelişmiş ve özünde siyasal olan bir çatışma teolojik bir görüntükazanmıştır. Bizans Devlet‟inde yaşanmış bu dinî- siyasî çatışmaların incelenmesiOrtadoğu‟da bu gün de yaşanan bazı çatışmaların kökenlerin anlaşılması için elzemdir.Anahtar Kelimeler: Bizans İmparatorluğu, Patriklik ve yerel Patriklikler, Merkez vemerkezkaç kuvvetler, Kilise- devlet çatışması, dinî semboller
  • No Thumbnail Available
    Item
    Bektâşî-meşrep bir molla’nın Hz. Ali’den yüz söz açıklaması: İmamzâde Mustafa Vehbî’nin Sad-Kelime-i Alî Şerhi
    (2012) ADEM CEYHAN
    Hz. Ali’nin binleri bulan vecizeleri arasından ünlü Arap âlimi Câhız’ın seçtiği “Miet Emsâl” (Yüz Söz), Arap, Fars ve Türk edebiyatında hayli rağbet görmüş, çok sayıda tercüme ve şerhi meydana getirilmiş bir derlemedir. Türk edebiyatında 14-19. asırlar arasında ondan fazla mensur yahut manzum tercüme ve şerhi tesbit edilen bu metni çevirip açıklayanlardan biri de İmamzâde Mustafa Vehbî’dir. Elinizdeki çalışmada, 19. asrın siyasî ve ilmî-edebîşahsiyetleri içinde renkli kişiliğiyle tanınmış bir “molla” olan Mustafa Vehbî’nin kısaca hayat hikâyesi anlatıldıktan sonra 1871 yılında yayımlanan Sad-Kelime-i Alî şerhi hakkında bilgi verilmektedir. Mustafa Vehbî, tercüme ve şerhini meydana getirirken önce Hz. Ali’nin yüzsözünde geçen kelimeleri tek tek ele alıp Arap grameri yönünden tahlil etmiş ikinci olarak anılan vecizeleri Türkçe’ye çevirmiş üçüncü safhada onların gerektirdiği fikir ve tavsiyeleriifade etmiştir. Yazar, Hz. Ali sözlerinin izahı sırasında o hikmetli cümlelere uygun bulduğu Kur’an ayetlerini ve Hz. Peygamber’in hadislerini sık sık hatırlatmış; Ehl-i Beyt’e sevgi vebağlılığını da çeşitli vesilelerle ifade etmiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    HİNT ALTKITASI GELENEKSEL ÖĞRETİM KURUMLARINDA YÜRÜTÜLEN DİN EĞİTİMİNİN GELİŞİM SÜRECİNE TARİHSEL BİR YAKLAŞIM
    (2013) Abdulhamit BİRIŞIK; M. Nur PAKDEMİRLİ
    Müslümanlar İslâm dininin erken dönemlerinde Hint altkıtasına ulaşmışlardır. Bu yıllarda başlayan din eğitimi faaliyetleri önceleri cami merkezli yürütülmüştür. Zamanla medreseler kurulmuş ve bu medreselerde çeşitli programlar geliştirilmiştir. Bunlardan XVIII. yüzyılda hazırlanan Ders-i Nizâmî programı bazı değişikliklerle günümüz medreselerinde hâlen uygulanmaktadır. Bu araştırmada, Hint altkıtası medreselerinde yürütülen din eğitiminin gelişimi tarihsel açıdan incelenirken süreç içerisinde ortaya çıkan yenilikler esas alınarak çeşitli dönemler belirlenmiştir. Konu, bu bağlamda 'kurumsal altyapı oluşumu' , 'program gelişimi ve kurumsallaşma' , 'yeniden yapılanma ve ekolleşme' olarak isimlendirilen dönemler çerçevesinde ele alınmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Dionysos Kültü
    (2013) Berna ŞİRVAN
    Adına ilk kez M.Ö. 13. yüzyıla ait bir tablette rastladığımız Dionysos, Tanrı Zeus ile ölümlü Semelenin oğludur. Birçok isimle anılan Dionysos, ilkbahar kutlamalarının, tiyatronun, bağcılığın ve şarabın tanrısı olarak tapınım görmüştür. Çoğunlukla Phrygia kökenli bir tanrı olduğu düşü- nülmektedir. Euripidesin tragedyalarında ve Homerosun destanlarında bu fikirden bahsedilmektedir. Doğa tanrısı olarak Dionysos verimliliği sembolize etmektedir. Temel özelliği, insanların şarap içmesi ve doğanın sırlarına ulaşmasını istemesidir. Dionysos festivalleri hem insan ile insan hem de insan ile doğa arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Tanrı adına ritüellerin gerçekleş- tirildiği Teos Dionysos Tapınağı, Yunan tarihinde onun adına inşa edilmiş en büyük tapınaktır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLERİ İÇİN ELEŞTİREL DÜŞÜNMENİN ÖNEMİ
    (2013) HACER AŞIK EV
    Türkiye'de ilkokul, ortaokul ve lise programlarının bütünleyici bir parçası olan DKAB derslerinin kendisinden beklenilen sorumlulukları yerine getirebilmeleri için çağın değişen ihtiyaç ve şartlarında DKAB öğretmeninin eleştirel düşünme becerilerine sahip olmaları gerekli ve kaçınılmaz görünmektedir. İki temel bölümden oluşan bu çalışmada birinci bölümde DKAB öğretmeninin eleştirel düşünme becerisine sahip olmasının önemi ve gerekliliği \"Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Özel Alan Yeterlikleri\"ndeki ana yeterlikler ve bunlara bağlı alt yeterlikler ve program açısından ortaya konulmaya çalışıldı. İkinci bölümde, alanda DKAB öğretmenleri ile ilgili yapılan bazı çalışmalar ve DKAB öğretmen adayları ile ilgili yapılan bir araştırma analiz edilerek DKAB öğretmenlerinin eleştirel düşünme düzeyleri ortaya konulmaya çalışıldı. DKAB öğretmeninin eleştirel düşünme becerilerine sahip olması hem \"Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri\" ve \"Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Özel Alan Yeterlikleri\" hem de program, öğrenci ve öğretim konusu yapılan din açısından zorunlu ve kaçınılmaz görünmektedir. Araştırma sonuçlarından DKAB öğretmenleri eleştirel düşünme becerilerine sahip olma ve bunları etkin bir şekilde kullanabilme bakımından bazı konularda yeterli görülürken bazı yönlerinin ise güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle eleştirel düşünme becerileri DKAB öğretmen adaylarına eğitimleri sırasında kazandırılmalıdır. Bunun için DKAB öğretmenliği bölümü lisans ve lisansüstü programlarına eleştirel düşünme ayrı bir ders olarak konmalı ve bölümün diğer dersleri de eleştirel düşünme eğilimlerini ortaya çıkartıp besleyecek, öğrencilerin eleştirel düşünme alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olacak şekilde işlenmelidir
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisa’da medfun mutasavvıf bir şair: Seyyid İbrahim Halil Efendi ve divanı “kenz-i iumûs”
    (2013) Kenan ERDOĞAN; Tuğba AYDOĞAN
    Bu çalışmada, 20. yüzyılda yaşamış ve hayatının son 11 yılını Manisa‟da geçirmiş olan mutasavvıf şair, Seyyid İbrahim Halil Efendi‟nin en önemli manzum eseri, “Kenz-i Şumûs” adlı divanı tanıtılacaktır. Genel manada iki bölümden oluşan çalışmanın ilk kısmında, öncelikle ulaşılabilen kaynaklardan özetle İbrahim Halil Efendi‟nin hayatı ve şahsiyeti üzerinde durulacak, daha sonra ilmî, tasavvufî ve edebî kişiliği kısaca değerlendirilerek eserleri hakkında bilgi verilecektir. İkinci kısımda ise bugüne kadar üzerine herhangi bir bilimsel çalışma yapılmayan bu divanın şekil, muhteva, dil ve üslup özellikleri manzumelerden örnekler verilerek incelenecektir. Divanında, dinî-tasavvufî edebiyat geleneğine bağlı olarak manzumeler kaleme aldığını gördüğümüz İbrahim Halil Efendi, şiiri bir vasıta olarak kullanmış, böylelikle tasavvufî düşüncelerini çevresine yaymak ve kendisine bağlı olanlara öğüt vermek istemiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisalı iki sufi şair, ibn îsâ akhisarî ve birrî mehmed dede’nin perde gazellerinin şerhi
    (2013) Tuğba AYDOĞAN; Kenan ERDOĞAN
    Metinli tiyatro eserlerinin birbirinden çok farklı ve çeşitli, giriş ve geçişlerinin bulunduğu bilinmektedir. Geleneksel Türk halk tiyatrosunun önemli ürünlerinden olan Karagöz oyunlarının giriş kısmında Hacivat tarafından okunan şiirlere “perde gazeli” denir. Klâsik Türk edebiyatı nazım biçimlerinden gazel şeklinde yazılan bu şiirler, gölge oyununun tasavvufî yönü ile ilişkilendirilerek açıklanabilir. Bu çalışmada Manisalı iki şairin, İbn Îsâ Akhisarî‟nin (ö.1531) perde gazeli tarzındaki bir şiiri ve Birrî Mehmed Dede‟nin (ö. 1715?) bu şaire nazire olarak yazdığı bir başka perde gazeli şerh edilecektir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Ahmed Şemseddîn-i marmaravî‟ye derli toplu bir bakış ve eserlerinde tasavvufî içerik (ahvâlü‟l-ebrâr ve‟l- mukarrebîn ekseninde)
    (2013) Hasan CANKURT
    1435‟te Manisa‟nın Gölmarmara ilçesinde doğan Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, hayatının büyük bir bölümünü yine doğduğu coğrafyada –Manisa‟da- geçirmiştir. II. Murad, Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid‟in saltanat yıllarında yaşadığı anlaşılan Şemseddîn-i Marmaravî, “Orta Kol” olarak tabir edilen Halvetiyye‟nin Ahmediyye kolunun kurucusudur. Devrinde birtakım sosyal ve dinî problemlerin çözüme kavuşturulmasında etkin bir rol oynamış, devlet-i âliyye tarafından taltif edilmiştir. Yunus Emre tarzında sade Türkçe‟yle yazdığı eserleri, Türk dili ve edebiyatının zengin malzemeleri arasında değerlendirilmektedir. Eserlerinin tamamı tasavvufî içerikte olup didaktik bir üslupla kaleme alınmıştır. Marmaravî‟nin hayatı hakkında bir kısım makalelerin yazılmasına, eserleri üzerine birtakım tezler yapılmasına rağmen yeterince tanınmadığı kanaatindeyiz. Bu çalışmamızda Marmaravî‟nin hayatına ve eserlerine kısaca değinerek, “Ahvâlü‟l-Ebrâr ve‟l-Mukarrebîn” adlı eseri bağlamında bilhassa “ricâlullâh” konusundaki tasavvufî yorumlarına yer vermeye çalıştık. Bu alanda eser vermiş araştırmacılarımızın –özellikle Ahmet Ögke- eserlerinden alıntılar yaparak mezkûr kaynaklara okuyucuların dikkatini çekmeye özen gösterdik.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisalı bir şâir: MustafaNnüzûlîEefendi ve bir şiiri
    (2013) Serpil AKGÜL
    Bu çalışmada Tekke şiirinin unutulmayı hak etmemiş isimlerinden birisi olan Kulalı Mustafa Nüzûlî’nin, divanında yer alan bir şiirinde Kur’ân’da adına bir sûre olan ve üçüncü ayetinde kıssaların en güzeli olduğu ifade edilen Yusuf kıssasının hangi özellikleriyle ele alındığı ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Pakistan'da kuruluştan günümüze din eğitimi politikaları ve uygulamaya yansımaları
    (2013) M. Nur PAKDEMİRLİ
    Pakistan,14Ağustos1947deHindistandanayrılarak İslâmideolojisi'üzerine kurulan birdevlettir. Bu yıllardan itibaren hemen her hükümet değişikliğinde din eğitimini de kapsayan yeni eğitim politikaları belirlenmiş ve yeni planlamalaryapılmıştır.Hazırlananbupolitikalarzamanzamanreformniteliğidetaşımıştır.İslâmideolojisinindineğitimipolitikalarınaveuygulamalara yansımabiçimiülkeyöneticilerinindünyagörüşüdoğrultusundafarklıbiçimlerde olmuştur. Bu çalışmada öncelikle din eğitimi politikalarına temel teşkil edenkonferansbildirilerine,komisyonvekurulraporlarınadeğinilmiş,daha sonradadineğitimipolitikalarıvebunlarınuygulamayayansımalarıincelenmiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    CUMHURİYET'İN İLK YILLARINDA YÖNETİMİN DİN GÖREVLİLERİNDEN BEKLENTİLERİ VE DİN GÖREVLİLERİNİN İNKILÂPLAR KARŞISINDAKİ TUTUMU
    (2014) Ömer KARAKAŞ
    Din- devlet ilişkileri, Türk siyasi hayatı için önemli bir mevzudur. Bu bağlamda, gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde, din görevlisi- devlet ilişkileri detaylı araştırmaları bekleyen konulardır. Bizi, bu çalışmaya sevk eden saik, Cumhuriyet\"in ilk yıllarında yönetim - din görevlisi ilişkilerinin nasıl olduğunu anlamaktır. Osmanlı Devleti\"nde Tanzimat\"tan itibaren idarî ve kurumsal olarak modernleşme ve batılılaşma çalışmaları başlamıştır. İdarî, askerî ve diğer alanlarda yaşanan geçiş süreci sıkıntıları, din bürokrasisi ve dinî kurumlarda da yaşanmıştır. Milli Mücadele döneminde, din adamı / din görevlisi ilişkilerinde, çok da problem görünmemektedir. Milli Mücadele\"ye bir çok müftü ve din adamının destek verdiği bilinmektedir. Cumhuriyet\"in kurulması özellikle hilafetin ilgasından sonra değişmeye başlayan din görevlisi, yönetim ilişkileri 1930\"lara gelindiğinde, farklı bir çizgiye gelmiş ve tek parti dönemi boyunca devam etmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, yönetimin din görevlilerinden en önemli beklentisi, velev ki dinle ilgili bile olsa siyâsî konulara karışmamaları; bu konularla ilgili yorum yapmamalarıdır. Bu tespit, mevcut belgelerden anlaşılmaktadır. Bir başka unsur ise yeni kurulan Cumhuriyet\"in \"millî mefküre\"sinin; vizyon ve misyonunun kamuoyuna aktarılması konusunda, din görevlilerinin yönetime yardımcı olmaları gerekliliğidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    KURUMSAL YÖNETİM VE EĞİTİM-ÖĞRETİM AÇISINDAN PAKGSTAN'DA MEDRESE GERÇEĞİ
    (2014) M. Nur PAKDEMİRLİ
    Pakistan'da medreseler çeşitli eleştirilere maruz kalmakta ve reforma zorlanmaktadır. Bu eleştirilerin başında kurumsal yönetim sisteminin modern eğitim sistemi ile uyumlu olmaması, ideolojik hedefler doğrultusunda finanse edilmesi ve kullanılması, öğretim programının güncellenmemesi, program anlayışının mezhebe göre olması ve buna bağlı olarak öğrencilerini mezhepsel şiddete yönlendirmesi gibi konular gelmektedir. Medreselere yönelik gerçekliği, belirtilen eleştirilerden hareketle araştıran bu çalışmada, Pakistan medreselerinin kurumsal yönetim sistemi, öğretim programı anlayışı, öğretim içeriği ve öğretim çıktıları incelenmiştir. Araştırma sonucunda, medreselerle ilgili eleştirilerin kısmen gerçeği yansıttığı, ancak durumun göründüğünden çok daha karmaşık olduğu tespit edilmiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    EHL-İ HADİS KELÂMA ALTERNATİF BİR AKAİD İLMİ GELİŞTİRMİŞ MİDİR?
    (2014) Erkan KURT
    Ehl-i hadis adıyla anılan ilk dönem Selefiyye'sine ait itikadî literatürün ilmî değeri veya statüsü nedir? Söz konusu eserlerde Ehl-i hadis usûlü'd-din sahasında muârız olduğu Mu?tezile ve Ehl-i sünnet kelamına alternatif bir ilmî disiplin geliştirmiş midir? Bu makale bu sorulara cevap bulmak amacıyla ilk dönem selefî literatürü üzerinde yapısal bir analiz yürütmektedir. Ulaşılan anafikir şudur: Üç ilâ sekizinci asrı tutan mütekaddimîn dönemi boyunca selefî literatür büyük ölçüde nasların serdinden oluşmuş, daima redci ve meseleci kalmış, neticede usûlü'd-din sahasını kapsayan sistemli bir araştırma ve açıklama teşebbüsü içermemiştir. Ehl-i hadis hususen cedel ve te'vil konusunda kelamı eleştirmiş ve böylece gelişmesine katkıda bulunmuştur, fakat itikadî soru ve sorunlarla profesyonel düzeyde meşgul olmadığı için, bu sahada Mu?tezile'nin -usûl-i hamse? veya Ehl-i sünnetin -usûl-i selâse? üzere kurduğu türden ilmî bir disiplin kuramamış, alternatif bir akaid ilmi geliştirememiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    BEAUTY PERCEPTION OF VEILED WOMAN AND HER TENDENCY TO BEAUTY: MINDS AND BODIES PERAMBULATING IN PURGATORY
    (2014) Fatma Zehra FİDAN
    Modern zamanlarda özellikle kadınlar üzerinden okunan güzellik kavramı, bünyesinde çok uçlu sosyolojik gerçeklikleri barındırmaktadır. Bu bakımdan farklı tanımlar ve kategorilerde ele alınan kavram, ele alınışıyla bağlantılı uzanımlara işaret eder. Bu çalışmada, gündelik yaşamda tesettür olarak tanımlanan dinsel giyinme biçimini tercih eden kadınların, kadın bedeniyle ilişkilendirilen güzellik algılarının ve güzel olma yönelimlerinin nasıl olduğu incelenmiştir. Bu bağlamda araştırmadaki temel hedefimiz, tesettürlü kadınların beden algılarının nasıl olduğunu, kadınlarla ilişkili güzelliği nasıl tanımladıklarını anlamak ve analiz etmektir. Araştırma, kendisini dindar bir Müslüman olarak tanımlayan dokuz tanesi tesettürlü bir tanesi tesettürsüz, yüksek eğitimli, çalışan, evli on kadınla yapılan odak grup görüşmesiyle gerçekleştirilmiştir. Grup görüşmesinin farklı bakış açılarıya zenginleştirilmesi için programa tesettürsüz bir kadın dahil edilmiştir. Tesettürsüz katılımcının dışarıyı temsil eden bakış açısı, tarafsız değerlendirmeleri ve ufuk açıcı soruları grup görüşmesini hareketlendirmiş, bu durum programa büyük katkı sağlamıştır. Bilindiği gibi kadın dindarlığının kentsel yaşam ayağı yüksek eğitimli, çalışan ve tesettürlü kadınlardan ibaret değildir. Araştırma için söz konusu özellikleri taşıyan katılımcıların seçilmesi, modern kent yaşamına aktif olarak katılan yüksek eğitimli/ çalışan tesettürlü kadınların moderne nasıl eklemlendiklerini anlama merakımızın bir sonucudur. Araştırma sorunsalımızı çözümlerken ulaştığımız sonuç, büyük iddialar içermez; çok daha geniş kapsamlı çalışmalarla daha farklı bilgiler ortaya koyulabilir, ancak yaptığımız çalışmanın bizi önemli sonuçlara ulaştırdığı da bir gerçektir. Araştırmada, temel sorunsalların özelliği göz önüne alınarak, nitel araştırma teknikleri yönteminden faydalanılmıştır. Bindiği gibi Weber kaynaklı Anlamacı sosyolojide, toplumsal eylemin anlamı , araştırmacının dikkat kesilmesi gereken yegane noktadır ve bir toplumsal durumun niteliğini anlamak istiyorsak ona katılanların veya onu yaratanların onu nasıl tanımladığına bakmamız gerekir. Toplumsal gerçekliğin olduğu gibi ortaya çıkmasında en önemli nokta, araştırma konusu olan öznelerin motivlerini, niyetlerini ve eylemlerinin neticelerini kendileri ve başkaları açısından nasıl değerlendirdiklerinin anlaşılmasıdır. Bu metodolojik süreçte, bir durumun araştırmacıya nasıl göründüğü veya araştırmacının o durumu nasıl gördüğü değil, o durumu yaratan sosyal aktörlerin onu nasıl tanımladıkları önemlidir. Tesettürlü kadınların beden algılarının nasıl olduğunu ve güzeli nasıl tanımladıklarını ortaya koymak gibi bir çaba bizim için anlama ve yorumsama yöntemini bir bakıma zorunlu kılmıştır, çünkü tesettürlü bedenlerdeki tezahürlerin zihinsel arka planı ve bu süreçte üretilen söylemler, katılımcıların bize sağladığı çok yönlü veri kombinasyonuyla açıklamaya değil anlamaya matuftur. Söylem hayatımızın merkezini teşkil eder; gündelik hayatta bize sıradan gelen pek çok şey içinde var olduğumuz kültürün ürünüdür ve analiz edilmesi gereken anlamlar taşır. Toplumsal bir varlık olarak istediğimiz, istemediğimiz, rahatsızlık duyduğumuz, korktuğumuz, ideal edindiğimiz vs. pek çok insani yönelimlerimizi dille ifade ederiz, bu bakımdan dilin doğru analizi toplumların, bu bağlamda kültürlerin anlaşılması için büyük önem taşır. Araştırma sorunsalımızın çözümlenmesinde mümkün olan en doğru noktaya ulaşabilmek için, katılımcılarımızla gerçekleştirdiğimiz grup görüşmesinden elde ettiğimiz metnin, başka bir deyişle katılımcılarımızın sözlerinin söylem analiziyle irdelenmesi bize en doğru gelen yol olmuştur. Bu izlekte gerçekleştirdiğimiz çalışmada ortaya çıkan sonuçları şöyle özetlemek mümkündür. Modern toplum dünyasındaki değişme ve dönüşme kadın dindarlığını da etkilemiş, bu farklılık kadın dindarlığının görsel bir tezahürü olan tesettür biçimlerine yansımış, kent yaşamındaki tesettürlü kadınlar farklı giyinme biçimleriyle gündelik yaşamda yerlerini almışlardır. Tesettürlü kadınların kadının bedensel güzelliğine yönelik algıları modern algıya bağımlı olarak gelişmiş, onlar, toplum dünyasındaki görünürlüklerini dinsellik ve modern algı bağlamında tesis etmişlerdir. Modernle dinsel olanın bir aradalığı anlamlı çelişkiler meydana getirse de, tesettürlü kadınlar bu çelişkileri dini en iyi şekilde temsil ederek dine hizmet etme misyonuyla çözümleme yoluna gitmişlerdir. Toplumsal yaşamda ötekiler tarafından kötü, çirkin, uyumsuz olarak algılanmamak dine hizmet etme misyonunun önemli bir uzantısıdır. Gündelik yaşamda tesettürlü kıyafetleri sebebiyle önemli ölçüde baskıya maruz kaldıklarını ifade eden kadınlar, söz konusu baskıyı azaltmak ve ötekilere dini anlatmak amacıyla güzel görünmeyi dinsel bir hedefe dönüştürmüşlerdir. Dine hizmet etme misyonu tesettürlü kadınların iç çelişiklerini bir bakıma çözse de, dinin sahiciliğinden uzaklaşma iç eleştirisi kendisini çeşitli şekillerde yapılandırmaktadır. Modern toplum yaşamındaki tesettürlü kadınların kadınlık durumlarına ilişkin güzellik algısı modern algılara bağlı olarak şekillenmiş ve gelişmiştir. Tesettürlü kadınlar toplumsal yaşamda güzel/ şık bir görünümle var olmayı ve kabul görmeyi talep etmekte, buna uygun eyleme yönelmektedirler. Kadınların farklı şekillerde betimledikleri şıklık, güzellik ve uygunluk kavramları kadınsı özelliklerin korunmasıyla bütünleştirildiği gibi, dinin emirlerine uygunluk da değişmez bir kural olarak tespit edilmiştir. Dinin emirlerine uygunlukla güzel ve şık olmanın bir aradalığı açıklanması zor çelişkiler meydana getirmiş, bu çelişkiler dini en iyi şekilde temsil etme misyonuyla yumuşatılmıştır. Modern toplum dünyasında var olma mücadelesi veren dinsellik, moderne eklemlenme sonucunda ortaya koyduğu melez tabloda kendi içinden eleştirilere maruz kalmış, geleneğe dönüşle itham edilmiştir. Tesettürlü kadınlar dinin emrine uymak adına tercih ettikleri tesettürlü giyimleriyle toplum dünyasında yer almayı talep etmekte, bu yer alış bir taraft
  • No Thumbnail Available
    Item
    Âyet kavramı ve anlam alanı üzerine bir analiz
    (2014) Muhammet Ali DURAN
    Kur’ân-ı Kerîm’in müslümanlar için temel rehber olması, onun nüzûlünden kıyamete kadar farklı yerlerde ve farklı zaman dilimlerinde yaşayan inananlar tarafından anlaşılmasını gerekli kılmaktadır. İnsanlar için hidayet kaynağı olarak gönderilen Kur’ân’ın rehberliğinden tam olarak istifade edebilmek, onun mesajlarının en iyi şekilde anlaşılmasına, diğer bir deyişle Hz. Allah’ın insanlığa vahyettiği metinlerden muradın ne olduğunu anlamaya bağlıdır. Bu sebeple Kur’ân âyetlerini hakkını vererek açıklayıp yorumlayabilmek ilim adamlarının en önemli hedeflerinden olmuştur. Kur’ân metnini gerektiği gibi anlamak ve yorumlamak, onun kullandığı kavramları kavramakla mümkündür. Bu makalede Kur’ân’ın anlaşılmasına katkıda bulunmak maksadıyla Kur’ân’ın önemli kavramlarından biri olan “âyet” kavramı ele alınmaktadır. Bu bağlamda âyet kavramının anlam alanı belirlenirken kelimenin etimolojisi ile nüzûl öncesi Arap şiirlerindeki kullanımı, buna bağlı olarak sözlük ve terim anlamı incelenecek, Kur’ân ve hadislerdeki anlam alanı üzerinde durulacaktır. Ayrıca âyet kavramına yakın anlamlı kelimeler incelenerek âyetin anlam alanı netleştirilmeye gayret edilecektir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Hamza Baba Köyü’nün XIX. Yüzyılın ortalarındaki sosyal ve ekonomik yapısı (2444 numaralı temettüat defteri’ne göre)
    (2014) NEJDET BILGI
    Hamza Baba bugün İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı, bir Alevi-Bektaşi köyüdür. Köy, adını buraya bir zaviye kurarak şenlendiren kişiden almaktadır. Sözlü anlatımlarda zaviyenin kuruluşu XIV-XV. yüzyıllara kadar götürülmektedir. Oysa tarihi kayıtlar Hamza Baba ve zaviyesinden 1521-1522 yıllarında söz eder. Hamza Baba’nın türbesi de aynı adı taşıyan köydedir. Ancak zaviyesi günümüze kadar ulaşmamıştır. Zaviye ve çevresindeki yerleşimin köy olarak kaydına ise ancak 1840’larda tesadüf edilmektedir. Bu çalışmada, köyün 1845 yılında gerçekleştirilen temettüat yazımında oluşturulan defteri incelenmiştir. Defterdeki bilgiler tablolaştırılarak ve anlamlı bilgiler haline getirilerek, köyün sosyal ve ekonomik yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tarihlerde 10 haneli olan köyün, yaklaşık nüfusu 36’dır. Gelir kaynaklarını ziraat ve hizmet oluşturmaktadır. Hane reislerinin meslekleri ziraat erbabı ve ırgat olarak belirtilmektedir. Köyün sınırlı olan tarım arazisinde susam, buğday, arpa, pamuk kozası, darı, üzüm, badem ve zeytin üretilmektedir. Ekonomik yapısının zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Köyün zirai üretiminin, tüketim ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmadığı söylenebilir. Köyde zaviye veya tekkenin varlığına işaret eden tek bilgi, hane reislerinden birinin ‘tekkenişin olduğu’nun belirtilmesidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Pakistan’da ulusal hukuk açısından din eğitiminin yasal dayanakları ve uygulamaya yansımaları
    (2014) M. Nur PAKDEMİRLİ
    Pakistan’da 1956, 1962 ve 1973 yıllarında üç farklı anayasa yürürlüğe girmiştir. Bu anayasalar yapılan askerî müdahalelerle defalarca yürürlükten kaldırılmış ve bu süreçte askerî yasalar uygulanmıştır. Son olarak Ziya’ül Hak döneminde (1977-1988) ülkenin tüm kurumlarıyla İslâmîleştirilmesi kapsamında Şeriat Kanunu üst hukuk kaynağı olarak deklare edilmiştir. Tüm bu anayasa ve kanunlar Müslüman halkı İslâm ideolojisine uygun yaşama konusunda teşvik etmiş ve mezheplere göre din eğitim- öğretiminin özgürlüğü ilkesini savunmuş, ancak farklı biçimlerde uygulanmıştır. Bu çalışmada, Pakistan din eğitiminin ulusal hukuk açısından yasal dayanaklarını oluşturan kanun, kararname ve yönetmelikler ile bunların uygulamaya yansıma biçimleri incelenmiştir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Yazma Mushaflarda sûre isimleri: Süleymaniye kütüphanesi örneği
    (2015) Muhammet Ali DURAN
    Bu makale tarihî yazma mushaflar açısından dünyanın en zengin kütüphaneleriarasında yer alan Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesinde mevcut, farklı dönemlerdeve İslâm coğrafyasının farklı merkezlerinde istinsah edilmiş sekiz yüzü aşkın yazmamushaf üzerinde yapılmış bir araştırma olup sûrelerin hangi isimlerle kaydedildiğinikonu edinmekte, müstensihlerin isimlendirmede neleri dikkate aldığını, sûrelere hangiaçılardan baktığını ele almaktadır. Araştırma a yrıca tefsir kaynaklarında geçen sûreisimlerinin hangi ölçüde yazma mushaflara yansıdığını göstermekte, tercih edilen sûreisimlerine dair tarihsel bir istatistik sunmakta, nihayet yazma mushaflar ile modernmatbu mushaflar arasında sûre isimleri bakımından bulunan farkları ve aynîlikleriortaya koymaktadır. Araştırmamız yazma mushafların sûre isimleri açısından zengin birçeşitliliğe sahip olduğunu, tefsirlerde rastlamadığımız nadir sûre isimlerine bile yerverdiğini göstermektedir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

Manisa Celal Bayar University copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback