Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
Repository logoRepository logo
  • Communities & Collections
  • All Contents
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Subject

Browsing by Subject "Mikrobiyoloji"

Now showing 1 - 20 of 136
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Tip 1 diabetes mellitus ve çölyak hastalığı birlikteliği: Olgu sunumu
    (2005) Yılmaz Özge İKİZOĞLU; Neşe ÖGER; Erhun Kasırga; Betül Ersoy
    Tip 1 Diabetes Mellituslu (DM) hastalarda Çölyak hastalığı sık saptanır. Bu bir­liktelik, her iki hastalığın patogenezinin genetik-otoimmün temellere dayanmasından kaynaklanabilir. Sunulan olgu, iki haftadır süren poliüri, polidipsi yakınmalarına son günlerde kusma ve sık nefes almanın eklenmesi üzerine başvurdu. Kan şekeri 617 mg/dl saptandı. Arteriyel kan gazının metabolik asidoz lehine bulunması üzerine diabetik ketoasidoz tanısı ile hastaneye yatırıldı. Eşlik edebilecek otoimmün hastalıklara yönelik tarama sırasında Anti-gliadin IgA, IgG ve Anti-endomisyum antikorları pozitif bulundu. Çölyak hastalığı tanısı endoskopik duodenal biyopside villöz atrofinin ve lenfositik infiltrasyonun saptanması ile kesinleştirildi. İzleminde hipoglisemi atakları saptanması üzerine subkutan insülin dozunu düşürerek ve glutensiz diyetle müdahale edildi. Birlikteliği sık görülen Tip 1 DM ve Çölyak hastalığı aynı dönemde ortaya çıkabilir. Bu durumda, glutensiz diyet kan şekeri regülasyonunda önemli rol oynamaktadır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Hemodiyaliz hastalarında Staphylococcus aureus burun taşıyıcılığı ve suşların antibiyotik direnci
    (2005) Seyhun KÜRŞAT; Beril ÖZBAKKALOĞLU; Talat ECEMİŞ; Süheyla SÜRÜCÜOĞLU; Semra KURUTEPE
    Staphylococcus aureus infeksiyonları hemodiyaliz hastalarında en önemli morbidite ve mortalite nedenlerinden biri olmayı sürdürmektedir. Bu çalışmada Manisa bölgesinde hemodiyalize giren 94 hemodiyaliz hastasında ve 50 kontrolde S.aureus burun taşıyıcılığı ve izole edilen suşlarda metisilin direncinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Hemodiyaliz hastalarının 31 (% 33)'inde S.aureus burun taşıyıcılığı saptanırken kontrol grubunun 8 (% 16)'inde saptanmıştır (p<0.05). MRSA taşıyıcılığı hemodiyaliz hastalarının 10 (% ll)'unda saptanırken kontrol grubunun yalnızca 1 (% 2) 'inde saptanmış, ancak bu fark, muhtemelen suş sayılarının küçüklüğü nedeniyle, istatistik olarak anlamsız bulunmuştur (p>0.05).
  • No Thumbnail Available
    Item
    Sezaryen operasyonu sonrası citrobacter freundii bakteriyemisine eşlik eden ciddi trombositopeni (olgu sunumu)
    (2005) Melek SAKARYA; Tezcan Gönül KELEŞ; Zeki KAYGISIZ; Özlem TÜNGER
    Peripartum bakteriyemi, preterm gebelikler ve sezaryen operasyonları ile ilişkilidir. Sitrobakterler, gram-negatif basillerdir ve fırsatçı enfeksiyonlara neden olurlar. Sitrobakter bakteriyemişine bağlı mortalite oranı % 48 dir. Erken tanı ve doğru tedavi komplikasyonları azaltabilir. Bu olguda, 29 yaşında, 34 haftalık bir gebede sezaryen operasyonu sonrası postoperatif 1 .günde trombosit sayısının 15.000 mL'\"ye kadar düşmesine yol açan immun trombositopeni ve Citrobacter freundii bakteriy emişi ile bunlara bağlı klinik tabloyu, olası etyolojik nedenleri tartışarak sunmayı amaçladık.
  • No Thumbnail Available
    Item
    The effect of acid adaptation conditions on acid tolerance response of Escherichia coli 0157: H7
    (2005) Halil Tosun; Aktuğ Şahika GÖNÜL
    Bu çalışmada, asit şoku veya aside adaptasyon işleminin E. coli 0157: H7 932 susunun aside tolerans kazanması üzerindeki etkileri incelenmiştir. Duraklama fazı hücreleri pH'sı 6 N HCl ile 4.5, 5.0 ve 5.5' e ayarlanmış tryptic soy broth besiyeri içinde tutulmuştur. Daha sonra asit şokuna maruz bırakılan hücreler 1, 2, 3 ve 4 saat, aside adapte edilen hücreler ise 18 saat 37°C'de inkübe edilmiştir. Asit şoku ve aside adapte edilen hücrelerin aside toleransı, pH 2.5 ve 3.0'te tryptic soy broth besiyeri içinde tespit edilmiştir. Asit şokuna maruz bırakılan kültür, aside adapte edilen kültür ve kontrol kültürü daha sonra 37°C'de inkübe edilmiş ve 0, 2, 4, 6, 7, 24 ve 48 saat sonra canlı sayımları yapılmıştır. Asit şoku E. coli 0157: H7'nin aside olan toleransını pH 3.0'te artırmıştır. Ancak aside adaptasyon E. coli 0157: H7'nin aside olan toleransını pH 2.5'te ve pH 3.0'te artırmamıştır. En yüksek aside tolerans, pH 4.5'te iki saat asit şokuna maruz kalan kültürde tespit edilmiştir (P < 0.05). Elde edilen sonuçlar E. coli 0157: H7'nin asidik ortamlara (pH 4.5- 5.5) kısa bir süre maruz kalması durumunda, aside tolerans kazandığını göstermiştir. Asit şokuna maruz kalmış E. coli 0157: H7 hücreleri özellikle fermente gıdalar, meyve suları ve et endüstrisinde kullanılan asit spreyi işlemlerinde dikkate alınmalıdır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Trichomonas vaginalis'in in vitro kültüründe serum gerekli mi?
    (2005) M. Emin LİMONCU; Ali A. KİLİMCİOĞLU; Ahmet Ozbilgin; Özgür Kurt
    Ülkemizde cinsel ilişki ile bulaşan hastalık etkenleri arasında sık görülen Trichomonas vaginalis'in tanısı, taze preparatların mikroskop altında incelenmesi ve alınan materyalin besiyeri ortamına ekilerek değerlendirilmesi ile konulmaktadır. Parazitin üretilmesi için serumun gerekli olup olmadığını saptamak amacı ile bu çalışma yapılmıştır. Trichomonas vaginalis'in in vitro üretilmesinde Beyin-Kalp (BH) ve modifiye Tiyoglikolat (NaT) besiyerleri serum ile ve serumsuz olarak hazırlanmış, üretme kapasiteleri ve tanısal etkinlikleri TYM (Trypticase-yeast extact-maltose) besiyeri ile karşılaştırmıştır. Besiyerlerine 1X10 5 canlı T. vaginalis trofozoitleri ekilmiş, 24 saat ara ile dokuz gün boyunca üreme fazları ve canlılıkları değerlendirilmiştir. Trofozoitlerin üreme durumu incelendiğinde, en fazla üremenin 72. saatte serum içermeyen BH besiyerinde olduğu (35x105 tane/ml) görülmüştür. Sonraki günlerde serum içermeyen besiyerlerindeki üremenin TYM besiyeri ile eşdeğer düzeyde olduğu, sekizinci günde ise sadece serum içermeyen besiyerlerinde trofozoitlerin canlı kaldığı saptanmıştır. Serum içermeyen besiyerleri laboratuvarlarda rahatlıkla bulunan malzemeler kullanılarak kolay hazırlanabilmekte, ayrıca serum ilave edilirken oluşabilecek kontaminasyon riski en aza indirilmektedir. Bu bulgular ışığında, serum içermeyen besiyerlerinin T. vaginalis kültüründe ve pasajların sürekliliğinde rahatlıkla kullanılabileceği, hem laboratuvarlarda hem alan çalışmalarında avantaj sağlayabileceği kanısına varılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Yoğun bakım ünitesi ve diğer ünitelerde yatan hastalardan izole edilen Acinetobacter baumannii suşlarında in-vitro antibiyotik direnci
    (2005) Beril ÖZBAKKALOĞLU; Semra KURUTEPE; Emine İNMEZ; Hörü GAZi; Gönül Dinç; Süheyla SÜRÜCÜOĞLU
    Ocak 2000-Arahk 2004 döneminde yoğun bakım ünitesi ve yoğun bakım dışı ünitelerden izole edilen 402 Acinetobacter baumannii susunun antibiyotiklere direnci NCCLS'in önerileri doğrultusunda disk difüzyon yöntemi ile belirlenmiştir, İzole edilen suşların % 20.9'u amikasine, %29.9'unetilmisine, % 36.3'ü meropeneme, % 40.5'i imipeneme, % 57.2'sisiprofloksasine, % 66.4'üpiperasilin-tazobaktama, % 69.4'ü seftazidime, % 69.7'si ampisilin-sulbaktama, % 71.1 'i gentamisine, % 82.6'sı seftriaksona ve % 84.6'sı aztreonama dirençli bulunmuştur. Yoğun bakım ünitesinden ve diğer servislerden izole edilen suşlardaki direnç oranları karşılaştırıldığında netilmisin ve amikasin dışındaki diğer antibiyotiklere direnç oranları yoğun bakım ünitelerinde daha yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak elde edilen direnç oranlarının A.baumannii'nin etken olduğu infeksiyonlann tedavisinde dikkate alınması gerektiği düşünülmüştür.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Pseudomonas aeruginosa suşlarının antimikrobiklere direnci
    (2005) Sivrel Ayşe ARISOY; Turan GÜNDÜZ; Beril ÖZBAKKALOĞLU; Hakan BORAND; Ümit ALGÜN
    Pseudomonas aeruginosa gün geçtikçe tedavisi güçleşen mikro-organizmalardan biridir. Pek çok antibiyotiğe dirençlidir. Tedavide anti-psödomonal penisilinler ve sefalosporinler, karbapenemler, aztreanom, aminoglikozitler ve florokinolonlar kullanılır. Ancak son zamanlarda bu antibiyotiklere de direnç gelişmeye başlamıştır. Bu çalışmada çeşitli klinik örneklerden izole edilen 150 P. aeruginosa susunun değişik antibiyotiklere direnç durumlarının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem olarak disk düfüzyon testi kullanılmıştır. Bulunan direnç oranları şöyledir: Amoksisilin-klavulanat %96, seftriakson %62.7, gentamisin %40, ofloksasin %26, seftazidim %13.3, norfloksasin %10.7, imipenem %10, siprofloksasin %8, sefaperazon-sglbaktam %7.3, netilmisin %5.3, amikasin %4, sefepim %2 ve meropenem %2. Dirençli suşiarın büyük kısmı yatan hastalardan ve özellikle yoğun bakım ünitesinden gelen örneklerden izole edilmiştir. Hastanelerde P. aeruginosa'nm antibiyotiklere duyarlılığı belirli aralıklarla düzenli olarak kontrol edilmektedir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Maliyniteli çocuk hastalarda hastane enfeksiyonları: Risk faktörleri, etkenler, antibiyotik duyarlılıkları
    (2005) Elif Güler kazancı; Hüseyin GÜLEN; Nimet GEMALMAZ; Ayşe ERBAY; Canan Vergin; Yüce AYHAN; Gamze GÜLFİDAN
    Hastane infeksiyonları, yatan tüm hastalar için sorun olmakla birlikte maliyn hastalarda çok ağır seyretmekte ve tedavi başarısını, prognozu etkileyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Burada maliyniteli çocuklarda gelişen hastane infeksiyonları, risk faktörleri, etken mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlandı. Bu çalışmada 01.01.2003-31.12.2003 tarihleri arasında hastanemiz Onkoloji servisinde yatan 0-17 yaş çocuk hastaların hastane infeksiyon atakları incelendi. Kliniğimizde bir yıllık takip süresi içerisinde toplam 92 hastane enfeksiyon atağı görüldü, net hastane enfeksiyonu hızımız % 3.3 olarak hesaplandı. İnfeksiyon ataklarının, 411 (% 44.6) Akut Lenfoblastik Lösemi, 16'sı (%17.4) Akut Myelositer Lösemi, 15'i (%16.3) Non Hodgkin Lenfoma, 20'si ise (% 21,8) solid tümörlü hastalarda idi. 58 infeksiyon atağında (%63) nötropeni mevcuttu. Fizik incelemede 66 atakta (% 71.7) infeksiyon odağı saptanırken, 26'sında (%28.3) odak saptanamadı ve bakteriyemi olarak değerlendirildi. Ataklar sırasında alınan kültürlerde (kan, idrar, deri sürüntüsü, sekresyon) 28 atakta (%33.2) etken mikroorganizma izolasyonu yapılabildi. Mikrobiyolojik olarak dökümante edilebilen 14 atakta gr (-) barsak patojenleri, 10 atakta gr (+) etkenler ve 4 atakta mantar türleri saptanmıştır. Hastane infeksiyonu olarak izlediğimiz 92 ataktan 16'sında (%17.4) olgular kaybedildi. Kaybedilen hastaların tamamı relaps gelişen veya terminal dönemdeki hastalardı. Hastane infeksiyonlarının çoğunun dirençli ve tedavisi zor olan mikroorganizmalarla meydana geldiği, mortalitelerinin yüksek olduğu bilinmelidir. Ayrıca her hastane kendi mikroorganizma profillerini çıkararak tedavilerinde ampirik uygulamaların yerine duyarlı antibiyotiklerin optimal doz ve sürede kullanımını sağlamalıdır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Karaciğer kist hidatiği tedavisinde albendazol kullanan hastalarda kardeş kromatid değişimi (KKD) çalışması
    (2005) SEDA ÖRENAY BOYACIOĞLU; mustafa aşçı; Ayşegül YOLASIĞMAZ; Nazmiye ALTINTAŞ; Enver REYHAN; Meral Türk; NURAY ALTINTAS
    Bu çalışmaya karaciğer kist hidatik şikayetiyle Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Mikrobiyoloji ve Genel Cerrahi Anabilim Dalı'na başvuran 13 kadın, 8 erkek toplam 21 hasta alınmıştır. Kist hidatikli hastalara operasyon öncesi ve sonrası albendazol verilmiştir. Bu çalışmanın amacı albendazolün muhtemel genotoksik etkilerini araştırmaktır. Kardeş Kromatid Değişimi (SCE), tedaviden sonra hastalardan alınan kan örneklerine uygulanmış ve kontrol grubuyla karşılaştırılarak albendazolün mutajenik etkisi araştırılmıştır. İstatistiksel analizler için Student-t testi kullanılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Hastanede musluk başlarının bakteriyolojik yönden incelenmesi
    (2005) M. Mete DEMİREL; Turan GÜNDÜZ; Senem Akgül
    Bu çalışma; sağlık personeli, hasta ve ziyaretçiler tarafından sıklıkla kullanan hastane musluk başlarının bakteri ile kontaminasyonu ve hastane infeksiyonları açısından taşıdıkları risklerinin saptanması amacıyla planlanmıştır. Manisa Devlet Hastanesindeki tuvaletler, doktor, hemşire ve hasta odaları, hemodiyaliz, sterilizasyon, laboratuvarlar, mutfak ve ameliyathanelerindeki toplam 57 musluk başlarından, buyonla ıslatılmış eküvyonlarla alınan örnekler kanlı ağara ve EMB besiyerine ekilip 37° C'de 48 saatlik inkübasyondan sonra üreyen bakteriler klasik yöntemlere göre tanımlandı. Örnek alınan 57 musluktan 39 (%68.4)'ünde bakteri üremesi saptandı. Üreyen bakteriler sırasıyla; Staphylococcus aureus 14 (%28.0), koagülaz-negatif stafilokok 12 (%24.0), Eschehchia co//sekiz (%16.0), Enterococcus spp. altı (%12.0), Klebsiella spp. üç (%6.0), Hafnia spp. üç (%6.0), Enterobacter spp. iki (%4.0), Serratia spp. bir (%2.0), Pseudomonas aeruginosa bir (%2.0) idi Muslukları kullanan kişilerle üreme arasında (p=0.031) ve muslukların kullanım sıklığı ile üreme arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0.05). Ayrıca örnek alınan tuvalet muslukları ile diğer hastane musluklar bakteri üreme durumuna göre karşılaştırıldığında, tuvalet musluk başlarını da daha fazla üreme olduğu saptandı (p=0.015). Sonuç olarak, hastane personelinin ve hastaların genel hijyen kuralları konusunda eğitilmeleri son derece önemlidir. Musluklar dezenfektanlarla daha sık temizlenmelidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Tam subtalar gevşetme uygulanan doğuştan çarpık ayaklarda tarsal kemiklerin yapısal değişiklikler açısından incelenmesi
    (2005) Aziz VATANSEVER; Hüseyin ŞENTÜRK; Önder Kalenderer; Haluk Agus; Serkan ÖZLÜK
    Amaç: Tek taraflı doğuştan çarpık ayak (DÇA) nedeniyle tam subtalar gevşetme ameliyatıyla başarılı sonuç alınan olguların orta dönem izleminde tarsal kemik değişiklikleri bilgisayarlı tomografi (BT) ile değerlendirildi. Hastalar ve yöntemler: Çalışmaya 1990-1995 tarihleri arasında tek taraflı DÇA nedeniyle tam subtalar gevşetme uygulanan dokuz hasta (5 erkek, 4 kız; ort. yaş 12; dağılım 9-14) alındı. Tüm olgularda iyileşme Simons kriterlerine göre iyi derecedeydi. Ortalama 10.5 yıl (dağılım 8-13 yıl) olan izlemden sonra olguların normal ve ameliyatlı ayakları düz grafilerle ve standart ve üç boyutlu BT ile incelendi. Bu görüntülerde tarsal kemik değişiklikleri niceliksel ve niteliksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Aksiyel BT kesitlerinde sekiz olguda naviküler kemikte dorsala subluksasyon, yedi olguda naviküler kemikte kamalaşma, dört olguda talus başında düzleşme, üç olguda naviküler kemiğin lateral kısmında yassılaşma, iki olguda talonaviküler eklem aralığında azalma, iki olguda talonaviküler temas alanında azalma görüldü. Sağlam tarafta talus hacmi ortalama 29.3 mm3 ve naviküler kemik hacmi 8.5 mm3 iken ameliyatlı ayaklarda bu değerler sırasıyla 24.0 mm3 (p=0.008) ve 7.0 mm3 (p=0.01) bulundu. Sonuç: Doğuştan çarpık ayak nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan ve klinik ve fonksiyonel olarak normale yakın sonuçlar elde edilen ayaklarda bile tarsal kemiklerde yapısal değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Bu değişimlerin daha uzun dönemde klinik bulguları nasıl etkileyeceğinin araştırılması gerekir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    İzole ettiğimiz Candida albicans suşlarının yeniden değerlendirilmesinde ne kadarı Candida dubliniensis olarak belirlendi
    (2005) Beril ÖZBAKKALOĞLU; Semra KURUTEPE; Zafer ÇETİNKAYA; Kenan Değerli; Süheyla SÜRÜCÜOĞLU
    Bu çalışmanın amacı Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Klinik Mikoloji laboratuvarına gönderilen klinik örneklerden infeksiyon etkeni olarak tanımlanan Candida albicans suşları arasında Candida dubliniensis susunun olup olmadığını araştırmak ve tür belirlenmesinde CHROMagar Candida besiyerinin güvenirliliğini saptamaktır. Çalışmamızda Candida albicans olarak izole ettiğimiz 140 suşun retrospektif olarak değerlendirilmesi; API 20C AUX, CHROMagar Candida, metil blue-Sabouraud dextroz ağar, pirinçunu Tween-80 ağar, 42 °C ve 45 °C de Sabouraud dextroz ağar besiyerlerinde üreme durumlarına göre yapılmıştır. Yüzkırk adet susun ikisi (% 1.4) Candida dubliniensis, 138' i (% 98.6j Candida albicans olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak Candida albicans ve Candida dubliniensis' in tür ayrımında CHROMagar Candida ve 45 °C Sabouraud dextroz agar yöntemlerinin birlikte kullanılmasının tanı özgüllüğü, maliyet ucuzluğu ve uygulama kolaylıklarından dolayı rutin tanıda kullanılmasının uygun olacağı kanısına varılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisa'da vajinal akıntılı kadınlarda Trichomonas vaginalis sıklığı
    (2005) İpek ÖSTAN; M. Emin LİMONCU; A. Ali KİLİMCİOĞLU; Ahmet Ozbilgin; Uğur SÖZEN
    Trichomonas vaginalis'm neden olduğu enfeksiyon, kadınlar arasında en sık görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biri olarak tanımlanmakta ve enfeksiyonun sıklığı farklı toplumlarda değişkenlikler göstermektedir. Bu çalışma Manisa yöresinde, vajinal akıntılı hastalarda T. vaginalis sıklığını araştırmak amacı ile planlanmıştır. Bu amaçla, Şubat-Haziran.2004 tarihleri arasında, Manisa Doğumevi ve Polikliniklerine, vajinal akıntı ve vulva kaşıntısı yakınması ile başvuran, yaş aralığı 17- 63 olan 233 kadından ve kontrol grubu olarak da rutin jinekolojik muayene için başvuran, vajinal akıntı ve vulva kaşıntısı olmayan 100 kadından vajinal akıntı örneği alınmıştır. Steril eküvyon ile, vajina arka forniksinden alınan örnekler, Trypticase - yeast extract - maltose (TYM) besiyeri içine alınarak direkt bakı ve kültür yöntemi ile incelenmislerdir. Direkt bakı ve kültür yöntemlerinin her ikisiyle, 233 vajinitli hastanın 11 'inde (%4,7) T. vaginalis saptanmıştır. 100 kontrol grubu kadında ise her iki yöntemde de etkene rastlanmamıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Pnömokok infeksiyonları ve korunma
    (2006) Özlem TÜNGER
    Streptococcus pneumoniae, menenjit, pnömoni ve septisemi gibi invaziv hastalıkların, otitis media ve sinüzit gibi solunum yolu infeksiyonlarının önemli bir nedenidir. Antimikrobiyal tedavideki yeni gelişmelere ve uygun izleme rağmen pnömokoksik infeksiyonların morbidite ve mortalitesi halen yüksektir. Bunun yanısıra penisilin ve diğer kullanılan antibiyotiklere karşı direnç tüm dünyada önemli bir sorundur. Bu nedenle, son yıllarda pnömokoksik infeksiyonlardan korunma konusuna olan ilgi yoğunlaşmıştır. Bu yazıda, pnömokoksik infeksiyonlar, infeksiyon gelişiminde rol oynayan konak savunma mekanizmaları ve bakteriyel virülans faktörleri, kullanımda olan ve yeni geliştirilen pnömokok aşıları ve aşı stratejilerindeki yeni gelişmeler tartışılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Survival of acid adapted Escherichia coli 0157:H7 in some acidic foods
    (2006) Halil Tosun; Şahika Aktuğ GÖNÜL
    Bu çalışmada Escherichia coli O157:H7'nin aside adaptasyonunun Ayran, şalgam suyu, elma suyu ve portakal suyundaki canlılığına etkisi araştırılmıştır. Escherichia coli O157:H7 pH 4,5'te Tryptic Soy Broth besiyerinde 2 saat tutularak aside adapte edilmiştir. Ticari olarak satılan Ayran (pH 3,95), şalgam suyu (pH 3,6), portakal suyu (pH 3,0) ve elma suyu (pH 3,3) aside adapte edilen ve edilmeyen Escherichia coli O157:H7 kültürü ile inoküle edilmiştir. Bu ürünlerde inkübasyon süresince Escherichia coli O157:H7'nin canlılığı saptanmıştır. Elma, portakal ve şalgam suyu 4 °C ve 20 °C'de depolanırken Ayran yalnızca 4 °C'de depolanmıştır. Genel olarak aside adaptasyondan bağımsız olarak düşük sıcaklık, test edilen tüm örneklerde Escherichia coli O157:H7'nin canlılığını artırmıştır. Aside adaptasyon 4 °C'de depolanan şalgam suyunda Escherichia coli O157:H7'nin canlılığını artırmıştır (p<0,05). Ayrıca aside adaptasyon 4 °C'de depolanan elma suyunda da Escherichia coli O157:H7'nin canlılığını artırmıştır ancak bu etki istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p<0,05). 4 °C ve 20 °C'de depolanan portakal suyu ve 4 °C'de depolanan elma suyunda ise aside adapte edilen ve edilmeyen Escherichia coli O157:H7 kültürlerinin canlılıkları arasında önemli bir fark tespit edilememiştir. Bu çalışma Escherichia coli O157:H7'nin asidik gıdalarda uzun süre canlı kalabileceğini ve aside adaptasyonun bazı asidik gıdalarda bu patojenin canlılığını artırdığını göstermiştir. Sonuç olarak aside adaptasyon Escherichia coli O157:H7'nin asidik gıdalarda canlı kalmasını sağlayan önemli bir mekanizma olup gıda güvenliği çalışmalarında mutlaka göz önüne alınmalıdır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kan kültürlerinden izole edilen mikro-organizmalar ve antibiyoriklere direnç durumları
    (2006) Emine İNMEZ; Semra KURUTEPE; Hörü GAZi; Süheyla SÜRÜCÜOĞLU; Rıdvan Güçkan
    Bu retrospektif çalışmanın amacı Ocak 2005-Mayıs 2006 tarihleri arasında Celal Bayar Üniversitesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvan'na gönderilen kan örneklerinden izole edilen mikro-organizmaları ve antibiyotiklere direnç durumlarını değerlendirmek idi. Belirlenen süre içerisinde 4140 kan kültürü BACTEC 9120 kan kültürü sistemi ile değerlendirilmiş ve 781 mikro-organizma izole edilmiştir. En sık izole edilen etken Koagülaz Negatif Stafilokok (KNS) (%22.3) olurken, bunu Acinetobacter türleri (%14.2), Enterococcus türleri (%11.8), Escherichia coli (%8.7), Klebsiella türleri (%8.3), Candida türleri (%8.3), Serattia marcescens (%7.6), Pseudomonas türleri (%6.9), Staphylococcus aureus (%5.4) ve Enterobacter türleri (%1.4) izlemiştir. Oksasilin direnci KNS için % 71.3, S. aureus için %13.2 olarak saptanmıştır. Enterokok suşlarında vankomisin ve teikoplanin direncine rastlanmamıştır. Acinetobacter suşlarında test edilen tüm antibiyotiklere karşı yüksek oranda (%64.0-%84.7) direnç saptanırken Pseudomonas kökenlerinde en yüksek direnç oranları karbapenemlere, seftazidime ve aztreonama karşı saptanmıştır (%48). Klebsiella suşlarının %55.4'ünde, E. coli suşlarının %20.6'sında genişlemiş spektrumlu beta laktamaz üretimi gösterilmiştir. Elde edilen sonuçların yazarların çalıştığı hastanede gelişen kan dolaşımı infeksiyonlarının ampirik sağaltımında yararlı olacağı düşünülmüştür.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisa ilinde 2002 – 2004 yılları arasında saptanan sıtma olgularının değerlendirilmesi
    (2006) Ahmet Ozbilgin; M. Emin LİMONCU; M.Ali TÜYSÜSZ; Galip KÖROĞLU; İpek ÖSTAN
    Manisa ili Ege Bölgesinin en gelişmiş tarım ve sanayi merkezlerinden biri olduğundan, belli dönemlerde işçi hareketi fazla olmakta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden yoğun göç akımı olurken göç edenlerle etmeyenler arasında ziyaret ağırlıklı karşılıklı nüfus hareketi zaman zaman artmaktadır. Bu nedenle Manisa ili, sıtma hastalığının mevsimsel olarak yüksek düzeylere çıkabildiği bir ilimiz olarak, sıtma ile savaşı aktif olarak sürdürmektedir. Bu makalemizde, Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Şubesinde, Sıtma Savaş Dispanseri tarafından son üç yılda toplanan sıtma olguları incelenmiştir. Sıtma hastalığının bölgedeki durumu, önceki yıllar ile kıyaslanarak değerlendirilmiş ve olgu sayılarının dikkat çekici bir düşüş gösterdiği gözlenmiştir. 2002, 2003 ve 2004 yıllarının sırası ile yıllık sıtma olguları: 14, 5 ve 5 olarak saptanmıştır. Olguların, yerli ve dışarıdan gelenlere göre, yaş gruplarına göre, saptandığı aylara göre ayrı ayrı değerlendirmesi yapılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Akciğer ve akciğer dışı örneklerde ''amplifiye Mycobacterium tuberculosis direk test'' in güvenilirliğinin değerlendirilmesi
    (2007) Hörü GAZi; Süheyla SÜRÜCÜOĞLU; PINAR ÇELİK; NURİ ÖZTÜRK
    Tüberkülozun kontrolü için hızlı ve güvenilir tanı yöntemlerinin kullanılması önemlidir. Bu nedenle nükleik asit amplifikasyon yöntemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, \"Amplified Mycobacterium tuberculosis Direct Tesf'in (Amplified MTD Test, Gen Probe) akciğer ve akciğer dışı örneklerdeki güvenilirliği araştırılmıştır. Eylül 2001-Mart 2005 tarihleri arasında Mikobakteriyoloji Laboratuvarı'nda toplam 267 örnek (170 akciğer, 97 akciğer dışı örnek) bu yöntem ile çalışılmıştır. Test sonuçları altın standart yöntem olan kültür ile birlikte değerlendirildiğinde; akciğer örnekleri için amplifiye MTD (AMTD) testinin duyarlılığı %84, özgüllüğü %96, pozitif prediktif değeri (PPD) %73 ve negatif prediktif değeri (NPD) %98 olarak belirlenmiştir. AMTD testi ile pozitif, ancak kültür negatif olan hastaların sonuçları klinik veriler ile birlikte yeniden değerlendirildiğinde, bu oranlar sırasıyla %88, %100, %100 ve %98 olarak bulunmuştur. Akciğer dışı örneklerde ise AMTD testinin duyarlılığı %60, özgüllüğü %100, PPD %100 ve NPD %98 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak tüberkülozun hızlı tanısında AMTD testinin akciğer örnekleri için güvenilir olduğu ve test sonuçlarının hastaların klinik verileri ile birlikte değerlendirilmesinin güvenilirliği artıracağı düşünülmüştür. Çalışmamızda, kültür pozitif akciğer dışı örnek sayısı düşük olmakla birlikte (%5), bu örneklerde duyarlılığın akciğer örneklerine oranla daha düşük bulunması nedeniyle AMTD testinin akciğer dışı tüberküloz tanısı için dikkatle kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Metisiline dirençli stafilokok izolatlarında glikopeptid direncinin araştırılması
    (2007) HÜSEYİN TAŞLI; SAFAK ERMERTCAN; Semra KURUTEPE; MİNE HOŞGÖR LİMONCU
    Günümüzde vankomisine orta düzeyde dirençli S.aureus (VISA) ve heterojen dirençli S.aureus (hVISA) suşlarının ortaya çıkmış olması tedavide büyük sorunlar yaratmaktadır. Bu çalışmada metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve koagülaz-negatif stafilokok (MRKNS) klinik izolatlarında glikopeptid direncinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Bakteriyoloji Laboratuvarı’nda Haziran 2005-Aralık 2006 tarihleri arasında çeşitli klinik örneklerden (trakeal aspirat, kan, abse, yara sürüntüsü, balgam, kateter ucu, vb) izole edilen 120 stafilokok suşu (92 MRSA, 28 MRKNS) alınmıştır. Glikopeptid direnci 6 μg/mL vankomisin içeren beyin-kalp infüzyon agar plakları kullanılarak agar tarama testi ile araştırılmıştır. Agar tarama yöntemi ile elde edilen 17 (%14) stafilokok suşuna (10 MRSA, 7 MRKNS) standart E-test ve makro E-test yöntemi uygulanmıştır. Çalışmamızda, standart E-test yöntemiyle izolatların vankomisin minimum inhibisyon konsantrasyon (MİK) aralığı 1.5-4 μg/mL, teikoplanin MİK aralığı ise 2-4 μg/mL olarak bulunmuştur. Vankomisin ve teikoplanin MİK değerleri ≥8 μg/mL veya sadece teikoplanin MİK değeri ≥12 μg/mL olan suşlar hVISA olarak kabul edildiğinde, çalışmamızda VISA ve hVISA izolatına rastlanmamıştır. Sonuç olarak uygulama kolaylığı ve düşük maliyeti nedeniyle rutin laboratuvarlarda tercih edilen ancak özgüllük ve duyarlılığı E-test yöntemine göre oldukça düşük olan agar tarama yönteminin, vankomisin direncinin araştırılmasında güvenilir olmayabileceği ve ülkemizdeki stafilokok izolatlarında vankomisine direnç durumunun belirlenmesi için standart yöntemlerin kullanıldığı çok merkezli çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmüştür.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Acid adaptation effect on survival of Escherichia coli 0157:H7 in fermented milk products
    (2007) A. Kemal SEÇKİN; Aktuğ Şahika GÖNÜL; Halil Tosun
    Bu çalışmada sinbiyotik yoğurt, set tipi yogurt, süzme yoğurt ve kefirde, aside adapte edilen ve aside adapte edilmeyen Escherichia coli0157: H7 hücrelerinin gelişimleri incelenmiştir. Aside adapte edilen hücreler ve kontrol hücreleri sinbiyotik ve set tipi yoğurt örneklerine fermantasyondan önce ve sonra olmak üzere iki farklı aşamada ilave edilmiştir. Örneklere inokule edilen E. coli 0157:H7'nin canlılığı 4 T'de depolama sürecinde saptanmıştır. Kefir ve süzme yoğurtta, aside adaptasyon E. coii 0157: H7'nin canlılığını artırmıştır. Set tipi yoğurtta ise fermantasyon aşamasında ilave edilen örneklerde aside adaptasyon E. coli 0157: H7nın canlılığını artırmıştır. Bununla birlikte fermantasyondan önce inokule edilen örneklerde aside adaptasyonun £ coli 0157: H7'nin canlılığına etkisi olmamıştır. Bu sonuçlar aside adaptasyonun, £ coli 0157: H7nin fermente sıit ürünlerinde canlı kalmasına olanak sağlayan önemli bir mekanizma olduğunu ifade eden teorileri desteklemektedir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • »

Manisa Celal Bayar University copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback