Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
Repository logoRepository logo
  • Communities & Collections
  • All Contents
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Subject

Browsing by Subject "Solunum Sistemi"

Now showing 1 - 20 of 84
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisa ilinde astım ve allerjik semptom prevalansı
    (2005) Evşen COŞKUN; Ece KAYA; Arzu YORGANCIOĞLU; Ayşın ŞAKAR; Lale DAĞYILDIZI; Cemil ÖZCAN; Beyhan ÖZYURT; Hasan Yüksel; Gönül Dinç; PINAR ÇELİK
    Bu çalışmanın amacı Manisa ilinde astım ve allerjik semptomların prevalansını saptamak, elde edilen verileri değerlendirmek ve Türkiye’nin değişik bölgelerinden bildirilen prevalans sonuçlarını gözden geçirmektir. Veriler 610 ev ziyareti ile 18 yaşın üzerindeki 1336 kişiden yüz yüze görüşme tekniğiyle toplanmıştır. Anket, sosyodemografik sorular ve European Community Respiratory Health Survey (ECRHS) anketinden oluşmaktadır. Yirmi ila 44 yaş grubunda şimdiki astım, kümülatif astım ve astım benzeri semptom prevalansları sırasıyla %1.2, %1.0, %25.0; tüm grupta allerjik rinit, allerjik dermatit ve ailesel atopi sıklığıysa, sırasıyla %14.5, %10.9 ve %15.2 olarak saptanmıştır. Çalışma popülasyonunda nefes darlığıyla birlikte olan hışıltılı solunum sıklığı %9.1, üst solunum yolu infeksiyonu olmaksızın hışıltılı solunum sıklığı %6.9, nefes darlığıyla uykudan uyanma sıklığı %6 ve öksürükle uykudan uyanma sıklığı %16.1 olarak bulunmuştur. Cinsiyet, yaş, aktif ya da pasif sigara içiciliği, ailesel atopi öyküsü ve yaşanan evin koşulları, astım ve allerjik semptom prevalanslarını etkileyen faktörlerdir. Manisa ilinde saptanan astım prevalansı, ülkemizden bildirilen düşük prevalans oranlarıyla uyumlu bulunmuştur.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kardiyopulmoner bypass uygulanan olgularda bronkoalveoler lavaj sıvısının pH değişimleri
    (2005) Erdem ÖZKISACIK; Ülkü BAYINDIR; Münevver YÜKSEL; Tahir YAĞDI; Suat BÜKET; Osman SARIBÜLBÜL; Sezai TAŞBAKAN; İlker ALAT
    Akciğerlerde olan olayların en iyi göstergelerinden biri olması nedeniyle bronkoalveoler lavaj (BAL) yöntemi aracılığıyla, kardiyopulmoner “bypass”ın (KPB) akciğerlerde oluşturduğu komplikasyonların etiyolojisinde rol alanfaktörlerden pH değişimlerinin incelenmesi planlanmıştır. Koroner arter bypass cerrahisi (KABC) uygulanan 10 hastada toplam 40 adet BAL uygulanmıştır. Örneklemeler 1. preoperatif dönemde; 2. anestezi indüksiyonunun 1. saatinde; 3. KPB esnasında kros klempin 30. dakikasında; 4. KPB tamamlandıktan sonraki 20 saatte yapılmıştır. Hiçbir örnekte kalsiyum ve potasyum iyonu saptanmamıştır. Preoperatif ortalama BAL pH’si 6.361 (SS±3,55.10-2), diğer ölçümlerin sonuçları sırasıyla; 6.375 (SS±0.44), 6.567 (SS±0.165), 6.470 (SS±9,29.10-2) olarak saptanmıştır. İlk iki dönem arasında istatistiksel fark yoktur (p=0.241). 3. ve 4. dönemler arasında da istatistiksel bir fark yoktur (p=0.074). Bununla birlikte 2. ve 3. dönemler arasında anlamlı bir istatistiksel fark olduğu gözlemlenmiştir (p=0.005). Aynı şekilde ilk ve son dönem örneklerin karşılaştırılmasında da istatistiksel fark olduğu görülmüştür (p=0.007). Aspire edilen ortalama lavaj miktarları birinci dönem örnekler için %64, 2. dönem örneklemelerde %75, 3. dönem örneklemelerde %73.4 ve 4. dönem örneklemelerde %56 olarak bulunmuştur. Bu çalışmayla, açık kalp cerrahisinin bir gereği olan KPB’nin bronkoalveoler boşluğun ekosisteminin önemli bir bileşeni olan pH’yi değiştirdiği ve KPB’ye bağlı olarak artmış olan ve ayrıca BAL yapılmasını güçleştiren mukus sekresyonunun atelektazilerin gelişiminde önemi olduğu gösterilmiştir. Bronkoalveoler pH değişimlerinin, önceki yayınlarda da belirtildiği üzere sürfaktan gibi yapılar üzerinde rol oynaması olasılığı, bu çalışmanın yeni çalışmaları tetikleyen önemli bir yönü olacaktır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Mesane kanserinin endobronşiyal metastazı
    (2005) Ayşın ŞAKAR; Arzu YORGANCIOĞLU; Nurhan GENCER; Peyker DEMİRELİ; PINAR ÇELİK; TALHA MÜEZZINOGLU
    Endobronşiyal metastaz olguları nadir görülmektedir. Bu yazıda endobronşiyal metastazı olan bir mesane kanseri olgusu sunulmaktadır. Yetmiş yaşında erkek hasta hematüri yakınması ile üroloji polikliniğine başvurdu. Mesanede kitle lezyonu saptanan olgunun akciğer grafisinde şüpheli kitle lezyonu görülmesi üzerine göğüs hastalıkları tarafından değerlendirildi. Solunumsal semptomu yoktu. Yetmişbeş paket yılı sigara kullanımı mevcuttu. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sol akciğer üst lobda kitle lezyonu izlendi. Bronkoskopide sol üst lob apikoposterior segmentte endobronşiyal kitle lezyonu görüldü. Patolojik tanısı mesane kanserinin endobronşiyal metastazı olarak bildirilen olguya beş siklus sisplatin + gemsitabin kemoterapi protokolü uygulandı. Üç ay sonra kitlenin küçüldüğü izlendi. İzleminde kemoterapiye devam etmeyen olgu bir yıl sonra kaybedildi.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Seramik fabrikası işçilerinde silikozis
    (2005) Orhan TEMEL; Ece KAYA; Nesrin YAMAN; Evşen COŞKUN; Arzu YORGANCIOĞLU; Levent SEPİT; Nurhan GENCER; Lale DAĞYILDIZI; Çetin Aydın YILDIRIM; Gönül Dinç; Arif Hikmet ÇIMRIN; PINAR ÇELİK; Ayşın ŞAKAR
    Bu çalışmada, seramik fabrikasında çalışan ue silika maruziyeti olan işçilerde silikozis sıklığını ue silikozis gelişimi ile kişisel ve işle ilgili faktörlerin ilişkisini değerlendirmek amaçlandı, işçiler solunum semptomları, fizik bakı, solunum fonksiyon testleri (SFT) ve radyolojik bulguları ile değerlendirildi. Toraks Derneği Çevresel ve Mesleki Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu, Mesleki ve Çevresel Akciğer Hastalıklarını Değerlendirme Formu kullanıldı. Çalışmaya alınan 626 işçinin 365'inde silika maruziyeti vardı,, silika maruziyeti olmayan 261 fabrika çalışanı kontrol grubu olarak alındı. İki grup arasında yaş ortalaması, çalışma süresi ve paket yıl olarak sigara kullanımı arasında fark yoktu (p> 0.05). Silika maruziyeti olan işçilerde, olmayanlara göre öksürük (p= 0.00) ve balgam çıkarma (p= 0.00) semptomu daha fazla bulundu. FEV ve FVC değerleri silika grubunda daha düşük olmakla birlikte, istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Silika grubunda toz konsantrasyonunun yüksek ue düşük olduğu gruplar karşılaştırıldığında; maruziyetin çok olduğu grupta balgam çıkarma semptomu daha fazla bulunurken (p= 0.04), diğer semptomlar ve solunum fonksiyon parametrelerinde anlamlı fark izlenmedi. Radyolojik olarak 24 (%6.57) olguda pnömokonyoz ile uyumlu olabilecek parankimal danslte saptandı. Pnömokonyoz bulgusu saptanan olguların, radyolojik bulgusu olmayan olgulara göre yaş ortalamasının daha yüksek (p= 0.03), çalışma sürelerinin daha uzun (p= 0.02) olduğu görüldü. Sonuç olarak; seramik iş kolu silikozis açısından risklidir. Yaş ve çalışma süresi arttıkça silikozis oluşum riski de artmaktadır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Fırsatçı pulmoner infeksiyon ön tanısıyla yapılan bronkoalveoler lavajın mikrobiyolojik sonuçları
    (2006) Aylin GÜLCÜ; Nuray KÖMÜS; Arif Hikmet ÇIMRIN; Oya İTİL; Mine YÜCESOY; Can Sevinc; ATİLA AKKOÇLU; OGUZ KILINC; Eyüp Sabri Uçan; Zeynep Gulay; Nuran ESEN; Gülper ŞENER
    2001-2002 yıllarını kapsayan dönemde, fırsatçı pulmoner infeksiyon ön tanısı ile bronkoalveoler lavaj (BAL) yapılan, yaş ortalaması 51.4 ± 18.1 yıl olan, 33 (%53)’ü erkek, 29 (%47)’u kadın toplam 62 olgunun bakteriyolojik inceleme sonuçları değerlendirildi. Olguların 18 (%29)’inde hematolojik malignite, 13 (%21)’ünde solid organ tümörü, 31 (%50)’inde ise malign olmayan nedenlere bağlı immünsüpresyon söz konusu idi. Endoskopik olarak 11 (%18) olguda infeksiyon ile uyumlu bulgular, 2 (%3) olguda endobronşiyal lezyon, 2 (%3) olguda indirekt tümör bulguları saptanırken, 47 (%76) olguda ise fiberoptik bronkoskopik (FOB) bulgular normaldi. Aside dirençli basil (ARB) direkt bakısı 3 (%5) olguda pozitif bulundu. Dört (%6) olguda hem mikobakteriyel kültürde üreme hem de Mycobacterium tuberculosis-polimeraz zincir reaksiyonu (PCR)pozitifliği saptandı. Gram boyalı incelemede 14 (%23) olguda infeksiyon ile uyumlu bulgular vardı. On (%16) olgunun bakteriyolojik kültüründe tek etken, 7 (%11)’sinde ise birden fazla etken olmak üzere toplam 17 (%27) olguda üreme olduğu belirlendi. Tümü hematolojik maligniteli 3 (%5) olgunun fungal kültürlerinde üreme saptandı. Sonuçta dört olguda mikobakteriyel, 17 olguda bakteriyel, üç olguda da fungal olmak üzere toplam 24 (%39) olguda mikrobiyolojik olarak infeksiyon etkenine ulaşılmış oldu.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Astım hastalarında serum nitrik oksit düzeyleri
    (2006) NUH KORKMAZ; Selim UZUNOĞLU
    Amaç: Astım tanısı nedeniyle tedavi görmekte olan hastalarda Nitrik Oksidin (NO) son ürünleri olan serum nitrit, nitrat ve nitrit + nitrat düzeylerini ölçmek ve bu hastaların tedavisinde serumdaki NO’nun prognostik değerinin olup olmadığını belirlemektir. Yöntem: 20 sağlıklı bireyden oluşan kontrol grubu ile astımı olan 43 kişi çalışmaya alındı. Hastalık derecelerine göre bireylerin grubu belirlendi. Serumdaki NO’nun son ürünleri olan nitrit ve nitrat, Griess reaksiyonu ile saptandı. Bulgular: Hafif intermittan ve hafif persistan hastaların serumlarında ortalama nitrit+nitrat düzeyleri 45.8 mmol/L olarak bulunurken, orta ve ağır persistan hastaların serumlarında bu değerler nitrit+nitrat için 54.3 mmol/L bulundu. İki grup arasındaki fark anlamlı bulunmadı. Sonuç: Elde edilen veriler, serum nitrit ve nitrat konsantrasyonlarının astımlı hastaların tedavisinin izlenmesinde doğrudan belirteç olamayacağı ama yardımcı prognostik marker olarak kullanılabileceği şeklinde yorumlandı.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Nadir görülen bir yabancı cisim aspirasyonu
    (2006) Ece KAYA; Arzu YORGANCIOĞLU; PINAR ÇELİK; Ayşın ŞAKAR
    Trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonları erişkinlerde çocuklara göre daha nadir görülür. Bu olgu sunumunda, trakeotomi kanülünün vidasını aspire eden ve yabancı cismin fiberoptik bronkoskopi (FOB) ile çıkarıldığı 76 yaşındaki bir kadın hasta sunulmuştur. Bu olgu bize, trakeotomili hastaların stoma bakımı konusunda iyi eğitilmelerinin gerektiğini göstermiştir. Distal hava yollarına aspire edilen yabancı cisimlerin çıkarılmasında FOB güvenle uygulanabilir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Akut pankreatit ve akut akciğer hasarı
    (2007) Özden DEDELİ; A. Ömer ÖZÜTEMİZ
    Amaç: Akut pankreatit, değişik düzeylerde pankreatik yaralanmaya bağlı olarak hafif ödemden, intersitisyel süreçlere değişim gösteren geniş pankreatik ve peripankreatik nekrozla ilişkili inflamatuvar bir hastalıktır. Akut pankreatitin bir çok ciddi formunda, mortalite oranının % 20 ila % 40 arasında değiştiği bildirilmiştir. Ciddi akut pankreatitin erken evresi sistemik inflamatuvar yanıt sendromu ile ilişkilidir. Ölümlerin % 30’u ilk dönemde meydana gelir ve bu ölümlerin % 50’si ciddi akut akciğer hasarı ile ilişkilidir. Bu yazıda konuya ilişkin son literatürleri inceleyerek akut pankreatit ve akut akciğer hasarı ilişkisi üzerine genel bir değerlendirme yapmayı amaçladık. Ana bulgular: Kemokinleri içeren inflamatuvar mediyatörler, akut pankreatitle ilişkili akciğer hasarının patogenezinde önemli rol oynar ve akut pankreatitli hastalarda klinik olarak diffüz akciğer infiltrasyonu, ilerleyici hipoksemi ve artmış akciğer damar geçirgenliğini içeren akciğer hasarı, klinik olarak akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) şeklinde gelişebilmektedir. Ciddi akut pankreatitli hastaların sonuçları pankreatite bağlı gelişen akciğer hasarının şiddetiyle ilişkilidir. Bu akciğer komplikasyonlarının insidansı % 15 ila % 55 arasındadır ve şiddetleri ciddi ARDS için klinik ya da radyolojik anormallikler olmaksızın, hafif hipoksemiye kadar değişim gösterir. Sonuç: ARDS açısından risk grubunda olan akut pankreatitli hastaların, tanı ve yönetiminde, gastroenterologlar, genel cerrahlar ve yoğun bakım uzmanlarının yanı sıra göğüs hastalıkları uzmanlarının da yakın işbirliği içerisinde çalışması, ayrıca ülkemizde bu konu ile ilgili daha ileri klinik çalışmaların yapılması yararlı olacaktır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Effect of severity of asthma on quality of life
    (2007) Levent SEPİT; Ayşın ŞAKAR; Arzu YORGANCIOĞLU; Ömer AYDEMİR; PINAR ÇELİK
    Çalışmada astımlılarda yaşam kalitesinin ve sağlık ilişkili yaşam kalitesiyle hastalık şiddeti arasındaki olası ilişkinin ve diğer demografik faktörlerin jenerik skala, SF-36 anketi ile değerlendirilmesi amaçlandı. Yüz iki astımlı hasta çalışmaya alındı. SF-36 anketinin sekiz alandaki skorları yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve astım şiddetine göre değerlendirildi. Seksen dört (%83) kadın ve 18 (%17) erkek hastanın yaş ortalamaları 42.86 ± 11.15. Elli iki (%51) hastanın eğitim düzeyleri iyi ve 50 (%49) hastanın eğitim düzeyi düşüktü. Atopi oranı %81 idi. Hafif intermittan, hafif persistan ve orta-ağır persistan hasta sayısı sırasıyla 27 (%26), 46 (%45) ve 29 (%29) olarak bulundu. Kadınlarda fiziksel fonksiyonlar (p= 0.000), fiziksel rol güçlüğü (p= 0.0049), canlılık (p= 0.045) ve sosyal fonksiyonların (p= 0.025) daha kötü olduğu belirlendi. Eğitim düzeyi düşük olan grupta fiziksel fonksiyonlar (p= 0.001), fiziksel rol güçlüğü (p= 0.039), canlılık (p= 0.045), duygusal rol güçlüğü (p= 0.046), genel sağlık (p= 0.030) ve zihinsel sağlık (p= 0.044 ) daha kötüydü. Zihinsel sağlık atopi varlığında bozuktu (p= 0.035). Orta ve ağır dereceli gruba göre hafif intermittan grupta fiziksel fonksiyonlar daha iyiydi (p= 0.015). Canlılık, duygusal rol güçlükleri hafif intermittan grupta hafif persistan gruba oranla daha iyiydi (p= 0.042, p= 0.007). Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi skorları ve astım şiddeti diğer objektif parametrelere göre iyi korelasyon göstermekteydi. Astım tedavisinin birincil amaçlarından birisi de diğer fonksiyonel parametreler olduğu kadar yaşam kalitesinin iyileştirilmesi olmalıdır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Toraks travmalı hastalarda intravenöz hasta kontrollü analjezi ile torakal epidural hasta kontrollü analjezinin klinik etkinliğinin karşılaştırılması
    (2007) Melek SAKARYA; Zeynep EKİCİ; İsmet TOPÇU
    AMAÇ Toraks travmalı hastalarda torasik epidural ve sistemik hasta kontrollü analjezi uygulamalarının yoğun bakım tedavi sürecine etkileri geriye dönük olarak araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmamızda 1997 ve 2003 yılları arasında yoğun bakım ünitesine (YBÜ) alınan toraks travması sonrası kot kırığı oluşan ve yoğun bakım tedavisi uygulanan olgular değerlendirildi. Üç veya daha çok kot kırığı olan, fentanil ile intravenöz hasta kontrollü analjezi veya bupivakain ve fentanil ile torasik epidural analjezi uygulanan 49 olgu çalışmaya alındı. BULGULAR Gruplar arasındaki yaralanma ağırlık skorunda fark saptanmadı. APACHE II skor değerleri (8,1±1,6 ve 9,2±1,7) ve kırık kot sayısı ortalama değerleri (4±1,1 ve 6,8±2,7) torasik epidural uygulanan gruptaki hastalarda daha yüksekti (p<0,05). Torasik epidural analjezi uygulanan hastalarda tedavi süresince 6. saatten itibaren anlamlı düzeyde düşük ağrı skorları gözlendi (p<0,05). Grupların YBÜ’de kalma süresi (15,6±5,9 ve 12,1±4,4 gün) torasik epidural analjezi grubunda daha kısa olarak saptandı (p<0,05). Gruplar arasında mekanik ventilasyon gereksinimi, pulmoner ve kardiyak komplikasyonlar açısından fark saptanmadı. SONUÇ Üçten fazla kot kırığı olan toraks travmalı olguların yoğun bakım tedavisinde, analjezi amacıyla lokal anestezik ve opioid infüzyonu ile torasik epidural analjezi kullanımının daha etkili analjezi sağlaması ve YBÜ yatış süresini kısaltması nedeniyle daha uygun olacağı kanısındayız
  • No Thumbnail Available
    Item
    Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olgularında tiroid fonksiyon testlerinin değerlendirilmesi
    (2007) Evşen COŞKUN; Ece KAYA; Arzu YORGANCIOĞLU; Beyhan ÖZYURT; PINAR ÇELİK; Ayşın ŞAKAR
    Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)’nda tiroid fonksiyonlarında bozukluklar bildirilmiştir. Çalışmada, KOAH ile tiroid fonksiyon testleri (TFT) arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlandı. Çalışmaya 93 stabil KOAH olgusu ve 17 sağlıklı erişkin kontrol grubu alındı. Olguların tümüne solunum sistemi muayenesi, solunum fonksiyon testleri (SFT) (FEV1, FVC, FEV1/FVC, PEF, FEF25, FEF50, FEF75) ve arteryel kan gazı ölçümü yapıldı. Tiroid fonksiyon testlerini değerlendirmek üzere sT3, sT4, TSH düzeylerine sabah aç alınan kan örneğinde elektrokemiluminesans immunoassay tekniğiyle bakıldı. Çalışmaya alınan 93 stabil KOAH olgusunun 9’u (%10) kadın, 84’ü (%90) erkek ve yaş ortalaması 65.8±9.0 idi. Kontrol grubunun yaş ortalaması 44.6±9.2 idi. KOAH ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, TSH, KOAH grubunda daha düşük bulundu. Yaş ile TFT değerleri arasında anlamlı ilişki gözlenmedi. KOAH grubunda sT4 ile PEF değerleri arasında negatif yönde ilişki saptanırken (r=-0.21), sT4 ile pH arasında pozitif yönde ilişki bulundu (r=0.27). Sonuç olarak, sistemik bir hastalık olarak düşünülmesi gereken KOAH’da tiroid fonksiyon testlerinin etkilendiği, çok ağır KOAH grubunda tiroid hormon değerlerinin azaldığı, TSH değerlerinin KOAH olgularında düşük bulunduğu, TFT değerleriyle bazı SFT değerlerinin ilişkili olabileceği düşünüldü.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Brucella plörezisi: olgu sunumu
    (2007) Çetin YILDIRIM; Ece KAYA; Meral AKIN
    Brusellozis, Brucella cinsi bakterilerle oluşan, sistemik tutulum gösteren kronik bir hastalıktır. Hastalık hayvancılıkla uğraşan ve taze süt ürünleri tüketen toplumlarda daha sık görülmektedir. Solunum sistemi tutuluşu; plevral effüzyon, hiler lenfadenopati ve nodüler akciğer lezyonları şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Plevra tutulumu oldukça nadir görülmektedir. Bu makalede hem serolojik, hem de kültür sonuçlarıyla brusellaya bağlı plevral effüzyon saptanan 24 yaşındaki bir olguyu literatür bilgileri eşliğinde sunmayı uygun bulduk.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Case report: The evaluation of a complex medico-legal case with syncope, diffuse subcutaneous emphsema, bilateral pneumothorax, and eustachian valve
    (2007) Mahmut AŞIRDİZER; M. Sunay YAVUZ; Ertuğrul TATLISUMAK; Yıldıray ZEYFEOĞLU
    Bir yaralanma meydana geldiğinde onun nedeninin tanımlamak medikal araştırıcıların en önemli görevlerinden biridir. Bir yaralanma çocuk istismarı gibi bir şiddet, ev kazaları gibi bir kaza, yüksekten atlamalar gibi bir intihar teşebbüsüne bağlı olabileceği gibi bir hastalığı da izleyebilir. Keza iatrojenik olarak da meydana gelebilir. Mediko legal tanı gelişimi her zaman kolay değildir, özellikle çocuk bir kurbansa. Ananez ve çocuk ve ailesinin davranışlarının gözlenmesi çok önemli olsa da teşhis için daima yeterli değildir. Bu makalede sunulan olgu 9 yaşında bir erkek çocuktur. O evinin banyosunda bayıldıktan sonra Manisa Devlet Hastanesi1 nde yatırılmıştır. Hastane girişinde, bilinçsiz, TA: 180/110 mmHg, nabız 180/dakika, solunumu yüzeyel olarak saptanmış ve kafada, sağ frontal bölgede 2 cm çaplı dairevi sıyrık tanımlanmıştı. Olgu endotrakeal entübasyon sonrasında Celal Bayar üniversitesi Hastanesi1 ne sevkedilmişti. Üniversite hastanesi'nde senkop, boynunda, göğsünde ve karnında yaygın cilt altı amfizemi, bilateral pnömotoraks teşhis edilmişti. Ekokardiografide Östakian Valf saptandı. Hasta taburcu edildikten sonra adli rapor düzenlenmek üzere Adli Tıp Anabilim dalı'na gönderildi.Sunulan makalede östakian valfı,yaygın cilt altı amfizemi ve bilateral pnömotorakslı bir olgunun mediko legal değerlendirilmesini ve tarvam,hastalık,medical malpraktis veya komplikasyon arasındaki klinik görüşler arasında esas sebebin medikol legal tanısındaki zorlukları sunmaktayız.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Bebekte ekstübasyon sonrası gelişen akciğer ödemi: Olgu sunumu
    (2007) Melek SAKARYA; Tezcan Gönül KELEŞ; İsmet TOPÇU; N. Zeynep EKİCİ; E. Alp YENTÜR
    Ekstübasyon sonrası laringospazma bağlı oluşan üst havayolu obstrüksiyonu, negatif basınçlı pulmoner ödeme yol açabilir. Olası mekanizma; pulmoner ödem ve alveoler hemorajiye neden olan laringospazm ve kapalı glottis ile birlikte solunum eforu sırasında akciğerlerde yüksek negatif basıncın oluşmasıdır. Prematür ikiz doğan, 2.5 aylık, 6 kg erkek olgu genel anestezi ile tanısal amaçlı sistoskopi operasyonuna alındı. Sorunsuz tamamlanan operasyonda, ekstübasyondan yaklaşık 5 dk sonra gelişen laringospazmla birlikte solunum sıkıntısı, taşipne, siyanoz ve periferik oksijen satürasyonunda düşme gözlendi. Olgu yeniden entübe edilerek mekanik ventilasyon desteği ve medikal tedavi amacıyla anesteziyoloji yoğun bakım ünitesine alındı. Olgu 4 saat mekanik ventilasyon desteği sonrasında 6. saatte ekstübe edildi. Postoperatif 48. saatte şifa ile pediyatrik cerrahi servisine gönderildi. Negatif basınçlı pulmoner ödem; pediyatrik olgularda da yaşamı tehdit edebilen, uzamış hastanede kalım süresine yol açan, reentübasyon ve mekanik ventilasyon desteğini gerektirebilen ciddi bir klinik tablodur. Laringospazmın önlenmesi ve riskli hastaların önceden belirlenebilmesi önemlidir. Ektübasyon sonrası oksijen satürasyonundaki belirgin azalma, negatif basınçlı pulmoner ödemi de akla getirmelidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    A rare cause of persistent atelectasis in childhood: Mucoepidermoid carcinoma
    (2008) Ayhan SÖĞÜT; Özge YILMAZ; Hasan Yüksel
    On iki yaşındaki erkek hasta wheezing, öksürük ve bronkopnömoni şeklinde tekrarlayan alt solunum yakınmaları ve düşmeyen ateş nedeniyle bakteriyel endokardit ön tanısıyla kliniğimize başvurdu. Fizik muayenesinde solunum sesleri sol alt zonda azalmıştı. Kalp sesleri ve ekokardiyografisi normal olarak saptandığı için bakteriyel endokardit ekarte edildi. Akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografisinde sol alt lobda konsolidasyon ve atelektazik görünüm vardı. Uygun antibiyoterapi, bronkodilatatör tedavi ve postüral drenaja rağmen atelektazik görünüm persiste etti. Fiberoptik fleksibl bronkoskopi (FFB) ile sol alt lob bronşunu tamamen tıkayan tümöral kitle saptandı. Açık akciğer biyopsi materyalinin patolojik incelemesinde düşük dereceli mukoepidermoid karsinoma tanısı kondu. Olguya sol alt lobektomi uygulandı. Hasta operasyondan 12 ay sonra iyi idi. Yineleyen alt solunum yolu semptomları, persiste eden atelektazisi ya da fokal infiltratif görünümü olan hastalarda erken dönemde FFB yapılması uygun olacaktır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Sigara içenlerde kapsaisin ile öksürük duyarlılığı
    (2008) Evşen COŞKUN; Arzu YORGANCIOĞLU; Aydın Çetin YILDIRIM; Gönül Dinç; PINAR ÇELİK; Ayşın ŞAKAR; YAVUZ HAVLUCU
    Bu çalışmada, öksürük refleks duyarlılığı üzerine uzun süreli sigara içmenin etkisini araştırmak amaçlandı. Prospektif olarak, sağlıklı, halen sigara içen olgular, hiç sigara içmemiş, yaş ve cinsiyet dağılımı benzer olgularla inhale kapsaisin öksürük provokasyon testi (İKÖPT) yapılarak karşılaştırıldı. Sigara içenlerin 50’si erkek, 39’u kadın, sigara içmeyen kontrol grubunun 20’si erkek, 21’i kadındı. Sigara içen ve içmeyenlerin ortalama ve log C5 dozları, sigara içenlerde cinsiyete göre ortalama ve log C5 dozları Mann-Whitney U-test, sigara içenlerde ve içmeyenlerde İKÖPT sonuçları Pearson ki-kare test, Fisher’s Exact test, sigara içenlerde sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, paket yılı ve sigara/gün ile İKÖPT sonuçlarının karşılaştırılması Mann-Whitney U-test ile değerlendirildi. Sigara içenlerde içmeyenlere göre ortalama C5 ve log C5 dozları anlamlı olarak daha az bulundu (p< 0.00). Sigara içen erkeklerde C5 ve log C5 dozları anlamlı olarak daha az saptandı (p< 0.002). Sigara içenlerle kontrol grubu arasında İKÖPT sonuçları karşılaştırıldığında, sigara içenlerde 0.49, 0.98, 1.95, 3.9, 7.8, 15.6 µM konsantrasyonlarda içmeyenlere göre öksürük refleks duyarlılığının anlamlı olarak daha az olduğu görüldü. Sigara içenlerde sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, paket yılı ve sigara/gün ile İKÖPT sonuçları karşılaştırıldığında, 0.98, 1.95, 3.9, 7.8, 15.6, 31.2 µM konsantrasyonlar ile sigara içme süresi ve paket yılı arasında anlamlı korelasyon saptandı. 15.6, 31.2, 62.5, 125 µM konsantrasyonlar ile sigara/gün arasında anlamlı korelasyon olduğu görüldü. Bu sonuçlar hava yolları içinde C-liflerin nikotine bağlı inhibe olduğu ya da nöropeptidlerin tükenmesini indükleyerek duyarlılığın azaldığı hipotezini desteklemektedir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Çocukluk çağında fleksibl fiberoptik bronkoskopi deneyimi: 96 olgunun değerlendirilmesi
    (2008) Hasan YÜSEL; Özge YILMAZ; İsmet TOPÇU; Gönül TEZCAN KELEŞ; Ayhan SÖĞÜT; Zülfü OKKALI
    Bu çalışma Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimimizde uygulanan pediatrik fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) sonuçlarını değerlendirmek için sunuldu. Ocak 2003-Şubat 2007 tarihleri arasında kliniğimizde FFB yapılan 96 çocuk hastanın dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Olguların 46'sı (%47.9) kız, 50'si (%52.1) erkekti. Yaş ortalaması 73.8±49.7 ay, yaş aralığı 2-180 ay arasında idi. FFB endikasyonları, yineleyen ve/veya persistan pnömoni (%24), atelektazi (%22), şüpheli yabancı cisim aspirasyonu (%10), akciğer tüberkülozu (%9), astım (%9), trakeoözofageal fistül (%5), stridor (%4) ve diğerleri (akciğer hipoplazi, bronşiyal hipoplazi, gastroözofageal reflü, bronşektazi, pulmoner hemosideroz, kist hidatik) (%17) olarak sıralandı. On dokuz olguda (%20) bronkoskopi bulguları normal iken, 77 olguda (%80) tanı ve tedaviye yardımcı bulgular elde edildi. Bunlardan iki olguda trakeal bronkus, yineleyen pnömoni yakınması olan bir olguda bronşiyal mukoepidermoid karsinoma gibi nadir rastlanan hastalıklarla da karşılaşıldı. Bronkoskopi işlemi sırasında bir olguda pulmoner ödem, iki olguda laringospazm ve bir olguda bronkospazm gözlenirken, üç olguda bronkoskopi sonrası ateş ortaya çıktı. Sonuç olarak pediatrik FFB çocukluk çağında yeterli deneyim ve donanıma sahip olunduğu takdirde tanı değeri çok yüksek ve komplikasyon oranı oldukça düşük ve önemsiz bir ileri tanı yöntemidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Manisa'da kırsal bir bölgedeki ilkokul çocuklarında pasif sigara içicilik maruziyetinin değerlendirilmesi
    (2009) beyhan cengiz özyurt
    Amaç: Sigara dumanına maruz kalma çocuklarda önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada ilkokul 3-5. sınıf öğrencilerinde pasif sigara içicilik maruziyetlerini belirlemek amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki çalışma Aralık 2006'da yürütülmüştür. Çalışmaya toplam 305 öğrenci ve 277 ebeveyn katıldı. Araştırmanın verileri ilkokul çocukları ve ebeveynlere uygulanan standart bir anket formu aracılığıyla toplandı. Ebeveynler, sigara içme davranışları, ev koşulları ve çocuklarının solunum yolu hastalıklarıyla ilgili durumlarını içeren bir anket formunu yanıtladılar. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, ki-kare testi ve kappa analizi kullanıldı.Bulgular: Araştırmaya katılanlara göre çocukların %68.0'in evinde sigara içen ev halkı üyesi olduğu ve %58.3'ünün sigaraya maruz kaldıkları görülmüştür. Sigaraya maruz kalmakla solunum yolu hastalıkları arasında bir ilişki bulunamamıştır.Sonuç: Araştırmanın sonuçları, çalışmanın yapıldığı çocuklarda pasif sigara maruziyetinin yaygın bir sorun olduğunu göstermektedir. Evde sigara dumanına maruz kalmak çocuklarda önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Celal Bayar Üniversitesi sağlık grubu öğrencilerinde sigara ve astım prevalansı
    (2009) beyhan cengiz özyurt; PINAR ÇELİK; Tugba GÖKTALAY
    Amaç: Bu çalışmada Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Manisa Sağlık Yüksek Okulu ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu 1 ve 2. sınıf öğrencilerinin astım prevalansını belirlemek, olası risk faktörlerinin etkisini değerlendirmek ve sigara alışkanlıklarını saptamak amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Yüz yüze görüşme yöntemi ile doldurtulan anket ECRHS anketi baz alınarak hazırlandı. Veriler şimdiki astım, kümülatif astım, astım benzeri semptom prevalansı olarak değerlendirildi.Bulgular: 392 öğrencinin 144'ü (%36.8) erkek, yaş ortalaması 19.3±1.57 idi. Şimdiki astım prevalansı, kümülatif astım prevalansı, astım benzeri semptom prevalansı sırasıyla %0.5, %2.0 ve %46.7, halen sigara içme oranı %16.1 idi. Halen sigara içme oranı erkeklerde daha fazla idi (p=0.001), Tıp Fakültesi öğrencilerinde daha azdı. Alerjik rinit, dermatit ve ailesel atopi sıklığı sırası ile %20.2, %46 ve %28.6 idi. Ailede astım hikayesi varlığı, aile bireylerinden annede astım olması ve alerjik rinit varlığı astım benzeri semptom prevalansını etkilerken öğrencinin kaldığı yer, cinsiyeti astım benzeri semptom prevalansını etkilememekteydi. Şimdiye kadar 6 ay veya daha uzun süre günde en az 1 tane olmak üzere sigara içmek göğüste hırıltı ya da ıslık sesi hissetme oranını anlamlı olarak etkilemekteydi.Sonuç: Sonuçta ilimizdeki üniversite öğrencilerindeki şimdiki astım prevalansı aynı yaş grubunda üniversite öğrencilerinde yapılan araştırmaların çoğunluğuna benzer bulunmuştur.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Bir scimitar sendromu olgusu
    (2009) Şakar Ayşin COŞKUN; Arzu YORGANCIOĞLU; Fatma CAN; cihan göktan; PINAR ÇELİK; Aylin ÖZGEN ALPAYDIN; Nurhan Sarioglu
    Anatomik anormalliği olan hastaların bir kısmı yetişkin döneme kadar herhangi bir yakınma hissetmeden gelebilirler. Kaşeksi ve hirsutizm yakınmaları ile endokrinoloji kliniğinde tetkik edilen 20 yaşında bayan olgu akciğer grafisinde lezyon saptanması üzerine göğüs hastalıkları kliniğimizce konsülte edildi. 3-4 yıldır efor dispnesi tarifleyen olgunun özgeçmişinde sık (yılda 3-4 kez) alt solunum yolu enfeksiyonu geçirme öyküsü mevcuttu. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ akciğerde hipoplazi ve parsiyel venöz dönüş anomalisi izlenmekteydi. Bu bulgular ile olguya Scimitar sendromu tanısı konuldu. PA akciğer grafisindeki görüntüsü “Türk Palası (Turkish Sword's)”na benzetildiği için sendrom bu ismi almıştır. Nadir görülen bir pulmoner anomali olması nedeniyle bu olguyu literatür eşliğinde sunmayı uygun bulduk.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • »

Manisa Celal Bayar University copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback