Browsing by Subject "Sosyoloji"
Now showing 1 - 20 of 51
Results Per Page
Sort Options
Item Manisa kent merkezinde yeti yitimi ve etkili faktörler(2006) Hasan Yüksel; arzu yorgancıoglu; Ayşın ŞAKAR; Cengiz Beyhan ÖZYURT; Erbay Pınar DÜNDAR; Gönül DİNÇ HORASANManisa kent merkezinde yetişkin yaş gurubunda yeti yitimi sıklığını belirlemek amacıyla bu araştırma yürütühnüştür.Kent merkezinde bulunan 9 sağlık'ocağı bölgesinden mahalle nüfuslarına orantılı küme örnekleme yöntemi kullanılmıştır. 1336 kişiden oluşan araştırma gurubuna Kısa Yeti Yitimi Ölçeği ve sosyodemografik özellikleri içeren bir anket formu yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştir.Veri analizinde SPSS 10.0 istatistik programında %95 güven aralığında univariete ve multivariete risk yaklaşımı kullanılmış,çoklu analizlerde lojistik regresyon analizi uygulanmıştir. Araştırma gurubunun %23.9'unda hafif orta ve ağır derecede yeti yitimi olduğu belirlenmiştir. Çok değişkenli analizlere göre.yeti yitimi riskinin kadınlarda 1.57(1.10-2.22), 40.1-65yaş grubunda 3.00 (2.14-4.21),65.1 ve dahayaşlı grupta 6.14 (3.91-9.63),sosyal güvencesi olmayanlarda 1.65 (1.12-2.39) algılanan sağlık durumu kötüolanlarda 3.84 (2.78-5.29) katyüksektir.Item Aile İşletme E-Devlet Yapılanması Ekseninde Kamusal Enformasyon ve İletişim Teknoloji Projelerinin Önündeki İtici ve Kısıtlayıcı Etkenler(2007) Serhat BAŞTANE-devlet yapılanması kamu hizmetlerinin gelişmiş bir enformasyon ve iletişim alt yapısı üzerinden yürütülmesini ve elektronik veri işlemin kamu hizmetlerinin bütününe yayılmasını sağlamayı amaçlayan bir teknolojik dönüşüm sürecidir. E-devletin ve dayandığı iletim omurgasının devlet ve toplum arasındaki iletişim biçimlerini köklü bir şekilde değiştirme potansiyeli bulunmaktadır. Yazılı, sesli, görsel veya başka türden verilerin genişbantlı ağlar üzerinden paylaşımının, çoklu ortam araçlarının ve etkileşimli dijital video yayıncılığının yakın gelecekte kamu hizmetlerinin sunumunda ana enstrümanlar haline dönüşeceği düşünülmektedir. Ancak e-devlet yapılanması, sadece teknolojik çözümlere temellenen bir eylem olmaktan öte, toplumsal, politik ve hukuksal yönleriyle çok boyutlu bir sorundur. Kamusal enformasyon ve iletişim teknoloji projelerinin gerçekleştirilmesi bir dizi itici ve sınırlayıcı etkenin etkisi altındadır. Bu çok etkenli durumu göz ardı eden tasarım modelleri önemli ölçüde başarısızlığa uğramaktadır. Bu bağlamda çalışmada e-devlet kavramı üzerinde genel bir değerlendirme yapılmakta ve ardından kamu otoritelerini enformasyon ve iletişim sistemlerini güncellemeye iten etkenler ile bu çabanın başarımını olumsuz etkileyen unsurlar üzerine kuramsal bir yaklaşım sunulmaktadır.Item Türkiye’de Farklılıkların Yönetimi: Türk ve Yabancı Ortaklı Şirket Örnekleri(2008) Meltem Onay ÖZKAYA; Canan ŞENGÜL MUTER; Mustafa ÖZBİLGİNÖrgüt içindeki bireysel farklılıkları işletme için rekabet avantajı yaratmak amacıyla yönetmeyi öngören “farklılıkların yönetimi” yaklaşımı, gün geçtikçe günümüz işletmeleri için önemi artan bir stratejiye dönüşmektedir. Bu düşüncelerle yapılan araştırmanın temel amacı; yazında belirtilen modellerden “Tam Bütünleşme Teorisi” dikkate alınarak ele alınan altı işletmede (3’ü Türk, 3’ü Yabancı Ortaklı) farklılıkların yönetime ilişkin oluşturulan üç sürecin ne ölçüde gerçekleşmiş olduğunu ve işletmeler arasında bir farklılığın bulunma durumunu tespit etmektir.Item Örgütsel Değişim/Değişme(2008) Abdurrahman İLĞANDeğişim olgusu, insanoğlunun yeryüzündeki varlığıyla birlikte ortaya çıkan ve sürekli devam eden bir süreçtir. Yeryüzündeki canlılar ve onların kurduğu sistemler (örgütler) devamlı bir değişim hâlindedir. Değişim hayatın ve toplumun bir olgusu olduğuna göre, örgütlerin çevrelerinde ve toplumda meydana gelen değişimlere ayak uydurması varlıklarını ve etkinliklerini devam ettirmeleri için temel bir faktördür. Yöneticilerin, birçok farklı değişkenden etkilenen değişim süreciyle ilgili dinamikleri bilmeden değişime ayak uydurmaları ve örgütlerinin etkinliğini sağlamaları zor olacaktır. Bundan dolayı etkili yöneticiler,değişim dinamiği ve sürecini çok iyi kavramak durumundadırlar. Bu çalışmada değişimin dinamiği, değişimi etkileyen örgüt içi ve dışı faktörler, değişimle baş etme stratejileri ve başarılı bir değişim yönetiminin nasıl gerçekleştirilebileceğine yönelik konulara değinilmiştir.Item Futbol takımlarında tüketici tatmini ve marka güveninin marka sadakati ile ilişkisinin araştırılması: Bir yapısal eşitlik modeli uygulaması(2011) Yavuz YILDIZBu araştırmanın amacı, futbol takımlarında tüketici tatmini ve marka güveni ile marka sadakati arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemi, Beşiktaş A.Ş., Fenerbahçe S.K. ve Galatasaray S.K. futbol takımı taraftarı olan 850 kişiden oluşmaktadır. Tüketici tatminini ölçmek için Oliver(1980) tarafından geliştirilen tüketici tatmini maddeleri, marka güvenini ölçmek için Chaudri ve Hollbrook(2001) tarafından geliştirilen marka güveni maddeleri ve marka sadakatini ölçmek için Bauer, Stokburger-Sauer ve Exler(2008) tarafından ilgili literatürden uyarlanan marka sadakati maddeleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda tüketici tatmininin ve marka güveninin, marka sadakati üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Marka güveninin, tüketici tatmini ve marka sadakati arasındaki aracılık etkisi test edilmiş, ve bu etki istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır.Item Duygusal emek davranışlarının işgörenlerin tükenmişlik düzeyleri ile ilişkisi üzerine sağlık sektöründe bir araştırma(2011) Sevinç KÖSE TUNCER; LALE ORAL ATAÇ; HİLMİYE TÜRESİN TETİKDuygusal emek, isi gereği müsterilerle birebir iletisim halinde olan isgörenlerin duygusal tepkilerini örgüt için kabul edilebilir sekle sokmak veya örgüt amaçlarıyla uyumlu duygu gösterimleri yaratmak amacıyla harcadıkları çaba seklinde tanımlanabilir. Örgütlerin isgörenlerden bekledikleri duygusal tavırları standardize eden kurallar, duygusal davranıs kuralları olarak adlandırılmaktadır. Đsgörenlerin, gerçek duygularını sürekli denetim altında tutarak kendilerinden beklenilen duyguları ifade etmeleri, sürekli rol yapıyor oldukları hissine kapılmalarına ve samimiyet duygularını yitirmelerine neden olabilmektedir. Müsterilere gösterilmesi gereken duygusal tepkilerin örgütün denetimi altında bulunması, isgörenler için bir baskı unsuru haline gelerek ise bağlı stresi de artırabilmektedir. Bunların yanı sıra, isgörenlerin is doyumu düzeylerini düsürmesi ve tükenmislik seviyelerini artırması da duygusal emek gösteriminin olası olumsuz sonuçları arasında yer almaktadır. Bu arastırmada; Manisa ilinde faaliyet gösteren özel ve kamu hastanelerinde görev yapan doktorların hastalarına karsı sergiledikleri duygu gösterimleri; duygusal emeğin boyutları olan derinlemesine, yüzeysel veya samimi davranıs seklinde üç boyutta değerlendirilmis; bu üç davranıs tipinin bireylerin tükenmislik seviyeleri üzerindeki etkisini ölçmek amaçlanmıstır. 136 katılımcıya uygulanan anket sonuçları SPSS programında değerlendirilmis; duygusal emeğin tükenmislik ve bazı demografik özellikler ile iliskisi test edilmistir.Item Futbol hakemlerinin tehdit ve fiziksel saldırılara bakış açıları-Nitel araştırma(2011) AYLİN ZEKİOĞLU; Nihal ER; Zafer Aktaş; Çağatay ŞAHANBu çalışmada, futbol hakemlerine yönelik tehdit ve saldırıların araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem olarak amaçlı örnekleme yönteminden kolay ulaşılabilir durum örneklemesi kullanılmıştır. Çalışmada görüşme yöntemi (yarı yapılandırılmış) kullanılmıştır. Veriler bilgisayar ortamında metin şekline dönüştürülebilmesi için içerik analizi yapılmıştır. Aynı zamanda betimleme analizi de kullanılmıştır. Bu çalışmada, futbol hakemlerinin oyunculardan, antrenörlerden ve seyircilerden kaynaklanan tehdit ve saldırılara maruz kalmaları sonucu oluşan konsantrasyon eksikliği, performans ve motivasyonun olumsuz etkilenmesi oyunun yönetimini negatif yönde etkilediği saptanmıştır. Bu tabloya neden olan oyuncu ve antrenörlerin kuralları yeterince bilmemeleri hem şaşırtıcı hem de düşündürücüdür.Item Sosyal sermayenin güven unsurunun işgörenlerin performansı üzerine etkileri(2011) MEHTAP ARACI KAZICI; Gülşen GERŞİL SARIBu çalışmada, işletmede işgörenler arasında güven unsurunun nasıl yerleşeceği ve performansa etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda Bursa ili Organize Sanayi Bölgesi’nde otomotiv sektöründe faaliyet gösteren 21 firmanın 353 çalışanı üzerinde bir anket çalışması yapılmıştır. Araştırma sonuçları, ankete katılan işgörenlerin orta düzey performansa sahip olduklarını ve çalıştıkları firmaya karşı duydukları güven ile performans düzeyleri arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin varolduğunu ortaya koymuştur. Genel güven düzeylerinin de performans düzeyi gibi orta düzeyde çıkması iki değişken arasındaki ilişkiyi doğrulamaktadır. Bu sonuçlar otomotiv sektöründe performansın güvenden etkilendiğini, çalışma ortamındaki güvenin arttırılmasının performansı da arttıracağını göstermektedir. En yüksek ilişki çalışanların birbirlerine duydukları güven ve performans arasında görülmüştür. İkinci derecede yöneticilere duyulan güven, üçüncü derecede firmaya duyulan güven gelmektedir. Ayrıca güven düzeyi üzerinde en etkili unsurların öncelikle eğitim düzeyi ve istihdamın niteliği sonrasında istihdam süreleri (çalışma süreleri-kıdem) olduğunu sonucuna ulaşılmıştır. Küresel rekabet ortamında sosyal sermaye dinamiği yüksek olan ülkeler rekabet avantajı yakalarken, düşük olan ülkelerin iş başarma maliyetleri her geçen gün artmaktadır. Bu maliyetleri düşürmek için formel tedbirler yetersiz kalmakta, sosyal sermaye unsurlarının ve özellikle güven unsurunun koordineli biçimde ve informel olarak çalışanlar arasında aktif hale getirilmesi gerekmektedir.Item Fitness Merkezlerinde Müşteri Tatmininin Müşteri Sadakati Üzerindeki Etkisinin Araştırılması(2012) Yavuz YILDIZFitness merkezleri, spor tüketicilerinin sağlıklı yaşam, kilo verme, vücut geliştirme, zindelik kazanma gibi ihtiyaçlarını karşılayan işletmelerdir. Bir işletme olarak fitness merkezlerinde de müşterinin istek ve ihtiyaçlarını tatmin etme, müşterileri elde tutma, yeni müşteriler kazanma ve sadık müşterilere sahip olma çabalarıyla işletmenin karlılığı arttırılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle işletmelerin başarısında, müşterilerinin tatmin ve sadakat düzeylerini tespit edecek ve bunları arttıracak pazarlama programlarını planlamak önemlidir. Araştırmanın verileri fitness merkezi müşterisi olan 122 kişiden elde edilmiştir. Verilerin analizinde Lisrel 8.51 programı kullanılmıştır. Bu araştırmanın bulguları, müşteri tatmininin psikolojik bağlılık ve daha fazla ödeme istekliliği aracılığıyla müşteri şikayet davranışı üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Araştırma sonuçlarının, fitness müşterileri ve müşteri davranışları üzerinde çalışan akademisyenlere ve fitness merkezi yöneticilerine yarar sağlayacağı düşünülmektedirItem Futbol takımlarında tüketici temelli marka değeri: Bir model önerisi(2012) Canan AY; Selhan ÖZBEY; Yavuz YILDIZBu araştırmanın amacı, futbol takımlarında tüketici temelli marka değerini incelemek ve futbol takımlarında tüketici temelli marka değerine yönelik bir model önerisinde bulunmaktır. Araştırmada elde edilen veriler, 850 (626 erkek, 224 kadın) Beşiktaş JK, Fenerbahçe SK, Galatasaray SK taraftarından toplanmıştır. Araştırma sonucunda, önerilen modelin uyum değerleri, RMSEA= 0.029, SRMR= 0.049, $x^{2}$/ sd = 1.69, CFI=0.97, GFI= 0.92 AGFI=0.90, NNFI= 0.96 şeklinde tespit edilmiştir. Ayrıca ürünle ilgili özelliklerin, marka güveni (0.71) ve marka tatmini (0.49) üzerinde olumlu yönde etkiye sahip olduğu; ürünle ilgili olmayan özelliklerin, faydalar (0.18) ve marka güveni (0.14) üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu; faydalar (0.63), marka tatmini (0.17) ve marka güveninin (0.37), tutumsal sadakat üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu; tutumsal sadakatin (0.87), davranışsal sadakat üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu bulunmuştur. BJK, FB ve GS futbol takımlarının taraftarlarının güven (4.24) ve tatmin (4.33) düzeyleri tutumsal (4.21) ve davranışsal (3.86) sadakat düzeylerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu durumun; BJK, FB ve GS futbol takımlarının davranışsal sadakat boyutuna yönelik pazarlama çabalarını kapsayan araştırmaların önemini vurguladığı görülmektedir. Araştırma sonucunda, GS futbol takımının Tüketici Temelli Marka Değeri (TTMD)’nin hem BJK hem de FB futbol takımlarının TTMD’sinden daha yüksek olduğu; BJK ve FB futbol takımlarının TTMD’si arasında farklılık olmadığı bulunmuştur.Item Bayan Warren’ın mesleği (1894) adlı oyunda fahişelik olgusu ve bernard shaw’un estetik, felsefi ve politik kaynakları(2013) Atalay GündüzOn dokuzuncu yüzyılın son çeyreği İngiltere’sinde durmadan artan fuhuş gerek edebiyatta gerekse politik arenada en çok üstünde durulan toplumsal sorunlardan biridir. Dönemin oyunlarında, romanlarında ve kısa hikayelerinde klişeleşmiş bir “düşmüş kadın” tipi oluşmuş ve neredeyse bir günah keçisi gibi bütün suç onun sırtına yüklenmiştir. George Bernard Shaw 1894’de yazdığı Bayan Warren’ın Mesleği (Mrs Warren’s Profession) adlı oyunuyla toplumun ikiyüzlülüğünü ortaya çıkartıp bu konudaki sorumluluğuyla onları yüzleşmeye çağırmaktadır. Shaw’un bu önemli toplumsal soruna eğilişini yazarın bir entelektüel olarak etik, estetik ve politik bağlamda görüşlerini etkilemiş birçok düşünsel kaynağın izleri görülmektedir. Bu makale Shaw’un İbsen, Shelley, Maupassant gibi yazarlar, yaratıcı evrim felsefesi ve sosyalist feminizm gibi politik duruşlarla kurduğu ilişkinin Bayan Warren’ın Mesleği adlı oyununda fahişelik olgusunu ele alışını nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalışmaktadır.Item Kadınların spora olan ilgilerinin incelenmesi(2013) Gonca AYTAN KORUCUBu çalışma, Denizli ilinde spor yapan kadınlar ile spor yapmayan kadınların spora olan ilgilerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada kadınların spor bilincini belirlemek için 30 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Ankete verilen soruların cevaplarının değerlendirildiği tablo ve grafikler oluşturulmuş ve araştırma verileri Windows paket programı kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiş, yüzde ve frekanslarına bakılarak sonuçlar elde edilmiştir. Araştırma sonucunda spor yapan kadınların spor yapmayan kadınlara oranla daha az kaygılı ve kendilerine daha güvenli oldukları belirlenmiştir. Sporun toplum geneline yayılması ve büyük çoğunluk tarafından yapılır hale gelmesi için kadının spora olan ilgisini arttırmak, dahası aktif olarak sporun içinde yer almasını sağlamak için çaba sarf etmek gerekmektedir.Item AN INVESTIGATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN THE LEVEL OF MOBBING AND PROFESSIONAL BURNOUT AMONG TURKISH FOOTBALL TRAINERS(2013) Gonca AYTAN KORUCU; Recep CengizBu çalışmanın amacı futbol antrenörlerinin yıldırmaya maruz kalma ve mesleki tükenmişlikdüzeyleri arasındaki ilişkiyi tespit etmektir.Araştırmada, 2010 2011 yılı Türkiye Futbol Federasyonu ve Türkiye Futbol AntrenörleriDerneği tarafından ortaklaşa düzenlenen antrenör gelişim seminerlerinin yapıldığı Ankara,Batman, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Mardin Tokat ve Samsun bölgelerinde 515antrenöre, Olumsuz Davranışlar Anketi (NAQ) ve Maslach Tükenmişlik Envanteri (MBI) uygulandı.İstatistiksel olarak T-test, Anova Varyans Analizi yapılmıştır.Araştırmanın bulgularına bakıldığında, görev alt boyutunda 19-29 yaş grubu antrenörlerindiğer gruplardan anlamlı bir şekilde yüksek puan elde ettikleri, 30-39 ve 40-49 yaş grubunda olanantrenörlerinde 50 ve üstü yaş grubu antrenörlerinden anlamlı bir şekilde daha yüksek puanlarelde ettikleri tespit edildi.Yıldırmaya maruz kalanlar ve kalmayanlar arasında duygusal tükenme ve duyarsızlaşma altboyutlarının toplam puanlarının ortalaması arasında anlamlı bir fark olduğu görüldü. Antrenörlerinyıldırma davranışlarına maruz kalmaları duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeylerininartmasında belirleyici olduğu söylenebilir.Sonuç olarak, araştırma bulguları yıldırma eylemlerinin çok yoğun ve sistematik olmamaklabirlikte yaşandığını göstermektedir. Bununla birlikte yaşanan ya da tanıklık edilen bu eylemler ileantrenörlerin tükenmişlik yaşamaları arasındaki ilişki incelendiğinde, futbol kulüplerindeantrenörlere, yönelik yıldırma davranışları arttıkça, duygusal tükenme ve duyarsızlaşmadüzeyinin arttığı buna karşılık kişisel başarı hissi azaldığı tespit edilmiştir.Item Sosyolojik açıdan futbol ve profesyonellik(2014) Gökhan ÇOBANOĞLU; Hayrettin Gümüşdağ; Hüseyin BAL; Ersin AfacanAraştırmanın amacı, profesyonel Takımlarda oynayan futbolcuların profesyonellik anlayışları ile öğrenim düzeyleri, medeni hali, profesyonellik yaşı ve farklı liglerde futbol oynama durumları arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Araştırmaya, Manisa ili profesyonel futbol takımlarında oynayan 18 - 36 yaşları arası değişen toplam erkek 111 (X=24.74, SS=1.78) sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Futbolculara çalışmada saha ve survey araştırması yapılmış, gözlem, yüz yüze görüşme ve anket uygulaması yapılmıştır. Çalışmada verilerin analizinde IBM SPSS istatistik paket programı ve yüzde frekans dağılımları kullanılmıştır. Sonuç olarak; araştırma alanında elde edilen bulgular; araştırmanın sporcuların profesyonellik davranışı, öğrenim düzeyi, medeni durumu, profesyonellik süresi ve oynanılan lige göre farklılaşmaktadır. Futbolcunun öğrenim düzeyi, oynadığı lig, profesyonel oynama süresi uzadıkça ve medeni hali evli olduğunda profesyonelliğin gereklerini daha iyi yerine getirdikleri görülmektedir. Araştırma futbolcuların profesyonellik anlayışlarını incelemekle birlikte Spor Sosyolojisi alanında yapılacak çalışmalara kaynak ve temel oluşturması bakımından da önem taşımaktadır.Item Birleşik Krallık'daki Türkiye Kökenli Kadınlarda Yaşam Doyumu: Kimlik, Kültürleşme ve Ayrımcılık(2014) Betül Dilara ŞEKER; İbrahim SİRKECİYaşam doyumu kavramı bireyin yaşamına yönelik genel bir değerlendirme olduğu için birçok farklı değişkenden etkilenmektedir. Göç sürecinin de bu değişkenlerden biri olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Birleşik Krallıkda (BK) yaşayan Türkiyeden göç etmiş kadınların etnik ve dini kimlik düzeyleri, algılanan ayrımcılık, kültürleşme stratejileri ve demografik özelliklerinin yaşam doyumu üzerindeki rolünü yaşam doyumu, sosyal kimlik kuramı ve kültürleşme kavramları çerçevesinde incelemektir. Çalışmaya, Londrada yaşayan Türkiyeden göç etmiş 125 kadın göçmen (21-55 yaş aralığında) katılmıştır. Katılımcıların yaşam doyum puanının yüksek düzeyde olduğu ve kültürleşme sürecinde ayrılma stratejisini tercih ettikleri gözlenmiştir. Katılımcıların yaşam doyumunun çeşitli demografik değişkenlerle (yaş, eğitim durum, etnik grup, medeni durum, gelir, Türkiyede yaşam geçirilen yer ve BKde yaşama süresi) ve uygulanan ölçeklerle ilişkisi hiyerarşik çoklu regresyon analizi ile üç adımda gerçekleşti- rilmiştir. Göç eden kadınların yaşam doyumlarını; etnik grup, medeni durum, Türkiyede yaşam geçirilen yer, gelir, dini kimlik düzeyleri ve bütünleşme stratejisinin anlamlı düzeyde yordadığı gözlenmiştir. Yaşam doyumunu olumlu yönde en iyi yordayan değişkenlerin bütünleşme stratejisi, dini kimlik ve Türkiyenin bir büyükşehrinden gelme olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, gelir düzeyi düştükçe yaşam doyumu da düşmektedir. Çalışma üzerinde çok fazla araş- tırma gerçekleştirilmemiş olan BKda yaşayan göçmen grupla gerçekleştirildiği için önem taşımaktadır.Item BEAUTY PERCEPTION OF VEILED WOMAN AND HER TENDENCY TO BEAUTY: MINDS AND BODIES PERAMBULATING IN PURGATORY(2014) Fatma Zehra FİDANModern zamanlarda özellikle kadınlar üzerinden okunan güzellik kavramı, bünyesinde çok uçlu sosyolojik gerçeklikleri barındırmaktadır. Bu bakımdan farklı tanımlar ve kategorilerde ele alınan kavram, ele alınışıyla bağlantılı uzanımlara işaret eder. Bu çalışmada, gündelik yaşamda tesettür olarak tanımlanan dinsel giyinme biçimini tercih eden kadınların, kadın bedeniyle ilişkilendirilen güzellik algılarının ve güzel olma yönelimlerinin nasıl olduğu incelenmiştir. Bu bağlamda araştırmadaki temel hedefimiz, tesettürlü kadınların beden algılarının nasıl olduğunu, kadınlarla ilişkili güzelliği nasıl tanımladıklarını anlamak ve analiz etmektir. Araştırma, kendisini dindar bir Müslüman olarak tanımlayan dokuz tanesi tesettürlü bir tanesi tesettürsüz, yüksek eğitimli, çalışan, evli on kadınla yapılan odak grup görüşmesiyle gerçekleştirilmiştir. Grup görüşmesinin farklı bakış açılarıya zenginleştirilmesi için programa tesettürsüz bir kadın dahil edilmiştir. Tesettürsüz katılımcının dışarıyı temsil eden bakış açısı, tarafsız değerlendirmeleri ve ufuk açıcı soruları grup görüşmesini hareketlendirmiş, bu durum programa büyük katkı sağlamıştır. Bilindiği gibi kadın dindarlığının kentsel yaşam ayağı yüksek eğitimli, çalışan ve tesettürlü kadınlardan ibaret değildir. Araştırma için söz konusu özellikleri taşıyan katılımcıların seçilmesi, modern kent yaşamına aktif olarak katılan yüksek eğitimli/ çalışan tesettürlü kadınların moderne nasıl eklemlendiklerini anlama merakımızın bir sonucudur. Araştırma sorunsalımızı çözümlerken ulaştığımız sonuç, büyük iddialar içermez; çok daha geniş kapsamlı çalışmalarla daha farklı bilgiler ortaya koyulabilir, ancak yaptığımız çalışmanın bizi önemli sonuçlara ulaştırdığı da bir gerçektir. Araştırmada, temel sorunsalların özelliği göz önüne alınarak, nitel araştırma teknikleri yönteminden faydalanılmıştır. Bindiği gibi Weber kaynaklı Anlamacı sosyolojide, toplumsal eylemin anlamı , araştırmacının dikkat kesilmesi gereken yegane noktadır ve bir toplumsal durumun niteliğini anlamak istiyorsak ona katılanların veya onu yaratanların onu nasıl tanımladığına bakmamız gerekir. Toplumsal gerçekliğin olduğu gibi ortaya çıkmasında en önemli nokta, araştırma konusu olan öznelerin motivlerini, niyetlerini ve eylemlerinin neticelerini kendileri ve başkaları açısından nasıl değerlendirdiklerinin anlaşılmasıdır. Bu metodolojik süreçte, bir durumun araştırmacıya nasıl göründüğü veya araştırmacının o durumu nasıl gördüğü değil, o durumu yaratan sosyal aktörlerin onu nasıl tanımladıkları önemlidir. Tesettürlü kadınların beden algılarının nasıl olduğunu ve güzeli nasıl tanımladıklarını ortaya koymak gibi bir çaba bizim için anlama ve yorumsama yöntemini bir bakıma zorunlu kılmıştır, çünkü tesettürlü bedenlerdeki tezahürlerin zihinsel arka planı ve bu süreçte üretilen söylemler, katılımcıların bize sağladığı çok yönlü veri kombinasyonuyla açıklamaya değil anlamaya matuftur. Söylem hayatımızın merkezini teşkil eder; gündelik hayatta bize sıradan gelen pek çok şey içinde var olduğumuz kültürün ürünüdür ve analiz edilmesi gereken anlamlar taşır. Toplumsal bir varlık olarak istediğimiz, istemediğimiz, rahatsızlık duyduğumuz, korktuğumuz, ideal edindiğimiz vs. pek çok insani yönelimlerimizi dille ifade ederiz, bu bakımdan dilin doğru analizi toplumların, bu bağlamda kültürlerin anlaşılması için büyük önem taşır. Araştırma sorunsalımızın çözümlenmesinde mümkün olan en doğru noktaya ulaşabilmek için, katılımcılarımızla gerçekleştirdiğimiz grup görüşmesinden elde ettiğimiz metnin, başka bir deyişle katılımcılarımızın sözlerinin söylem analiziyle irdelenmesi bize en doğru gelen yol olmuştur. Bu izlekte gerçekleştirdiğimiz çalışmada ortaya çıkan sonuçları şöyle özetlemek mümkündür. Modern toplum dünyasındaki değişme ve dönüşme kadın dindarlığını da etkilemiş, bu farklılık kadın dindarlığının görsel bir tezahürü olan tesettür biçimlerine yansımış, kent yaşamındaki tesettürlü kadınlar farklı giyinme biçimleriyle gündelik yaşamda yerlerini almışlardır. Tesettürlü kadınların kadının bedensel güzelliğine yönelik algıları modern algıya bağımlı olarak gelişmiş, onlar, toplum dünyasındaki görünürlüklerini dinsellik ve modern algı bağlamında tesis etmişlerdir. Modernle dinsel olanın bir aradalığı anlamlı çelişkiler meydana getirse de, tesettürlü kadınlar bu çelişkileri dini en iyi şekilde temsil ederek dine hizmet etme misyonuyla çözümleme yoluna gitmişlerdir. Toplumsal yaşamda ötekiler tarafından kötü, çirkin, uyumsuz olarak algılanmamak dine hizmet etme misyonunun önemli bir uzantısıdır. Gündelik yaşamda tesettürlü kıyafetleri sebebiyle önemli ölçüde baskıya maruz kaldıklarını ifade eden kadınlar, söz konusu baskıyı azaltmak ve ötekilere dini anlatmak amacıyla güzel görünmeyi dinsel bir hedefe dönüştürmüşlerdir. Dine hizmet etme misyonu tesettürlü kadınların iç çelişiklerini bir bakıma çözse de, dinin sahiciliğinden uzaklaşma iç eleştirisi kendisini çeşitli şekillerde yapılandırmaktadır. Modern toplum yaşamındaki tesettürlü kadınların kadınlık durumlarına ilişkin güzellik algısı modern algılara bağlı olarak şekillenmiş ve gelişmiştir. Tesettürlü kadınlar toplumsal yaşamda güzel/ şık bir görünümle var olmayı ve kabul görmeyi talep etmekte, buna uygun eyleme yönelmektedirler. Kadınların farklı şekillerde betimledikleri şıklık, güzellik ve uygunluk kavramları kadınsı özelliklerin korunmasıyla bütünleştirildiği gibi, dinin emirlerine uygunluk da değişmez bir kural olarak tespit edilmiştir. Dinin emirlerine uygunlukla güzel ve şık olmanın bir aradalığı açıklanması zor çelişkiler meydana getirmiş, bu çelişkiler dini en iyi şekilde temsil etme misyonuyla yumuşatılmıştır. Modern toplum dünyasında var olma mücadelesi veren dinsellik, moderne eklemlenme sonucunda ortaya koyduğu melez tabloda kendi içinden eleştirilere maruz kalmış, geleneğe dönüşle itham edilmiştir. Tesettürlü kadınlar dinin emrine uymak adına tercih ettikleri tesettürlü giyimleriyle toplum dünyasında yer almayı talep etmekte, bu yer alış bir taraftItem THE RELATIONSHIP BETWEEN FEMALE LABOR FORCE PARTICIPATION AND DIVORCE: PANEL DATA ANALYSIS ON OECD COUNTRIES(2015) Duygu ALPEKİN; Yana LUOİşgücüne katılım oranı, toplumların gelişmişlik ve kalkınma düzeyleriyle ilgili olarak önemli bulgulara erişimi sağlayan analizler için kullanılan başat verilerden biridir. İşgücüne katılımın zayıf halkalarından biri olan kadınlar özelinde bu çalışma gerçekleştirilmek istenmiştir. Zorlaşan yaşam koşulları, iyi bir yaşam kalitesine kavuşabilmenin yükselen maliyeti, kriz, savaş gibi toplumun genelini etkileyen olaylar nedeniyle ortaya çıkan makroekonomik değişimler, kadınların da ekonomik desteğini gerektiren hallerdir. Bununla beraber, toplumsal ve kültürel anlayışların dönüşümleri, bazı durumlarda kadınların toplumsal hayata daha fazla katılmalarını sağlayabilir. Kadınların toplumda daha görünür hale gelmeleri işgücü piyasasındaki durumlarına da yansımıştır. Toplumsal kalıp yargıların önüne set çektiği bazı mesleklere kadınların ulaşılabilirliği artmıştır. Eğitim düzeyinin yükselmesi de kadınların çalışma hayatına girişlerini kolaylaştıran faktörlerdendir. Ancak işgücü piyasasında ve istihdam edilme koşullarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlı olarak kadınların erkeklere göre dezavantajlı oluşları devam etmektedir. Kadının kazancıyla aile ekonomisine yaptığı katkının elbette olumlu etkileri söz konusudur. Diğer taraftan kadının kazancının aile ekonomisinin temel kaynağından ziyade yan kaynağı olarak görülmesi kadının işgücüne katılımında ve istihdam koşullarında yer alan olumsuzlukların nedenlerindendir. Özellikle kadının çalışması hakkında genel kabul gören toplumsal yargıların oluşumu, kadın istihdamına alternatif bir durum olarak yaklaşmanın çizdiği çerçeve içinde gerçekleşir. Kadınların gerekli şartlarda ve gerekli zamanlarda çalışmaları; gerekli değilse çalışmamaları uygun bulunur. Diğer taraftan OECD ülkelerinin toplumsal yapısına ilişkin yakın geçmişe dayanan veriler, aile kurumunun yapısal ve işlevsel açıdan önemli geçişlere uğradığını göstermektedir. Tek kişilik hanelerin sayıları artış gösterirken doğurganlık oranları da giderek azalmaktadır. OECD ülkeleri genelinde evlenme oranları düşmekte, boşanma oranları da yükselmektedir. Toplumsal yapının göstergelerinde görülen bu önemli değişmelerin nedenleri üzerinde tartışmalar yoğunlaşmakta ve çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Buna göre bu çalışmada boşanmalarda görülen artışın nedeni olarak kadınların işgücüne katılım oranlarında görülen artış sorgulanmak istenmiştir. Kadınların işgücüne katılımları ile boşanma oranları arasındaki ilişki 1990- 2012 yılları arasındaki OECD ülkeleri verilerine dayalı olarak gerçekleştirilen panel veri analizi ile incelenmiştir. Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin ipuçlarının verildiği Panel Kointegrasyon test sonuçları söz konusu değişkenler arasında uzun dönemli ilişkiyi raporlarken, aynı zamanda sabit etkiler modelinin belirlendiği nihai modele göre işgücüne katılım oranından boşanma değişkenine doğru bir ciddi düzeyde bir ilişki raporlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle OECD ülkeleri üzerine gerçekleştirilen bu çalışma kapsamında elde edilen analiz sonuçları, kadınların işgücüne katılım oranlarının artışı ile boşanma oranlarının artışı arasında bir ilişki saptamıştır. Kadınların işgücüne katılımları birçok faktöre dayandırılabilir. Kadınların yetişkinlik dönemine erişinceye kadar geçirdikleri süre, toplumsallaşmanın önemli bir evresini oluşturur. Bu süreçte, kadınların topluma uyum sağlamaları birtakım toplumsal ve kültürel normlar, değerler ve şartlar altında şekillenir. Eğitim ve istihdam oranlarında görülen cinsiyet farklılıkları, bu sürece dayalı incelediğinde daha iyi anlaşılmaktadır. Dünya genelinde, kadınların eğitimden yararlanma ve istihdam edilme durumlarında erkeklere göre dezavantajlı oluşları, bu durumlarla ilgili yaygın olan toplumsal değer ve inançlarla yakından ilişkilidir. Kadının çalışması ile erkeğin çalışmasına toplumsal açıdan atfedilen anlamlar, aradaki ayrımı açıkça gösterecektir. Bu ayrımı bir cümleyle özetlemek istersek; kadın çalışabilir ama erkek çalışmak zorundadır . Bu noktada erkeğe yüklenen bu sorumluluğun ne kadar ağır olduğu da ortadadır. Yine bu bağlamda değinmek gerekir ki; her ne kadar kadınların işgücüne katılım oranlarında artış yaşansa da, iş yaşamında görülen cinsiyet ayrımcılığına dair bulgulara erişen birçok bilimsel araştırma da mevcuttur. Çalışmanın diğer önemli değişkeni olan boşanma olgusu, evliliğin sona ermesi şeklinde bir tanımlamadan çok daha kapsamlı düşünülmelidir. Bu kapsam içerisinde boşanmaya karar verme sürecinin altını çizmek gerekir. Kadınların çalışma hayatına girişi ile kazanç elde etmeye başlaması, mali bağımsızlık oluşturması açısından önemlidir. Birçok çalışmada yer alan mali bağımsızlığın kadınlara getirileri ise özgüvenin artması, ekonomik açıdan güvenli olduğu hissinin yarattığı huzur ve bu hisse dayalı olarak boşanmanın da nedeni olarak öne sürülen cesarettir. Bu cesaret ve özgüven kendi başına ayakları üstünde durabilmenin sosyal ve psikolojik itkileridir. Bununla beraber boşanmanın gerçekleşmesi iki tarafın da himayesindedir. İşgücüne katılan kadının üyesi olduğu aile yapısı da bu noktada göz önünde bulundurulmalıdır. Boşanan çiftlerde kadın ve erkekten herhangi birisini salt etkin görmek doğru olmadığı gibi, bu konuda bir tarafa sorumluluk yüklenmesi biçiminde oluşan genel kanı da yanlıştır. Kadının işgücüne katılması durumu boşanma oranlarında artışın nedeni olabilir. Ancak önemli olan, bu sonuç değerlendirilirken üyelerden biriyle ilgili aile yaşamında yaşanan bu değişime uyum sağlama sorumluluğunun sadece kadına yüklenmesi gibi cinsiyet ayrımcılığı yapmamaktadır. Kadının işgücüne katılımı boşanmayı artıran bir etkense, kadınların çalışmamasını çözüm olarak sunmak yerine bu tek taraflı bakış açısı olan ataerkil zihniyetin, diğer deyişle işgücüne katılımda eril tahakkümün sorgulanması gerekmez mi? Çalışmayan kadınların çalışmaya ilişkin motivasyonlarını etkileyen faktörler nelerdir? Çalışan kadınlar optimal kapasitelerini kullanıyorlar mı? Bu gibi soruların cevapları da bu çalışmanın analiz sonuçlarının arka planıItem Küresel Boyutta Yoksulluk ve Kadın Yoksulluğu(2015) GÜLŞEN GERŞİLKüreselleşme süreciyle birlikte tüm dünya da görülen refah ve zenginliğin aksine yoksulluğun daha da derinleştiği yapılan uluslararası araştırmalarla belirlenmiştir. Günümüzde insan ihtiyaçlarının maddi boyutla sınırlı olmadığı, manevi nitelikteki boyutlarının da bulunduğu gerçeği göz ardı edilemez. Yoksulluk tanımının, söz konusu maddi nitelikte olmayan ihtiyaçların tatminini de içermesi, durumu daha da karmaşık hale getirmekte ve yoksulluğun tam bir tanımının bulunamaması zamana ve mekana göre, ya da çok boyutlu açıdan ele alınmasına göre farklılıklar göstermesinden kaynaklanmaktadır. İnsan hakları çerçevesinde; insan olmanın gereği olan, yaşam ve özgürlük hakkı başta olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetleri de içine alan; sağlıklı bir yaşam; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin temellerini oluşturmaktadır. Yoksulluk sorununun küresel boyutta bir olgu olarak, sahip olunan bu hakları tehdit ettiği görülmektedir. Özellikle, yoksulluğun şiddetini yoğun olarak hisseden dezavantajlı guruplar arasında kadınlar için bu durum kaçınılmazdır. Kadınlar açısından, işgücü piyasasına katılımın düşük olması ve eğitim imkânlarının çok sınırlı olması, toplumsal cinsiyet rollerinin biçimlendirdiği kadın olma durumu, geleneksel kadın rol modeliyle yetiştirilmek, kadına gelir elde etmek için yeterli zaman kalmaması insan haklarından sınırlı yararlanmalarına neden olmaktadır. İşgücü piyasanın kadınlara yönelik ayrımcı tutumları da kadın yoksulluğunu artırmaktadır. Bütün bu faktörler, kadın yoksulluğunu ağırlaşmasına ve kuşaklar boyunca sürmesine, kalıcılaşmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, kadın yoksulluğunu azaltabilecek en önemli unsur ise, kadınların çalışma hayatına daha fazla dâhil edilmesine (katılmasına) ilişkin sosyo-ekonomik politikalardır. Bu açıklamaların ışığında, yoksulluk olgusu ve kadının yoksulluğu kavramları ve önemi açıklandıktan sonra kadın yoksulluğunun nedenleri tesbit edilerek kadın yoksulluğunun ülkemizde ve dünyada hangi boyutlarda olduğu ve buna yönelik uygulanabilecek istihdam ve sosyal politikalara yer verilecektir.Item İŞÇİ HAREKETİNE TARİHSEL BİR BAKIŞ : DÜNDEN BUGÜNE YAŞANAN DÖNÜŞÜMLERİN YAPISAL BİR ANALİZİ(2015) Hande ŞAHİNTüm dünyada işçi hareketi bir dönüşüm sürecine girmiştir. Hazırlanmış olan çalışma bu dönüşümü, tarihsel bir bakış ile sorgulamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda öncelikli olarak işçi hareketinin kökenleri sorgulamıştır. Daha sonra hareketin gelişim süreci önemli milatlar yardımıyla tartışılmıştır. İlk hareketler sanayileşme ve makineleşme karşısında bir var olma çabası olarak kabul edilebilir. İşçi hareketine dair önemli bir kırılma ise 1970 sonrasında yaşanmıştır. Özellikle 1970 sonrasında kapitalizm krize girmiş ve kendini revize etmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte bu gelişmelere bağlı olarak işçi hareketi daha parçalı ve dağınık bir hal almıştır. Bu sürecin temel dinamikleri çalışma içinde detaylı olarak tartışılmıştır. İşçi hareketinin geçirmiş olduğu dönüşüm ve günümüzdeki biçimleri farklı ülke deneyimleri üzerinden sorgulanmıştır. Günümüz işçi hareketinin ilk dönem işçi hareketlerinden büyük ölçüde ayrıldığı gözlemlenmiştir
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »