Browsing by Subject "Tarih"
Now showing 1 - 20 of 214
Results Per Page
Sort Options
Item Saruhan Sancağında İzmir'in İşgaline Gösterilen Tepkiler(2005) MEVLÜT ÇELEBİİtilâf Devletleri; Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplanan Paris Barış Konferansı'nda İzmir'in, daha önce vaat edildiği gibi İtalya'ya değil, Yunanistan'a verilmesine karar verdiler. Bu karar doğrultusunda İzmir, 15 Mayıs 1919 günü Yunan birlikleri tarafından işgal edildi. İşgalin kanlı bir surette gerçekleştirilmesi ve İzmir'in işgali, Yunanistan'ın Anadolu'yu vatan yapmasının başlangıcı olarak görüldüğü için tepkiyle karşılandı. Türkler, başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun hemen her yerinde düzenledikleri mitinglerle ve İtilâf Devletleri temsilcilerine gönderdikleri telgraflarla işgali protesto ettiler. Yunan işgali tehlikesini yakından yaşamakta olan Saruhan sancağında da bu tepkiler çeşitli yollarla ortaya konuldu. Saruhan halkı, tepkisini, Avrupa kamuoyuna daha kolay ulaşacağını düşündüğü için, İtalyanlara yaptı. Saruhan halkı adına yapılan protestoların dikkate değer bir yönü, kadınların da aktif bir şekilde bu protesto hareketlerine katılmış olmalarıdır.Item Türk Kültüründe At Arabası (At Arabalarının Dili)(2005) Şayan ŞAHİN ULUSANTürkler tarih sahnesinde atlara olan ilgileri ve at yetiştirici özellikleriyle tanınırlar. Türkler, koşum takımlarını, üzengi, eğer ve dizgini keşfederek ata binmek ve ona hakim olmak sayesinde hızlı bir nakil ve muharebe aracı elde etmişlerdir. Dolayısıyla, Türklerin bu at sevgisi, atlı araba kültürünü de beraberinde getirmiştir. At ile birlikte araba da Türklerde kullanılmaya başlanmıştır. M.Ö.IV.yüzyılda Türkler arabayı kesinlikle kullanmışlardır. Oğuz Destanı’nda kağnının kullanılmasından değil, bizzat icadından bahsedilmektedir. Araba, Türk kültürü içinde çeşitli gelişmeler göstermiştir. Araba, kağnı, fayton isimleri zaman içerisinde ‘atlı araba’ için kullanılmıştır. Ancak günümüzde artık teknoloji karşısında at arabaları sadece, süs aracı olarak kullanılmaktadır. Faytonlar, turistik mekânlarda kullanılmakla beraber, at arabası ve kağnıların artık minyatürleri yapılmaktadır. Günümüzdeki at arabası ustaları da, gelişen teknoloji karşısında kaybolmakta olan sanatlarını, minyatürlerini yaparak devam ettirme gayretindedirler.Item İzmir'de II. Meşrutiyet Dönemi'nin Başlarında İç Siyaset(2005) SERAP TABAKNiyazi Bey ve arkadaşları, Osmanlı Devleti'nde Anayasa'nın (Kanun-u Esasi) yeniden yürürlüğe konulması için Selanik'de 1908 yılının Temmuz aymda dağa çıktı. Bu isyanı bastırmak için Osmanlı Devleti'nin pek çok şehrinden olduğu gibi, İzmir ve kazalarından da Faik Bey'in valiliği döneminde asker toplanarak Selanik'e sevk edildi. Ancak, İzmir vilayetinden gönderilen asker ve subaylar, II. Meşrutiyet'in ilan etmek isteyen askerlere bir süre sonra katıldılar. İzmir'de Faik Bey, Rauf Paşa, Galip Bey, Avlonyalı Ferit Paşa, Müşir Kazım Paşa ve Mahmut Muhtar Paşa'nın valilikleri döneminin ortak sorunu eşkiyalık idi. Özellikle Çakırcalı Mehmet Efe ve çetesiyle mücadele edildi. Eşkiyalık sorunu çözemedikleri için valiler ve takip komutanları sık sık değiştirildi. 31 Mart Olayı'nın etkisi, İstanbul gibi İzmir'de de gericiler gösteri yaptılar.Item Türk ve Alman Belgeleri Işığında Trabzon'da Ermeni Tehcirinin Uygulanması(2005) Ramazan ÇALIK; Muzaffer TEPEKAYATrabzon'dan Ermeni tehciri üzerine bugüne kadar Türk ve Alman kaynakları ışığında teferruatlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu eksiklik giderilmek amacıyla böyle bir çalışmaya teşebbüs edilmiştir. Bu makalede Alman diplomatlarının raporları ve Türk belgeleri temel alınarak Trabzon'daki Ermeni Tehciri değerlendirilmiştir. Alman diplomatlarının hazırlamış oldukları bu raporlar, tehcirin anlaşılması bakımından çok önemli olup aynı zamanda Trabzon'da bir \"Ermeni Soykırımı\" olmadığını da açıkça ortaya koymaktadır. Türk kaynakları da, Osmanlı Devleti'nin tehcir uygulamasında herhangi bir art niyetinin ve amacının olmadığını göstermektedir. Sonuç itibariyle hem Türk hem de Alman kaynaklarından Trabzon ve çevresinde \"Ermeni Soykırımı\" olmadığı anlaşılmaktadır.Item Saruhan Sancağı'nın Son Mutasarrıfı:Hüseyin Aziz Akyürek(2005) NEJDET BILGISaruhan sancağının başında Yunan işgali döneminde Türkler için hiç de olumlu olmayan tutumuyla bilinen Hüsnü Bey bulunuyordu. Kurtuluştan sonra Ankara hükümeti tarafından göreve getirilen Hüseyin Aziz Bey ise, II. Meşrutiyet döneminde hem kaymakamlık ve mutasarrıflık gibi görevlerde, hem de emniyet teşkilatının en üst kademelerinde bulunmuş birisi idi. Saruhan sancağı, harabeye dönmüş şehirleri ve savaş sonrasının sosyal ve ekonomik sorunlarıyla karşı karşıya idi. Aziz Bey bu sorunların çözümüne yönelik ilk adımları atan ve ilk uygulamaları başlatan bir idareci olmuştur. Saruhan mutasarrıfhğındaki başarısı, İzmir'e vali ve ardından da belediye başkanı olmasının yolunu açmıştır. Mülki ve yerel idaredeki başarıları, parlamento üyeliğine yükselmesini sağlamıştır.Item Menteşe Sancağı'nda İzmir'in İşgaline Gösterilen Tepkiler(2005) MEVLÜT ÇELEBİİtilaf Devletleri; Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplanan Paris Banş Konferansı'nda İzmir'in, daha önce vaat edildiği gibi İtalya'ya değil, Yunanistan'a verilmesine karar verdiler. Bu karar doğrultusunda İzmir, 15 Mayıs 1919 günü Yunan birlikleri tarafından işgal edildi. İşgalin kanlı bir surette gerçekleştirilmesi ve İzmir'in işgali, Yunanistan'ın Anadolu'yu vatan yapmasının başlangıcı olarak görüldüğü için tepkiyle karşılandı. Türkler, başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun hemen her yerinde düzenledikleri mitinglerle ve İtilaf Devletleri temsilcilerine gönderdikleri telgraflarla işgali protesto ettiler. İşgal tehlikesini yaşamakta olan Menteşe sancağında da bu tepkiler çeşitli yollarla ortaya konuldu. Menteşe halkı, tepkisini, Avrupa kamuoyuna daha kolay ulaşacağını düşündüğü için, sancağın bazı bölgelerini işgal etmiş olan İtalyanlara yaptı. Menteşe halkı adma yapılan protestoların dikkate değer bir yönü, kadınların da aktif bir şekilde devreye girerek Avrupa devlet başkanlarının eşlerine protesto telgrafları göndermeleridir.Item Torbalı Ovasının kuzey ve güney kesimlerinin alüvyal gelişimi ve doğal ortam değişmelerine etkileri(2006) Ergün SARIÖZ; Serdar VardarBu çalışma, Metropolis antik kentinin doğusunda, kuzey-güney doðrultusunda uzanan Torbalı Ovası'ndaki alüvyal gelişim ile değişen coğrafi çevrenin ve tarihsel süreçteki çevresel etkilerinin bir ölçüde aydınlatılması amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla ilk olarak bölgedeki sondajların verileri toplanmış, sondaj örneklerinin analizleri yapılmış ve makro-mikro biyolojik unsurlar ile fosiller farklı yaşama ortamlarının göstergesi olarak ele alınmıştır. Çalışma sonucu Holosen öncesi temelden günümüzdeki ova yüzeyine kadar üç temel alüvyal birim ayrılmıştır. Bu birimler kuzey ve güney ovalarına ait farklı doğal çevre şartlarının etkisi ile birbirinden farklı ortamları yansıtmaktadır. Torbalı Ovası'nın kuzey kesiminde belirlenen birimler, Holosen öncesi temel dolgular, gölbataklık dolguları ve Fetrek çayının taşkın dolgularıdır. Bundan farklı olarak, Torbalı Ovası'nın güney kesiminde, temelde Holosen öncesi ova yüzeyine ait dolgular, üzerinde gölsel-sığ denizel-azmak (su ortamı) ortam sedimanları ve nihayetinde bugünkü ova yüzeyine kadar Küçük Menderes ırmağının taşkın ovası sedimanlarının bulunduğu belirlenmiştir. Taban suyu seviyesinin yüksek olduğu ve ovanın göllerle ve bataklıklarla kaplı olduğu antik dönemde, bundan etkilenen yakın çevredeki kültürlerin (Metropolis örneğinde olduğu gibi) yamaçlara ve etek bölümlerine yerleştiği ve daha sonraları, değişen ortamın etkisiyle, yerleşimlerin ova ortasında kurulduğu ve geliştiği anlaşılmaktadır.Item Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Mali Sistemdeki Değişimlerin Toplumsal Yapı Üzerine Etkisi(2006) Ali Rıza GÖKPINARMali olayların özellikle vergilerin, insanlar veya sosyal gruplar üzerinde önemli etkileri olmaktadır. Sosyo-ekonomik açıdan bir bozulma mali krizin en önemli nedenidir. Vergiler kamu hizmetlerinin finansmanını karşılamada önemli bir araç olduğu kadar ekonomik ve sosyal boyutları açısından da toplumsal yaşamda önemli bir yere sahiptir. Toplumsal yaşamla yaşıt olan vergiler, tarih boyu yöneten ve yönetilenler arasında çeşitli uyuşmazlıklara neden olmuştur. Bu çalışmada, mali sistemdeki değişimlerin özellikle de kamu harcamalarının finansmanında vergiler ve vergilerin toplanma biçimlerindeki değişimlerin toplumsal yapının biçimlendirilmesinde önemli bir paya sahip olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.Item Item Birinci Dünya Savaşı Esnasında Anadolu'daki Salgın Hastalıklar ve Ermeniler(2006) Muzaffer TEPEKAYA; Ramazan ÇALIKSavaş ortamlarının getirdiği en büyük olumsuzluklardan biri bulaşıcı hastalıklardır. Osmanlı Devleti, başta Balkan Savaşları olmak üzere Birinci Dünya Savaşı esnasında da savaşın yanında bulaşıcı hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Balkan Savaşları’ndan sonra Anadolu’ya göçlerin fazlalaşmasıyla birlikte Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’da ve diğer cephelerde kolera, tifüs, veba, frengi vs. gibi salgın hastalıklar yaygınlaşmıştır. Bulaşıcı hastalıklar sadece cephedeki askerleri değil, sivil halkı da çok etkilemiştir. Zira sivil halk arasında salgın hastalıklardan ölümler, yine hastalıklar dolayısıyla cephede hayatını kaybeden askerlerin sayısından fazladır. Anadolu’da Türkler ve Müslümanlarla birlikte Ermeniler de salgın hastalıklardan dolayı büyük sıkıntılar çekmişlerdir. Özellikle göç yollarında ve Halep’e göç ettirilen Ermenilerden çok sayıda ölenler olmuştur. Devlet hastalıklardan ölümleri önlemek için bütün imkânlarını seferber ettiyse de çok başarılı olamamıştır. Ayrıca, hastalıklardan sadece cephede bulunan asker ve sivil halk değil diğer devletlerin temsilcileri arasından da hayatlarını kaybedenlerin olduğu görülmektedir.Item Item Aydın Vilayetinde Çırak Mektepleri(2006) ERTAN GÖKMENOsmanlı Devlet’inde sıbyan mektepleri ve medreseler en yaygın eğitim kurumları idi. Sıbyan mektepleri her mahallede bir veya birkaç tane bulunurdu. Fakir, kimsesiz ve geçim sıkıntısı çeken çocuklar sıbyan mektebine gitmeden hayatını kazanması için bir usta yanına çırak olarak verilirdi. Çırak, ustasından mesleki bilgilerini ve esnaf geleneklerini öğrenirdi. Ancak ustası yanında okuma yazmayı ve dinî görevlerini yapacak kadar dinî bilgileri elde edemezlerdi. Hem ülke çapında eğitimi yaygınlaştırmak hem de bir usta yanında çalışan çırakların cahil kalmasını önlemek için II. Mahmut döneminde ilköğretim zorunlu hâle getirilmesine rağmen yine de bazı aileler çocuklarını okula göndermeden bir usta yanına çırak olarak vermeye devam etmişlerdir. Okula gitmeyen çocuklar için 1868’de ve 1914’te bazı okullar açıldı ise de bu sadece İstanbul ile sınırlı kalmıştır. Aydın vilayetinde de yetim ve kimsesiz çıraklara okuma yazma ve dinî bilgiler öğretmek için çırak mektepleri açılmıştır. İlki 1893 yılında Saruhan sancağında diğerleri de bu tarihten sonra Aydın vilayetinin farklı sancak ve kazalarında açılmıştır. Bu çalışma, bu okulların niçin açıldığını, bu okullarda hangi derslerin öğretildiğini, okulların kaç öğrencisi ve öğretmeninin olduğunu ve çırak mekteplerinde kaç yıl eğitim verildiğini ele almaktadır.Item Mali Bir Ünite Olarak Aydın Muhassıllığı(2006) Cahit TELCİAydın muhassıllığı, XVII. Yüzyıl sonlarında oluşturulmuştur. Muhassıllık, sınırları dâhilinde bulunan “miri mukataa”ların “iltizam” bedellerinin sağlıklı bir şekilde toplanarak hazineye teslim edilebilmesini, böylece de devletin gelirlerinin azalmamasını hedeflemekte idi. Aydın Muhassıllığı, idarî anlamda Aydın sancağı sınırları ile sınırlı değildir. İçerisinde Saruhan, Menteşe, Teke, Alâiye sancaklarında bulunan bazı “miri mukataa”lar da bulunmaktadır. Muhassıl olarak tayin edilen kişiler, dönemin Osmanlı bürokrasisi içerisinde etkili olan kişilerdendir. Genellikle vezir rütbesindeki kişilerin bu göreve getirildiği görülmektedir. Dönemin bazı tarih yazarları, bu muhassıllığın gelirlerinin hayli fazla olduğunu ve birçok devlet adamının bu gelire tamah ettiğini ifade etmektedir.Item Aydın Vilayeti’nde Sıbyan Mekteplerinin İptidâi Mekteplere Dönüştürülmesi(2006) Ertan GÖKMENBu çalışmada, Aydın vilayetine bağlı sancak ve kazalardaki eski usulde öğretim yapan sıbyan mekteplerinin yeni usulde öğretim yapan iptidâi mekteplere dönüştürülmesi ele alınmaktadır. Çalışma beş başlıkta ele alınmıştır. Birinci başlıkta, sıbyan mekteplerinin tarihsel gelişimine ve öğretim şekillerine, ikinci başlıkta, iptidâi mekteplere neden ihtiyaç duyulduğuna ve tarihsel gelişimlerine, üçüncü başlıkta, sıbyan mekteplerinin neden iptidâi mekteplere dönüştürülmesi gerektiğini belirten Aydın vilayeti valisi Hasan Fehmi Paşa’nın sancak ve kaza yöneticilerine gönderdiği 1893 tarihli tahrîrâta, dördüncü başlıkta dönüştürme işleminin nasıl yapılacağına ilişkin tahrîrâta ek olarak verilen tarifnâmeye ve son başlıkta da tahrîrât ve tarifnâme sonrası Aydın vilayetinde sıbyan ve iptidâi mekteplerin durumuna değinilmiştir.Item Geç Roma İmparatorluğundan Erken Dönem Bizans İmparatorluğuna Geçiş Sürecinde Basılan Sikke Tasvirlerinde İmparator Kostüm ve Aksesuarları(2006) Ceren ÜnalHer ne kadar, Erken Bizans sikke sisteminde Geç Roma sikke tasvir üslubunun bazı özelikleri korunarak kullanılmaya devam etmişse de, Hıristiyan dininin ve egemen Yunan kültürünün güçlü etkisini tasvirlerde görmeye başlarız. Bizans sikkelerinde imparatorun gücü ve hâkimiyeti giydiği kostüm ve kullandığı aksesuarları ile birlikte sembolize edilirken, ruhsal ve dünyevi gücü de Hıristiyan dininin farklı sembolleri ile betimlenmiştir. İmparatorun resmi, sivil ve askeri kostümlerine ek olarak, Erken Bizans sikke tasvirlerinde haçlı globus, potent haç ve Khristogram gibi dini sembollerde kullanılmıştır.Item Aşık Remzi'nin Adanalı Eşine Yazdığı Otobiyografik Destan ve 19 Şiiri (Bir Aşığın Adana Sergüzeşti ve Duygu Dünyasındaki Yankıları)(2007) Kenan ERDOĞANBu çalışmada, Kırkağaçlı Âşık Mustafa Remzî’nin yazdığı bir destan ve 19 şiiri değerlendirilerek yayınlanacaktır. Aşık Mustafa, bu destanı ve şiirleri âşık olduğu ve evlendiği Adanalı eşinden ayrıldıktan sonra yazmıştır. Bir aşığın dramını ve hayat mücadelesini vermesi bakımından önemli bulduğumuz şiirler, aynı zamanda 1900’lu yılların başındaki sosyal hayat hakkında da bilgiler sunmaktadır. Bu nedenle destan ve şiirler, salt aşka düşmüş bir bireyin hikâyesi olarak değil, aynı zamanda bir devrin hikâyesi olarak da okunabilir.Item Osmanlı Devletinde 18. Yüzyılda Muhallefat ve Müsadere Süreci(2007) Cahit TELCİMüsadere, bir kişinin bütün maddi varlığına, belli şartlar dahilinde devlet adına el konulması anlamına gelmektedir. 18. yüzyılla beraber, Osmanlı Devleti’nde müsadere sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Devlet, merkez ve taşrada, servet sahibi olarak bilinen hemen herkesin ölümünün ardından, müsadere sürecini işletmektedir. Bu süreç ana olarak iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada kişinin menkul ve gayrı menkul bütün malları tespit edilerek güvenlik altına alınmaktadır. İkinci aşamada ise bütün bu mallar bir mübaşir kontrolü altında, hiçbir unsur atlanmadan deftere kaydedilmektedir. Bu işlem tamamlandıktan sonra defterler İstanbul’a gönderilerek, yapılması gereken işlem konusunda emir beklenirdi. Sonuçta kontrol altına alınarak deftere kaydedilen mallar, ya mahallinde satılarak bedelleri İstanbul’a gönderilir, ya da mal olarak İstanbul’a gönderilerek orada değerlendirilirdi.Item Item Item Manisa Müzesindeki XVIII. XIX. Yüzyıla Ait Osmanlı Mezar Kitabeleri Üzerine Değerlendirmeler(2007) ALPAY BIZBIRLIKÖlü gömme adetlerinin şekilsel bir kısmı olan mezar taşı, Türk toplumunun İslamiyet’i kabulünden sonra belki de şehirleşmenin bir sonucu olarak daha fazla bilgi ve daha estetik bir görünüm sunar hale gelmiştir. Özellikle Osmanlı toplumunda mezar taşı formları bazen meslekler, bazen da eski inanışlar hakkında ipuçları taşımaktadır. Manisa Müzesinde bulunan mezar taşlarından XVIII. ve XIX. Yüzyılın sonuna kadar tarihi olanlar üzerinde yaptığımız çalışmada yukarıda belirtilen konulara ek olarak, unvanlar, meslek adları, belirtilmişse ölüm sebeplerini de açıklamaya çalışacağız.