Browsing by Subject "Veterinerlik"
Now showing 1 - 16 of 16
Results Per Page
Sort Options
Item Türkiye'de henüz çözülemeyen bir sorun: Kuduz riskli temas olguları(2006) Nasır NESANIRBu çalışmada, kuduz riskli temas olgularının ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve çözümün ilgili kurumlar arasındaki işbirliğinden geçtiğini göstermek amaçlanmıştır. Türkiye inşanda kuduz olgusunun görüldüğü bir kaç Avrupa ülkesinden biri olmakla beraber son yıllarda insan kuduzu olgu sayılarında bir azalma görülmektedir; 2002 ve 2003 yıllarında birer, 2004 yılında iki ve 2005 yılında sıfır olgu bildirilmiştir. Ancak kuduz riskli temas olgularında bir azalma görülmemektedir. Kuduz riskli temas insidansı 1995 yılında yüz binde 183.88 (116.226 olgu), 2005 yılında yüz binde 211.36 (152.317 olgu) olarak yine bu yıllar arasında en düşük insidans 2002 yılında yüz binde 117.81'dir (82.956 olgu); en yüksek insidans 2005 yılında görülmüştür. Ülkemizde 1997-2001 yılları arasında görülen kuduz riskli temas olgularının yüzde 97.7'si evcil hayvanlardan (Yüzde 74'ü köpeklerden), geri kalan yüzde 2.3'ü vahşi hayvanlardan kaynaklanmıştır. Sağlık Bakanlığı polio ve çiçek hastalığını eradike etmiştir; fakat kuduz ve kuduz riskli temas olgularında aynı başarıyı yakalayamamıştır. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, kuduz ve kuduz riskli temas olgularında mücadelede başarının yakalanması için veterinerlik ile halk sağlığı hizmetleri arasında yoğun ve sürekli bir işbirliğini gerekli gördüğünü belirtmiştir.Item Kimi lüpen türlerin (Lupinus L. species) içerik meddeleri, yem değeri ve hayvan beslemede kullanılma olanakları(2008) Ferit OKUYUCU; Barbel Rock OKUYUCUÖnceleri bahçelerde süs bitkisi ve toprak ıslahında faydalanılan lüpen türleri, yoğun ıslah çalışmaları sonucu alkoloid oranı düşük çeşit ve varyeteler elde edildikten sonra, insan ve hayvan beslenmesinde de kullanılmaya başlanmıştır. İçerik maddelerinin arzulanan düzeyde olması, genleriyle henüz oynanmamış olması, kullanımındaki diğer bir tercih sebebini oluşturmaktadır. İleriki yıllarda, lüpenlerin hayvan beslemede kullanım olanaklarının artacağı tahmin edilmektedir.Item Çanakkale ili Ayvacık bölgesinde zoonotik visseral leishmaniasisin serolojik ve entomolojik olarak araştırılması(2009) Mahmut COŞKUN; Özensoy Seray TÖZ; Naser SEVİL; YUSUF OZBEL; Samiye Demir; Hatice ERTABAKLAR; İbrahim Cüneyt BALCIOĞLU; Hayal TOKÇanakkale ili, Kepez Merkez'de, Kepez ilçesine bağlı Kalabaklı Köyünde ve Ayvacık ilçesi İlyasfakı Köyü'nde 2007 yılı Haziran ve Ağustos aylarında visseral leishmaniasisin (Kala-Azar, VL) epidemiyolojik durumunu belirlemek için saha çalışmaları yapılmıştır. Türkiye'deki VL etkeni Leishmania infantum'un rezervuarı olduğu için incelemek üzere 27 köpekten kan örnekleri alınmış ve fizik muayeneleri yapılmıştır. Ayrıca hastalığın vektörlüğünü yapan kum sinekleri, ışıklı tuzaklar yardımıyla toplanmıştır. Çalışma bölgesinde 789 kum sineği örneği toplanmış ve Phlebotomus neglectus, P. tobbi, P. simici, P. papatasi, P. perfiliewi ve P. halepensis olmak üzere 6 Phlebotomus türünün ve 1 Sergentomyia türünün (S. theodori) bulunduğu saptanmıştır. Bu türlerden, P. neglectus'un İlyasfakı köyünde (%94,4), P. tobbi'nin ise Merkez'de (%50) ve Kalabaklı köyünde (%48,1) dominant türler olduğu belirlenmiştir. IFA testi ile 27 köpek serumu değerlendirilmiş ve hiçbir köpekte seropozitiflik tespit edilmemiştir. Sadece Kepez'den iki köpeğin serumlarında, eşik değerin altında 1/16 ve 1/64 sulandırımda seropozitiflik görülmüştür. Bölgede VL etkeni için uygun Phlebotomus türlerinin bulunduğu, köpeklerdeki durumun netleşmesi için daha fazla sayıda köpekle çalışmanın genişletilmesi kanısına varılmıştır.Item Antalya ili ve ilçelerindeki dört köpek barınağında leishmaniasis seroprevalansının araştırılması(2009) Hatice ERTABAKLAR; Serdar PAŞA; YUSUF OZBEL; İbrahim Cüneyt BALCIOĞLUTürkiye'de özellikle Ege ve Akdeniz Bölgeleri'nde endemik, diğer bölgelerinde sporadik olarak insan visseral leishmaniasis (VL) olguları gözlenmektedir. Köpeklerdeki leishmaniasis enfeksiyonu ile insanlardaki hastalık arasında ilişki olduğu saptanmış ve köpeklerin L.infantum için rezervuar oldukları kanıtlanmıştır. Bu epidemiyolojik çalışmada, Sağlık Bakanlığı verilerine göre hem kutanöz leishmaniasis (KL) hem de visseral leishmaniasis (VL) olgularının görüldüğü bildirilen Antalya ili ve ilçelerindeki 4 köpek barınağında (Kepez Köpek Barınağı, Kemer İlçesi Köpek Barınağı, Alanya İlçesi Köpek Barınağı ve Gazipaşa İlçesi Köpek Barınağı) kanin leishmaniasis (KanL) seroprevalansı araştırılmıştır. İncelenen 176 köpek serum örneğinin 14 (%7,95) tanesi seropozitif, 24 (%13,63) tanesi sınırda seropozitif, 138 tanesi ise negatif olarak saptanmıştır. Gazipaşa köpek barınağı dışında bütün ilçelerde seropozitiflik saptanmıştır. Seropozitif bulunan köpeklerin sadece iki tanesinde (%14,2) zayıflama, alopesi, tırnak uzaması, burun çevresinde yara gibi klinik bulgular gözlenmiştir. Bu çalışma sonucunda, Antalya ilinde paraziti taşıyan köpeklerin saptanması ve uygun vektör türlerinin varlığının daha önce belirlenmiş olması, insanlar için potansiyel bir tehlikenin bulunduğunu göstermiş, Antalya'nın diğer ilçelerinde de köpeklerdeki seroprevalansın belirlenmesi için çalışmalara devam edilmesinin gerekli olduğu düşünülmüştür. Buna ek olarak, L. infantum için vektör türlerinin populasyon büyüklüklerinin Antalya merkez ve çevre ilçelerinde saptanması için çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.Item The histologic evaluation of atorvastatin and melatonin treatment on oxidative stress and apoptosis of diabetic rat pancreas(2010) TUĞBA ÇAVUŞOĞLU; M. İbrahim TUĞLU; Nazan Uysal; NURAN EKERBİÇER; Figen TARAKÇI; Turgay BARUTDiyabette reaktif oksijen bileşiklerinin aşırı üretimi ve nitrik oksidin azalmış biyoyararlanımına bağlı olarak oksidatif stres artmaktadır. Antioksidan tedavi diyabette oksidatif hasarı önlemek için kullanılmaktadır. Bu araştırmanın amacı, atorvastatin (AT) ve melatonin (MLT) tedavisinin oksidatif stres üzerine etkilerini diabetik sıçan pankreasında araştırmak, nitrik oksid sentaz (NOS) aktivitesi ve apoptoz ile ilişkisini değerlendirmektir. Diyabet oluşumu tek doz streptozotozin (STZ, 55 mg/kg, IP) ile indüklendi. 6 hafta sonra sıçanlar 5 gruba ayrıldı. AT uygulanan diyabetik grup (STZ+AT), MLT uygulanan diyabetik grup (STZ+MLT), AT ve MLT uygulanan diyabetik grup (STZ+AT+MLT). Kontrol ve diyabetik kontrol grupları da oluşturulmuştur. AT 8 mg/kg oral yoldan uygulanmış, MLT ise 10 mg/kg/gün olarak 6. haftadan başlayarak 2 hafta boyunca IP yolla uygulanmıştır. Pankreas dokusu immunohistokimyasal yöntemlerle incelenmiştir. Antioksidan durumla ilgili olarak belirgin bir farklılık gözlenmemekle birlikte, NOS aktivitesi tedavi almayan diyabetik sıçanlarda tedavi alan gruplara göre daha yüksek olma eğilimi gösterdi. AT ve MLT tedavisinin pankreasta histopatolojik olarak apoptosis ve oksidatif stresi de içeren iyileşmeye neden olduğu gösterildi.Item Distribution of paw preference in female and male rats: Assessed by a modified version food-reachıng test(2012) Turan Onur BAYAZIT; Fahriye MUTLU; NECİP KUTLUBiz, modifiye bir besine uzanma testi kullanarak, erkek ve dişi sıçanlarda pençe tercihi dağılımını çalıştık. Modifiye besine uzanma testi sıçanlarda dört ayaklı pozisyonda besine uzanması sağlayarak pençe tercihi dağılımını yeniden değerlendirildi. Toplam örneklemin (N=165) 86 (%52.12) sağlak, 72 (%43.64) solak ve 7 (%4.24) iki elli olduğu belirlendi. Erkek sıçanların (N=74) 36 (%48.65) sağlak, 35 (%47.30) solak ve 3 (%4.05) iki elli olduğu belirlendi. Dişilerin ise (N=91) 50 (%54.94) sağlak, 37 (%40.66) solak ve 4 (%4.40) iki elli olduğu belirlendi. Sağ eksi sol pençe normal dağılımı sağ ve sol tarafta pik yaparak gaus eğrisine uyuyordu. Dişilerde, erkeklere göre sağlaklığın daha baskın olduğu gözlendi. Erkekler sol pençe tercih dağılımının dişilerdeki sol pençe tercihine göre daha fazla olduğu saptandı. Sağ eksi sol pençe dağılımı U-dağılımı şeklinde değil de insanlarda olduğu gibi J-dağılımı şeklindeydi. Çalışılan sıçanlarda pençe tercihi dağılımının sonuçları, diğer hayvan ve insan el tercihi dağılımıyla benzerdi. Dişi sıçanlarda sağlaklığın baskın olma nedeni olarak hormonal faktörlerin olduğu sonucuna varıldı. Erkeklerde sağ pençe tercihi erkek sol pençe tercihi ve dişilerde sağ ve sol pençe tercihi göre daha az lateralizedir. Genelde erkek beyni dişi beyninden daha çok laterizedir.Item Conventional and molecular biotyping of Brucella strains isolated from cattle, sheep and human(2012) H. Okan DOĞAN; Duygu PERÇİN; Ahmet Bülent SÜMERKAN; K. Semih GÜMÜŞSOY; Fulya OCAK; ARZU FINDIK; Tuba İÇA; Alper Ciftci; Fuat AYDIN; Seçil ABAYBu çalışmada Kayseri bölgesinde sığır ve koyunlardaki atık olgularında Brucella’nın rolü araştırıldı ve ağırlıklı alt-tür ve biyovarlar konvansiyonel ve moleküler biyotiplendirme metotları ile belirlendi. Çalışmada 61 adet sığır, 64 adet koyun atık materyali ve ayrıca 50 insan kanından izole edilmiş Brucella spp. incelendi. On yedi (%27.9)’si sığır ve 12’si (%18.7) koyun atık örneklerinden olmak üzere toplam 29 adet Brucella spp. izole edildi. Hayvan ve insan izolatları konvansiyonel yöntemler ve Enhanced AMOS-ERY PCR olmak üzere iki farklı yöntem ile tiplendirildi. Çalışma kapsamında sığırlardan izole edilen tüm Brucella spp.’nin B.abortus biyovar 3’e ait olduğu konvansiyonel yöntemlerle saptandı ve bu izolatların tamamının moleküler olarak biyovar 3b olduğu tespit edildi. Koyun ve insan orijinli izolatların ise konvansiyonel ve moleküler olarak B.melitensis biyovar 3 oldukları tespit edildi. Bu çalışma ile Türkiye’nin Kayseri İli’nde, insan, sığır ve koyunlarda Brucellosis’e neden olan predominant Brucella biovarları belirlenmiş oldu. Bu bulguların Brucellosise yönelik koruma ve kontrol aktiviteleri için yararlı olabileceği düşünülmektedir.Item Plasmodium berghei'nin in vitro kültürü: Klorokin ve artesunat ilaç direnç testlerinin uygulanması(2013) İpek ÖSTAN; Ahmet Ozbilgin; Özgür KurtÇalışmamızın amacı Plasmodium bergheinin kısa dönem kültüründe uygulanacak ilaç direnç testlerinin laboratuarımızda yerleştirilmesi olmuştur. İlk aşamada P. bergheinin genç trofozoitlerini barındıran enfekte fare kanlarının in vitro olarak, 24 saatlik eritrosit içi evrim döngüsünün tamamlanması gerçekleştirilmiştir. İkinci aşamada klorokin ve artesunat ilaç konsantrasyonlarının parazitin eritrosit içi gelişimini inhibe etme oranları tespit edilmiştir. Sonuçlarımıza göre, kısa dönem in vitro kültür testlerinde P. berghei parazitleri eritrositer şizogoni evrelerini tamamlamış, enfekte eritrositlerde merozoit oluşumları gözlenmiştir. Klorokin ve artesunat ile yapılan ilaç direnç testlerinde ise artesunat ilacının antipasmodiyal etkisinin daha fazla olduğu saptanmıştırItem In vitro efficacy of quercus infectoria oliv. and achillea millefolium L. extracts against Blastocystis spp. isolates(2013) Ahmet Ozbilgin; İpek ÖSTAN; Tuba TABAK; Veciha Özge ERMİŞ; Özgür Kurt; Ali Ahmet KİLİMCİOĞLU; Hüsniye Kayalar; CENK DURMUŞKAHYABlastocystis spp, insanların ve birçok hayvanın gastrointestinal sistemine yerleşen yaygın bir bağırsak parazitidir. Yaklaşık 100 yıl önce tanımlanmış olmasına rağmen, yaşam döngüsü, patojenitesi ve tedavisini içeren birçok konu halen gizemini korumaktadır. Geçmişten bugüne Anadoluda çok sayıda bitki halk tarafından tedavi amacıyla kullanılmıştır. Bu projede ishale karşı kullanılan bitkilerden ülkemizde yetişen Quercus infectoria (Fagaceae) ve Achillea millefoliumun hekzan ve metanol ile hazırlanan ekstrelerinin in vitro ortamda Blastocystis spp.lerin üremesi üzerine etkileri incelenmiştir. Bitki ekstrelerinin LC50 değeri Brine Shrimp yöntemi, EC50 değeri Graphpad Prism 5® istatistik yöntemi kullanılarak saptanmıştır. Sonuç olarak, A. millefoliumun metanol ekstresinin LC50 (500 μg/ml) ve EC50 (198.8 μg/ml) konsantrasyonları diğer ekstrelerle kıyaslandığında en düşük bulunmuş, anti-Blastocystis aktivitesinin ise metronidazol grubunun değerlerine en yakın olduğu ve sitotoksik aktivite göstermediği saptanmıştır. Bu sonuçlar A. millefoliumun metanol ekstresinin, ileride yapılacak geniş kapsamlı çalışmalarla doğrulandığında, Blastocystis spp. enfeksiyonlarının tedavisinde yeni bir seçenek olabileceğini göstermektedir.Item Textural, chemical and sensory properties of döners produced from beef, chicken and ostrich meat(2013) Sibel DEMİRCİOĞLU KARACA; Semra KAYAARDI; Ersel OBUZBu çalışmada deneysel olarak üretilmiş sığır, tavuk ve devekuşu etinden üretilmiş dönerlerin kimyasal, tekstürel ve duyusal özellikleri karşılaştırılmıştır. Sığır ve tavuk dönerlerine göre devekuşu etinden üretilmiş döner örneklerinin kolesterol içeriği daha düşük, kalori değerleri ise daha yüksek bulunmuştur. Sığır etinden üretilmiş döner örneklerinin daha yüksek Warner Bratzler kesme kuvveti (WBSF) değerlerine sahip olduğu gözlenmiştir (P<0.0001). Yine elde edilen doku analizi bulgularına göre Tekstür Profil Analizi ile ölçülen sertlik değerinin WBSF değerine göre duyusal gevrekliğin daha iyi bir belirleyicisi olduğu sonucuna varılmıştır. Panelistler duyusal özellikler bakımından en yüksek puanla devekuşu etini tercih etmişlerdir. Devekuşu döneri sığır eti ve tavuk etinden üretilmiş döner örneklerinden daha yüksek beğeni almıştır. Sonuç olarak devekuşu dönerinin sığır ve tavuk dönerlere alternatif bir protein kaynağı olarak değerlendirilebileceği kanısına varılmıştır.Item Molecular analysis of cattle Isolates of Echinococcus granulosus in Manisa province of Turkey(2013) Aysegul UNVER; NAZMİYE ALTINTAŞ; NURAY ALTINTAS; ASLAN SAKARYA; Mustafa ÖZTATLICIEchinococcus granulosus insanda ve birçok evcil hayvanda kistik ekinokokkozise (KE) neden olan etkendir ve hala dünyada ve Türkiyede en önemli sağlık problemlerinden biridir. Metasestodlarla infeksiyon şiddetli hastalıklara ve yüksek ekonomik kayıplara neden olur. Bazı Echinococcus suşları, suşların epidemiyolojik ve biyolojik karakteristiklerine dayanarak tanımlanmaktadır. Çalışmamızda sığırlardan elde edilen toplam 18 örnek incelenmiştir. Örnekler 2010-2012 yılları arasında Manisa merkez mezbahasından elde edilmiştir. Total genomik DNA (gDNA) üretici firmanın talimatları doğrultusunda protoskoleks ve kistik germinal membranlardan RTA-DNA İzolasyon Kiti kullanılarak (Gebze/Kocaeli, Türkiye) izole edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Türkiyede Manisa ilindeki sığırlardan elde edilen E. granulosus izolatlarının Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile moleküler karakterizasyonunun elde edilmesidir. PZRdan sonra, izolatların genetik karakteristiklerini araştırmak için mitokondrial sitokrom c oksidaz alt ünite 1 (CO1) ve nikotinamid adenin dinükleotit dehidrogenaz alt ünite 1 (NAD1) genleri deoksiribonükleik asit dizileme ile ABI Prism Genetik Analizör 3100 cihazıyla çalışıldı. Çalışmamızın sonucu olarak, tüm (18) sığır izolatları E. granulosus sensu stricto (G1-G3 kompleksi) olarak teşhis edildi. Bu çalışma Manisa ilindeki sığırlardan elde edilen Echinococcus izolatlarının ilk moleküler genotiplendirme çalışmasıdır.Item Classical heart rate variability and nonlinear heart rate analysis in mice under Napentobarbital and ketamine/xylazine anesthesia(2022) Şüheda Alpay; Mustafa Özbek; Mürüvvet Alenbey; Hasan Kazdağlı; HASAN FEHMI OZELBackground/aim: Anesthetics are often used in animal experiments to achieve immobilization and relieve pain. However, many anesthetics can alter the dynamics of cardiovascular systems. We aimed to compare the effects of two frequently used anesthetics agents on heart rate variability (HRV) parameters in mice.\rMaterials and methods: This observational study was performed between May and June 2014 in 21 male BALB/c mice aged 16–20 weeks.\rThe animals were divided into three groups: pentobarbital (P), (n = 7); pentobarbital+fentanyl (P+F), (n = 7); and ketamine+xylazine (K+X), (n = 7). Surface electrocardiography (ECG) electrodes were placed in lead II configuration. The tachogram of RR intervals was obtained after R waves were detected using the Pan-Tompkins real-time QRS recognition algorithm. Frequency-domain, time-domain, and nonlinear HRV analyses were performed.\rResults: The bradycardia effect was higher in the K+X group (p < 0.01). Time-domain indices were higher in group K+X compared to group P (p < 0.01) and group P+F (p < 0.001). Very low frequency (VLF) power was significantly lower in group K+X compared to group P and group P+F (p < 0.01). Low frequency (LF) power, low frequency/high frequency (LF/HF) ratio, and total power (TP) were higher in group K+X compared to group P (p < 0.01) and group P+F (p < 0.001). The detrended fluctuation analysis short-term parameter $(DFAα_1 )$ was significantly higher in group K+X compared to group P+F (p < 0.05) and the long-term parameter $(DFAα_2 )$ was lower in group K+X compared to group P (p < 0.05). Standard deviations SD1 and SD2 were higher in group K+X compared to group P (p < 0.001) and group P+F (p < 0.001), SD2/SD1 ratio was lower in group K+X compared to group P (p < 0.05) and group P+F (p < 0.05).\rEntropy measures did not differ between groups.\rConclusion: HRV analyses, including nonlinear methods, indicated that a K+X combination reduces imbalance and disorder in the regulation of the autonomic nervous system (ANS) in comparison to both P and the P+F combination.Item Investigation of Organic Chicken Breeding and Meat Quality(2023) Aytunga BAĞDATLI; Berna CAPANIn recent years, with the increase in income in our country, it has been seen that most consumers are awareness of healthy eating and are interested in organic food. The emergence of various diseases, such as cancer and obesity, play a significant role in this preference. In addition, with the prolongation of life expectancy, the desire to increase the quality of life is very important. Due to the harm caused by the foods obtained by conventional methods to human health and the environment, consumers’ demand for healthy and quality food has led to a market segment consisting of organic products. The availability of many conventional foods with unsafe additives, preservatives, swe- eteners, and colorants can be seen as another factor in the increasing importance of natural, safe, and healthy foods. This review study it is aimed to correct some existing misperceptions by giving detailed information about organic chicken breeding and meat quality.Item Comparison of Microwave, Ultrasonic Bath and Homogenizer Extraction Methods on the Bioactive Molecules Content of Green Tea (Camellia Sinensis) Plant.(2023) hafize dilek tepe; Fatma DoyukIn this study, the effects of three different extraction methods on the antioxidant capacity, phenolic component, volatile organic molecule and amino acid contents of green tea (Camellia sinensis) leaves were compared. Microwave digestion assisted extraction (MDAE), ultrasonic bath assisted extraction (UBAE) and homogenizer assisted extraction (HAE) methods were used as extraction methods. When the MDAE, UBAE and HAE extraction methods were compared according to the ferric reducing antioxidant power (FRAP) antioxidant activity results, 51.95, 50.9 and 13.8 TE/g dry weight (DW) results were obtained in green tea plant, respectively. DPPH activity in green tea was found to be 94.65, 69.7 and 36.35 TE/g dry weight in microwave extraction, ultrasonic bath and homogenizer extractions, respectively. Analysis in green tea leaves as a result of gas chromatography-mass spectrometry (GC-MS), caffeine, phytol, palmitic acid, beta.-monoglyceride, 13-docosenamide, (z)- and phytol were identified in all three extractions. Fourteen amino acid types were determined in green tea leaves by liquid chromatography-diode array detection (HPLC-DAD). Especially aspargine, glutamine, alanine, serine and L-theanine were determined in very high amounts. When the analysis data were compared, it was determined that the best results were in MDAE>UBAE>HAE, respectivelyItem Assessment of In-vitro Cytotoxicity and In-ovo Virucidal Antiviral Efficacy of Various Plant Extracts and Bioactive Molecules(2024) Furkan Ozan Coven; Furkan Ozan Coven; Seray Gür; Ece Uyar; KARRAR ALI ALSAKINI; fatih karabey; Fethiye Coven; İhsan Çalış; ayse nalbantsoyThe viral diseases that occurred in recent years have increased the interest in non-toxic to healthy cells and naturally isolated agents to struggle with these diseases. The key intention of this research is to examine both antiviral potentials against the Infectious Bronchitis model virus (IBV) and cytotoxic activities on determined cell lines of different active ingredients and medical herbs extracts for developing new antiviral agents or drugs towards SARS-CoV-2. The antiviral potency of the samples against IBV was determined as in ovo virucidal antiviral activity in specific pathogen-free (SPF) embryonated chicken eggs (ECEs). To detect antiviral activity, the haemagglutination test was performed after 48 h of incubation for all samples. The cytotoxic activity of the samples was identified on HepG2, Caco-2, HeLa, HEK293, PANC-1, PC-3, A549, MDA- MB-231, and CCD-34Lu cell lines by the MTT protocol. Hypericum perforatum extract was found to have a dominant role in cytotoxicity and antiviral activity. In addition, while nobiletin and Sambucus nigra do not exhibit cytotoxic activity on cells, they play a significant role in antiviral activity. As a consequence of our investigation, the cytotoxic and antiviral properties of Laurus nobilis, H. perforatum, and S. nigra extracts were found remarkable and the potential of these extracts was demonstrated.Item İntragastrik Balon Sonrası Gelişen Nadir Komplikasyon: Akut Pankreatit(2024) Elif Tuğba TUNCELObezite tedavisinde intragastrik balon (İGB) kısa süreli kilo vermek için bariatrik cerrahi öncesi tercih edilen minimal invaziv yöntemdir (1). Literatürde endoskopik intragastrik balonla ilişkili akut pankreatit çok az vakada saptanmıştır