Repository logo
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
Repository logoRepository logo
  • Communities & Collections
  • All Contents
  • English
  • Català
  • Čeština
  • Deutsch
  • Español
  • Français
  • Gàidhlig
  • Italiano
  • Latviešu
  • Magyar
  • Nederlands
  • Polski
  • Português
  • Português do Brasil
  • Srpski (lat)
  • Suomi
  • Svenska
  • Türkçe
  • Tiếng Việt
  • Қазақ
  • বাংলা
  • हिंदी
  • Ελληνικά
  • Српски
  • Yкраї́нська
  • Log In
    Have you forgotten your password?
  1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "FUNDA KOSOVA"

Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
  • No Thumbnail Available
    Item
    Prostat kanseri ve apoptozis ilişkisi
    (2011) FUNDA KOSOVA; Zeki ARI
    Prostat erkek genital sisteminin en büyük aksesuar bezi olup, erkek üretrasının başlangıç kısmını oluşturur. Prostat karsinomu erkek cinste en çok görülen internal malignitedir. Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır. Malign hastalıklar, klasik olarak kontrolsüz aşırı hücre proliferasyonunun olduğu hastalıklar olarak bilinir. Oysa aşırı proliferasyonun yanında azalmış apoptozisin de malignite gelişimine katkıda bulunduğu görülmüştür. Apoptozis (programlanmış hücre ölümü) birçok hastalıkta önemli rol oynar ve serbest radikal hasarı, sitokinler ve inflamatuar yaralanma tarafından tetiklenir. Bu derleme; apoptozis ve kanser arasındaki ilgi çekici bağlantıları göstermek ve bu konuda araştırma yapmak isteyenlere toplu bir kaynak sunmak amacıyla yapıldı
  • No Thumbnail Available
    Item
    CAPE uygulanmış mide kanseri dizin hücrelerinin matriks molekülleri ile etkileşimlerinin angiogenez ve antiangiogenik faktörler arasındaki olası ilişkilerinin araştırılması
    (2012) Feyzan KURT ÖZDAL; Zeki ARI; Mehmet İbrahim Tuğlu; Ercüment Ölmez; FUNDA KOSOVA
    -
  • No Thumbnail Available
    Item
    Ebelik öğrencilerinin biyokimya dersi öğrenme yaklaşımlarırın incelenmesi
    (2022) Seval CAMBAZ ULAŞ; NURCAN ÇELIK ODABAŞI; FUNDA KOSOVA; Hanife Nurseven ŞİMŞEK
    Amaç: Öğrenme yaklaşımları, öğrencinin niyetleri, dav- ranışları ve çalışma alışkanlıklarının öğrenme görevine ilişkin algılarına göre nasıl değiştiği şeklinde tanımlana- bilir. Araştırmanın amacı, ebelik öğrencilerinin biyokimya dersi öğrenme yaklaşımlarının incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Araştırma kesitsel tipte yapılmıştır. Ara- ştırma evrenini Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi 2017–2018 öğretim yılı ebelik bölümü 1. ve 4. Sınıf (n:170) öğrencileri oluşturmuştur. Örneklem seçimi yapmaksızın gönüllü öğrencilerin %86.47’sine (n:147) ula- şılmıştır. Veriler; “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Öğrenme Yaklaşımları Ölçeği” kullanılarak toplanmış ve SPSS paket programında; sayı, yüzdelik, ortalama, standart sapma, bağımsız gruplarda t testi yapılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %50.3’ü 21 yaşın altındadır. Öğrencilerin %70.1’inin biyokimya dersini ilgi çekici bulduğu, %95.2’inin dersi gerekli olduğunu düşündüğü, %74.1’nin dersi sevdiği, % 59.9’unun biyoki- mya bilgisinin yetersiz olduğunu düşündüğü, %87.8’inin dersinde öğrenilenlerin meslek yaşantısını kolaylaştır- acağını inandığı saptanmıştır. Öğrenme Yaklaşımları Ölçeği derin yaklaşım puan ortalaması 34.13 ± 6.07 (Min:19.00–Max:50.00), yüzeyel yaklaşım puan ortalaması 26.94 ± 6.37(Min:15.00–Max:50.00) dir. Ölçek derin yakla- şım cronbach alfa katsayısı 0.84, yüzeyel yaklaşım cron- bach alfa katsayısı 0.80’dir. Biyokimya dersi bilgisinin yeterli olduğunu düşünme ve derin yaklaşım ölçek puanı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0.05). Meslek yaşantısını kolaylaştıracağını düşünme ve derin yaklaşım ölçek puanı arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Biyokimya dersinin mesleki hayatlarında gerekli olduğunu düşünen öğrencilerin ders motivasyonlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Biyokimya dersi öğrenme çıktılarının iyileştirilmesi için derin öğrenmeyi destekleyen etkili ve dinamik öğrenme ortamları yar- atılmasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    TEN TENE TEMASIN PLASENTA AYRILMA SÜRESİ ÜZERİNE ETKİSİ
    (2022) BETUL PUSKULLUOGLU; FUNDA KOSOVA; ASLI GOKER
    Amaç: Ten tene temas vajinal ve sezaryen doğumlarda tercih edilen ve pek çok olumlu etkisi bilinen bir uygulamadır. Bu çalışmada vajinal doğum sonrasında ten tene temasın plasenta ayrılma süresi ve doğum hormonları üzerine olan etkisini araştırnayı planladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine başvuran 40 gebe dahil edildi. Çalışma grubunda doğum sonrası kesintisiz ten tene temas uygulandı, kontrol grubunda anne ve bebek ayrıldı. Plasentanın ayrılma süresi not edildi ve doğum öncesi doğum sonrası kan örneklerinde oksitosin, β-endorfin ve katekolamin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Kadınların ortalama yaşı çalışma grubunda 28,55±5,97, kontrol grubunda 26,75±6,58 idi. Plasentanın ayrılma süresi çalışma grubunda istatistiksel olarak anlamlı biçimde daha kısa bulundu. Oksitosin ve katekolamin seviyeleri hem çalışma hem kontrol grubunda pre ve postpartum dönemde benzerdi. β-endorfin seviyeleri postpartum dönemde iki grup arasında benzerdi ancak prepartum dönemde çalışma grubunda istatistiksel olarak anlamlı biçimde daha yüksektir. Sonuç: Doğum sonrası uygulanan ten tene temas doğum hormonları arasındaki dengeyi bozmadan plasenta ayrılma süresini kısaltmaktadır. Sağlık çalışanları ten tene temasın önemi hakkında bilgilendirilmeli ve uygulama erken postpartum dönemde yaygınlaştırılmalıdır. Doğum salonunda çalışanlar yani ebe, hemşire ve doktorlar ten tene temasın pek çok avantajının yanı sıra plasenta yarılma süresini kısaltması ve doğum hormonlarına etki etmemesi konusunda da bilgilendirilmelidir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Biyokimya ile ilgili dersleri alan lisansüstü ebelik öğrencilerinin klinik öz-yeterliliklerinin değerlendirilmesi: kesitsel bir çalişma
    (2022) Hanife Nurseven ŞİMŞEK; NURCAN ÇELIK ODABAŞI; FUNDA KOSOVA
    Amaç: Lisansüstü ebelik öğrencileri, kanıta dayalı bilgi, pratik beceriler, bakım kalitesi ve kişisel tutumların entegrasyonu ile klinik ortamdaki ebelik bilim ve sanatını öğrenirler. Bu kişisel tutumlar güven, sezgi, problem çözme, eleştirel düşünme ve öz-yeterliliktir. Çalışmanın amacı, lisansüstü eğitim programında biyokimya ile ilgili dersleri alan ebelik öğrencilerinin klinik öz-yeterliliklerini berlirlemektir. Materyal ve Metod: Araştırma, kesitseldir. Araştırma verileri, üniversitenin lisansüstü ebelik eğitim programın- daki öğrencilerden anketlerle toplanmıştır. Araştırmanın verileri “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Klinik Değerlendirme Öz-yeterlilik Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Veriler sayı, yüzde, ortalama ve korelasyon testi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Dersleri alan ebelik yüksek lisans öğrencilerinin %67.7’sinin tezli yüksek lisans öğrencisi olduğu, %41.9’unun ikinci basamak sağlık hizmetlerinde çalıştığı, %51.6’sının beş yıl ve üzerinde klinik deneyimi olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin tamamı, derslerin gerekli oldu- ğunu ve mesleki olarak katkı sağladığını belirtmişlerdir. Ölçeğin öz-yeterlilik algısı alt boyutundan alınan toplam puan 4.22 ± 0.49 iken, algılanan güven alt boyutundan alınan toplam puan 4.57 ± 0.45’tir. Öz-yeterlik alt boyutu ile önem alt boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır. Sonuç: Sonuçlar lisansüstü ebelik öğrencilerinin klinik öz-yeterlilik puanlarının yüksek olduğunu göstermiştir. Lisansüstü ebelik eğitim programında biyokimya ile ilgili seçmeli dersler, öğrencilerin klinik becerilerini olumlu yönde etkilemiş olabileceğini düşünmekteyiz. Lisansüstü ebelik eğitiminin, öğrencilerin klinik özye- terlilikleri üzerindeki etkisini incelemek için daha büyük örneklem büyüklüğü ile yapmanın uygun olacağını öngörmekteyiz.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Anticancer effects of a newly-synthesized benzoxazole-derived 5-amino-2-\r[P-bromophenyl]-benzoxazole in breast cancer cell lines
    (2022) Gorkem Kismali; Feyzan KURT; Mehmet İbrahim Tuğlu; ozlem temiz arpaci; Ercüment Ölmez; Mustafa Arısoy; FUNDA KOSOVA; ZEKI ARI
    We investigated the anticancer potential of 5-amino-2-[p-bromophenyl]-benzoxazole [BB] which is a new benzoxazole derivative in different breast cancer cell lines. BB\rwas applied to estrogen receptor positive [ER+] MCF-7 and receptor negative [ER-] MDA-MB cell lines and its effects were determined by histopathological examinations, viability test [MTT], immunocytochemistry assays [Tunnel, VEGF and eNOS]. Moreover, its effects on apoptozis-related proteins such as Apaf-1, cytochrome C,\rcaspase-3, bcl-2 and NF-κB were examined by western blot. Histopathological examinations showed that BB killed many cells for both cancer cell line while the cells lost\rtheir adhesion in MCF-7 and lost their adhesion and epiteloid morphology in MDA-MB. MTT analyses demonstrated that BB caused a clear dose depended toxic effect\rfor both cell types. BB application resulted in an increase labeled apoptotic cells after Tunnel staining which was more obvious for MDA-MB compared to that of MCF-7.\rVEGF staining was decreased after BB application in both cell lines. The decrease of VEGF staining was clearer for MDA-MB compared to that of MCF-7. The status of\roxidative stress was shown by eNOS immunocytochemistry which was increase after BB application in both cell lines. The levels of Apaf-1 and bcl-2 were found to be\rsimilar while caspase 9 and NF-κB levels were decreased compared to the control group after BB application for both cell lines. On the other hand, cytochrome C levels\rwere slightly increased in MCF-7 cells while this increase was found very obvious in MDA-MB cell lines in BB groups. In conclusion, BB which is a new benzoxazole\rderivative have shown significant anticancer effects by increasing apoptosis and decreasing angiogenesis in MCF-7 or MDA-MB breast cancer cell lines. These effects of\rBB seem to be more prominent for [ER-] MDA-MB cell lines which mimic more aggressive type of breast cancer. These results suggest that BB may be useful to treat\r[ER-] breast cancers and may be added to treatment protocols.
  • No Thumbnail Available
    Item
    LİPÖDEMDE SUBKÜTAN YAĞ DOKUSU KALINLIĞI İLE ADİPOKİNLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
    (2022) Ali Aydın; Tugba Gurpinar; zeliha ünlü; FUNDA KOSOVA
    Adipokinler ve disfonksiyonel yağ dokusu arasındaki ilişkide subkutan yağ dokusundan ziyade viseral yağ dokusundaki değişikliklerin rolüne dikkat çekilmiştir. Özellikle cilt altı yağ dokusunun etkilendiği lipödemde adipokinler hakkında bilgi yetersizdir. Bu çalışmada lipödemli hastalarda adiponektin, ghrelin, resistin ve visfatin düzeylerinin ve bunların yağ doku kalınlığı ile ilişkisinin araştırılması amaçlandı. Bu amaçla cilt altı yağ dokusu kalınlığı ultrasonografi ile objektif olarak değerlendirildi.\rLipödem tanısı almış toplam 19 kadın hasta ve yaş farkı olmayan 15 sağlıklı kadın çalışmaya dahil edildi. Deri ve deri altı yağ dokusu kalınlıkları ultrasonografik olarak ölçüldü. Tüm deneklerin serum adiponektin, ghrein, resistin ve visfatin seviyeleri sandviç ELISA protokolü kullanılarak ölçüldü.\rLipödemli hastalarda, uyluk ve baldırda subkutan subkutan doku kalınlığı ve toplam deri-subkutan kalınlığı kontrollere kıyasla, uyluktaki deri kalınlığı dışında önemli ölçüde arttı (P0.05). Lipödemli hastalarda ve kontrollerde ultrason ile adiponektin, ghrelin, resistin ve visfatin ile deri, deri altı ve toplam kalınlık ölçümleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı (P>0.05). İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da detaylı incelendiğinde adipokinler ve ultrason ölçümleri arasındaki ilişkide gruplar arasında pozitif veya negatif korelasyonlar gözlendi.\rBulgularımıza göre, serum adipokin düzeyleri ile deri altı yağ dokusu kalınlığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmamakla birlikte, tamamen ilgisiz oldukları tartışmalıdır. Daha geniş serilerde yapılacak çalışmalar adipokinlerin cilt altı doku kalınlığı ile ilişkisine ve ultrasonografinin önemine ışık tutacaktır.
  • No Thumbnail Available
    Item
    MEME KANSERİ OLAN HASTALARDA SERUM HOMOSİSTEİN DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI
    (2022) GULSUM ABUSOGLU; Ali ÜNLÜ; FUNDA KOSOVA; Kemal Beksac; Sedat Abusoglu; Bahadir Cetin
    Giriş ve Amaç: Hastalıkların tanısında kullanabilmek amacıyla birçok molekül üzerinde bilimsel çalışmalar devam etmektedir. Bu moleküllerden bir tanesinin bile tanı amacıyla kullanılabilmesi, klinisyenler açısından hastalığın tanısının konmasında oldukça önemlidir. Homosistein ve arjinin de bu doğrultuda üzerinde çalışmaların yoğun olarak devam ettiği moleküllerdendir.Bu nedenlerle biz de, bu çalışmamızda meme hastalarının kan örneklerinin serumlarında homosistein ve arjinin düzeylerinde herhangi bir değişiklik olup olmadığını belirleyebilmeyi ve bunun meme kanseri ile ilişkisini açıklayabilmeyi amaçlamaktayız. \rGereç ve Yöntemler: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Metabolizma Laboratuvarında çalışmalarımız gerçekleştirilmiştir. Çalışmamıza 20 kontrol, 20 meme Ca, 20 metastaz hastası dahil edildi. Meme kanseri hastalarından alınan kan, biyokimyasal analiz yapılana kadar -80 ° C'de saklanmıştır. Alınan kan örneklerinden elde edilen serumlardan homosistein ve arginin seviyeleri ölçülmüştür Spektrofotometrede 470 nm'de protein seviyeleri ölçülmüştür. Homosistein seviyelerini ölçmek için NMRkütle spektrometresi kullanılmıştır. \rBulgular: Yapılan değerlendirmede Kontrol grubuna göre meme Ca ‘li hastalarda Arginin, Arginin/ADMA, metastazlı hastalarda ise Homosistein seviyelerinde istatistiksel bir artış gözlenmiştir. Meme kanserli hata grubu, metastaz grubu ile karşılaştırıldığında ise, Homosistein seviyesi istatiksel olarak artarken, Arginin /ADMA seviyesi istatistiksel olarak azalmıştır. \rSonuç: Elde ettiğimiz sonuçlara dayanarak, meme kanseri hastalarının tanı ve tedavileri sırasında bu markerlerın kullanılabileceği düşünülmektedir.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Mide ve Kolon Kanseri Hücre Hatlarında Matriks Proteinlerinin Varlığında Cape’nin Etkisinin Karşılaştırılması
    (2024) Nurcan Umur; FUNDA KOSOVA; Mehmet İbrahim Tuğlu
    Amaç: Çağımızın en önemli hastalıklarından biri olan kanser, vücut hücrelerinin kontrolsüz çoğalması ve yayılmasıyla oluşan ciddi bir sağlık sorunudur. Aynı zamanda kronik inflamasyon ve hastanın bağışıklık sisteminin zayıflaması ile karakterize ve ölüme en sık neden olan hastalıklardan biridir. Kanser hücre davranışlarını anlamak için kanser mikroçevresini oluşturan spesifik bileşenlerin bilinmesi, bu bileşenlerin hangi mekanizmaları kullanarak iletişim kurduklarının anlaşılması önemlidir.Bizde yaptığımız çalışmada bir antikanser ajan olarak Cape'nin terapötik dozunun etkisini mide ve kolon kanseri hücre hatlarında matriks proteini olan laminin ve kollajen 1 varlığında anjiogenez ve apoptoz ile ilişkili markerler açısından karşılaştırmalı değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Mide kanseri hücre hattı NCI-N87 ve kolon kanseri hücre hattı Colo 205 kullanılarak matriks protein varlığında Kafeik asit fenetil ester (CAPE) ilavesinden sonra DNA sentezi yapıp Real Time PCR ile 260 nm absorbansda okundu. Bulgular: Mide kanserinde matriks proteinlerinin varlığında ve CAPE ilavesinde apoptozisin, Kolon kanserinde ise angiogenezisin daha fazla arttığı görüldü. Sonuç: Yaptığımız çalışmada ana sorumlunun laminin matriks proteini olduğunu ve CAPE ilavesiyle angiogenez ve apoptosizin daha fazla tetiklendiğini gözlemledik. Bu çalışmayı hayvan deneyleri ile desteklemeyi planlamaktayız. Bu çalışmadan da çıkan sonuçlara göre mide ve kolon kanseri hastaları için CAPE’nin tedavi edici bir bileşik olabileceğini düşünmekteyiz.
  • No Thumbnail Available
    Item
    Investigation of the effects of antimicrobial peptides and vitamin D in breast cancer
    (2024) Nurcan Umur; FUNDA KOSOVA; Bahadir Cetin; Kemal Beksac
    Breast cancer is the most common cancer in women. In recent years, there have been studies on the effectiveness of cathelicidins, one of the antimicrobial peptides, especially in breast cancer. Cathelicidin expression is regulated by a rather complex mechanism. Under normal conditions, vitamin D induces the release of cathelicidin from human neutrophils via Neutrophil Elastase (NE). Elafin, on the other hand, inhibits cathelicidin as a Neutrophil Elastase inhibitor. However, the effect of these molecules on tumor progression is unclear. In our study, we aimed to investigate the effects of vitamin D and Elafin on cathelicidin in breast cancer patients. Cathelicidin, Elafin, and Vitamin D Receptor levels in the pre and post-operative blood samples of control patients and patients diagnosed with breast cancer were analyzed by western blot method. According to our findings, it was observed that cathelicidin levels were especially high and elafin levels were low in the preoperative group. Since an inflammatory environment occurs in the presence of a tumor, there is an increase in vitamin D receptors and elafin in the postoperative group. It was thought that the low Elafin in the preoperative group caused vitamin D to secrete more Cathelicidin and increased the progression of the tumor, but the formation of cathelicidin was inhibited due to the increase in Elafin levels in the postoperative period. Thus, it was concluded that cathelicidin, which has an effect on the development of breast cancer, can be controlled by Elafin and Vitamin D receptors.

Manisa Celal Bayar University copyright © 2002-2025 LYRASIS

  • Cookie settings
  • Privacy policy
  • End User Agreement
  • Send Feedback