Browsing by Author "Hakan TIKIZ"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item Sekiz haftalık hızlı tempo yürüyüşün orta yaşlı erkeklerde kardiovasküler hastalık risk faktörlerine etkisi(2005) Nurullah CANDAN; Gürbüz BÜYÜKYAZI; Bekir Sami UYANIK; Nesrin ÖZLEN; Hakan TIKIZ; Cevval Ulman; FATMA TANELİÇalışmamızın amacı sekiz haftalık hızlı tempo yürüyüş programının orta yaşlı erkeklerin aerobik kapasiteleri (VO2max), kan basınçları, bazı kan lipidleri, ve high-sensitive C-reaktif protein (hsCRP) düzeyleri üzerine etkisinin incelenmesidir. Bu amaçla, 40-60 yaşları arasında, 22 sağlıklı erkek çalışmaya alındı ve bunlardan 12'si egzersiz grubunu (EG) geri kalan 10'u ise kontrol grubunu (CG) oluşturdu. EG haftada beş gün, günde 30 dakikadan başlayarak 48 dakikaya kadar, sabit bir şekilde artan sürelerde, kalp atım sayısı yedeğinin (HRR) ~%69 şiddetinde ve -6.68+0.14 km/s hızla yürüdü. VO2max, sistolik ve diastolik kan basınçları (SKB, DKB), total kolesterol (TK), trigliserit (TG), yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL-C), düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-C), ve hsCRP antrenman periyodundan önce ve sonra ölçüldü. Hızlı tempo yürüyüş SKB ve LDL-C seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir azalmaya (p< 0.05), V02max (p<0.01) ve HDL-C seviyelerinde ise anlamlı bir artışa (p<0.05) neden oldu. EG'de DKB ve hsCRP istatistiksel olmayan bir azalma eğilimi gösterdi (p>0.05). Kontrol grubunda bu parametrelerin hiçbirinde istatistiksel olarak anlamlı değişiklikler gözlenmedi. Sonuç olarak, daha önce yapılan bazı çalışmaların aksine, bu çalışmada hsCRP seviyelerinde anlamlı bir azalma belirlenemedi. Ancak, aerobik kapasiteyi arttırmak ve kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı belirlenmiş olan SKB ve lipid parametrelerinde olumlu değişiklikler yaratabilmek için hızlı tempo yürüyüş tavsiye edilebilir.Item Sekiz haftalık iki farklı yürüme programının orta yaşlı kadınlarda aerobik kapasite, kan lipid profili ve homosistein düzeyleri üzerine etkileri(2005) Gürbüz BÜYÜKYAZI; Bekir Sami UYANIK; Hakan TIKIZ; Cevval Ulman; CANAN TIKIZÇalışmamızın amacı sekiz hafta süreli, iki farklı yürüyüş programının orta yaşlı kadınlardaki aerobik kapasite (VO2max), kan lipid profili, homosistein, vitamin B12, ve folik asit düzeyleri üzerine etkisini incelemektir. Bu amaçla çalışmaya 30-50 yaşları arasında 30 sağlıklı bayan dahil edildi ve bunlar; hızlı tempo yürüyüş grubu (HTYG; n= 10), orta tempo yürüyüş grubu (OTYG; n=10) ve kontrol grubu (KG; n= 10) olarak 3 gruba ayrıldı. Egzersiz grupları, haftada beş gün, günde 30 dakikadan başlayarak 48 dakikaya kadar sabit bir şekilde artan sürelerde yürüdüler. HTYG kalp atım sayısı yedeğinin yaklaşık ~%71 şiddetinde ve ~6.85$\\pm$0.32 km/s hızla; OTYG ise kalp atım sayısı yedeğinin ~%51 şiddetinde ve ~5.20±0.14km/s hızla yürüdü. Antrenman periyodundan önce ve sonra maksimal oksijen tüketimi (VÖ2max), kan basınçları, total kolesterol (TK), trigliserid (TG), yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL-K), düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-K), homosistein, Vitamin B12, folik asit düzeyleri ölçüldü. VO2max HTYG'de daha belirgin olmak üzere her iki egzersiz grubunda artarken (p<0.01), sistolik kan basıncı (SKB) azaldı. (p<0.05). Egzersiz gruplarında TK değerlerinde anlamlı değişiklik olmadığı halde, HDL-K'nin arttığı (p< 0.01), LDL-K'nin ise azaldığı gözlendi (p<0.05). Her iki egzersiz grubunda homosistein düzeyleri anlamlı olarak artarken (p<0.05), vitamin B12 düzeylerinde HTYG'de azalma (p<0.05); OTYG'de ise azalma eğilimi (p=0.059) saptandı. HTYG'nin folik asit değerlerinde anlamlı azalma gözlendi (p<0.05)Sonuç olarak; çalışmamızda hızlı tempo ile yapılan yürüyüşlerin aerobik kapasiteyi daha belirgin derecede arttırdığı, ancak kan lipid profili ve sistolik kan basıncı üzerinde her iki tip yürüyüşün benzer oranda olumlu etki yaptığı saptanmıştır. Her iki tip yürüyüşün kan homosistein seviyelerini arttırıcı etkisinin Vitamin B12 ve folik asit düzeylerindeki azalışa bağlı olabileceği düşünülmüştür.Item Nadir görülen bir konjenital anomali sağ atriyal anevrizma: Olgu sunumu(2006) Hakan TIKIZ; Ozan ÜTÜK; ozgur bayturan; Özgül YILDIZBu yazıda nadir görülen bir konjenital kardiyak anomali olan sağ atriyal anevrizmalı bir olgu sunulmuş ve bu konudaki literatür gözden geçirilmiştir. Sağ atriyal anevrizma oldukça nadir görülen bir durumdur. Bazı olgularda transtorasik ekokardiyografi (TTE) ile tanı konulabilmekle birlikte, olguların kesin tanısında transözifagiyel ekokardiyografi (TEE), kompüterize tomografi ve kardiyak magnetik rezonans gibi ileri tetkikler kullanılmaktadır. Trombus formasyonu olan olgularda komplikasyon olarak pulmoner yada paradoksal sistemik embolizasyon görülebilir. Ayrıca bu hastalarda supraventriküler aritmilerle ilişkili semptomlar ortaya çıkabilir. Tedavide, cerrahi olarak anevrizma rezeksiyonu bir seçenek olmakla birlikte bazı düşük semptomlu olgularda uzun süre klinik izlem de tercih edilmektedir.Item Do walking programs affect C-reactive protein, osteoprotegerin and soluble receptor activator of nuclear factor-kappaβ ligand?(2009) Fatma GÖZLÜKAYA; Hasan ESEN; Gürbüz BÜYÜKYAZI; Cevval Ulman; Hakan TIKIZ; FATMA TANELİ; Zeki ARIAmaç: On haftalık yürüyüş programlarının maksimal oksijen tüketimi, vücut kompozisyonu, serum lipidleri, yüksek sensitiviteli C-reaktif protein, osteoprotegerin ve soluble reseptör aktivatör nükleer faktör-kappaβ ligandı üzerine etkilerini incelemek.Yöntem: Yirmi yedi orta yaşlı (40-60yaş) erkek on hafta, haftada beş gün, günde 40-52dakika orta veya yüksek şiddette (sırasıyla ~5.95±0.26km/s ve ~7.64±0.36km/s; maksimum kalp atım hızı rezervinin %50-55 ve %70-75’inde) yürüdüler. Yürüyüş yapmayanlarkontrol grubunu oluşturdu (n=13). Egzersiz programı öncesi ve sonrasında, tahmini maksimal oksijen tüketimi, vücut kompozisyonu, lipid profili, yüksek sensitiviteli C-reaktifprotein, osteoprotegerin ve soluble reseptör aktivatör nükleer faktör-kappaβ ligandı düzeyleri belirlendi.Bulgular: On haftanın sonunda tahmini maksimal oksijen tüketimi yüksek-şiddet grubunun lehine (p<.05) her iki egzersiz grubunda arttı (p<.05). Vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi ve beden kitle indeksi değerlerinde egzersiz gruplarında anlamlı azalmalar meydana geldi (p<.05). Yürüyüş antrenmanları kan lipit değerleri, yüksek sensitiviteli C-reaktifprotein ve osteoprotegerin düzeyleri üzerinde etkili bulunmadı, ancak soluble reseptöraktivatör nükleer faktör-kappaβ ligand yüksek şiddet grubunda anlamlı olarak azaldı(p<.05); egzersiz gruplarında belirlenen değişim kontrol grubundaki değişimden farklıydı (p<.05). Sonuç: Soluble reseptör aktivatör nükleer faktör-kappaβ ligand ve tahmini maksimal oksijen tüketiminde meydana gelen gelişmelerden dolayı kardiyak risk faktörlerine ve damarsal kalsifikasyona karşı koruyucu etkiler yaratabilmek için yüksek şiddet yürümeprogramları önerilebilir.Item The effect of anti-tumor necrosis factor (TNF)-alpha therapy with etanercept on endothelial functions in patients with rheumatoid arthritis(2010) CANAN TIKIZ; Hakan TIKIZ; Petek BAYINDIR; Timur PIRILDAR; Özlem ArslanAmaç: Aktif romatoid artriti (RA) olan hastalarda, bir tümör nekroz faktör (TNF)-α antagonisti olan etanerseptin (ENC) endotel fonksiyonları üzerindeki etkinliğini araştırmaktı. Yöntemler: Bu prospektif çalışmaya toplam 21 RA’lı hasta dahil edildi. Bu hastalardan konvansiyonel metotreksat ve prednisolon tedavisine karşın yüksek hastalık aktivitesi devam eden 11 hastaya (8 kadın, 3 erkek ortalama yaş 47.0+10.1 yıl) haftada 2 kez, 25 mg/SC, 12 hafta süreyle ENC tedavisi başlandı (Grup 1). Konvansiyonel tedavi altında olan 10 hasta ise (8 kadın, 2 erkek ortalama yaş 55.0+6.4 yıl) kontrol grubunu oluşturdu (Grup 2). Brakiyal arterin endotel bağımlı ve bağımsız vazodilatasyon yanıtları yüksek rezolüsyonlu ultrason ile değerlendirildi. Eritrosit sedimantasyon hızı (ESH) ve C-reaktif protein (CRP) değerleri bazal ve tedavi sonrası dönemlerde ölçüldü. Verilerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U ve Wilcoxon testleri, korelasyonlar için Pearson korelasyon testi kullanılmıştır. Bulgular: Endotel bağımlı vazodilatasyon ENC grubunda %5.2±0.8’den %7.9±1.3’e yükselirken (p=0.04) kontrol grubunda anlamlı değişiklik saptanmadı (%6.6±1.1’den %7.0±1.8’e p=0.67). Bazal çaplarda ve endotel bağımsız vazodilatasyonda her iki grupta da anlamlı değişiklik gözlenmedi. Etanersept grubunda tedavi sonunda ESR ve CRP değerlerinde anlamlı azalma gözlendi (sırasıyla 16.2±6.8 mm/saat’ten 9.2± 5.1 mm/saat’e, p=0.003 ve 14.68±3.4 mg/L’den 9.25± 3.7 mg/L’ye, p=0.003). Sonuç: Çalışmamızda 12 hafta süreyle uygulanan ENC tedavisinin aktif RA’sı olan hastalarda konvansiyonel tedaviye oranla endotel fonksiyonları anlamlı derecede iyileştirdiği gözlenmiştir. Bu bulgumuz aktif RA’lı hastalarda yüksek oranda gözlenen kardiyovasküler komplikasyonların azaltılması amacıyla TNF- α blokajı yapan ajanların kullanımının faydalı olabileceği yönündeki görüşleri desteklemektedir.Item Yavaş koroner akımda nitrik oksit düzeyi ve sol ventrikül fonksiyonları(2013) Eşref TUNÇER; Hakan TIKIZAmaç: Koroner dolaşımın düzenlenmesinde, daha çok küçük arter ve arteriyoller düzeyinde olan, endotel aracılı metabolik otoregülasyon çok önemlidir ve bu regülasyonun en önemli aracıları nitrik oksit (NO) ve endotelindir (ET). Çalışmada yavaş koroner akım (YKA) hastaları ve normal koroner akım (NKA) bireyleri arasında kan NO düzeyi ile iki grup arasındaki ekokardiyografik sistolo-diyastolik fonksiyonlar arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Koroner anjiyografide TIMI frame count (TFC) yöntemiyle yavaş koroner akım tespit edilen 30-65 yaş arası 15 hasta alınmıştır. Normal koroner arterleri olan 15 kişi de kontrol grubunu oluşturmuştur. Tüm hastaların kan NO düzeyleri ölçülmüş, sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlar konvansiyonel ve doku doppler ekokardiyografi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Yavaş koroner akım saptanan hastalarda kan NO düzeyi 28,24±19,12 ve NKA bireylerinin kan NO düzeyi 32,44±25,13 (μmol/L) saptanmıştır. İki grup arasında istatiksel açıdan anlamlı fark olmamasına karşın YKA olan grupta kan NO düzeyi daha düşük bulunmuştur. Ekokardiyografik incelemelerde YKA hastalarında sistolik ve diyastolik fonksiyonlar NKA’sı olan kontrol grubuna göre anlamlı olarak bozulma gözlenmiştir. Sonuç: Plazma NO düzeyi düşüklüğü ile konvansiyonel ve doku Doppler incelemede sistolik ve diyastolik fonksiyonların YKA hastalarında normal bireylere göre bozuk olması YKA fenomen patogenezinde endotel disfonksiyon olduğunu ve endotelyal hasarda plazma NO düzeyinin azalmasının rol oynayabileceğini göstermektedir.Item The effect of long-term continuous positive airway pressure treatment on systolic and diastolic function in patients with obstructive sleep apnoea syndrome: A five year observational study(2014) Onur Dalgıç; ALİ RIZA BİLGE; Veysel YAVUZ; Gökmen KUM; NURULLAH ÇETİN; HIKMET YILMAZ; Hakan TIKIZObjective: Evaluation of the long-term effects of continuous positive airway presure (CPAP) on mean heart rate and left ventricular systolic and diastolic parameters in obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) using conventional and tissue Doppler techniques. Methods: This prospective cohort study is designed to evaluate the long-term effects of CPAP treatments in normotensive OSAS patients. Initially 40 patients aged from eighteen to fifty five with documented OSAS syndrome were evaluated within one month of CPAP treatment. All had high self-reported compliance with treatment. From the latter, 21 patients with uninterrupted CPAP therapy (for at least 5 years, 5 hours per day) were included in the study and further evaluated with treatment. The left ventricular systolic function was assessed on apical four- cham- ber view using modified Simpson method and diastolic function was evaluated with classic transmitral pulsed and tissue Doppler techniques. Paired t test and Wilcoxon signed rank test had been used to compare the clinical and echocardiography data before and after treatment period. Results: A comparison of values assessed after one month and after 5 years of CPAP therapy, revealed a significant increase in the acceleration time(AT) Em/Am ratio and ejection time (ET) (AT: p=0.04; Em/Am ratio p=0.03 ET: p=0.04) while a significant decrease was observed on decel- eration time (DT), isovolumetric relaxation time (IRT), myocardial performance index (MPI), mitral regurgitation (MR) and 24 hour mean heart rate (HR) in all subjects (DT: p=0.02; IVRT: p=0,04; MPI: p=0,01; MR: p≤0.001; HR: p=0.004). Conclusion: We observed a significant improvement in the left ventricular systolic and diastolic function and a significant decrease of 24-hour heart rate and mitral regurgitation with unchanged ejection fraction of the left ventricle with long-term CPAP treatment similar to short-term treatment studies. The long-term maintenance of the beneficial effect of CPAP throughout the 5 year long-term treatment can be one of the pathophysiologic mechanisms that may explain the decrease of cardiovascular mortality observed with long-term CPAP therapy in OSAS patients.