Browsing by Author "ozgur bayturan"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item Nadir görülen bir konjenital anomali sağ atriyal anevrizma: Olgu sunumu(2006) Hakan TIKIZ; Ozan ÜTÜK; ozgur bayturan; Özgül YILDIZBu yazıda nadir görülen bir konjenital kardiyak anomali olan sağ atriyal anevrizmalı bir olgu sunulmuş ve bu konudaki literatür gözden geçirilmiştir. Sağ atriyal anevrizma oldukça nadir görülen bir durumdur. Bazı olgularda transtorasik ekokardiyografi (TTE) ile tanı konulabilmekle birlikte, olguların kesin tanısında transözifagiyel ekokardiyografi (TEE), kompüterize tomografi ve kardiyak magnetik rezonans gibi ileri tetkikler kullanılmaktadır. Trombus formasyonu olan olgularda komplikasyon olarak pulmoner yada paradoksal sistemik embolizasyon görülebilir. Ayrıca bu hastalarda supraventriküler aritmilerle ilişkili semptomlar ortaya çıkabilir. Tedavide, cerrahi olarak anevrizma rezeksiyonu bir seçenek olmakla birlikte bazı düşük semptomlu olgularda uzun süre klinik izlem de tercih edilmektedir.Item Association of platelet-activating factor acetylhydrolase gene polymorphism with premature coronary artery disease in Turkish patients(2006) Cevad ŞEKURİ; F. Sırrı ÇAM; Afig BERDELİ; ozgur bayturan; Ertugrul Ercan; Istemihan TengizAmaç: Plazma platelet-aktive edici faktör (PAF), aterogenezis gibi inflamatuvar hastalıklarda rol oynayan multipl etkili bir fosfolipiddir. PAF, bir plazma enzimi olan PAF Asetilhidrolaz tarafından inaktive edilir. PAF-AH genindeki G994T mutasyonu, plazmada bu enzim düzeyinde azalmalara neden olur. Bu çalışmanın amacı prematüre koroner arter hastalığının (KAH) G994T mutasyonu ile ilişkisini araştırmaktır. Yöntemler: Çalışmaya 115 prematüre KAH öyküsü olan ile 120 KAH öyküsü olmayan sağlıklı bireyler alındı. Her iki grubun genotip analizleri polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) ve kısıtlayıcı parça uzunluk polimorfizm (RFLP) yöntemleri kullanılarak yapıldı. Bulgular: G994T mutasyonu prevalansı hastalarda %2.60 heterozigot, kontrollerde ise % 0 olarak bulundu. Allel frekansı ve genotip dağılımı açısından hasta ve kontrollerde anlamlı bir fark olmadığı gözlendi. Sonuç: Platelet-aktive edici faktör -AH geni G994T mutasyonu ile prematüre KAH arasında anlamlı bir ilişki olmadığı saptandı.Item Serum and pleural fluid N-Terminal-Pro-B-Type natriuretic peptide concentrations in the differential diagnosis of pleural effusions(2011) Ayşın COŞKUN ŞAKAR; Arzu YORGANCIOĞLU; ozgur bayturan; FATMA TANELİ; PINAR ÇELİK; Aylin ÖZGEN ALPAYDIN; Nesrin YAMANSon yıllarda, plevral efüzyonların ayırıcı tanısında N-Terminal-Pro-B-Tip natriüretik peptid (NT-proBNP) gibi yeni belirteçlerin kullanımı gündemdedir. Çalışmamızda, NT-proBNP’nin özellikle kardiyak kaynaklı plevral efüzyonlarda tanısal değerini araştırmayı amaçladık. Plevral efüzyonu olan 45 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların serum ve plevral efüzyonlarında NT-proBNP düzeyleri ve Light kriterlerinde yer alan biyokimyasal belirteçler analiz edildi. Klinik değerlendirmeye göre, gereken durumlarda plevral sıvının kültürü, ARB direkt muayenesi ve sitolojik tetkiki yapıldı. Kardiyak patoloji düşünülen hastalarda, kardiyolojik değerlendirme ve ekokardiyografi de yapıldı. Light kriterlerine göre plevral efüzyonların 38’i eksüda, yedisi transüdaydı. Hastaların 13’ünde son tanı malign efüzyon, 10’unda infeksiyon (tüberküloz/pnömoni), 21’inde konjestif kalp yetmezliği, birinde ise plevral efüzyonla ilgili diğer hastalıktı. Konjestif kalp yetmezliği ile ilişkili plevral sıvılarda, medyan (25-75. çeyrekler) NT-proBNP düzeyleri serumda 4747 pg/mL (931-15754), plevral sıvıda ise 4827 pg/mL (1290-12430) idi. Kardiyak olmayan nedenlere bağlı plevral sıvılarda ise bu düzeyler serumda 183 pg/mL (138-444), plevral sıvıda 245 pg/mL (187-556) olarak saptandı. Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda serum ve plevral sıvı NT-proBNP düzeyleri anlamlı olarak yüksekti (her ikisi için p< 0.001). Son tanılarına göre dört grup karşılaştırıldığında serum ve plevral sıvı NT-proBNP düzeyleri en yüksek konjestif kalp yetmezliğinde gözlendi, bunu malignite, infeksiyon ve diğerleri izlemekteydi (her ikisi için p< 0.001). Kardiyolojik değerlendirme ile konjestif kalp yetmezliği kabul edilen 21 hastanın 14’ünde Light kriterlerine göre eksüda mevcuttu. Transüdalarda serum ve plevral sıvı NT-proBNP düzeyleri istatistiksel anlamlı olarak yüksekti (p= 0.009). Plevral sıvı NT-proBNP düzeylerinin ölçümü iyi bir yaklaşımdır ve plevral sıvı NT-proBNP düzeyleri kardiyak kaynaklı sıvıları Light kriterleri ve serum NT-proBNP düzeylerine göre daha iyi yansıtır.Item LDL kolesterolü düşürmenin ötesi(2011) Ozan ÜTÜK; ozgur bayturan; E. Murat TUZCUÇok sayıda randomize kontrollü çalışmadan gelen veriler kardiyovasküler olayların önlenmesinde düşük-dansiteli lipoprotein (LDL) kolesterolün düşürülmesinin önemini ortaya koymuştur. Bu olumlu sonuçlara karşın LDL kolesterolü düşürülen hastaların tamamında benzer risk düşmesi sağlanamadığı ve bir grup hastanın statin tedavisine rağmen olay geçirmeye devam ettiği gözlenmiştir. Düşük LDL sağlanmasına karşın damarsal olaylara neden olabilen bu arta kalan risk faktörlerinin tespit edilmesi kritik önem taşımaktadır. Yeni veriler plak biyolojisinde etkili olan yangı aracıları, yüksek non-HDL (yüksek-dansiteli lipoprotein) kolesterol ya da apolipoprotein B, küçük-yoğun LDL, tip-2 diyabetes mellitus ve yaşam tarzı özelliklerinin arta kalan damarsal risk üzerine etkili olabileceğini düşündürmektedir. Bu derlemede, söz konusu arta kalan risk faktörlerinin belirlenmesinin önemi ve bunlara karşı geliştirilebilecek yeni tedavi stratejilerini gözden geçirdik. Ayrıca, yeni ilaç tedavilerinin etkilerini ölçmede kullanılan arter duvarının görüntülenmesinin önemi de göz önünde bulunduruldu.Item Atrial Fibrilasyon İle ACE Gen Polimorfizmi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(2022) ozgur bayturan; ferhat ozyurtluGiriş ve Amaç: Atriyal fibrilasyon (AF) kardiyovasküler kaynaklı ritim bozuklukları içinde en sık görülenidir. Renin angiotensin sistemi (RAS)’nin AF patofizyolojisinde önemli bir role sahip olduğu ileri sürülmektedir. Yapılan çalışmalarda, ACE gen polimorfizmi ile AF arasında bir ilişki olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmada, bizim toplumumuzda ACE gen polimorfizmi ile AF arasındaki ilişkiyi inceledik.\rGereç ve Yöntemler: Bu polimorfizmin analizi 97 hasta ve 83 sağlıklı kontrolde gerçekleştirildi. Bu analiz için Polimeraz zincir reaksiyonu ve kısıtlayıcı enzim kesimi kullanıldı. \rBulgular: Hasta ve kontrol grubunda ACE II, ID ve DD genotip dağılımları sırasıyla, II: % 17.5, ID: %42.3, DD: %40.2; II: % 27.7, ID: % 48.2, DD: %24.1 olarak bulunmuştur.ACE I ve D alel frekansları ise hasta grubunda I: 0.386, D: 0.614 iken kontrol grubunda I: 0.518, D: 0.482 olarak tespit edilmiş olup hasta ve kontrol grupları arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (X2 = 5.98 ve p=0.050).\rSonuç: Bu çalışmada, bizim toplumumuzda, ACE genindeki I/D polimorfizmi ile AF arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştırItem Yüksek Doz Sitozin Arabinozid İlişkili Asemptomatik Bradikardi(2024) Mustafa ŞAHİN; BATUHAN OZBAS; AYŞE KAYA; mine miskioğlu; ozgur bayturan; ISMET AYDOGDUSitozin Arabinosid (Sitarabin), akut miyeloid lösemide (AML) yaygın olarak kullanılan ajanlardan biridir. Tedavi sırasında kardiyovasküler yan etkiler genellikle gözlenmez. Biz akut miyeloid lösemili bir hastada konsolidasyon tedavisi sırasında gelişen asemptomatik bradikardisi olan olguyu sunmayı amaçladık. 34 yaşındaki erkek hastaya Şubat ayında AML tanısı konuldu. İndüksiyon kemoterapisi sonrası konsolidasyon tedavisi için 2x1,5 gram/m² yüksek doz sitarabin tedavisine başlandı. Tedavinin 11. gününde (kemoterapi tedavisinin bitmesinden 6 gün sonra) nabzı 39 atım/dk'ya düştü. Yüksek doz sitozin arabinosid tedavisi başlandıktan sonraki 12. günde hastanın nabız sayısı 50/dk'nın üzerindeydi ve takip eden günlerde bradikardisi olmadı. Bradikardinin nedenlerinin diğer nedenleri dışlandı. Hastanın ejeksiyon fraksiyonunun %65 olduğu, sinüs bradikardisi olduğu ve kalp hızının ritmik olduğu saptandı. Literatürde akut miyeloid lösemili yedi hastada, akut lenfoblastik lösemili bir hastada, Hodgkin dışı lenfomalı bir hastada ve yüksek doz sitozin arabinozid ile ilişkili bradikardi bildiren Hodgkin lenfomalı bir hastada bradikardi saptanmıştır. Ayrıca akut miyeloid lösemili bir hastada düşük doz sitozin arabinosid ile bradikardi gelişti. Olgumuz literatürde sitarabin nedeniyle bradikardi gelişen 11. olgudur.