Fakülteler
Permanent URI for this community
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 31
Results Per Page
Sort Options
Item Yeniden yapılanma veya yeniden yapılanma: Vergi idaresi ve denetimi için işte bütün mesele bu(Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları, 2002) Gökbunar, Ramazan; Tezcan, Keramettin; Utkuseven, Ahmet; Gökbunar, Ramazan; Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye BölümüRasyonel bir vergi sistemi oluşturmak amacıyla vergi sisteminin yeniden yapılandırılması sürekli gündemde olan bir konudur. Son yıllarda yüksek oranlı vergilere, vergi bürokrasisine tepki ile daha fazla gelir elde etmeye yönelik vergi politikalarına karşı kamuoyu hoşnutsuzluğu giderek artmaktadır. Büyüyen kamu harcamalarının karşılanabilmesi için yeni mali kaynaklara ihtiyaç duyulması, vergi sisteminin karmaşıklaşması, vergi yüklerinin çeşitli kesimler üzerindeki dağılımının adaletsiz hale gelmesi, yüksek marjinal vergi oranlarının ekonomik kararları olumsuz etkilemesi, kayıtdışı ekonominin büyümesi, mevcut vergi sisteminin ekonomideki yapısal katılıkları artırması vb. nedenler dolayısıyla vergi reform talepleri artmıştır. Vergi sistemi kavramı vergi yasaları kadar, bu yasaları uygulamak durumunda olan “vergi idaresi” ni ve bu yasaların hukuki denetimini yapan “vergi yargısı”nı da kapsamaktadır. Ekonomik yapıyı ve vergi tekniğine ilişkin sosyo-psikolojik koşulları dikkate alarak mevcut amaçlarla optimum biçimde uyum sağlamış rasyonel bir vergi sisteminin oluşturulması tüm ülkelerde sürekli gündemdedir. Günümüzde özellikle gelişmekte olan bir çok ülke, kamu harcamalarını finanse etmek için yeterli vergi geliri toplayamamaktan dolayı, önemli boyutlarda mali sorunlarla karşı karşıyadır. Bu nedenle, özellikle son yıllarda hemen hemen bütün ülkelerde vergi sisteminin basit, adil ve etkin hale getirilmesi yanında, vergiyi tabana yaymak, vergi matrahlarını yükseltmek ve daha fazla vergi toplamak için vergi idaresinin etkinliğinin artırılması açısından önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bir ülkede, mükelleflerin vergi sistemine olan güvenini oluşturabilmenin en önemli koşullarından biri, mükelleflerin vergi idaresinin etkin olduğuna inanmalarının sağlanmasıdır. Bu nedenle, vergi idaresinin yeniden yapılandırılması, gelişmekte olan ülkelerde olduğu kadar gelişmiş ülkelerde de sürekli gündemde tutulan önemli bir sorundur. Yapısal açıdan vergi idaresi, vergileme olayının uygulandığı bir organizasyon ve bir kadrodur. Geniş anlamıyla, vergi yasalarının hazırlandığı, görüşülüp karara bağlandığı, yasalaştıktan sonra bunların uygulandığı, uygulama sonuçlarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüme bağlandığı bütün kuruluşlar, personel ve araçlar vergi idaresinin yapısal yönünü oluşturur. Ülkemizde vergileme gayretlerinin azlığı, vergi uygulamalarında başarısızlık ve vergi kaybının önlenememiş olması, vergi idaresinde yeniden yapılandırma çabalarının yoğunlaştırılmasının gereğine dikkatleri çekmektedir. Ülkemizde son yıllarda makroekonomik dengelerin bozulmasında ve istikrarsızlığın giderek kronik bir hal almasında temel faktör kamu açıklarıdır. Kamu açıkları sorununun kaynağında kamu harcamaları ile gelirleri arasındaki dengenin kurulamaması yatmaktadır. Kamu harcamalarında etkinliğin sağlanamaması ve savurganlığın önlenememesi sorununun bir yönünü oluştururken, etkili olmayan vergi uygulamaları ve vergi idaresinin yeniden yapılandırılamaması ise diğer yönünü oluşturmaktadır. Vergi kaçakları önlenebildiği takdirde, Türkiye bugün topladığı vergilerin en az %80 fazlası kadar (GSMH’nm %13.7’si) vergi toplayabilecek kapasitededir. Mevcut vergi oranları ile GSMH’nin %30.5’i kadar vergi toplanabilmesi mümkündür. Ancak takip edilen yanlış politikalar nedeni ile vergi gelirlerini artırmada etkin önlemler alınamamış ve artan bütçe harcamalarının - özellikle yakın yıllarda - borçla finanse edilmesi yolu seçilmiştir. Siyasi otoritelerin basiretsizlikleri yüzünden vergi potansiyelinden yararlanamayan ülkemiz, kıt kaynaklarını da verimli bir şekilde kullanamamaktadır.Item Etkin devlet ve ekonomik gelişme(Odak Yayın Evi, 2004) Gökbunar, Ramazan; Yanıkkaya, Halit; Gökbunar, Ramazan; Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye Bölümü; Görmez, Kemal; Ekemen, ZahideKüresel gelişmeler sonucunda devletin ekonomideki işlevinin azalacağı hatta ulusal ölçekteki devletin yerel ve küresel sorunların çözümünde etkisiz kaldığı/kalacağı düşüncesinden hareketle, uluslararası kuruluşların ekomide devlet müdahalesinin azaltılması, ticaretin ve sermayenin serbestleştirilmesini önermelerine karşılık özellikle gelişmiş ülkeler özel sektörlerini kamu politikalarıyle desteklemekte, korumacılıktan vazgeçmemektedirler. Günümüzde devletin rolü geçmiş yüzyıllara göre çok daha önemli bir hal almıştır. Devletin, ulusal savunma/altyapı yatırımlarının yapılması, ihracatın/Kobi'lerin Arge faaliyetlerinin desteklenmesi, piyasaların düzenlenmesi/denetlenmesi, dünya ekonomisinin içine girdiği amansız rekabette ulusal ekonomiyi ve vatandaşlarını koruması çağımızın yeni bir olgusudur.Item Avrupa Birliği' nin Türkiyeli geleceği umutlar ve korkular(Nobel Yayın Dağıtım Tic. Ltd. Şti., 2008-03) Gökbunar, Ramazan; Yanıkkaya, Halit; Cura, Serkan; Gökbunar, Ramazan; Cura, Serkan; Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye BölümüTürkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi, genellikle küreselleşme yönünde yaşanması istenen köklü değişimlerin temel referansı olarak görülmektedir. Dünyanın demokrasi ve refah alanı, ekonomik ve siyasi bütünleşmenin en üst düzeyi olmasının yanı sıra; rekabet gücü azalan, hantallaşan, yaşlanan ve geleceğine ilişkin soru işaretleri giderek artan AB’ye Türkiye’nin yeni açılımlar ve dinamizm getireceği öngörülebilir bir gerçektir. AB’nin Türkiye’ye yönelik önyargılardan kurtulması ve çifte standart uygulamalardan vazgeçmesi gerekmektedir. Kamuyounda algılandığı şekliyle ülkemize yapıldığı öne sürülen haksızlıklar, içerde AB karşıtlarının elini güçlendirmektedir. Halen AB ülkelerini ülkemizden her konuda talepte bulunmaya iten temel neden Türkiye'de 1960'lardan beri oluşturulmuş alternatifsiz AB üyeliği politikasıdır. Dolayısıyla, Türkiye’nin diğer olası alternatifleri değerlendirmesi ve uygun stratejileri de geliştirmesi gerekir. Fakat Türkiye, değişen dünyaya ve yeni döneme özgü adımlar atmayı mutlaka sürdürmeli; ileriye dönük, akılcı ve aydınlanmasını gerçekleştirmiş rasyonel bir toplum olarak uluslararası ilişkilere entegre olmuş bir düzene girmelidir. Türkiye’yi 21. yüzyıla, bölgesinde ve dünya dinamiğinde etkin bir “dünya devleti” olarak taşımak ve bu amaca yönelik politikalar üreterek, bunları uygulamaya koymak temel hedef olmalıdır.Item Kamu maliyesi(2012) Çelebi, A. Kemal; Muter, Naci B.; Sakınç, Süreyya; Çelebi, A. Kemal; Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye BölümüItem II. et ürünleri çalıştayı(Celal Bayar Üniversitesi, 2012-12) Kayaardı, Semra; Çağındı, Özlem; Dağbağlı, Seval; Kayaardı, Semra; Çağındı, Özlem; Dağbağlı, Seval; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Gıda Mühendisliği Bölümü; Kayaardı, Semra; Çağındı, Özlem; Dağbağlı, SevalÖnemli ölçüde protein açığı bulunan ülkemizde özellikle hayvansal protein açığının kapatılması için mevcut hammaddelerin verimli bir şekilde kullanımına özen gösterilmesi önemli bir konudur. Bu durum hem ülke ve hem de dünya ekonomisi açısından önemlidir. Bu anlamda mekanik olarak kemiklerinden ayrılmış et (MAE)’lerin, et teknolojisine katkısı dikkat çekicidir. Mekanik olarak kemiklerinden ayrılmış et (MAE); gövde/karkas üzerindeki etin normal yollarla ayrılmasından sonra kemik üzerinde kalan etlerle, et kemik ayrımı pahalıya mal olan yumurta verimini tamamlamış anaç tavuk etleri ve balık etlerinin mekanik olarak ayrılması işlemidir. Günümüzde binlerce ton kırmızı ve beyaz et, mekanik olarak kemiklerinden ayrılarak ileri derecede işlenmiş et ürünleri üretiminde kullanılmaktadır.Mekanik olarak kemiklerinden ayrılmış piliç eti, yoğunluğu ve düşük maliyetinden dolayı emülsifiye et ürünlerinin üretiminde sıkça kullanılmaktadır.Son 20 yılda Türkiye’de de piliç eti tüketiminde bir artış gözlenmekte, özellikle piliç but, göğüs ve kanat gibi parçalara olan talep sürekli artmaktadır. Artan talep nedeniyle piliç karkasının göğüs kafesi, sırt ve boyunu içeren yaklaşık % 40'lara varan kısmı geride kalır. Bu kalan parçalar genellikle mekanik olarak kemiklerinden ayrılarak islenir ve teknolojiye kazandırılır.Yüzeylerinde yenilebilecek birçok et mevcut olan bu bölgelerin etleri mekanik olarak ayrılarak ekonomiye dahil edilebilmektedir. Mekanik olarak ayrılmış etler yüksek emülsiyon stabiliteleri, emülsiyon kapasiteleri ve su tutma özellikleri yanında çok ucuz olmaları ile hayvansal protein kaynağı olarak et teknolojisinde salam, sosis gibi emülsifiye et ürünlerinin üretimi yanında köfte, burger tipi ürünlerin üretiminde kullanımı hızla yaygınlaşmıştır. Lizin, löysin ve histidin gibi esansiyel aminoasitleri içermesi gibi tüm bu olumlu etkilerinin yanında başka bir takım olumsuz özelliklerinden dolayı, ileri işlenmiş ürün üretiminde kullanımı kısıtlanmaktadır. Mekanik olarak ayrılmış etlerin ürün içindeki fonksiyonel özelliklerini geliştirmek için çeşitli modifikasyonlar yapılması ve elde edilen ürünlerin kalsiyum, demir, flor ve fosfor gibi mineral maddeler ile protein, yağ ve rutubet gibi kimyasal bileşimi ve mikrobiyolojik özellikleri yönünden standart kriterler koyularak bu özelliklerin uygunluğunun denetlenmesi önemlidir. Böylelikle mekanik olarak ayrılmış etler, işlenmiş ürünlerde daha güvenli ve daha denetlenebilir bir kullanım alanı bulacaktır.Item Prof. Dr. Naci Birol Muter'e armağan(Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2014) Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye Bölümü; Gökbunar, Ramazan; Miynat, Mustafa; Kovancılar, Birol; Canbay, Tülin; Cura, Serkan; Tunçay, Barış; Çürük, AliNaci Birol Muter, 1 Ocak 1944 tarihinde İnegöl/Bursa’da doğmuştur, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümünden 1966 yılında mezun olmuştur. Montpellier Üniversitesinde Doktora Programını “Le Systeme Fiscal et Le Développement Economique de La Turquie” isimli teziyle 1972 yılında tamamlamıştır. Naci Birol Muter iyi derecede Fransızca bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Naci Birol Muter, 1975 yılında Ankara Akademisi’nde öğretim görevliliğine başlamıştır, 1981 yılında Yrd. Doç. Dr. ünvanını, “Dış Ticaretin Düzenlenmesi ve İhracatın Teşvikinde Maliye Politikası Araçları” isimli teziyle 1983 yılında Doçent ünvanını, 1989 yılında ise Profesör ünvanını almış olup, 1991 yılında Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Maliye Bölüm Başkanlığı görevine başlamıştır. 1993-1995 yılları arasında Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Dekan Yardımcılığı görevini yürütmüştür. 1994-1999 yılları arasında Celal Bayar Üniversitesi Salihli Meslek Yüksekokulu’nda müdürlük yapmış olup, 1999-2002 yılları arasında ise Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Dekanlık yapmıştır. 2003 yılında ise Sosyal Bilimler Enstitüsünde müdürlük yapmıştır. Daha sonra ise Celal Bayar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu müdürlüğü ve 2009-2010 yılları arasında Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Dekanlık görevini tekrar yerine getirmiştir. Naci Birol Muter akademik kariyeri boyunca 21 adet yüksek lisans tezi, 11 adet de doktora tezi yönetmiş olup, 2011 yılında Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünden emekliye ayrılmıştır.Item Türkiye'de sağlık çalışanları şiddet tehdidi altında(Medikal Akademi, 2017-09) Özcan, Fatih; Yavuz, Erdinç; Özcan, Fatih; Fakülteler > Tıp Fakültesi > Dahili Tıp Bölümü > Tıp Eğitimi ABDBu makalede, ülkemizin sağlık ortamının önemli bir sorunu olan, sağlık personeline karşı, hasta ve hasta yakınları tarafından uygulanan sözel ve fiziksel şiddet olgusuna bir kez daha dikkat çekilmesi, bu olayların nedenlerinin irdelenmesi ve bu şiddeti önlemeye yönelik çözümlerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Konu, sağlık personeline yönelik olarak yapılmış sınırlı sayıdaki araştırmalar, Türk Tabipleri Birliği ve diğer sağlık meslek örgütlerinin bu konudaki raporları, televizyon, gazete röportajları, yazıları ve kendi gözlemlerimiz esas alınarak değerlendirilmiştir. Son iki yılda sağlık personeline yönelik 23.120 sağlıkta şiddet olgusu rapor edilmiştir. Medyada tıbbi bir komplikasyon, bazen yeterince araştırılmadan sağlık personelini yargılayıcı tarzda bir haber olarak sunulmakta, buna karşı bir yaptırım uygulanmamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın, şiddete uğrayan sağlık personeli için başlattığı “113-Beyaz kod” uygulaması, şiddete maruz kalan sağlık personeline verilen ücretsiz avukatlık desteği olarak kalmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın mevcut yasal düzenlemeleri, sağlıkta şiddet uygulayan kişilere idari bir yaptırım öngörmemektedir. Halen ülkemizdeki sağlık personeline yönelik şiddetin varlığı, sağlık çalışanlarını son derece olumsuz etkilemekte, adeta çalışamaz duruma getirmektedir. Şiddeti önlemek için öneriler şöyle özetlenebilir: Sağlık çalışanlarının halkın gözündeki itibarını yükselten bir tutum izlenmeli, sağlık çalışanını değersizleştirecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. Sağlık çalışanlarına yönelik bir şiddet olayı meydana geldiğinde kamudaki tüm yöneticiler aynı sert tepkiyi göstermeli; sağlık çalışanlarına yönelik şiddet davranışında bulunan bir kişi, sadece adli işlemlerle değil aynı zamanda bazı idari hak mahrumiyetlerine de maruz kalmalı; sağlıkta şiddetin önlenmesinde, kamu otoritesi, sağlık ortamının tüm bileşenleriyle, sağlık meslek kuruluşlarıyla iş birliği yapmalıdır. Sağlık çalışanlarının korunması ülkenin sağlık hizmetinin ve toplumun sağlığının da güvenceye alınması anlamına gelir.Item Klasik Türk müziğinde makam tanıma için veri madenciliği kullanımı(Gazi Üniversitesi, 2017-12) Abidin, Didem; Özacar, Tuğba; Öztürk, Övünç; Abidin, Didem; Özacar, Tuğba; Öztürk, Övünç; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Bilgisayar Mühendisliği BölümüMüzik eserlerinin sayısal ortama aktarılmasıyla birlikte, bilgisayar bilimleri müzikoloji çalışmalarının içerisinde kendine yer bulmaya başlamıştır. Müzik eserleri bilimsel araştırmalarda veri olarak kullanılmakta ve hesaplamalı müzik alanı bu alanda yapılan çalışmalar ile hızla gelişmektedir. Her ne kadar yapılan çalışmaların büyük bir bölümü sembolik olarak ifade edilmesi daha kolay olan Batı Müziği eserleri üzerine olsa da, Türk Müziği eserleri de artık çeşitli çalışmaların konusu olmaktadır. Türk Müziğinin temeli olan makam sistemi, bilgisayar bilimleri ile uğraşan araştırmacıların dikkatini çekmiş ve Türk Müziği eserler veri madenciliği, makine öğrenmesi, sınıflandırma gibi çalışmaların konusu olmuştur. Bu çalışmada, bir ses dosyasından nota tanıma ile elde edildiği varsayılan ve 1261 Türk Müziği eserine ait sadece nota dizilerini içeren veri dosyası üzerinde makine öğrenmesi metodu ile makam tahmini yapmaya yönelik deneysel bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Music XML biçimindeki eserlerin makine öğrenmesi uygulamasında kullanılabilmesi amacıyla bir yazılım geliştirilmiş, bu yazılımla makine öğrenmesinde başarımı arttırmak için özgün veri kümesine dört farklı türetilmiş veri sahası eklenmiştir. Sonuç olarak, ‘Rastgele Orman’algoritması ile makam tanımada %89,7 oranında başarım gözlemlenmiştir.Item Sünbülzade Vehbi Divanı’nda yer adlarının kullanımı(Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2017-12-25) Elbir, Bilal; Yorulmaz Kahve, Merve; Elbir, Bilal; Fakülteler > İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi > Türk Dili ve Edebiyatı BölümüSünbülzade Vehbi 18. yüzyıl şairlerinden olup Maraş’ta dünyaya gelmiştir. Vehbi’nin Divan, Lutfiyye, Tuhfe-i Vehbi, Nuhbe-i Vehbi, Şevkengîz ve Münşeât’ı bilinen eserleridir. Vehbi, Arapça bilgisini “Nuhbe; Farsça bilgisini de “Tuhfe” adlı eserleriyle ortaya koymuştur. Şiirlerinde Nedim etkisi görülmekle birlikte lirizm açısından Nedim’deki coşkuyu yakalayamamıştır. Sünbülzade Vehbi’nin rindane, âşıkane şiirleri yanında hikemî tarzda yazmış olduğu şiirleri de vardır. İlmî olarak ciddi bir bilgi birikimine sahip olan sanatçının dağınık ve eğlenceye meyilli olması, seviyeli edebî ürünler ortaya koyamamasının en önemli nedenidir. Anadolu’da, Rumeli’de ve Arap coğrafyasının değişik yerlerinde idari görevlerde bulunan Sünbülzade Vehbi, geniş bir sahada ömür sürmüştür. İnsanoğlu, tabiat karşısında önce kendini daha sonra da kendi gözüyle dikkatini çeken özelliklerine göre çevresini tanımlamaya ve adlandırmaya çalışmıştır. Ad ve adlandırma insanlık tarihi kadar eski ve ona paralel olarak gelişen bir olgudur. Adıyla kendini bir başkasından farklı kılan insanoğlu, çevresini de - kullanım amacına ve işlevine göre- farklı adlandırmayı ihmal etmemiştir. İnsanlar, hem kendi adlarının hem de yeradlarının ne zaman ve nasıl meydana geldiklerini bunun yanında da anlamlarını merak ederek, önce kendi adını, daha sonra da yaşadığı bölgedeki coğrafî adları daima sorgulamıştır. Yeradlarının veriliş şeklini, anlamını ve geçirmiş olduğu değişimi inceleyen bilim dalı olan yeradbilimi (toponymie) de bu bağlamda milletlerin tarihleri, hayat tarzları ve kültürlerini aydınlatmada önemli veriler sunmaktadır. Yeradbilimin, edebi eserlerde kullanılan yer adları üzerine çalışan dalı ise yazınyeradbilim olarak bilinmektedir. Yazın yeradbilim kapsamında değerlendirilecek malzemenin en hacimli bulunduğu eserler arasında ise klasik edebiyat kültürü içinde yer alan divanlardır. Hemen her şairin divanında yer adlarını bulmak mümkündür fakat bazı şairlerin divanları yer adları bakımından oldukça zengin bir malzeme sunmaktadır. İşte bu divan şairlerinden biri de Sünbülzade Vehbi’dir. Onun divanda yaşadığı geniş coğrafyanın izlerini yer adları üzerinden sürmek mümkündür. Çalışmamızda sanatçının divanından hareketle yer adlarının listesi çıkarılarak kullanım sıklığı ortaya konulacaktır. Sünbülzade Vehbi Divanı’nda geçen yer adları: “ÜLKE, ŞEHİR VE BÖLGE ADLARI; NEHİR, DAĞ VE DENİZ-KÖRFEZ ADLARI; KUTSAL MEKÂN ADLARI; GEZEGEN, YILDIZ ADLARI ve EFSANEVİ YER ADLARI” ana başlıkları altında listelenerek tasnif edilecektir. Vehbi’nin kullandığı yer adlarının hayatı ve edebî kişiliğiyle ilişkisi kurularak tasnifi yapılacaktır. Yer adlarının tespit edilmesi daha sonra yapılacak yer adı çalışmaları için önemli bir başlangıç olup yer adları sözlüğü için temel teşkil etmektedir.Item Liberal ekonomik düşüncede kamu kesiminin büyüklüğü sorunu(Emek Matbaacılık ve Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti., 2018) Çelebi, A. Kemal; Çelebi, A. Kemal; Fakülteler > İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > Maliye Bölümü; Cura, SerkanÖNSÖZ Klasik liberal düşüncede, kamu kesimine ekonomik faaliyet içinde sınırlı bir rol verilmesine bağlı olarak sadece kamu gelirleri normatif açıdan inceleme konusu yapılmıştır. Ancak tarihsel süreç içinde kamu kesiminin bu rolün dışına çıktığı gözlemlenmiştir. Piyasa ekonomisine sahip ülkelerde, özellikle 20. Yüzyılın başlarından itibaren kamu harcamalarının GSMH içinde payı sürekli olarak artmıştır. Bu gelişme, liberal ekonomik düşüncedeki bilimsel ilginin kamu harcamaları konusuna yönelmesine yol açmıştır. Devletin ekonomi içindeki yerinin ne olması gerektiği ve ne olduğu ile ilgili olarak mikro ekonomik bir yaklaşımla yapılan çalışmalarla kamu kesimi analizi gelişmiştir. Kamu kesimi analizi içinde, kaynakların kamu kesimi ve özel kesim arasındaki dağılımı incelenmektedir. Her dönemde ve her toplumda, gerek teorik gerek pratik düzeyde kamu kesiminin ekonomi içindeki rolü tartışılan ekonomik sorunların başında gelmektedir. Bu kitabın amacı, konuyla ilgilenenlere kamu kesiminin büyüklüğü sorununu normatif ve pozitif açıdan analiz eden farklı yaklaşımları sistematik bir biçimde sunarak tartışmanın daha sağlam bir zeminde yapılmasına katkı sağlamaktır. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. “Kamu Kesimi Analizine Giriş” başlığını taşıyan birinci bölümde temel kavram ve açıklamalar ele alınmaktadır. İkinci bölümde normatif kamu kesimi analizinin temelini oluşturan “Refah Ekonomisi” incelenmektedir. Üçüncü bölümde, devletin ekonomi içindeki optimum konumuna ilişkin normatif reçeteler sunan teorik yaklaşımlar açıklanmaktadır. Dördüncü bölümde, normatif kamu kesimi analizini eleştirerek temellenen ve kamu kesiminin niçin büyüdüğünü disiplinler arası bir yaklaşımla analiz eden “Pozitif Kamu Tercihi Teorisi” incelenmektedir. Beşinci ve son bölümde ise, kamu kesiminin büyümesine karşı çözüm önerileri sunan “Normatif Kamu Tercihi Teorisi” ele alınmaktadır. Burada, sevgili eşim Asiye Gül Çelebi’nin çalışmaların sırasında bana her zaman destek olduğunu özellikle belirtmek isterim. Kitabın konuyla ilgilenen herkese faydalı olması en büyük dileğimdir. Prof. Dr. A. Kemal ÇELEBİItem GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MANİSA Şehzade II. Mehmet ve Manisa Tarihi - Kültürü - Ekonomisi Cilt 1(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2018) Fakülteler > İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi > Tarih Bölümü; Tepekaya, Muzaffer; Atar, Zafer; Altınordu, MuratEser, 26-28 Ekim 2017 tarihinde Türk Tarih Kurumu iş birliği ile Manisa Celal Bayar Üniversitesince düzenlenen "Uluslararası Manisa Sempozyumu" bildirilerinden oluşmaktadır.Item GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MANİSA Şehzade II. Mehmet ve Manisa Tarihi - Kültürü - Ekonomisi Cilt 3(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2018) Fakülteler > İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi > Tarih Bölümü; Çağlar, İlker Mümin; Çiftçioğlu, Ferdi; Ustaoğlu, Züleyha; Altınordu, MuratEser, 26-28 Ekim 2017 tarihinde Türk Tarih Kurumu iş birliği ile Manisa Celal Bayar Üniversitesince düzenlenen "Uluslararası Manisa Sempozyumu" bildirilerinden oluşmaktadır.Item GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MANİSA Şehzade II. Mehmet ve Manisa Tarihi - Kültürü – Ekonomisi Cilt 2(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2018) Fakülteler > İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi > Tarih Bölümü; Berber, Ferhat; Durgun, H. Harika; Aydoğan, Betül; Altınordu, MuratEser, 26-28 Ekim 2017 tarihinde Türk Tarih Kurumu iş birliği ile Manisa Celal Bayar Üniversitesince düzenlenen "Uluslararası Manisa Sempozyumu" bildirilerinden oluşmaktadır.Item TSMONT ontolojisi: Türk Sanat Müziği makamlarının anlamsal olarak modellenmesi(Dicle Üniversitesi, 2018) Öztürk, Övünç; Abidin, Didem; Özacar Öztürk, Tuğba; Öztürk, Övünç; Abidin, Didem; Özacar Öztürk, Tuğba; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Bilgisayar Mühendisliği BölümüAnlamsal web teknolojileri, yalnızca insanlar tarafından değil makineler tarafında da anlaşılabilir bir veri ağı oluşturulmasını hedefler. Bu veri ağında birbirleriyle ilişkilendirilmiş ontolojiler aracılığıyla veri anlamı ile bağlanır. Ontoloji belirli bir alandaki (örneğin bu çalışmada müzik alanı) ilgili olan bir dizi kavram ve ilişkinin biçimsel belirtimidir. Bu makalede, Türk Sanat Müziği teorisinde yer alan kavramların anlamsal olarak modellenmesine yönelik TSMONT ontolojisi geliştirilmiştir. Bu ontoloji ile Türk Sanat Müziği’nde kullanılan makamlar, diziler, çeşniler, perdeler; bu kavramlar arasındaki ilişkiler ve kavram ve ilişkilere ait örnekler modellenmektedir. Böylelikle müzik alanındaki heterojen veri kaynaklarındaki bilgiden dağıtık ve birlikte çalışabilir bir bilgi tabanı oluşturulabilir.Ayrıca, TSMONT ontolojisi, en çok kullanılan ontoloji değerlendirme araçlarından olan OntoQA metrikleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda TSMONT ontolojisi, derin bir taksonomiye sahip, zengin ilişkilerin olduğu, kavramların kapsamlı bir biçimde modellendiği, yeterli sınıf örneğine sahip ve kavramların birbirine yakın öneme sahip olduğu bir ontoloji olarak değerlendirilmiştir.Item Buz pateni öğrenenler için hareket algılama tabanlı bir sistem tasarımı(Institute of Electrical and Electronics Engineers Inc., 2018-05) Öztürk, Övünç; Kahramanlı, Murat Mecit; Öztürk, Övünç; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Bilgisayar Mühendisliği BölümüBu bildiride buz patenini yeni öğrenmeye başlayanlar için hareket algılama tabanlı, ergonomik, kurulumu basit ve taşınabilir bir sistem tasarımı sunulmaktadır. Sistem kullanıcıların temel kayma tekniklerini doğru bir şekilde uygulamasına destek olacaktır. Sistem tasarlanırken, geliştirmeye açık, esnek ve modüler olmasına dikkat edilmiştir. Böylece, daha ileri seviye tekniklerin kontrolünün sağlanması veya sistemin vücut koordinasyonu gerektiren diğer sporlar için adaptasyonu daha kolay bir şekilde gerçekleştirilebilecektir. Sistemin temel destek elemanları ataletsel ölçüm birimleridir. Sistemdeki ataletsel ölçüm birimi bile¸senleri bedenin her bir uzvunun yön vektörünü belirlemektedir. Bu sensörlerden gelen veriler aracılığıyla belirlenmiş olan yönler, sistemde kullanıcıyı doğru bir şekilde yönlendirmek için altyapı oluşturmaktadır. Kullanıcı kulaklıkları ve sensör modüllerini taktıktan sonra sensörlerden gelen veriler kullanılarak kullanıcıya sesli olarak açıkça anlaşılır, motive edici ve kısa komutlar verilecektir.Item KORAL: Türk müziği için makam tabanlı öneri motoru tasarımı(Institute of Electrical and Electronics Engineers Inc., 2018-09) Öztürk, Övünç; Özacar Öztürk, Tuğba; Abidin, Didem; Öztürk, Övünç; Özacar Öztürk, Tuğba; Abidin, Didem; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Bilgisayar Mühendisliği BölümüBu çalışmada, tek bir Türk Sanat Müziği eserinden yola çıkarak makam ve usul yönünden benzer eserleri bulan ve fasıl niteliğinde bir çalma listesi oluşturabilen bir uygulama tasarımı anlatılmaktadır. Çalışmada kullanılan eserler bir çizgede tutulacak ve bu çizge bağlı veri olarak yayınlanacaktır. Bu bağlamda ilk defa Türk Sanat Müziği eserlerine yönelik bağlı veri standartlarında bir bilgi tabanı oluşturulmuş olacaktır.Item Menâkıb-ı Evliyâ adlı eserin değerler eğitimi açısından incelenmesi(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2019) Elbir, Bilal; Selçuk, Gülenaz; Yorulmaz Kahve, Merve; Elbir, Bilal; Selçuk, Gülenaz; Fakülteler > İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi > Türk Dili ve Edebiyatı BölümüBu çalışmada, Manisa Yazma Eserler Kütüphanesi’nde 45 Hk 1229/2 numarada kayıtlı olan Menâkıb-ı Evliyâ ile Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi 1372 numarada kayıtlı Tezkire-i Halvetiyye adlı nüshalar ele alınmıştır. Eser Halvetî tarikâtı içerisinde şeyh pozisyonuna yükselmiş olan Sünbül Sinan’a ait menkıbeleri içermektedir. Tarihî bir belge niteliği de olan bir eserden yola çıkarak toplumun değer yargıları, değişen ve değişmeyen yapıları, toplumun kültür hazinesi incelenmiştir. Çalışmada, eser içeriğine uygun olarak belirlenen değerler araştırmacılar tarafından yeniden sınıflandırılarak yorumlanmıştır. Değerler eğitimi açısından üç başlık altında sınıflama yapılmış, eser içeriğine uygun olarak belirlenen değerler, araştırmacılar tarafından yeniden yorumlanmıştır.Item Engelsiz bilişim 2019(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2019-12-27) Tecim, Vahap; Kalaç, Mustafa Özhan; Tecim, Vahap; Kalaç, Mustafa ÖzhanToplam 50 maddeden oluşan ve taraf olan devletlere, engellilere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiren BM Engelli Hakları sözleşmesinde: “Fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, sağlık ve eğitim hizmetlerine, bilgiye ve iletişime erişimin engellilerin tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam yararlanmasını sağlamadaki öneminin kabul edileceği” maddesi yer almaktadır. Bu kapsamda en önemli unsurlardan birisi de hiç şüphesiz ki internet ve bilişim teknolojileridir. Son 10 yılda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, üretim araçlarının revizyonunu zorunlu kıldığı gibi bireylerin yaşamlarını temelden etkileyecek farklı birçok ürüne sahip olabilmeyi de mümkün kılmaktadır. Teknoloji kullanımında yaş seviyesi aşağıya çekilirken, üretilip empoze edilen değil, talep doğrultusunda kısa sürede ortaya çıkan ürün ve hizmetlerin insanlara anında sunulabilmesi, teknolojinin günümüzdeki boyutunu göstermektedir. 2019 verilerine göre dünyada 7.67 milyar nüfusun 4.38 milyarı (%56) internet kullanmakta, 5.11 milyarı (%67) mobil cihaz kullanmakta, 3.48 milyarı (%45) aktif sosyal medya kullanıcısı ve 3.25 milyarı (%42) mobil sosyal medya kullanıcısı. Her yıl nüfus ortalama %1 artarken internet ve sosyal medya kullanımları %9-10 dolaylarında artmaktadır. Aynı şekilde Türkiye istatistikler incelendiğinde; yine 2019 yılında 82.44 milyon olan nüfusun 59.36 milyonu (%72) internet kullanmakta, 76.34 milyonu (%93) mobil cihaz kullanmakta, 52.00 milyonu (%63) aktif sosyal medya kullanıcısı ve44.00 milyonu (%53) aktif mobil sosyal medya kullanıcısı. Türkiye’de de nüfus artışı %1.2 seviyelerinde olup internet kullanımı %9.3 dolaylarında gerçekleşmiştir. Bu rakamlar dünyada ve Türkiye’de internet ve teknoloji kullanımı son derece hızla yükselmekte ve bireyler mobil cihazlar üzerinden sosyal medya başta olmak üzere uygulamalara erişmektedirler. Bu çarpıcı rakamlar engelli bireylerin de mobil cihazlar kullanmalarını ve hayatlarını kolaylaştıracak bir çok uygulamaya burada eriştiklerini göstermektedir. Buradan hareketle, teknolojinin engelleri kaldırmakta önemli etkisi olduğu görülmektedir. Bilişim teknoloji ve hizmetleri bir taraftan engelli bireylerin hizmetlere erişiminde önemli bir araç olurken, bir taraftan da onların eğitim, istihdam ve sosyal hayata entegre olmasına imkân tanımaktadır. Bilişimin engelli bireyler için bir başka önemi ise, kendilerini kolay geliştirebilecekleri ve başarılı olabilecekleri bir meslek olabilmesidir. İşitme engellilerin çok başarılı grafik tasarımcı olabilmesi, başarılı görme engelli yazılım geliştiriciler ve diğer örnekler bunun en önemli göstergesi olmuştur. Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nin Sekretaryasını yaptığı Türkiye Engelsiz Bilişim platformu son 10 yıldır ülke sınırlarını taşan organizasyonlar ile bilişim teknolojilerinin sağlamış olduğu her türlü yeniliği engelli bireylerin kullanıma yönelik çalışmaların ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Her türden engelli vatandaşların bir araya geldiği organizasyonlarda yeni teknolojilerin engellilere değen noktaları tartışılıp yön verilmektedir. Özellikle bilişim teknoloji ve hizmetlerinde evrensel tasarım çalışmalarının gelişmesi ve artık uygulama örneklerinin artması konusunda önemli katkı sunmaktadır. Bu yayının ana hedefi 2019 yılı itibariyle Türkiye’de engelsiz bilişim konusundaki yaklaşımları algıları ve uygulamaları irdelemek ve engelliler açısından teknoloji faktörünün ve uygulamalarının önemini bir kez daha ilgililere aktarmaktır. İçerikler Türkiye Engelsiz Bilişim Platformunun 2019 yılında yapmış olduğu organizasyonda sunulan ve yeni teknolojilerin engelliye ulaşmasını sağlayan bildirilerin genişletilmiş makalelerinden oluşmaktadır. Kitabın bu alanda katkı yapmasını temenni eder, gerek engelsiz bilişim çalışmalarında gerekse bu kitabın yayınlaması aşamasında desteklerini esirgemeyen Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet ATAÇ’a, kitabımızın hazırlanmasında emeği geçen tüm bölüm yazarlarımıza, kitabımızı yayınlayan MCBÜ Basım Evi Müdürlüğü’ne ve son olarak siz okurlarımıza teşekkür ederiz. Saygılarımızla Prof.Dr. Vahap TECİM Dr.Öğr.Üyesi Mustafa Özhan KALAÇ Aralık 2019Item Genetik algoritmalar kullanılarak metinlerde otomatik özet çıkarma(IEEE, 2020-01-07) Yaşa, Ahmet Cahit; Karcıoğlu, Abdullah Ammar; Yaşa, Ahmet Cahit; Fakülteler > Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi > Bilgisayar Mühendisliği BölümüAutomatic text summarization is one of the applications of natural language processing that has been studied for a long time. The increase in the amount of information in web resources has increased the need for automatic text summarization methods. It is difficult to design a system to produce abstracts created by human hands. For this reason, many researchers have focused on extracting sentences or paragraphs, which is a kind of summary. In this study, we introduce a method that was created using genetic algorithms to generate such summaries. After the texts are preprocessed, vocabulary is created and given as input to the proposed method. The sentence selection based on Genetic Algorithm is used to summarize and after that the summary is created, it is evaluated using the fitness function. In our first model, the fitness function is based on the frequency of each word and the word pair frequencies. The results of the applied model are discussed using the same dataset in another method based on tf-idf, with precision, recall, fscore and Rouge metrics.Item COVİD-19 mücadelesi kapsamında uzaktan eğitim sürecinde engelli öğrencilerin durumu sorunlar ve çözüm önerileri(Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yayınları, 2020-11-25) Kalaç, Mustafa Özhan; Telli, Gonca; Erönal, Yeşim; Erönal, Sezai Serhat; Kalaç, Mustafa Özhan; Fakülteler > Salihli İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi > İşletme Bölümüİnsanlar doğuştan gelen ya da sonradan maruz kalınan bazı nedenlerden dolayı engelli yani özel gereksinimli olabilmektedir. Engelli bireyler, toplumda diğer bireylerle eşit haklara sahiplerdir. Engellilerin de bu haklardan eşit şekilde yararlanabilmesi için sosyal ve ekonomik bütünleşme sürecinde, kendi geleceğini tayin edebilme konusunda söz sahibi olmalıdır. Toplam 50 maddeden oluşan ve taraf olan devletlere, engellilere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiren BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nde: “Fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, sağlık ve eğitim hizmetlerine, bilgiye ve iletişime erişimin engellilerin tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam yararlanmasını sağlamadaki öneminin kabul edileceği” maddesi yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, küresel nüfusun yaklaşık %15’i yani bir milyardan fazla insan engelli olarak yaşamakta ve 2050 yılında bu sayının iki katına çıkarak iki milyar olması beklenmektedir (WHO, 2018). Biz bu çalışmada engellilerin eğitim hakkı üzerinde durarak Covid-19’da engellilerin de eğitim almak zorunda kaldığı uzaktan eğitim sürecinde durumlarını ve gelişmeleri irdelemek istiyoruz. TÜİK tarafından 2011 yılında gerçekleştirilen Türkiye Nüfus ve Konut Araştırması dahilinde Washington Grubu kriterleri dikkate alınarak oluşturulan engellilik modülüne yer verilmiştir. Bu araştırmaya göre Türkiye’de süreğen hastalıklar hariç olmak üzere, nüfusun % 6,9’u, en az bir engeli olduğunu ifade ederken, nüfusun, %3,3’ü yürümede veya merdiven çıkmada / inmede, %1,4’ü görmede, %1,1’i duymada, %0,7’si konuşmada, %2’si yaşıtlarına göre öğrenmede / basit dört işlem yapmada / hatırlamada / dikkatini toplamada, %4,1’i taşımada / tutmada zorluk yaşadığını ifade etmiştir. Cinsiyet bazında bu oran erkeklerde %5.9, kadınlarda ise %7.9’dur. 2011 Nüfus ve Konut Araştırmas’ına göre en az bir engeli olan 6 yaşın üstündeki nüfusun %23,3’ü okuma yazma bilmeyen kişilerden oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle, genel nüfus için okuma yazma bilme oranı %95.5 iken en az bir engeli olan nüfusun okuma yazma bilme oranı toplamda %76.7 olarak bulunmuştur. Bu oran erkeklerde %89.1 iken kadınlarda %67.6 olarak ortaya çıkmıştır. Engelli bireylerden %19’u ise okuma yazma bilmekle birlikte, bir okul bitirmemiştir. Sonuç olarak engelli bireylerin yaklaşık olarak yarıya yakını (%42,3) bir eğitim almamıştır. (Kalaç ve Kılınç, 2019) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 13 Aralık 2006 tarihinde kabul edilen Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 24. maddesi gereği taraf devletler, engellilerin eğitim hakkını tanır. Bu hakkın fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim sisteminin bütünleştirici bir şekilde her seviyede engellileri içine alarak onlara ömür boyu öğrenim imkânı sağlar. Eğitim hakkının yaşama geçirilmesi için gerekli tedbirleri alır. Engellilerin toplumun eşit üyeleri olarak eğitime tam ve eşit katılımlarını kolaylaştırmak için yaşamı ve sosyal gelişim becerilerini öğrenmelerini sağlar. Engellilerin ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle eşit koşullar altında, genel yükseköğretime, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömür boyu süren eğitime erişimini sağlar. Taraf devletler bu amaçla engellilerin ihtiyaçlarına uygun makul düzenlemelerin yapılmasını temin eder (Orhan ve Genç, 2017). Covid-19 tüm toplumu eşit şekilde tehdit ettiğinden engelliler de bu tehditten paylarına düşeni almaktadır. Ayrıca engellilik konusunda yapılacak olan çalışmaların tüm topluma pozitif yansımaları söz konusu olmakta ve hatta gelişmişliğin birer göstergesi haline dönüşmektedir. Bu kitapta, Covid-19 mücadelesi kapsamında uzaktan eğitim sürecinde engelli öğrencilerin durumu, sorunlar ve çözüm önerileri irdelenmektedir. Amaç, engellilere yönelik çalışmaların daha etkin ve doğru şekilde ortaya konmasıdır. Eksikliklerin ve gereksinimlerin ne olduğuna dair yapılması gerekenler açısından bir rehber niteliğindedir. İlk aşamada Covid-19 sonrasında yaşananlar ve eğitime yansımaları ele alınmaktadır. Daha sonra genel itibariyle eğitim alanında yaşananlar, ilköğretim düzeyinden üniversite düzeyine kadar ele alınmıştır. Eğitim sürecindeki hızlı değişim ve uzaktan eğitime hızlı geçişin etkileri ve engellilerin de herkesle eşit eğitim hakkı almasına dair haklarından faydalanmaları konusunda yeni gereklilikler ele alınmıştır. vi Bu kitapta aynı zamanda uzaktan eğitime geçişte yaşanan sorunlar ve pandemi sonrasına ilişkin olarak engelliler ve ailelerine yönelik olarak Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu tarafından başlatılan uzaktan eğitim etkinliğine ve erişilebilirliğine ilişkin çalışma sonuçları üzerinde durulacaktır.