TR-Dizin Koleksiyonu
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing by Subject "Aile Çalışmaları"
Now showing 1 - 12 of 12
Results Per Page
Sort Options
Item 15-49 yaş evli kadınların aile içi şiddet konusunda görüşlerinin ve aile içi şiddete maruz kalma durumlarının incelenmesi(2005) Emre YANIKKEREM; Aynur SARUHANAmaç: Bu araştırma 15-49 yaş evli kadınların aile içi şiddete ilişkin görüşlerini belirlemek, şiddete maruz kalma durumlarını incelemek ve kadına yönelik aile içi şiddeti belirleme ölçeğini geliştirmek amacıyla tanımlayıcı, kesitsel ve saha araştırmasıdır. Gereç ve Yöntem: 2001 Haziran ayı yıl ortası nüfus tespitlerine göre, Evka 4 Sağlık Ocağı bölgesinde yaşayan 3218 15-49 yaş evli kadından 345 kadın seçilerek araştırma örneklemini oluşturmuştur. Veri toplama tarihi: Temmuz 2001-Eylül 2001 tarihleri arasındadır. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen anket formu ve kadına yönelik aile içi şiddeti belirleme ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Kadınların %35.07'si eşleri tarafından dövüldüğünü, %12.47'si fiziksel şiddet yüzünden yaralandığını, %19.23'ü gebelik döneminde eşleri tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını, %40.58'i eşleri tarafından cinsel ilişkiye zorlandığını ifade etmiştir. Tüm şiddet faktörlerinde en düşük puan yüksek okul mezunu kadınlarda olup, fark anlamlıdır. 15 yaşın altında evlenen, imam nikahlı, sosyal güvencesi olmayan, geliri giderden az olan kadınlar daha fazla şiddete maruz kalmaktadırlar. Erkeklerde eğitim düzeyi arttıkça eşlerine uyguladıkları şiddet azalmaktadır. Her gün alkol alan erkeklerin eşlerine şiddet uygulama oranı ve düzeyi yüksek bulunmuştur. Şiddete maruz kalan kadınlarda yemek alışkanlıklarında düzensizlikler, uyku bozuklukları, adet düzensizliği, halsizlik ve güçsüzlük, cinsel istek azlığı daha fazla görülmektedir. Gruplar arasında istatistiksel fark anlamlıdır (p<0.05). Sonuç: Çocuk sayısı fazla olan, eğitim düzeyi düşük olan, resmi nikahı olamayan, gelir düzeyi düşük olan, sosyal güvencesi olmayan ailelerde aile içi şiddet daha fazla yaşanmaktadır. Evlenecek çiftlere ve yeni evlilere, aile sağlığı ve uygun aile planlaması yöntemleri konusunda daha iyi bilgi verilmelidir. Sağlık çalışanlarının aile içi şiddet sorununa duyarlı olmaları son derece önem taşımaktadır.Item Ergenlerin aile içi ilişkileri, sorunları ve sorunlarına yönelik çözüm önerileri(2006) Gülten KARADENİZ; Nejla KURTULMUŞ; Emre YanıkkeremAmaç: Kız ve erkek ergenlerin karşılaştığı sorunlar, ergen ve aile içi ilişkileri ve sorunların çözümüne yönelik önerilerini belirlemektir.Yöntem: Bu çalışma Aralık 2003'de Manisa il merkezinde bulunan üç lisede (Manisa Lisesi, Ticaret Lisesi ve Şehzade Mehmet koleji'nde) gerçekleştirilmiştir. Bu üç lise seçilirken, özel, genel ve meslek lisesi olmasına dikkat edilmiş, farklı tür liselerde okuyan tüm öğrencilere ulaşmak hedeflenmiştir. Araştırmanın uygulanabilmesi için Milli Eğitim Müdürlüğü'nden resmi izin alınmıştır. Daha sonra okul yönetimleri ile görüşülüp çalışmanın amacı açıklanmış ve sınıflara girilerek anketler dağıtılmış, çalışmaya katılmak isteyen ve o gün sınıfta bulunan 1,052 öğrenci ile araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evreni 1,400 öğrencidir. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 10.0 paket program kullanılmış, verilerin değerlendirilmesinde ortalama, yüzde, ki-kare testi kullanılmıştır.Bulgular: Erkek ergenlerin % 17.2'si kız ergenlerin % 17.6'sı bu dönemde daha içine kapanık olduklarını ve çevreyle iletişim kuramadıklarını, kızların % 4.7'si, erkeklerin % 9.9'u ergenlik döneminde alkol kullanmaya başladıklarını (p< 0.05), kızların % 9.2'si, erkeklerin % 12.6'sı bu dönemde sigara içmeye başladıklarını ifade etmiştir. Erkeklerin % 23.1'i, kızların % 24.2'si aileden kopup, arkadaşlarına daha düşkün olduklarını ifade etmiştir (p>0.05). Ergenlerin en çok yaşadığı sorun % 22.7 ile aile sorunlarıdır. Diğer sorunlar sırasıyla üniversite sınavı, akne, boy ve dış görünüm ile ilgili fiziksel sorunlardır. Kız öğrenciler erkeklere göre çevre baskısı nedeniyle daha fazla kısıtlandığını belirtmiştir. Kız öğrencilerin % 22.4'ü, erkeklerin % 10.5'i anne ve babalarının ergenin bir sorunu olduğunda anlayış göstermediklerini söylemiştir. Kız öğrenciler (% 6) erkeklere (% 1.7) göre anne tarafından daha fazla şiddete maruz kalmaktadır (p< 0.05). Kız öğrencilerin % 5.1'i, erkek öğrencilerin %4.9'u baba tarafından şiddete maruz kalmaktadır (p>0.05). Okulda kız öğrencilerin % 6.1'i erkek öğrencilerin % 11.1'i fiziksel şiddette maruz kalmaktadır (p< 0.05). Çalışmamızda öğrencilerin % 63.3'ü ebeveynlerine, öğretmenlerine ve gençlere ergenlik dönemi hakkında bilgi verilmesini istemektedir. Çalışmamızda ergenlerin % 87.4'ü okullarında psikolojik danışma ve rehberlik servislerinin olduğunu belirtmişlerdir. Ergenlerin % 27'si bu servislere başvurduklarını belirtirken, % 75.9'u bu servislerin mutlaka olması gerektiğine inanmaktadır.Sonuç: Ergenlerin bu dönemi sorunsuz ve sağlıklı geçirmeleri için ergenlerin bedensel, ruhsal ve sosyal gelişim özellikleri hakkında bilgi sahibi olunmalı, ergenlerin bilgi gereksinimleri, sorunları belirlenmelidir, okul sağlığı programları ile ergenlere sağlık eğitimi programları oluşturulmalıdır.Item Çocuk istismarı ve ihmalinin çocuk bedeni üzerine etkileri(2008) Saliha ALTIPARMAKÇocuk istismarı ve ihmali dünyanın birçok ülkesinde bilim literatüründe yer alan bir konudur. Son yıllarda Türkiye'de çocuk istismarı ve ihmaline olan ilgi ve farkındalık artmaktadır. Bu makalenin amacı, çocuk istismarı/ihmalini tanıtmak, toplumun ve sağlık çalışanlarının dikkatini konuya çekmektir.Item Güvenli annelik açısından anne hakları(2008) Emre Yanıkkerem; Aynur SARUHAN; Ahsen ŞİRİNGüvenli annelik anne ve bebeklerde hastalık ve ölümleri azaltmayı amaçlamaktadır, gelişmekte olan ülkelerde anne ölümleri sıklıkla kadın haklarının yok sayılması ile gittikçe artan boyutlarda olan ve sıklıkla trajik sonuçlar doğuran bir durumdur. Kadın ve çocuklar önlenebilir hastalıklar sonucu ölmektedir. Güvenli annelik dünyanın gündeminde olan sekiz milenyum gelişim hedeflerinden biridir. Tüm kadınların anneliğinin güvenli olmasına yardım etmek topluma hizmet veren sağlık profesyonellerinin önemli bir sorumluluğudur. Bu makalenin amacı güvenli annelik açısında anne ve çocuk haklarını tanımlayabilmektir. Bu makale güvenli annelik açısından insan hakları, kadınların insan hakları ve kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, güvenli annelik açısından Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı, üreme ve cinsel haklar bildirgesi, güvenli annelik açısından çocuk hakları ve anne ve çocuk hakları bildirgesini içermektedir.Item Üniversite öğrencilerinin yaşlı istismarına yönelik düşünceleri(2009) Serap ORAN; Gülten KARADENİZ; Sevil SÜRÜM; Deniz TALAZ; ÖZDEN DEDELİ ÇAYDAM; Emre UÇUM YANIKKEREMTanımlayıcı ve kesitsel tipteki araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin yaşlı istismarına yönelik düşüncelerinin belirlenmesidir. Araştırma, 15 Ocak-15 Mart 2007 tarihleri arasında Celal Bayar Üniversitesi Manisa Sağlık Yüksekokulu, İktisat Fakültesi ve Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun 1,2,3,4. sınıflarında okuyan 140 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırma verileri öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerinin yanı sıra yaşlı istismarına yönelik soruları içeren anket formu kullanılarak toplanmıştır. Veriler bilgisayarda SPSS 13.0 paket programında değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 21,03 ± 1,56 olup %85,7'si 18-22 yaş grubundadır. Öğrencilerin %32,8’i Manisa Sağlık Yüksekokulu’ndan, %33,5’i İktisat Fakültesi’nden, %33,5’i Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’dan olup, %74,3’ü kız öğrencidir. Üniversite öğrencilerinin yaklaşık yarısı (%49,2) yaşlılığı üretkenliğin bittiği hastalık veya sakatlık dönemi olarak tanımlamış, %57,8’i ise yaşlanma yaşını 60-65 olarak belirtmiştir. Öğrencilerin %94,3’ü aile içerisindeki kötü alışkanlıkların yaşlıyı etkileyeceğini, % 71,4’ü de evde çocuğa bağırılmasından yaşlının pay çıkaracağını düşünmekteydi. Çalışmada evlerinde bir yaşlı bireyle yaşayan kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre yaşlı istismarı hakkında daha duyarlı olduğu görülmüştür.Item Serebral Palsi’li çocuğa sahip olan annelerin aile ortamını algılama düzeylerinin incelenmesi(2011) Pelin PİŞTAV AKMEŞE; HATİCE NİLAY KAYHAN; Akmer MUTLUAmaç: Özürlü çocuğa sahip olmak anne ve babaları hem fiziksel hem de emosyonel olarak etkilemektedir. Bu çalışmada SP’li çocuğa sahip annelerin aile ortamını algılama düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: SP’li çocuğa sahip annelerin aile ortamını algılama düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışma, 66 SP’li çocuk ve annesi ile gerçekleştirilmiştir. Annelere Aile Ortamı Değerlendirme Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: SP’li çocukların yaş ortalaması 4.03±1.09 yıl idi ve 26’sında (%39,4) SP’ye ek olarak konuşma problemi vardı. SP’li çocukların annelerin tanı hakkında bilgilendirilme durumu ve çocuğun konuşma problemi ile aile ortamı değerlendirme ölçeğinin birlikberaberlik alt boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05). Tartışma: Ailelere ilişkin daha ayrıntılı bilgi sahibi olunması, aileye sunulacak hizmetlerin belirlenmesine yardımcı olacaktır. Bu bakımdan önemli bir çalışmadır.Item Bireysel İş Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Anlaşma Belgelerinin Türk Borçlar Kanunu Madde 420/II Hükümleri Çerçevesinde Denetimi(2023) Dilek Dulay Yangın6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu md.2 uyarınca anılan düzenleme yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Bireysel iş uyuşmazlıkları bakımından işçi ve işverenin arabulucu önünde anlaşması genellikle işçinin birtakım haklardan feragat etmesi sonucunu doğurmaktadır. İş hukukunun emredici yapısı göz önünde tutulduğu vakit arabulucu huzurunda imzalanan anlaşma belgelerinin Türk Borçlar Kanunu md.420/II çerçevesinde denetlenmesinin mümkün olup olmadığı hususunda doktrinde çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Meselenin Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından da farklı tarihlerde verilen kararlarla ele alındığı görülmektedir. Özellikle Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yeni tarihli bir kararı ile ortaya koyduğu esaslar arabuluculuk ile iş hukukunun emredici yapısının ne ölçüde bağdaştırılabileceği sorusunu akla getirmekte ve iş hukukunun ortaya çıkış amacı düşünüldüğünde endişe verici bir gidişata işaret etmektedir.Item VELAYET DEĞERLENDİRME(2023) Derya KAYMATürkiye’de velayet değerlendirmelerinde kullanılan yöntemlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu araştırma betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Oranlı örnekleme yöntemi ile belirlenen 292 adli destek görevlisi araştırmaya katılım göstermiştir. Veriler anket tekniği ile toplanmış ve bulgular velayet değerlendirmelerinde görev alan adli destek görevlilerinin mesleki donanımı, velayet değerlendirmelerinin özellikleri, velayet değerlendirmesinde kullanılan yöntemler, ihtiyaç duyulan kaynaklar ve raporlama olmak üzere beş başlıkta ele alınmıştır. Araştırma bulgularına göre velayet değerlendirmesinde bulunan adli destek görevlilerinin, eğitim seviyesi yurt dışı uygulamalarında velayet değerlendirmesi yapan ruh sağlığı profesyonellerinden daha düşük bulunmuştur. Ayrıca görevlilerin yarıdan fazlası velayet değerlendirme konusunda eğitim almaya ihtiyaç duymaktadır. Bir velayet değerlendirmesi için harcanan ortalama süre adli destek görevlileri için ihtiyaç duyulan sürenin altında olduğu gibi yurt dışı uygulamaların da gerisindedir. Velayet değerlendirmelerinde çoklu bilgi toplama yöntemi kullanan görevliler yurt dışı uygulamalarında sıklıkla kullanılan psikolojik test uygulamalarını en az sıklıkta kullanmaktadır. Velayete ilişkin kararlara bakıldığında ise görevlilerin en sık velayetin bir ebeveyne verilerek diğer ebeveyn ile kişisel ilişki kurulması kanaatinde bulundukları belirlenmiştir. Adli destek görevlilerinin velayet değerlendirme konusunda daha fazla uzmanlaşabilmeleri için eğitimlerin arttırılması, eğitim içeriklerinde psikolojik test uygulamalarına yer verilmesi ve adli sistem içerisinde formel bir konsültasyon yapılanması önerilmektedir. Adli destek görevlilerinin iş yoğunluklarının azaltılabilmesi için de istihdamın arttırılmasına yönelik düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.Item Kendine Zarar Verme Davranışı Olan Ergenlerde Aile İşlevlerinin, Ebeveyn Ve Arkadaşlara Bağlanmanın, Karar Verme Stillerinin Ve Problem Çözme Becerilerinin Değerlendirilmesi(2023) Yakup DOĞAN; canem kavurma; Öznur BİLAÇ; Arif ÖNDER; Asli SÜRER ADANIR; Gülçin UZUNOĞLU; Hasan KANDEMİRAMAÇ: Kendine zarar verme davranışı, intihar amacı olmaksızın kişinin kendi bedenine yönelik zarar verici davranışta bulunmasıdır. Yapılan çalışmalarda birçok psikiyatrik bozuklukla beraber olabildiği gösterilmiştir. Ayrıca kendine zarar verme davranışının etiyolojisinde kişiler arası etkileşim (aile ve arkadaşlara bağlanma), akran zorbalığı, istismar öyküsü gibi birçok etkenin yer aldığı bilinmektedir. Kendine zarar verme davranışı olan ergenlerin klinik uygulamalarda problem çözme ve karar verme becerilerinde güçlükler yaşadıkları görülmekle birlikte bu alanda yazında oldukça az araştırma olduğu dikkati çekmektedir. Çalışmamızda kendine zarar verme davranışı nedeniyle polikliniğe başvuran ergenlerin karar verme stillerini, problem çözme becerilerini, arkadaş ve ebeveyne bağlanmalarını, aile özellikleri ve işlevselliklerini sağlıklı ergenlerle karşılaştırarak incelemeyi amaçladık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışmamıza Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine başvuran, kendine zarar verme davranışı olan, 10-17 yaş aralığında bulunan 46 olgu ve 33 sağlıklı kontrol alınmıştır. Olgu ve kontrol grubundaki her ergene sosyodemografik veri formu, aile değerlendirme ölçeği, ebeveyn ve arkadaşlara bağlanma envanteri, ergenlerde karar verme ölçeği ve problem çözme envanteri uygulanmıştır. BULGULAR: Gruplar sosyodemografik veriler açısından karşılaştırıldığında olgu grubunda anne baba boşanmasının daha sık ve ailenin aylık gelirinin daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Kendine zarar veren grupta sigara kullanımı ve intihar girişimi istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Kendine zarar veren ergenlerde aile değerlendirme ölçeğinin gereken ilgiyi gösterme ve genel işlevler alt boyutunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede olumsuzluk saptanmıştır. Ergenlerde karar verme ölçeği değerlendirildiğinde karar vermede öz saygı bölümü kendine zarar veren grupta anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Aynı ölçeğin panik kısmı hasta grubunda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Kendine zarar veren grupta bağlanma envanterinin ebeveyn alt ölçeği anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Problem çözme envanteri değerlendirildiğinde kendine zarar veren grupta anlamlı derecede yüksek puan aldığı saptanmıştır. SONUÇLAR: Kendine zarar veren çocuk ve gençlerde aile ile olan ilişkide, karar verme süreçlerinde, aile bağlanması ve problem çözmede yazınla uyumlu şekilde sorunlar mevcuttur. Kendine zarar veren çocuk ve gençlerin bu alanlarda desteklenmesi tedavinin bir parçası olmalıdır.Item Yuvadan Ayrılmak: Türkiye'de Gençlerin Ebeveynlerinden Ayrı Yaşamalarını Belirleyen Faktörler Üzerine Bir İnceleme(2023) Nevzat Baris Vardar; Bengi Yanık İlhan; Berna EKAL; Gözde Bozkurt; Elif ERERBu çalışma, Türkiye'de gençlerin ebeveynlerinden ayrı yaşama kararlarını belirleyen faktörleri son on yıl kapsamında incelemektedir. Bu amaçla, 2011 ile 2021 yılları arası Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından uygulanan Hanehalkı Geliri ve Yaşam Koşulları Araştırması'ndan (HGYKA) alınan veriler kullanılarak gençlerin ebeveynlerinden ayrı yaşama olasılığını etkileyen evlilik harici faktörleri tahmin etmek için logit regresyon analizi yapılmıştır. Bu bağlamda, verideki hanehalkı yapısı incelenerek bağımlı değişken olarak ebeveynden ayrı yaşama durumu ele alınmıştır. Veriler incelendiğinde, son on yılda gençler arasında ebeveynlerinden ayrı yaşama eğiliminin nispeten arttığı gözlemlenmiştir ve bu artış trendine yoğunlaşılmıştır. Bu konuyu incelemekteki amacımız, gençlerin bağımsız yaşama kararı almalarını etkileyen faktörleri belirlemektir. Çalışma sonuçları, gençlerin konut tercihlerinde gelir, eğitim, cinsiyet, yaş, istihdam durumu ve bölgesel farklılıkların önemini göstermektedir. Özellikle, kişisel gelirin gençlik yıllarının ortasından itibaren belirleyici bir faktör olduğunu, erken dönemlerde diğer faktörlerin daha öne çıktığı gözlenmiştir. Buna ek olarak, kadınlar için gelir ve mesleki durumun bahsi geçen diğer faktörlerden daha baskın faktörler oldukları ortaya çıkmaktadır.Item Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Bir Öğretmen Yetiştirme Modeli Olarak Köy Enstitülerinin Modernleşmeye İlişkin Özellikleri(2023) gökhan kayırKöy enstitüleri projesi Cumhuriyet tarihinde kırsal kalkınma projesi olarak ortaya çıkmış bir eğitim girişimidir. Uygulanan eğitim programlarına bakıldığında her ne kadar köye öğretmen yetiştirme gibi bir amaç güdülse de sanatsal ve kültürel içerikli eğitimlerin programın önemli bir kısmını oluşturduğu görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında köy enstitülerinin köyleri Cumhuriyet devrimlerini takip eden modern bireylerin yaşadığı ve kentlilik özellikleri taşıyan yerler olarak dönüştürmeyi amaçladığı söylenebilir. Köyden kente göçün hızlanması, sanayileşme ile iç göçün artması da köy enstitülerinin kapatılması dönemine denk gelmektedir. Cumhuriyetin kuruluş ve ilk dönemlerine ilişkin çeşitli eğitim ve sosyoloji araştırmaları yapılsa da köy enstitülerinin yetiştirmek istediği modern insan tipine ilişkin literatürde araştırmalar sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı köy enstitülerindeki eğitim programı ve uygulamalarının çağdaş insan oluşturma bağlamında değerlendirilmesi ve Çifteler Köy Enstitüsü örneğinde öğrencilerin görev yaptıkları köylerinde yaşadıklarının incelenmesidir. Makale dökümana dayalı bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Doküman incelemesi yönteminin basamakları ile verilen tematik analize tabi tutulmuştur. Köy enstitülerine ilişkin yapılmış lisansüstü tezler ve akademik makaleler arasından yapılan tarama sonucunda ulaşılan çalışmalar içerik analizine tabi tutulmuştur. Ayrıca Çifteler Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin okul yönetimine yazdıkları mektuplar da yetiştirilmek istenen insan tipi bağlamında incelenmiştir. Köy enstitülerinde verilen eğitimin köy yaşantısını öğretmekle birlikte kentsel bilinci kazandırmayı hedefleyen pek çok sanatsal ve kültürel uygulamaya sahip olduğu, verilen eğitimin birlikte yaşama bilincine olumlu katkı sağlayacak ögeler içerdiği görülmüştür. Mezunların Çifteler Köy Enstitüsü direktörlüğüne yazmış oldukları mektuplarda ise görev yaptıkları köyde mutlu olamadıkları, okulda edindikleri yeni davranışları sergileyebilecekleri ortamlara ulaşamadıkları sonucuna ulaşılmıştır.Item Türkçe ve Kırgızca’da “Çocuk” Kavramı Üzerine(2023) Ali DaşmanÇocukla ilgili söz varlığı; doğum öncesi ve sonrasında geleneksel ritüller, inanca dayalı ailenin sosyoekonomik durumu, kültürel entelektüel pozisyonu, iç ve dış özelliklerle kendini gösterir. Deyimler, çağrışımsal duygu, imge ve tasarımların oluşumu ve doğasının sınırları; bulunduğu ve yaşatıldığı kültürel ortamdaki dil değişimleri ve yaşam tarzı (göçebelik, köy, şehir hayatı, eğitim durumu vd.), kavramlar dünyasının temel belirleyicileridir. “Çocuk” kavramının dilbilimsel ve bilişsel düzeyde incelenmesi, dil-kültür, insan bilinci ve dil arasındaki ilişkilere yönelik yeni yaklaşım ve kuramları yaratır. Ayrıca söz konusu kavram çerçevesinde ortaya çıkan söz varlığına dayalı sözcük, deyim ve kalıp ifadelerin yapısı; tek anlamlılık, çok anlamlılık ve metaforlarla biçembilim, anlambilimsel çalışmalara ve sözlüklerin oluşturulmasına katkılar sağlamaktadır. Bu araştırmanın amacı; Türkçe ve Kırgızca’da “çocuk” ve “çocuk” kavramına yönelik söz varlığının biçimsel, işlevsel ve anlamsal özelliklerini belirlemek, kültürel arketip, imge, gelenek-göreneklerin izlerini ortaya çıkarmak ve sınıflandırmaktır.